Danıştay Kararı Vergi Dava Daireleri Kurulu 2010/184 E. 2012/97 K. 21.03.2012 T.

Vergi Dava Daireleri Kurulu         2010/184 E.  ,  2012/97 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No: 2010/184
Karar No: 2012/97

Temyiz Eden: …
Vekili: …
Karşı Taraf : … Vergi Dairesi Başkanlığı

İstemin Özeti: … Limited Şirketinden tahsil edilemeyen kamu alacağının 15.7.2002 tarihine kadar %50, bu tarihten sonra %10 paylı ortağı olan davacıdan tahsili amacıyla ortak olduğu dönem dikkate alınarak payı oranında düzenlenen ödeme emri davaya konu yapılmıştır.
Davayı inceleyen … Vergi Mahkemesi, … günlü ve E:…, K:… sayılı kararıyla; davacı, 19.2.2002 tarihinde şirketin o dönemde kanuni temsilcisi olan …’na vekaletname vererek …’a yerleşmesine ve bu tarihten itibaren hiçbir ortaklar kurulu toplantısına iştirak etmemesine karşın toplantıda hazır bulunmuş gibi yerine imza atıldığı, bilgisi dışında ortaya çıkan gelişmeler nedeniyle alınan kararların kendisini bağlamayacağını iddia etmekte ise de şirket organlarının yasal bir biçimde oluşturulmadığına ilişkin iddianın adli yargı mercilerince incelenebilecek bir konu olduğu, payını devretmediğinden ortaklığının devam ettiği, Mahkemelerinin E: … sayılı dosyasından, şirketin vergi borcunu karşılayacak miktarda mal varlığı bulunmadığı için davacı ve diğer kanuni temsilci hakkında 6183 sayılı Kanun hükümleri uyarınca takibata geçildiğinin anlaşıldığı, bu nedenle davacının ortak olduğu dönem dikkate alınarak payı oranında düzenlenen ödeme emrinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir.
Davacının temyiz istemini inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesi, 1.12.2008 günlü ve E:2008/5716, K:2008/5708 sayılı kararıyla; … Limited Şirketinden tahsil olanağı bulunmayan kamu alacağının öncelikle kanuni temsilciden aranması gerektiği, kanuni temsilciden tahsil edilememesi halinde sermaye payı ile sınırlı olmak üzere ortakların mal varlığından tahsili cihetine gidilebileceği sonucuna ulaşıldığı, Ticaret Sicili Gazetesinden davacının şirketin ortağı olduğu ve çeşitli tarihlerde …, … ve …’ın şirket müdürlüğü yaptıklarının tespit edildiği, bu durumda şirketten tahsil olanağı kalmadığı saptanan kamu alacağının öncelikle kanuni temsilcilerin malvarlığından aranması, tahsil edilememesi halinde davacı adına ödeme emri düzenlenmesi gerektiği gerekçesiyle kararı bozmuş, vergi idaresinin karar düzeltme istemini, 15.10.2009 günlü ve E:2009/1590, K:2009/3702 sayılı kararıyla reddetmiştir.
Bozma kararına uymayan … Vergi Mahkemesi, … günlü ve E:…, K:… sayılı kararıyla; ilk kararında ısrar etmiştir.
Israr kararı davacı tarafından temyiz edilmiş ve adına düzenlenen 49 ödeme emrine karşı açtığı davada, Vergi Mahkemesinin 48 ödeme emrini iptal ettiği, bu kararlara yöneltilen temyiz istemlerinin 18’inin Bölge İdare Mahkemesi, 30’unun Danıştay Dokuzuncu Dairesi tarafından reddedildiği, vergi idaresinin karar düzeltme istemediği ve kararların kesinleştiği, bu davanın reddinin ise mahkeme kararlarının inandırıcılığı ve yeknesaklığını bozduğu ileri sürülerek bozulması istenmiştir.

Savunmanın Özeti: Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

Danıştay Tetkik Hâkimi …’in Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde yer alan iddialar ısrar kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediğinden istemin reddi gerektiği düşünülmüştür.

Danıştay Savcısı …’in Düşüncesi: … Limited Şirketi’nden tahsil imkanı kalmayan amme alacağının tahsili amacıyla şirketteki hissesi oranında davacı adına ödeme emri düzenlenmiş ise de; 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10.maddesi, 6183 sayılı Kanunun olay tarihinde yürürlükte olan 35.maddesi ile Türk Ticaret Kanunu’nun limited şirketlerde temsil selahiyeti ile ilgili 540, 542 ve 321.maddeleri gereğince, limited şirketten tahsil olanağı bulunmayan vergi borçlarının, öncelikle şirket müdürü olarak atanan kanuni temsilciden aranması, kanuni temsilciden tahsil edilememesi halinde, sermaye nispeti ile sınırlı olmak üzere ortakların mal varlığından tahsili yoluna gidilmesi gerektiği kurala bağlanmış olup, buna göre dava konusu olayda, limited şirketten tahsil imkanı kalmadığı saptanan kamu alacağının, öncelikle şirket müdürü olarak atanan kanuni temsilcinin mal varlığından aranması, tahsil edilememesi halinde, sermaye payı ile sınırlı olmak üzere ortak olan davacıdan tahsili yoluna gidilmesi gerekirken, ilgili dönemde kanuni temsilci sıfatı taşımadığı ihtilafsız olan davacı adına hissesi nisbetinde düzenlenen ödeme emrine karşı açılan davanın reddi yolundaki ısrar kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüyle ısrar kararının bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
… Limited Şirketinden tahsil edilemeyen Nisan 2003 vergilendirme dönemine ilişkin katma değer vergisinin, şirket ortağı olan davacıdan tahsili amacıyla payı oranında düzenlenen ödeme emrine karşı açılan davanın reddi yolundaki ısrar kararı davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 4369 sayılı Kanunun 21’inci maddesiyle değişik 35’inci maddesinde, limited şirket ortaklarının, şirketten tahsil imkânı bulunmayan amme alacağından sermaye payları oranında doğrudan doğruya sorumlu olacakları ve bu Kanun hükümleri gereğince takip edilecekleri düzenlenmiştir.
Vergi Usul Kanununun 10’uncu maddesinde ise tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirileceği, bu kimselerin söz konusu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların, kanunî ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı, temsilciler veya teşekkülü idare edenlerin bu suretle ödedikleri vergiler için asıl mükelleflere rücu edebileceği hükme bağlanmıştır.
Kanuni temsilcilerin sorumluluğu ile limited şirket ortaklarının sorumluluğuna ilişkin yukarıda belirtilen düzenlemeler, bu sorumluluğun koşulları yönünden farklı içerik taşımaktadır. Kanuni temsilciler, yerine getirmeleri gereken şirkete ait vergi ile ilgili ödevlerin yerine getirilmemesi nedeniyle sorumlu tutuldukları halde limited şirket ortakları, doğrudan doğruya sorumlu tutulmuştur. Kanuni temsilciler borcun tamamından müteselsilen sorumlu oldukları halde ortakların sorumluluğu, sermaye payına isabet eden borçla sınırlanmış olup kanuni temsilcilere rücu olanağı tanınmış olmasına karşın, ortaklara böyle bir rücu olanağı tanınmış değildir. Tüm bu nedenlerle iki ayrı sorumluluk durumu aralarında sıralama yapılmasını gerektirecek nitelikte olmadığından Yasada böyle bir öncelik sırası yapılmış değildir.
Şirketten tahsil edilemeyen borcun, Nisan 2003 dönemine ait vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi olduğu, davacının 19.2.2002 günlü vekaletname ile … Limited Şirketinde mevcut hak ve hiselerini devretmeye, devir ve temlik sözleşmelerini tanzim ve imzaya, devir ve temlik bedelleri ile hak ve alacaklarını ve kâr paylarını, ahzu kabza, ibra vermeye yetkili olmak üzere …’nı vekil tayin ettiği, … tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilen hisse devri sözleşmesine göre davacıya vekaleten …’nın davacının şirkette sahip olduğu 2000 hissesinin 1600’ünü …’e devrettiği ve kalan 400 payla ortaklığının devam ettiği, ödeme emrine konu vergi borcunun ait olduğu dönemde de şirket ortağı olduğu saptandığından, … Limited Şirketinden tahsil edilemeyen kamu alacağının tahsili için davacı adına payına göre düzenlenen ödeme emrine karşı açılan davanın reddi yolundaki ısrar kararında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin reddine, 21.3.2012 gününde oyçokluğu ile
karar verildi.

X – K A R Ş I O Y
Israr kararının, Danıştay Dokuzuncu Dairesinin bozma kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca bozulması gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.