Danıştay Kararı Vergi Dava Daireleri Kurulu 2008/645 E. 2009/306 K. 19.06.2009 T.

Vergi Dava Daireleri Kurulu         2008/645 E.  ,  2009/306 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No: 2008/645
Karar No: 2009/306

Temyiz Eden: … Vergi Dairesi Müdürlüğü
Karşı Taraf: …
Vekili: …

İstemin Özeti: … Limited Şirketinden tahsil edilemeyen Temmuz 2000 dönemine ilişkin vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi ile gecikme faizinin, şirketin %50 paylı ortağı olan davacıdan tahsili amacıyla 6183 sayılı Yasanın 35’inci maddesi uyarınca düzenlenen ödeme emri dava konusu yapılmıştır.
Davayı inceleyen … Vergi Mahkemesi, … günlü ve E: …, K: … sayılı kararıyla; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 35’inci, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 520’nci maddesi ve 532’nci maddesinin 1’inci fıkrasına değinerek, limited şirket ortaklarının, şirketin borçlarından ortaklık sıfatları nedeniyle ortaklık hisseleri oranında sorumlu tutulabilecekleri, pay sahipliği haklarının ve borçlarının pay sahibine değil, paya bağlandığı, payların sabit, pay sahipliğinin değişken olduğu, bir payı devreden ortağın, o paya bağlanan hak ve borçları bütünüyle devralan ortağa geçireceği ve devralanın tüm hak ve borçları yükleneceği, davacının 14.12.1999 tarihinde devraldığı … Limited Şirketinin %50 hissesini dava dosyası ve E: … sayılı dosyadaki belgelere göre 27.9.2002 tarihli ortaklar kurulu kararıyla devrettiği, bu tarihten itibaren şirketle hukuken bir bağı kalmadığından, devir tarihi itibarıyla devralana geçen borçlardan ortaklık sıfatının sürdüğü döneme ait olsa da davacının sorumlu tutulamayacağı, kanuni temsilci sıfatıyla sorumlu tutulup tutulmayacağı değerlendirildiğinde, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10’uncu maddesine göre tüzel kişilerin vergilendirme ile ilgili ödevlerinin temsile yetkili olanlar tarafından yerine getirilmesinin zorunlu olduğu, bu ödevlerin yerine getirilmemesi nedeniyle ortaya çıkacak borçlardan öncelikli olarak tüzel kişiliğin sorumlu olduğu, kanuni temsilcilerin Türk Ticaret Kanunundaki düzenlemelere göre belirleneceği, Kanunun 540’ncı maddesinin 1’inci fıkrası uyarınca aksi kararlaştırılmış olmadıkça ortakların hep birlikte müdür sıfatıyla şirket işlerini idareye ve şirketi temsile mecbur oldukları, 3’üncü fıkraya göre de bu kuralın kurucu ortaklar için geçerli olduğu, sonradan ortak olanlar için ortaklar kurulunun kararı olmadıkça şirket işlerini idareye ve şirketi temsile mecbur olmadıklarından, temsilcilik sıfatı kazanamayacakları, 12.10.2006 günlü ara kararı üzerine … Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından gönderilen belgelerden payların devralındığı ve devredildiği tarihler arasında yetkili kılındığına ilişkin ortaklar kurulu kararı bulunmayan davacının şirketten tahsil imkanı kalmayan amme borçlarından dolayı sorumluluğu, ortaklık sıfatına ve paya bağlı bulunduğundan borçların, şirketteki hisselerini devreden ve ortak bulunduğu dönemde kanuni temsilci olmayan davacıdan istenmesinde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle ödeme emrini iptal etmiştir.

Vergi idaresinin temyiz istemini inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesi, 12.11.2007 günlü ve E:2007/370, K:2007/3830 sayılı kararıyla, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 4369 sayılı Kanunun 21’inci maddesiyle değişik 35’inci maddesi ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun “mükellef ve vergi sorumlusu” başlıklı 8’inci maddesinin 3’üncü fıkrasına göre bir kamu borcu olan vergi borcundan yasa gereği doğan sorumluluğun, hisselerin satışı yoluyla ortadan kaldırılamayacağı ve takip edilen kamu alacakları hangi vergilendirme dönemine ilişkin tahakkuk etmiş ise şirket hakkında kanuni takip yolları tüketilmek koşuluyla bunların ödenmesinden de yine aynı dönemde ortak olan kişinin hissesi oranında sorumlu olacağı sonucuna ulaşıldığı, şirketten tahsil edilemeyen kamu alacağının davacıdan limited şirket ortağı sıfatıyla tahsil edilmesi amacıyla düzenlenen ödeme emrinde vergi borcunun döneminin Temmuz 2001 olduğu, davacının şirketin %50 hissesini 27.09.2002 tarihli ortaklar kurulu kararıyla devrettiği, bu durumun 23.05.2003 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde ilan ve tescil edildiği, ödeme emrine konu vergi borcunun ait olduğu vergilendirme döneminde şirket ortağı olan davacının limited şirketin ödenmeyen vergi ve buna bağlı alacaklarından yukarıda anılan yasal düzenleme uyarınca sorumlu olduğu, ödeme emrinin iptal edilmesinde hukuka uygunluk görülmediği gerekçesiyle vergi mahkemesi kararını bozmuş; davacının karar düzeltme istemi ise … Vergi Mahkemesinin, … günlü ve E: …, K: …; Temyiz No: … sayılı kararıyla süre aşımı nedeniyle reddedilmiştir.
Bozma kararına uymayan … Vergi Mahkemesi, … günlü ve E: …, K: … sayılı kararıyla ilk kararında ısrar etmiştir.
Israr kararını temyiz eden vergi dairesi müdürlüğü; limited şirket ortaklarının, hisse devir sözleşmesi ile şirket ortağı olunan dönemlerdeki kamu borçlarından hisseleri oranındaki sorumluluklarının sona ermeyeceği, dolayısıyla davacının ortak olduğu döneme ilişkin olarak şirketten tahsil edilmeyen kamu alacağının tahsili amacıyla adına hissesi oranında düzenlenen ödeme emrinde hukuka aykırılık bulunmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği savunulmuştur.

Danıştay Tetkik Hâkimi …’nın Düşüncesi: Şirket ortaklarının yasa gereği doğan vergi borcu sorumluluklarını, hisselerini devretmek suretiyle ortadan kaldıramayacakları, esasen, hisse devrinin gerçekleştiği tarihte henüz doğmayan, hisse devrinden çok sonra vergi incelemesi ile ortaya çıkarılan vergi borcunun sözleşme ile devredildiğinin kabulüne olanak bulunmamaktadır. Bu nedenle, takip edilen kamu alacağı hangi vergilendirme dönemine ilişkin olarak tahakkuk etmiş ise, şirket hakkındaki takip yolları tüketilmek suretiyle bunların ödenmesinden yine aynı dönemde ortak olan kişinin hissesi oranında sorumluluğunun devam edeceği görüşüyle istemin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi: Danıştay Dokuzuncu Dairesinin bozma kararında yer alan esaslar uyarınca temyiz isteminin kabulü ile vergi mahkemesi ısrar kararının bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Gerçek bir emtia teslimine dayanmayan faturaları kayıtlarına dahil edip, faturalarda gösterilen katma değer vergilerini indirim konusu yaptığı belirlenen davacının ortağı olduğu limited şirket adına, katma değer vergisi indirimlerinin kabul edilmemesi suretiyle Temmuz, Ağustos, Eylül, Kasım, Aralık 2000 ve Şubat, Temmuz, Ağustos, Kasım ve Aralık 2001 dönemleri için re’sen yapılan tarhiyatların yargılama süreci sonunda kamu alacağı niteliği kazanması ve şirketten tahsil edilmemesi üzerine tahsili amacıyla davacı adına 6183 sayılı Yasanın 35’inci maddesi uyarınca düzenlenen ödeme emirlerini iptal eden vergi mahkemesi kararı vergi idaresi tarafından temyiz edilmiştir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 4369 sayılı Kanunun 21 inci maddesiyle değişik 35 inci maddesinde, limited şirket ortaklarının, şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacakları ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulacakları düzenlemesi yer almaktadır.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun “mükellef ve vergi sorumlusu” başlıklı 8 inci maddesinin 3 üncü fıkrasında da, vergi kanunlarıyla kabul edilen haller müstesna olmak üzere, mükellefiyete veya vergi sorumluluğuna ilişkin özel mukavelelerin vergi dairelerini bağlamayacağı öngörülmüştür. Limited şirketteki ortaklık payının kısmen veya tamamen bir üçüncü kişiye devrine ilişkin sözleşmeler, özel hukuk sözleşmesidir. Kamu alacağının tahsilinden doğan sorumluluğun, pay devri sözleşmesiyle ortadan kaldırılmasına olanak bulunmamaktadır.
Bu nedenle 6183 sayılı Yasanın 35’inci maddesinden doğan ve limited şirket ortaklarını, şirketten tahsiline olanak bulunmayan kamu alacaklarının ödenmesinden doğrudan doğruya ve payları oranında sorumlu tutan kural karşısında, tahsili gereken kamu alacağını yaratan vergilendirmenin ait olduğu dönemde şirketin paylarına sahip ortakların, bu dönemden sonra paylarını devretmiş olsalar da ortaklık sıfatının sürdüğü dönemlere ilişkin şirketin kamu borçlarından sorumluluklarının kalkması söz konusu edilemez.
Dosyadaki belgelere göre şirketten tahsil edilemeyen borcun Temmuz 2000 dönemine ait vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi olduğu ve 3.2.2000 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde ilan ve sicile tescil edilen … Noterliğinin 14.12.1999 tarih ve … yevmiye sayısı ile onayladığı 8.11.1999 tarihli ortaklar kurulu kararına göre şirket paylarının %50’sini devralarak şirket ortağı olan, 23.5.2003 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde ilan ve sicile tescil edilen … Noterliğinin 18.10.2002 tarih ve … yevmiye sayısı ile onayladığı 27.9.2002 tarihli ortaklar kurulu kararıyla paylarını devretmesi sebebiyle ortaklık sıfatı sona eren davacının, ödeme emrine konu vergi borcunun ait olduğu dönemde şirket ortağı olduğu saptandığından, payların devrinden dolayı, devir tarihinden önceki dönemlerin kamu borçlarından doğan ve şirketten tahsil edilemeyen vergi ve buna bağlı alacaklardan sorumluluğun da kalkacağına dayanılarak verilen ödeme emrinin iptali yolundaki ısrar kararında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüyle, … Vergi Mahkemesinin, … günlü ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının bozulmasına, yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, 19.6.2009 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

X – K A R Ş I O Y
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, ısrar kararının dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında, yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından, istemin reddi gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.