Danıştay Kararı Vergi Dava Daireleri Kurulu 2008/488 E. 2009/211 K. 15.05.2009 T.

Vergi Dava Daireleri Kurulu         2008/488 E.  ,  2009/211 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No: 2008/488
Karar No: 2009/211

Temyiz Eden: …
Karşı Taraf: … Vergi Dairesi Müdürlüğü

İstemin Özeti: Dava; 4811 sayılı Vergi Barışı Kanunundan faydalanmak için başvuran davacı adına düzenlenen ödeme planının iptali istemiyle açılmıştır.
Davayı inceleyen … Vergi Mahkemesi, … günlü ve E: …, K:… sayılı kararıyla; 26.3.2003 tarihli dilekçe ile 4811 sayılı Yasadan yararlanmak için müracaatta bulunması üzerine düzenlenen ödeme planında, 1995 ve 1996 yıllarına ait vergi borçlarına yer verilmesi sebebiyle, davacı tarafından 10.6.2003 tarihinde idareye başvurularak, bilgileri bulunmayan 1995 ve 1996 yıllarına ait vergi ve bağlı borçlara ait ödeme emirlerinin tebliğ edilmesinin istenerek davanın ödeme planına karşı açıldığı ancak, davacıya tanzim ve tebliğ edilmiş bir ödeme emrinin bulunmaması ve söz konusu ödeme planının tek başına idari davaya konu edilebilecek kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem niteliğinde olmaması nedeniyle davayı reddetmiştir.
Davacının temyiz istemini reddeden Danıştay Dokuzuncu Dairesi, karar düzeltme istemi üzerine verdiği 23.1.2007 günlü ve E:2006/2612, K:2007/37 sayılı kararıyla; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 378’inci maddesinde, vergi mahkemesinde dava açabilmek için verginin tarh edilmesi, cezanın kesilmesi, tadilat ve takdir komisyonu kararlarının tebliğ edilmesi, tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin yapılması ve ödemeyi yapan tarafından verginin kesilmiş olması gerektiği belirtilmiş ise de vergi dairelerinin idari işlevleriyle ilgili olarak vergi hukuku alanında tesis ettikleri uygulanabilir nitelikte, yükümlülerin menfaatini etkileyen işlemlerin de idari davaya konu olacağının kabul edilmesi gerektiği, her ne kadar 4811 sayılı Yasadan yararlanmak için yapılan başvuru üzerine düzenlenen ödeme tablosunun kesin ve yürütülmesi zorunlu bir idari işlem olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; davacı tarafından söz konusu ödeme tablosunda yer alan 1995 ve 1996 yıllarına ilişkin vergi borçları ile ilgili kendilerine vergi ve ceza ihbarnamesi tebliğ edilmediği, dolayısıyla kesinleşen bir borcun bulunmadığı ileri sürüldüğünden ve bu durum yükümlünün maddi ve hukuki yönden menfaatini etkileyeceğinden, söz konusu ödeme planının kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlem niteliğinde olduğu, aksi yönde verilen kararda hukuka uygunluk görülmediği gerekçesiyle kararı bozmuştur.
Bozma kararı üzerine … Vergi Mahkemesi, … günlü ve E:…, K:… sayılı kararıyla; ilk kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçeye ek olarak; davacı tarafından tarhiyatlara ilişkin ihbarnamelerin usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği, dolayısıyla kesinleşmiş bir kamu alacağından söz edilemeyeceği ileri sürülmekte ise de, ihbarnamelerin davacının faaliyetini terk ettiğini ileri sürdüğü iş yerinde … isimli şahsa 30.1.1998 tarihinde; tahakkuk eden kamu alacağının vadesinde ödenmemesi üzerine tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emirlerinin davacının eşi …’a “…” adresinde 11.10.2000 tarihinde tebliğ edilmiş olduğu, bu durum karşısında kesinleşmiş bir kamu alacağı bulunmadığı iddiasının ödeme emirlerine karşı süresinde açılacak davada ileri sürebileceği gerekçesiyle davanın reddi yolundaki ilk kararında ısrar etmiştir.
Kararı, temyiz eden davacı, vergi idaresi tarafından yapılan tarhiyatın duyurulmasına ilişkin ihbarnamelerin kendisine tebliğ edilmediğini ileri sürerek bozulmasını istemiştir.

Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği savunulmuştur.

Danıştay Tetkik Hâkimi …’nın Düşüncesi: Kesinleşmiş kamu alacakları için 4811 sayılı yasadan yararlanan davacının dava dilekçesindeki iddialarının tamamı ödeme emrine yönelik olduğundan, davanın ödeme planının değil, ödeme emirlerinin iptali istemiyle açıldığının kabulünün gerektiği, ödeme emirlerine karşı açılan bu dava ise süresinde olmadığından temyiz isteminin bu gerekçeyle reddi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı …’ün Düşüncesi: Danıştay Dokuzuncu Dairesinin E:2006/2612, K:2007/37 sayılı ve 23.1.2007 tarihli bozma kararındaki gerekçede belirtilen nedenler doğrultusunda temyiz isteminin kabulü ile temyiz konusu mahkeme ısrar kararının bozulmasının uygun olacağı düşünülmüştür.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
2575 sayılı Danıştay Kanununun 38’inci maddesinin 2’nci fıkrasında, Vergi Dava Daireleri Kurulunun, vergi mahkemelerinden verilen ısrar kararları ile vergi dava dairelerinden ilk derece mahkemesi olarak verilen kararları temyizen incelemekle görevli kılınmıştır. Temyizen incelenerek bozulması istenen karar vergi mahkemesince verilmiş bulunduğundan, temyiz başvurusunun Kurulca incelenebilmesi için, söz konusu kararın ısrar kararı niteliğinde olması gerekmektedir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49’uncu maddesinin 3’üncü ve 4’üncü fıkralarında yer alan düzenlemeden, “ısrar” kararlarının, Danıştay’ın ilgili dava dairesince kararı bozulan ilk derece mahkemesinin bu karara uymaması, ilk kararında direnmesine ilişkin kararlar olduğu anlaşılmaktadır. Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu’nun görevi, bu kararlara karşı yapılan temyiz başvurularının incelenmesini kapsamaktadır.
Ödeme planının iptali istemiyle açılan davayı; ödeme planının, tek başına idari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlem olmadığı ve davacı adına düzenlenmiş ve tebliğ edilmiş bir ödeme emri bulunmadığı gerekçesiyle reddeden vergi mahkemesi kararının, Danıştay Dokuzuncu Dairesince, 1995 ve 1996 yıllarına ilişkin vergi borçlarını kapsayan ödeme plânının, usulüne uygun olarak duyurulmuş ve dava konusu edilmeksizin tahakkuk ederek vadesinde ödenmemiş borçların varlığı halinde davacının menfaatini etkileyeceği gerekçesiyle bozulmasından sonra ilk kararından farklı olarak ihbarnamelerin ve ödeme emirlerinin hangi tarihte ve ne şekilde tebliğ edildiğini de saptayan vergi mahkemesi tarafından ilk kararda ısrar edildiği belirtilerek davanın reddedildiği anlaşılmaktadır. Temyiz istemine konu yapılan karar, bozma sebebi yapılan konu incelenerek verildiği ve ısrar kararı niteliğini taşımadığından, temyiz isteminin Kurulumuzca değil, ilk derecede verilen kararları temyizen incelemekle görevli dava dairesince incelenmesi gerekmektedir.
Bu nedenle, dosyanın görevli Danıştay Dokuzuncu Dairesine gönderilmesine, 15.5.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.