Danıştay Kararı Vergi Dava Daireleri Kurulu 2019/244 E. 2020/15 K. 29.01.2020 T.

DANIŞTAY VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2019/244 E.  ,  2020/15 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2019/244
Karar No : 2020/15

TEMYİZ EDEN (DAVALI): … Vergi Dairesi Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI): …
İSTEMİN KONUSU :…. Vergi Mahkemesinin, … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına düzenlenen 10/12/2010 tarihli ödeme emrinin 02/04/2014 tarihinde davacıya tebliğ edilmesinin ardından, ödeme emrine konu 2003 yılına ait vergi ziyaı cezalı gelir vergisi, fon payı ve aynı yılın Ekim-Aralık dönemine ait geçici vergi üzerinden kesilen vergi ziyaı cezasından ödeme emrinin tebliğ edildiği tarih itibarıyla haberdar olunduğu ileri sürülerek belirtilen vergi ve cezalar ile hesaplanan gecikme faizinin kaldırılması istemiyle 30/04/2014 tarihinde dava açılmıştır.
Davacı adına 2003 yılı için re’sen salınan vergi ziyaı cezalı gelir vergisi, aynı yılın Ekim-Aralık dönemi için kesilen vergi ziyaı cezası ile bunlara ait gecikme faizi tarh ve tahakkuk işlemlerine karşı dava açıldığını kabul eden …. Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı:
Davacı adına, takdir komisyonu kararı uyarınca 27/05/2010 tarih ve … ve … sayılı ihbarnamelerle 2003 yılı için vergi ziyaı cezalı gelir vergisi ile aynı yılın Ekim-Aralık dönemi için vergi ziyaı cezalı geçici verginin tarh edildiği, söz konusu ihbarnamelerin tebliğine dair tebliğ mazbatasında tebligatın yapılıp yapılmadığı ya da yapılmış ise kime yapıldığı konusunda herhangi bir kayıt bulunmadığı, dolayısıyla söz konusu ihbarnamelerin tebliğ edildiğinin davalı idarece ispatlanamadığı, ancak bahsi geçen tarhiyatların davacı adına düzenlenen … ana takip dosya numaralı ödeme emrinde yer aldığı ve bu ödeme emrinin davacıya 02/04/2014 tarihinde tebliğ edildiği, dolayısıyla davacının söz konusu tarhiyatlardan en geç bu tarihte haberdar olduğu anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konusu dönemlere ilişkin olarak davacının 24/09/2008 tarihinde takdir komisyonuna sevk edildiği, takdir komisyonu kararlarının 24/05/2010 tarihinde davalı idareye tevdi edildiği ve tarhiyatlara ilişkin ihbarnamelerin, davacının haberdar olduğu 02/04/2014 tarihinde davacıya tebliğ edilmiş sayıldığı görülmektedir.
Dava konusu cezalı tarhiyatların usulüne uygun tebliğ edilmemesi nedeniyle ıttıla tarihi olan 02/04/2014 tarihi itibarıyla 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 114. maddesine göre zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, zamanaşımına uğraması nedeniyle dava konusu cezalı tarhiyatlarda ve gecikme faizinde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Mahkeme bu gerekçeyle cezalı tarhiyatları ve gecikme faizini kaldırmıştır.
Davalı idarenin temyiz istemini inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesinin, 16/05/2018 tarih ve E:2015/8688, K:2018/4631 sayılı kararı:
Davacı adına takdir komisyonu kararlarına istinaden vergi ziyaı cezalı olarak 2003 yılı için gelir vergisi ile aynı yılın Ekim-Aralık dönemi için geçici vergi tarhiyatı yapıldığı, akabinde kesinleşen ancak vadesinde ödenmeyen amme alacaklarının tahsili için ödeme emri düzenlendiği, bunun üzerine davacı tarafından vergi borçlarının varlığından adına düzenlenen ödeme emrinin tebliği ile haberdar olunduğu iddia edilerek bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Ödeme emri, konu edindiği kamu alacağını yaratan işlemden ayrı ve bağımsız bir idari işlemdir. Ödeme emri düzenlenmesinin sebeplerinden ilki, usulüne uygun olarak tebliğ edildiği halde vadesinde ödenmeyen ve dava açılmayarak kesinleşen kamu alacağıdır. Bu işlem olmadan kamu alacağı hukuken doğmayacağından, ödeme emri düzenlenmesi de söz konusu olmayacaktır. Diğer bir ifadeyle ilki ikincisinin maddi sebebi olan bir ayrılabilir işlemler zinciri söz konusudur. Bu işlemler zincirinin, kamu alacağının hukuken doğduğu, yani tahakkuk ettiği tarihten tahsili tarihine kadar uzaması; örneğin, ödeme emrinin tebliğ edilerek ödeme süresi geçmesine karşın, ödememe eyleminin sürmesi halinde, önce haciz, daha sonra da satış işlemlerinin yapılması olasıdır. Öte yandan, kişilerce adlarına düzenlenen ödeme emirlerine karşı dava açılması durumunda, tarhiyatların usulüne uygun tebliğ edilip edilmediği hususunun incelenebileceği her türlü izahtan varestedir.
Bu işlemler zincirinin ayrı bir halkasını oluşturan her işlemde mevcut hukuka aykırılıklar, yalnızca o işlemi hukuka aykırı kılabilecek ve yalnızca o işlemin iptali istemiyle açılacak idari davada ileri sürülmesi halinde idari yargı tarafından dikkate alınabilecek niteliktedir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 55 ve 58. maddeleri ile yukarıdaki değerlendirmeler birlikte dikkate alındığında, bu iddia ancak süresinde ödeme emrine karşı açılacak davada değerlendirilebileceğinden ve ödeme emrine karşı dava açma süresi geçtikten sonra, ödeme emrinin tebliği ile ihbarnamelerin varlığından haberdar olunduğu belirtilerek söz konusu ihbarnamelere karşı dava açma hakkının varlığından bahsedilemeyeceğinden işbu davanın ödeme emrine karşı açılan dava olarak ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu nedenle, Vergi Mahkemesince, davacı adına tarh edilen cezalı tarhiyatlara ilişkin vergi/ceza ihbarnamelerinin usulüne uygun tebliğ edilmediğinden bahisle davacı adına düzenlenen ödeme emrinin tebliği ile cezalı tarhiyatlardan haberdar olunduğu sonucuna ulaşılarak ve ödeme emri içeriğinde yer alan cezalı tarhiyatlara karşı dava açıldığı kabul edilerek davanın sonuçlandırılmasında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Daire bu gerekçeyle kararı bozmuştur.
…. Vergi Mahkemesinin, … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararı:
Mahkeme, aynı hukuksal nedenler ve gerekçeyle ilk kararında ısrar etmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Hukuka aykırı olan kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin ısrar hükmü yönünden reddi ile işin esası yönünden temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Danıştay Dördüncü Dairesine gönderilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Temyize konu mahkeme kararının ısrar hükmü aynı hukuksal nedenler ve gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, kararın değinilen hüküm fıkrasının bozulmasını gerektirecek durumda görülmemiştir.
Vergi mahkemesi kararı, işbu davanın ödeme emrine karşı açılan dava olarak ele alınıp değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulduğundan, uyuşmazlığın esasına ilişkin temyiz incelemesi yapılmamış olup, bu incelemenin Kurulumuzca değil, ilk derece yargı yerince verilen kararları temyizen incelemekle görevli vergi dava dairesince yapılması gerekmektedir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1- Davalının temyiz isteminin ısrar hükmü yönünden REDDİNE,
2- …. Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, cezalı tarhiyatlar ile gecikme faizinin kaldırılmasına ilişkin hüküm fıkrası temyizen incelenmek üzere dosyanın Danıştay Dördüncü Dairesine GÖNDERİLMESİNE,
2577 sayılı Kanunun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29/01/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

X – KARŞI OY:
Temyiz isteminin kabulü ile ısrar kararının Danıştay Dördüncü Dairesinin kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca bozulması gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.