Danıştay Kararı Vergi Dava Daireleri Kurulu 2010/361 E. 2012/20 K. 25.01.2012 T.

Vergi Dava Daireleri Kurulu         2010/361 E.  ,  2012/20 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No: 2010/361
Karar No: 2012/20

Temyiz Eden: …
Karşı Taraf: …
Vekili: …

İstemin Özeti : … Limited Şirketi adına tescilli 22.12.2000 günlü ve … sayılı serbest dolaşıma giriş beyannamesi muhteviyatı eşya kıymetinin noksan beyan edilmesi nedeniyle ek olarak tahakkuk ettirilen gümrük vergisi ve katma değer vergisinin, ithalatçı firmadan tahsil edilememesi üzerine, gümrük müşaviri olarak ithalat işlemlerini yürüten davacıdan tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emri davaya konu yapılmıştır.
Davayı inceleyen … Vergi Mahkemesi, … günlü ve E: …, K: … sayılı kararıyla; adına ödeme emri düzenlenmesine karşın ithalatçı şirket tarafından ödeme emri üzerine ödeme yapılmaması nedeniyle gümrük müşaviri davacı adına ödeme emri düzenlendiği, gümrük müşavirinin, beyannamede kullandığı verilerin yanlış olduğunu bilmesi veya normal olarak bilmesi gereken durumda olması ve kanunen alınması gereken vergilerin tamamen veya kısmen tahsil edilememesi halinde sorumlu tutulabileceği, ithalatçı tarafından kendisine verilen belgelere göre hazırladığı beyannamede yazılı tutardan daha fazla ödeme yapıldığını davacı bilemeyeceğinden, haberdar olduğu yolunda herhangi bir somut tespit yapılmadan, müteselsilen sorumlu tutularak adına ödeme emri düzenlenmesinin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle ödeme emrini iptal etmiştir.
Gümrük İdaresinin temyiz istemini inceleyen Danıştay Yedinci Dairesi, 13.10.2009 günlü ve E:2006/3372, K:2009/4134 sayılı kararıyla; davacının, gümrük müşaviri olarak gümrük işlemlerini takip ettiği şirket adına yapılan ek tahakkuka karşı yapılan idari itiraz reddedildiği ve dava açılmayarak kesinleştiğinden, gelir eksiğinin 30 gün içinde ödenmesi, aksi takdirde 6183 sayılı Kanun hükümleri uyarınca işlem tesis edileceğinin davacıya bildirildiği ve ödenmemesi üzerine ödeme emri düzenlendiği, ithalat işlemlerinin gümrük müşaviri aracılığıyla gerçekleştirildiği hallerde gümrük müşaviri olan gerçek veya tüzel kişinin ve ithalat işlemlerinin adına yürütüldüğü kişinin (ithalatçı) “yükümlü” olduğu, eşyanın yurda girişinin, gümrük vergileri kısmen veya tamamen ödenmeksizin yapılması durumunda, vergilerin ödenmesinden ithalatçı ile gümrük müşavirinin, yükümlü olmaları nedeniyle müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları; dolayısıyla, bu tür durumlarda, alacaklı kamu idaresince, gümrük vergilerinin tamamının, sorumlulardan, aralarında sıra gözetilmeksizin tahsili yoluna gidilmesinin mümkün olduğu, dolaylı temsil ve ithalatta gümrük yükümlülüğünde, hesabına gümrük beyanında bulunulan ithalatçı ile birlikte beyan sahibi gümrük işlemlerini yürüten gümrük müşaviri de yükümlü olduğundan ve vergilerin ödenmesi bakımından aralarında müşterek ve müteselsil sorumluluk bulunduğundan, kararın gerekçesine katılmanın olanaklı olmadığı, noksan kıymet beyanında bulunulduğundan bahisle ek olarak tahakkuk ettirilen vergilerin ödenmesinde, ithalatçı ile birlikte müşterek ve müteselsil sorumlu olan davacı gümrük müşavirinin, ithalatçı adına kesinleşen vergilerden dolayı ödeme emri ile takip edilmesinde mevzuata aykırılık bulunmadığından, uyuşmazlığın esasının incelenmesi suretiyle karar verilmesi gerekirken, aksi yolda verilen mahkeme kararında isabet görülmediği gerekçesiyle vergi mahkemesi kararını bozmuştur.
Bozma kararına uymayan … Vergi Mahkemesi, … günlü ve E:…, K:… sayılı kararıyla; ilk kararında ısrar etmiştir.
Israr kararı gümrük idaresi tarafından temyiz edilmiş ve Gümrük Kanununun 181’inci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca gümrük beyannamesini imzalayan gümrük müşavirinin herhangi bir şarta bağlı olmaksızın vergilerden sorumlu ve yükümlü olduğu ileri sürülerek bozulması istenmiştir.

Savunmanın Özeti: İsteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

Danıştay Tetkik Hakimi …’nun Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, temyiz istemine konu kararın dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında, yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından, istemin reddi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi: Danıştay dava dairelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49’uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme ısrar kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca; 640 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 40’ıncı maddesinin 6’ncı fıkrası, 485 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyi yürürlükten kaldırmışsa da aynı Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 5’inci maddesinde, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı teşkilatlanıncaya kadar, teşkilatında değişen veya yeni kurulan birimlere verilen görevler ve hizmetlerin, Gümrük Müsteşarlığının mevcut personeli eliyle yürütülmesine devam olunacağı da düzenlendiğinden, bu davada davalı tarafı gümrük müdürlüğünün oluşturduğu, verilen hükmün de hangi mercie izafaten olursa olsun gümrük müdürlüğü tarafından yerine getirilmesi gerektiği gözetildiğinde; 640 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği 8.6.2011 tarihinden çok önce karara bağlanmış dava hakkında verilen ısrar kararına yöneltilen temyiz isteminin inceleneceği bu dosyada, temyiz edilen kararda gösterilen ve davaya konu oluşturan işlemi kurmuş olan gümrük müdürlüğünün, Gümrük Müsteşarlığına izafeten davalı tarafı oluşturmasından dolayı, kararın tarafları bölümünden Gümrük Müsteşarlığının çıkarılması gerekmediğine ve yargılamaya, kararın verildiği tarihte oluşmuş, kararda yer alan taraflar gözetilerek devam edilmesi ve incelemenin bozulması istenen kararda yazılı taraflarda herhangi bir değişiklik yapılması gerekmeksizin sonuçlandırılması gerektiğine,Yedinci Daire Başkanı … ile Üyeler; …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …ve …’ün bu konudaki karşı oyları ve oyçokluğu ile karar verilip, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
… Limited Şirketi adına tescilli serbest dolaşıma giriş beyannamesi muhteviyatı eşya kıymeti noksan bulunarak ek olarak tahakkuk ettirilen gümrük vergisi ve katma değer vergisinin ithalatçıdan tahsil edilememesi nedeniyle gümrük işlemlerini yürüten gümrük müşaviri olan davacıdan tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinin iptali yolundaki ısrar kararı, gümrük idaresince temyiz edilmiştir.
Ödeme emrinin konusunu oluşturan borcu yaratan beyannamenin tescil tarihinde yürürlükte bulunan hükümlerine göre 4458 sayılı Gümrük Kanunu 3’üncü maddesinin 1’inci fıkrasının 11’inci bendinde, “yükümlü”nün, gümrük yükümlülüklerini yerine getirmekle sorumlu olan bütün kişileri ifade ettiği ve 5’inci maddesinde, bütün kişilerin, gümrük mevzuatı ile öngörülen tasarrufları ve işlemleri gerçekleştirmek üzere gümrük idarelerindeki işleri için bir temsilci tayin edebilecekleri; temsilcinin, Türkiye Gümrük Bölgesinde yerleşik bulunan kişiler olduğu; temsilin, doğrudan veya dolaylı olabileceği; doğrudan temsil durumunda temsilcinin başkası adına hareket edeceği; dolaylı temsil durumunda ise kendi adına, ancak başkası hesabına hareket edeceği; 181’inci maddesinde, ithalatta gümrük yükümlülüğünün ithalat vergilerine tabi eşyanın serbest dolaşıma girmesi veya ithalat vergilerinden kısmi muafiyet suretiyle geçici ithali halinde doğduğu ve gümrük yükümlülüğünün, beyannamenin tescil tarihinde başladığı; ithalatta gümrük yükümlülüğünde yükümlünün, beyan sahibi, dolaylı temsil durumunda, hesabına gümrük beyanında bulunulan kişi olduğu kuralına yer verilmiş; aynı Kanunun 192’inci maddesinde ise, aynı gümrük vergilerinin ödenmesinden birden çok yükümlünün sorumlu olduğu hallerde, bunların söz konusu vergilerin ödenmesinden müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları kurala bağlanmıştır.
Bu düzenlemeler karşısında; ithalat işlemleri temsil hükümlerine göre yürütülerek yapılan ithalatlarda beyanı yapan gümrük müşaviri ile hesabına gümrük beyanında bulunulan ithalatçı yükümlü olmakta ve ithalat vergileri kısmen veya tamamen ödenmeksizin giren eşyaya ait vergilerin ödenmesinden, gümrük müşavirlerinin de ithalatçı ile birlikte müteselsilen sorumlu oldukları anlaşıldığından gümrük idaresince, kamu alacağı için aralarında sıra gözetilmeksizin tahsil edilmeyen alacak nedeniyle cebren takip yapılabileceği sonucuna ulaşılmaktadır.
Eşya kıymeti noksan bulunarak yapılan ek tahakkukun, yöneltilen itirazın reddi yolundaki işlemin dava konusu yapılmaması nedeniyle kesinleşmesi üzerine ithalatçı adına kesinleşen vergilerden dolayı gümrük müşavirinin ödeme emri ile takip edilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığından ısrar kararının bozulması gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile; … Vergi Mahkemesinin, … günlü ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının bozulmasına, yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, 25.1.2012 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

X – K A R Ş I O Y
Bütün kişilere gümrük mevzuatında öngörülen tasarrufları ve işlemleri gerçekleştirmek üzere, gümrük idarelerindeki işleri için bir temsilci tayin edebilme yetkisi tanıyan Gümrük Kanununun 5’inci maddesinde, temsilin hangi şekillerde yapılabileceği düzenlenmiştir. Üçüncü fıkrada; temsilin doğrudan veya dolaylı olabileceği ve doğrudan temsilde temsilcinin başkası adına; dolaylı temsilde ise kendi adına ancak, başkası hesabına hareket edeceği; doğrudan temsilde temsil edilen adına hareket ettiğini beyan etmek, temsil şeklini belirtmek ve sahip olduğu temsil yetki belgesini ibraz etmek zorunda olduğu kurala bağlanmıştır. İzleyen fıkralarda ise bir başka kişi adına veya hesabına hareket ettiğini bildirmeyen yahut temsil yetkisi bulunmadığı halde bir başkası adına ya da hesabına hareket ettiğini bildiren kimselerin, kendi adına ve hesabına hareket etmiş sayılacağı öngörülmek suretiyle bu kimselerin dolaylı temsilci kabul edileceği kurala bağlandıktan sonra 225’inci maddenin birinci fıkrasında belirtilen kişilerin, gümrük idarelerinde dolaylı temsilci olarak iş takip edebilecekleri düzenlenmiştir. Yasanın 225’inci maddesinin 1’inci fıkrasındaki, gümrük idarelerinde dolaylı temsilci olarak iş takip edebilecek bu kimselerin; eşyanın sahipleri, bunların adına doğrudan temsil yoluyla hareket edenler veya dolaylı temsil yoluyla hareket eden gümrük müşavirleri olduğu anlaşılmaktadır.
Yasanın 5’inci maddesindeki nitelemeler, Borçlar Kanununun temsili ve hükümlerini düzenleyen 32’nci maddesinin, üç ayrı fıkrada yaptığı düzenlemelerle aynı yoldadır. Hukuk öğretisinde temsil yetkisi, başkası menfaatine hukuki muamele yapabilme yetkisi olduğundan, başkası hesabına işlem yapmak konusunda yetkilendirilmeyen bir kimsenin, bir başka kimseyi doğrudan ya da dolaylı olarak temsil etmesi söz konusu olamaz. Yukarıda yapılan alıntılardan da anlaşıldığı gibi doğrudan ve dolaylı temsili ayıran ölçüt, temsilcinin kendisi yahut başkası adına hareket etmesidir. Kendisi adına hareket ediyor görünen ancak, başkası hesabına işlem yapan bütün temsilciler dolaylı; başkası adına işlem yapan temsilciler ise doğrudan temsilcidir. Gümrük Kanunu, 5’inci maddenin dördüncü fıkrasında doğrudan temsilci olduğunu bildirmeyen veya yetkisi olmadığı halde doğrudan temsilci olduğunu bildiren kimseleri dolaylı temsilci saymış, beşinci fıkrada ise 225’inci maddenin 1’inci fıkrasında belirtilen kimselerin dolaylı temsilci olarak iş takip edebileceklerini öngörmüş olduğundan gümrük müşavirlerinin ve doğrudan temsilcilerin de koşulları bulunduğu takdirde dolaylı temsilci kabul edileceği durumlar olabilecektir.
Bu iki temsil şeklinin hükümleri arasında farklılık bulunmaktadır. Doğrudan temsilde temsilcinin yaptığı hukuki muameleler, temsil edeni hak sahibi veya borçlu kılarak sonuç doğurduğu halde, dolaylı temsilde hukuki muameleden doğan hak ve borçlar, temsilci için sonuç doğurmakta, temsilcinin bu hak ve borçları; alacağın temliki ve borcun nakline ilişkin muamelelerle temsil edilene intikal ettirmesi gerekmektedir.
Gümrük Kanununun 225’inci maddesinde veya bir başka kuralında gümrük müşavirlerinin, doğrudan temsil yoluyla işlem yapamayacağı yönünde bir düzenleme bulunmadığı gibi eşya sahipleri adına doğrudan temsil yoluyla işlem takibi ve sonuçlandırılmasına ilişkin yetkinin temsilin asıl amacı bu olduğu halde, gümrük müşavirlerince kullanılamayacağı düşünülemez. Zira, gümrük müşavirleri, Gümrük Kanununun 5’inci maddesinin üçüncü fıkrasında öngörülen yetki belgeleri olan vekaletnamelerini ve gerektiğinde 230’uncu maddeye göre beş yıl süre ile saklamak zorunda oldukları sözleşmelerini de ibraz etmek durumundaki, gümrük işlemlerini kimin adına ve hangi sıfatla yürüttüklerini beyan etmesi gereken doğrudan temsilcilerdir.
İthalatçısı olan sahibi tarafından imzalanan serbest dolaşıma giriş beyannamesi ile beyan edilen eşyada olduğu gibi beyannamesi, doğrudan temsilci sıfatıyla hareket eden gümrük müşaviri tarafından imzalanan bildirimler eşya sahibi adına yapıldığından, gümrük yükümlüsünü tanımlayan Gümrük Kanununun 181’inci maddesinin 3’üncü fıkrasında, beyan sahibinin yükümlü olduğuna ilişkin düzenleme, yukarıdaki iki durumu kapsamaktadır. Gümrük Kanununun 5’inci maddesinde açıkca öngörülen, başkası adına hareket edildiği bildirilmeksizin yahut yetkisi bulunmadığı halde başkası adına beyan edilerek serbest dolaşıma giren eşyanın dolaylı temsilci sıfatıyla ithal edilmiş kabul edileceğine ilişkin düzenleme uyarınca, dolaylı temsil durumunda gümrük yükümlüsünün, hesabına gümrük beyanında bulunulan kişi olacağı tanımı ise yetkisi bulunmadan başkası adına yapılmış gösterilen ithalatlarla, kimin adına ithal edildiği gösterilmeden yapılan ithalatları kapsamaktadır. Yasanın 5’inci maddesinin dördüncü fıkrasında bu şekilde yapılmış beyanların varlığında, beyannamede imzası bulunan kişinin kendi adına ve hesabına hareket ediyor sayılacağının düzenlenmesi karşısında, gümrük müşavirlerinin varsa bu iki durumda dolaylı temsilci kabul edilmesi gerekeceği ve gümrük yükümlüsü sayılacağı sonucu çıkmaktadır. Dolayısıyla; gümrük müşavirleri, eşyanın gümrük idaresince onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulması konusundaki işlemleri, gerek doğrudan ve gerekse dolaylı temsil yoluyla izleyip, sonuçlandırmış olabilirler. Bu yüzden, gümrük idaresinde işlem yapan gümrük müşavirlerinin her koşulda kendileri adına ve hesabına işlem yaptığının kabulü ile müşavirlerin gümrük yükümlüsü olduğu yönünde oluşan yargı öncelikle Gümrük Kanununun 5’inci maddesindeki temsile ait düzenlemeye uygun düşmemektedir. Ancak, 5’inci maddenin dördüncü fıkrasındaki hallerde gümrük müşavirlerinin de dolaylı temsilci durumunda hareket ettiklerinin kabulü maddedeki açık düzenlemenin gereğidir.
Gümrük Kanununun 181’inci maddesini değiştiren 5911 sayılı Kanundan sonra 181’inci maddenin 2’nci fıkrasına eklenen ve dolaylı temsilde, temsilcinin (sorumluluğunun) yükümlülüğünün, beyanda kullanılan verilerin yanlış olduğunu bildiği veya mesleği icabı ve mutat olarak bilmesi gerektiği durumlarla sınırlı olduğu yönündeki cümle ile maddenin önceki metnine yeni bir esaslı unsur katılmış da değildir. Öte yandan, gümrük müşavirliğinin bir özel hukuk tüzel kişiliği kurularak yürütülmesinde, ortaklarının gümrük müşaviri olması da zorunlu kılınan şirketlerde ortak veya çalışan sıfatıyla hizmet veren, beyanname ve belgelere imza atan kimselerin, gümrük idarelerine karşı tüzel kişilikle birlikte müteselsilen sorumlu oldukları yönündeki 229’uncu maddenin 2’nci fıkrasının dayandığı unsurların, imza atanların vergi kaybına yol açan durumu bilmesi veya bilmesinin gerekmesi olduğu gözetildiğinde, istihdam edenin sorumluluğuna da dayanan 229’uncu maddedeki sorumluluk koşullarıyla, 181’inci maddedeki koşulların farklılık içermediği anlaşıldığı gibi maddenin Yasanın 5911 sayılı Yasa ile değişik metninin incelenmekte olan davayı etkilemeyeceği açıktır.
Gümrük Kanununda, özellikle 181’inci maddenin 2’nci fıkrasında ve kimi düzenlemelerinde, sorumluluk sözcüğü anlamında olmak üzere yükümlülük ifadesine yer verildiği ancak, düzenlemenin bütünlüğüne bakıldığında kuralın, sorumluluk gözetilerek uygulanabilir içerik taşıdığı anlaşılmakta ve bu durumun tersine anlam kaymaları da bulunmaktadır. Bu nedenle hükümlerin, sadece sözel değil, yer aldıkları madde, bölüm ve diğer maddelerle bağlantısı gözetilerek anlaşılıp, uygulanması gerekmektedir.
Diğer taraftan, temsil hükümlerinin uygulanması bakımından, yasada sadece transit taşımacılık yapanlarla arızi olarak beyanda bulunanlar ayrık tutulduğu için eşyanın hangi gümrük rejimi kapsamında serbest dolaşıma girdiğinin etkisi bulunmadığından, bir şartlı muafiyet öngören gümrük rejimine göre yapılan ithalatlarda da temsil hükümlerinin, yukarıda belirtilen şekilde uygulanması gereklidir.
Serbest dolaşıma giriş beyannamesi, ithalatçısı … Limited Şirketi adına gümrük müşaviri olan davacı tarafından imzalanarak verilen eşya kıymeti noksan bulunarak yapılan ek tahakkukun; itirazın reddi yolundaki işlem dava konusu yapılmadığı için kesinleşmesi ve borcun ithalatçı tarafından ödenmemesi üzerine, davacıdan istendiği ödeme emrinin, ithalat işlemlerinin yapıldığı tarihten önce ithalatçı tarafından yurt dışına yabancı para cinsinden para transferi yapıldığını davacının bilemeyeceği ve ithalatla ilgisi saptanmamış bu ödemenin beyanname kapsamındaki eşyanın gümrük kıymetiyle ilişkilendirilerek davacının sorumlu tulamayacağına dayanılarak iptal edildiği belirlenmektedir.
Ödeme emriyle müteselsilen sorumlu tutularak takip edilen davacı gümrük müşavirinin ileri sürdüğü iddia, 6183 sayılı Yasanın 58’inci maddesinde yer alan ödeme emriyle istenebilecek bir borcun bulunmaması yolundaki itiraz nedenine girdiği ve vergi mahkemesince davanın esası da incelenerek hüküm kurulması ve ilk kararda aynı yargının yer alması karşısında, ısrar hükmüne yöneltilen temyiz isteminin reddi gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.

XX – K A R Ş I O Y
8.6.2011 tarihinde yürürlüğe giren 640 sayılı Gümrük ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 41’inci maddesinde, bu Kanun Hükmünde Kararnamenin, Resmi Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlüğe girmesi hükme bağlanmıştır. Aynı tarihte yayımlanan 643 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 6’ncı maddesi ile 3046 sayılı Kanuna eklenen Geçici Madde 6’da ise, 640 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin, 12.6.2011 tarihinde yapılacak milletvekili genel seçiminden sonra kurulacak ilk Bakanlar Kurulu üyelerinin atandığı tarihten itibaren uygulanacağı hükmü yer almıştır.
Buna göre, 25.1.2012 tarihinde temyiz incelenmesi yapılan iş bu dosyaya ait aynı tarihli kararın, davanın taraflarını gösteren bölümde yer alan Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı yerine, yukarıda belirtilen düzenlemeler uyarınca, Bakanlar Kurulu üyelerinin atandığı 6.7.2011 tarihinde kurulmuş bulunan Gümrük ve Ticaret Bakanlığının yazılması gerektiği oyuyla, karara bu yönden katılmıyoruz.

XXX – K A R Ş I O Y
Temyiz başvurusu; … Limited Şirketi adına tescilli serbest dolaşıma giriş beyannamesi muhteviyatı eşyanın beyan edilen kıymetinin noksan olduğundan bahisle ek olarak tahakkuk ettirilen gümrük ve katma değer vergilerinin, ithalatçı firmadan tahsil edilememesi üzerine, gümrük müşaviri olarak ithalat işlemlerini yürüten davacıdan tahsili amacıyla düzenlenip tebliğ edilen ödeme emrini, gümrük müşavirinin, ithal edilen eşyaya ait vergilerin ödenmesinden ithalatçı firma ile birlikte sorumlu tutulabilmesi için vergi kaybına neden olan durumun varlığını bildiği ya da bilmesi gerektiği hususunun açık olarak ortaya konulması gerektiği, olayda ise bu yönde yapılmış herhangi bir tespitin olmadığı gerekçesi ile iptal eden mahkeme kararının, Danıştay Yedinci Dairesince, 4458 sayılı Gümrük Kanunu hükümleri uyarınca gümrük müşavirinin de eşyaya ait vergilerin ödenmesinden ithalatçı firma ile birlikte sorumlu olduğu, ithalatçı adına kesinleşen vergilerden dolayı ödeme emri ile takip edilmesinde mevzuata aykılık bulunmadığı ancak uyuşmazlığın esasının, diğer bir deyişle ödeme emri ile istenilen vergilerin tahakkukuna ilişkin işlemlerin hukukiliğinin incelenmesi sureti ile karar verilmesinin icap ettiği gerekçesi ile bozulması üzerine, Mahkemece verilen ısrar kararının Gümrük İdaresince bozulması istemine ilişkindir.
Temyize konu Mahkeme kararı gerekçesinin aksine, gerek Yedinci Dairenin gerekse Kurulumuzun bozma gerekçesine göre, davacının, müteselsil sorumlu olarak, ithalatçı firma adına kesinleşen vergilerin ödeme emri ile takip edilebileceği hususunda tartışma bulunmamaktadır.
Ancak olayda olduğu gibi, ithalatçı adına tahakkkuk ettirilen vergilerin, itiraz edilmeyerek veya dava konusu yapılmayarak yine ithalatçı adına kesinleştiği durumlarda, vergilerden müşterek ve müteselsil sorumlu olan gümrük müşavirinin ödeme emriyle takibi yerindeyse de, adına vergi tahakkuku yapılmayan, dolayısıyla verginin tahakkuk aşamasına ait işlemleri dava konusu yaparak bunların hukukiliğinin yargı yerlerince denetlenmesini sağlama olanağı bulunmayan davacının, söz konusu ödeme emrinin iptali istemiyle açtığı davada, davacı tarafından ileri sürülen iddiaların, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 58’inci maddesinde yer alan itiraz sebeplerinden “borcum yoktur” kapsamında değerlendirilerek, uyuşmazlığın, ödeme emri ile istenen verginin tahakkukuna ilişkin işlemlerin hukukiliğinin incelenmesi suretiyle çözümlenmesi gerekir.
Bu nedenle, ısrar kararının, yukarıda yazılı gerekçe ile bozulması gerektiği oyuyla Kurul kararına katılmıyoruz.