Vergi Dava Daireleri Kurulu 2017/551 E. , 2017/486 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2017/551
Karar No : 2017/486
Temyiz Eden :
Vekili :
Karşı Taraf :
Vekili :
İstemin Özeti : Dava, 30.12.2006 tarih ve 26392 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 365 sayılı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği Eki, aktife giren amortismana tabi iktisadi kıymetlerin faydalı ömürleri ve uygulanacak amortisman oranlarını gösteren “Amortismana Tabi İktisadi Kıymetler” başlıklı listede “Ahşap inşaat kalıpları” için faydalı ömrün (5) yıl olarak belirlenmesine dair düzenlemenin iptali istemiyle açılmıştır.
Danıştay Dördüncü Dairesi, 22.3.2017 gün ve E:2014/8720, K:2017/2835 sayılı kararıyla; 2013 yılı işlemlerinin incelenmesi sonucu düzenlenen 19.9.2014 tarihli vergi inceleme raporu uyarınca, doğrudan gider kaydedilen … TL tutarındaki iktisadi kıymetin demirbaş hesabına kaydedilerek amortismana tabi tutulması ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 353’üncü maddesinin 6’ncı fıkrası uyarınca özel usulsüzlük cezası kesilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılması üzerine 25.11.2014 tarihli uzlaşma tutanağı ile önerilen cezada uzlaşan davacı tarafından, aynı gün bakılmakta olan davanın açıldığı, dava dilekçesinde uygulama işlemi tarihinin uzlaşma davetiyesi tutanağının tebliğ edildiği 1.10.2014 tarihi olarak beyan edildiği, davacı hakkında, vergi inceleme raporu uyarınca tesis edilmiş bir uygulama işlemi bulunmadığı gibi 1.10.2014 tarihli uzlaşma davetiyesinin de icrai ve uygulama işlemi niteliğinde olmadığı, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7’nci maddesinde sözü edilen “uygulama işlemi” kavramının, kural koyucu nitelikteki düzenleyici işlemlere dayanılarak ilgililer hakkında tesis edilen ve onların menfaatlerinin ihlal edilmesi sonucunu doğuran, başka bir ifadeyle; hukuksal durumlarında değişiklik doğuran bireysel nitelikteki işlemleri ifade etmesi karşısında, icrai olmayan işlemlere dayanılarak düzenleyici işlemlerin iptal davasına konu edebileceğinin kabulünün, kamu düzeninden sayılan dava açma süresinin gözardı edilmesi sonucunu doğuracağı, bu durumda, 30.12.2006 tarihinde yürürlüğe girerek hukuki sonuçlarını doğurmuş olan Tebliğe karşı, Resmî Gazetede yayımlanmasından itibaren öngörülen 60 günlük dava açma süresi geçirildikten sonra, 25.11.2014 tarihinde açılan davanın esasının incelenmesine yasal olanak bulunmadığı gerekçesiyle davayı süre aşımı nedeniyle reddetmiştir.
Davacı tarafından, tarhiyat öncesi uzlaşma davetiyesi konulu idari işlem ile vergi inceleme raporunun icrai, kesin işlem niteliğini kazandığı, uzlaşma tutanağının da düzenleyici işleme dayalı bir uygulama işlemi olduğu, düzenleyici işlemin dava konusu edilebilmesi için uygulama işlemlerinin ilgililerin hukuki durumlarında değişiklik yapar nitelikte olması yeterli olup, ayrıca mutlak surette idari yargıda denetlenecek bir işlem olması gerekmediği ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Düşüncesi : Davaya konu edilemese bile olayda, uzlaşılan tarih itibarıyla 2577 sayılı Kanunun 7’nci maddesinin 4’üncü fıkrasının aradığı anlamda uygulama işleminin mevcudiyeti tartışmasız olduğundan ve sözü edilen işlem nedeniyle birlikte davaya konu edilen düzenlemeye karşı açılan davanın da süresinde olduğunun kabulü zorunlu bulunduğundan, davanın süre aşımı nedeniyle reddine dair Daire kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
30.12.2006 tarih ve 26392 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 365 sayılı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği Eki, aktife giren amortismana tabi iktisadi kıymetlerin faydalı ömürleri ve uygulanacak amortisman oranlarını gösteren “Amortismana Tabi İktisadi Kıymetler” başlıklı listede “Ahşap inşaat kalıpları” için faydalı ömrün 5 yıl olarak belirlenmesine dair düzenlemenin iptali istemiyle açılan davayı süre aşımı nedeniyle reddeden Daire kararı davacı tarafından temyiz edilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun “Dava Açma Süresi” başlıklı 7’nci maddesinin 1’inci fıkrasında dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gün olduğu; 4’üncü fıkrasında ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresinin, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı ancak, bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililerin, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilecekleri, düzenleyici işlemin iptal edilmemiş olmasının bu düzenlemeye dayalı işlemin iptaline engel olmayacağı hükmüne yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, 2013 yılı işlemlerinin incelenmesi sonucu düzenlenen 19.9.2014 tarihli vergi inceleme raporu uyarınca, doğrudan gider kaydedilen … TL tutarındaki iktisadi kıymetin demirbaş hesabına kaydedilerek amortismana tabi tutulması ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 353’üncü maddesinin 6’ncı fıkrası uyarınca özel usulsüzlük cezası kesilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılması üzerine 25.11.2014 tarihli tarhiyat öncesi uzlaşma tutanağı ile önerilen cezada uzlaşan davacı tarafından, aynı gün bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Uygulama işlemi, Daire kararında belirtildiği üzere kural koyucu nitelikteki düzenleyici işlemlere dayanılarak ilgililer hakkında tesis edilen ve onların menfaatlerinin ihlal edilmesi sonucunu doğuran, başka bir ifadeyle; hukuksal durumlarında değişiklik doğuran bireysel nitelikteki işlemleri ifade etmektedir. Bu tanım bağlamında, uygulama işleminin varlığı ile dava konusu edilip edilemeyeceği hususlarının ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir. Olayda, vergi inceleme raporu uyarınca özel usulsüzlük cezası kesilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılması üzerine önerilen cezada uzlaşıldığı ve 213 sayılı Kanunun ek 11’inci maddesinde yer alan tarhiyattan önce uzlaşmaya varılması halinde tutanakla tespit edilen bu husus hakkında dava açılamayacağı ve hiçbir mercie şikayette bulunulamayacağı yolundaki düzenleme gereği dava açılmasına imkan bulunmadığı açık olmakla birlikte söz konusu hususa karşı dava açılamaması hali, önerilen cezanın davacının hukuksal durumunda değişiklik yarattığı, bir başka ifadeyle menfaatini ihlal ettiği gerçeğini ortadan kaldırmamaktadır.
Bu durumda, davaya konu edilemese bile uzlaşılan tarih itibarıyla 2577 sayılı Kanunun 7’nci maddesinin 4’üncü fıkrasının aradığı anlamda uygulama işleminin mevcudiyeti tartışmasız olduğundan ve sözü edilen uygulama işlemiyle birlikte davaya konu edilen düzenlemeye karşı açılan davanın da süresinde olduğunun kabulü zorunlu bulunduğundan, davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolundaki Daire kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.
Bu nedenle, temyiz isteminin kabulü ile Danıştay Dördüncü Dairesinin, 22.3.2017 gün ve E:2014/8720, K:2017/2835 sayılı kararının bozulmasına, yeniden verilecek kararda karşılanacağından yargılama giderleri yönünden hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, 25.10.2017 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
X – KARŞI OY
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, Danıştay Dördüncü Dairesinin kararının dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında, yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından, istemin reddi gerektiği oyu ile karara katılmıyorum.