Danıştay Kararı Vergi Dava Daireleri Kurulu 2007/321 E. 2008/223 K. 21.03.2008 T.

Vergi Dava Daireleri Kurulu         2007/321 E.  ,  2008/223 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No: 2007/321
Karar No: 2008/223

Temyiz Eden: … Limited Şirketi müdürü …
Karşı Taraf: … Vergi Dairesi Müdürlüğü

İstemin Özeti: … Limited Şirketinin, 1999 yılına ait kurumlar vergisi, fon payı, gecikme faizi ve vergi ziyaı cezası borcundan kaynaklanan kamu alacağının tahsili için, şirket adına ödeme emri düzenlenip tebliğ edilmiştir.
… Vergi Mahkemesi … günlü ve E: …, K: … sayılı kararıyla; dava konusu ödeme emrinin … Limited Şirketi adına düzenlendiği, şirketin 1.1.1999 tarihinde münfesih olduğu, davanın ise … adına açıldığı, şirket tüzel kişiliği adına düzenlenen ödeme emrine karşı …’nun kendi adına açtığı davada ehliyet yönünden hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 15 inci maddesinin 1 inci fıkrasının (b) bendi uyarınca, davanın ehliyet yönünden reddine karar vermiştir.
Davacının temyiz istemini inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesi 19.9.2006 günlü ve E:2005/2601, K:2006/1631 sayılı kararıyla; … Limited Şirketinin 1999 yılı vergi borçlarının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinin, şirket temsilcisi sıfatıyla …’na tebliğ edildiği, …’nun dava dilekçesine şirketi temsile yetkili olduğuna dair Ticaret Sicil Gazetesini ekleyerek dava açtığı, dava dilekçesinde de, şirketin kuruluşundan itibaren hiçbir ticari faaliyetinin bulunmadığını ileri sürerek, düzenlenen ödeme emrinin iptalini talep ettiği, her ne kadar dava dilekçesinde, davacı olarak … yazılmış ise de, dilekçenin içeriğinden davanın şirket adına açıldığının anlaşıldığı, mevcut yasal düzenlemeye göre davacı olarak gösterilen şahsın şirketi temsil yetkisi bulunduğu sonucuna varıldığından, bu davanın şirket adına açılmış bir dava olarak kabul edilmesi ve davanın esasının incelenerek, söz konusu vergi borçları nedeniyle şirket adına ödeme emri düzenlenmesine yönelik işlemlerin değerlendirilmesi gerekirken, davayı ehliyet yönünden reddeden mahkeme kararında hukuka uygunluk görülmediği gerekçesiyle mahkeme kararını bozmuştur.
Bozma kararına uymayan … Vergi Mahkemesi … günlü ve E: …, K: … sayılı kararıyla; ilk kararında yer alan gerekçeye ek olarak; mahkemenin, dilekçe içeriğine bakarak davacı tarafı değiştirmesinin mümkün olmadığı, kaldı ki şirket adına düzenlenen ödeme emirleri nedeniyle davacının hak kaybının bulunmadığı, şirketin takibinden sonra ortakların takibi amacıyla davacı adına ödeme emri düzenlendiğinde davacının bunu dava konusu edebileceği gerekçesiyle davanın ehliyet yönünden reddi yolundaki kararında ısrar etmiştir.
Davacı, davanın şirket adına açıldığını, dava dilekçesini imzalayan kişi olarak, şirketi temsil yetkisinin bulunduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.

Savunmanın Özeti: Yasal dayanaktan yoksun olan temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

Danıştay Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi: … Limited Şirketi adına düzenlenen ödeme emrine karşı açılan davada, şirket müdürü …, her ne kadar dava dilekçesine kendi adını yazsa da dilekçenin içeriğinden davanın şirket adına açıldığı anlaşılmakta olup, şirketi temsile yetkili olan … tarafından açılan davayı ehliyet yönünden reddeden Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi: Danıştay Dördüncü Dairesinin bozma kararında yer alan düşünce de ve gerekçede belirtilen hususlar doğrultusunda temyiz isteminin kabulü ile temyiz konusu vergi mahkemesi ısrar kararının bozulması gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
… Limited Şirketinin, 1999 yılına ait kurumlar vergisi, fon payı, gecikme faizi ve vergi ziyaı cezası borcundan kaynaklanan kamu alacağının tahsili amacıyla şirket adına düzenlenip, kanuni temsilcisi olan …’na tebliğ edilen ödeme emrine karşı açılan davayı ehliyet yönünden reddeden vergi mahkemesi ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenmektedir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 8 inci maddesinde, mükellef ve vergi sorumlusu tanımlanmış, 94 üncü maddesinin 1 inci fıkrasında, tebliğin mükelleflere, bunların kanuni temsilcilerine, umumi vekillerine veya vergi cezası kesilenlere yapılacağı, 2 nci fıkrasında da tüzel kişilere yapılacak tebliğin, bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerine, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde bunları idare edenlere veya temsilcilerine yapılacağı hükme bağlanmıştır.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun ödeme emrine itirazı düzenleyen 58 inci maddesinde, kendisine ödeme emri tebliği olunan şahsın böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde vergi mahkemesi nezdinde dava açabileceği ifade edilmiştir.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun limited şirketlerde idare ve temsille ilgili 540 ıncı maddesinde; aksi kararlaştırılmış olmadıkça ortakların hep birlikte müdür sıfatıyla şirket işlerini idareye ve şirketi temsile mezun ve mecbur oldukları, şirket mukavelesi veya umumi heyet kararı ile şirketin idare ve temsilinin ortaklardan bir veya birkaçına bırakılabileceği hükme bağlanmıştır.
İncelenen olayda, borçlu … Limited Şirketi adına düzenlenen ödeme emri, şirketin kanuni temsilcisi olduğu anlaşılan …’na tebliğ edilmiş, bu kişinin davacı olarak gösterildiği dava dilekçesiyle açılan dava, vergi mahkemesince ehliyet yönünden reddedilmiştir. Dosya içeriğinden, …’nun borçlu şirketi müdür sıfatıyla temsil ve ilzama yetkili olduğu, bu hususun 25.1.1995 tarih ve 37111 sayılı Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiği, şirketin sermaye artırımında bulunmaması nedeniyle de, 559 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve 3.6.1998 tarih ve 4366 sayılı Kanun uyarınca 1.1.1999 tarihinden itibaren münfesih duruma düştüğü anlaşılmaktadır.
Türk Ticaret Kanununun 439 uncu maddesinde, infisah eden şirketin tasfiye haline gireceği, ancak hükmü şahsiyetini muhafaza edeceği kurala bağlanmıştır. Dava dosyasının incelenmesinden, borçlu şirketin yasa gereği münfesih sayılmasından sonra tasfiye işlemlerine başlanılmadığı anlaşıldığından, dava dilekçesinde davacı olarak adı yazılan …’nun kanuni temsilci sıfatının devam ettiği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla dosya içeriği bilgilere ve yukarıda yer verilen yasal düzenlemelere göre adı geçen kişi şirketi temsile yetkili olduğu gibi dava dilekçesinde ileri sürülen iddialar borçlu şirkete ilişkin bulunduğundan, açılan davanın şirket adına açılmış bir dava olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Nitekim, dava dilekçesinde davacı olarak şirket ismi açıkça yazılmamış ise de ödeme emrinde gösterilen borçlu şirkete ait vergi kimlik numarasının dilekçede belirtilmesi davanın borçlu şirket adına açıldığını göstermektedir.
Bu nedenle, söz konusu vergi borçları nedeniyle şirket adına ödeme emri düzenlenmesine yönelik işlemler değerlendirilerek davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, ehliyet yönünden reddi yolundaki ısrar kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, … Vergi Mahkemesinin … günlü ve E: …, K: … sayılı ısrar kararının bozulmasına, yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, 21.3.2008 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

X – K A R Ş I O Y
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar vergi mahkemesi ısrar kararının dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediğinden, istemin reddi gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.