Danıştay Kararı Vergi Dava Daireleri Kurulu 2007/20 E. 2007/211 K. 15.06.2007 T.

Vergi Dava Daireleri Kurulu         2007/20 E.  ,  2007/211 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No: 2007/20
Karar No: 2007/211

Temyiz Eden: … Limited Şirketi
Vekili: …
Karşı Taraf: … Vergi Dairesi Müdürlüğü

İstemin Özeti: 2002 yılı işlemleri incelenen davacı şirket adına ikmalen kurumlar vergisi, geçici vergi salınmış, fon payı hesaplanıp, vergi ziyaı cezası ve özel usulsüzlük cezası kesilmiştir.
… Vergi Mahkemesi … günlü ve E: …, K. … sayılı kararıyla; 1998 yılında yapılan iş nedeniyle düzenlenen ve hasılat olarak kaydedilen faturaların bir kısmının ilgili şirket tarafından kabul edilmemesi üzerine 1999 yılında bu alacak için dava açıldığı, ancak diğer firmanın da dava açması üzerine her iki davadan karşılıklı olarak feragat edildiği ve tahsil edilemeyen alacak için şüpheli alacak karşılığı ayrıldığı, davacı şirketin alacaklı olduğu şirket deprem bölgesinin mükellefi olmadığından 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun geçici 24 üncü maddesinin uygulanması suretiyle şüpheli alacak karşılığı ayrılamayacağı, açılan davalardan karşılıklı olarak feragat edildiğinden, şüpheli halde kalan bir alacağın bulunmadığı, açılan davanın kaybedilmesi durumunda katlanılacak maddi külfetin bertaraf edilmesi karşılığında aynen tahsilinden vazgeçilen, başka bir anlatımla değerine eşit bir edim elde edilmek suretiyle tahsil edildiği ve şüpheli olmaktan çıktığı kabul edilen bir alacak bulunduğu, bu alacağın 2002 yılında kazancın tespitinde indirim konusu yapılamayacağı, davacı şirketin satıştan iadeleri ilgili hesaba kaydetmediği anlaşıldığından, kesilen özel usulsüzlük cezasının hukuka uygun bulunduğu gerekçesiyle kurumlar vergisi, geçici vergi, fon payı, özel usulsüzlük cezası ve vergi ziyaı cezasına karşı açılan davayı reddetmiştir.
Yükümlü şirketin temyiz istemini inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesi 7.6.2006 günlü ve E:2005/657, K:2006/1263 sayılı kararıyla; özel usulsüzlük cezasına ilişkin temyiz istemini reddetmiş, davacı şirketin 2002 yılı işlemlerinin incelenmesi sonucu düzenlenen raporda, tahsil edemediği alacak için 1999 yılında dava açtığı, ancak 2002 yılında şüpheli alacak için karşılık ayırdığı, açılan davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmesi nedeniyle 2002 yılında alacağın şüphelilik halinin devam etmediği sonucuna varıldığı, şüpheli alacak ayrılabilmesi için alacağın dava veya icra safhasında bulunmasının öngörüldüğü, 2002 yılında söz konusu alacakla ilgili dava sona erdiğinden şüpheli alacak sayılmasının mümkün olmadığı, ancak davacı şirketin 1998 yılında fatura düzenlediği, bedelini tahsil edemediği tutarı kayıtlarına intikal ettirdiği ve 2002 yılı sonunda bu alacağını tahsil edilemediğinin açık olduğu, bu alacakla ilgili olarak, borçlu şirketle davacı şirket arasında imzalanan 8.11.2002 tarihli protokolle “karşılıklı olarak açılan davalardan hiçbir bedel talep etmeksizin” feragat edilmesine karar verildiği, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 322 inci maddesinin 1 inci fıkrasında alacağın kazai bir hükme veya kanaat verici bir vesikaya göre tahsiline imkan kalmaması halinde değersiz alacak sayılacağının öngörüldüğü, imzalanan protokolün davacı şirketin alacağının tahsilinin imkansız olduğunu göstermeye yeterli belge niteliğinde olduğu, bu itibarla 1998 yılında kayıtlara intikal ettirilen hasılatın, 2002 yılı sonunda tahsil edilememesi nedeniyle zarar yazılmasında kanuna aykırılık bulunmadığından, aksi yöndeki Mahkeme kararında hukuka uygunluk görülmediği, gerekçesiyle mahkeme kararının vergi asılları ve vergi ziyaı cezasına ilşkin kısmını bozmuştur.
Bozma kararına uymayan … Vergi Mahkemesi … günlü ve E: …, K: … sayılı kararıyla; ilk kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca, davanın kurumlar vergisi ve fon payı ile ilgili kısmında ısrar etmiş, vergi ziyaı cezalarının ise … Mahkemesinin iptal kararı doğrultusunda bir katı aşan tutarının kaldırılmasına karar vermiştir.
Israr kararı yükümlü şirket tarafından temyiz edilmiş, 1998 yılında kurum kazancına hasılat olarak dahil edilen alacağın borçlu şirketten tahsil edilemediği, 2002 yılı kurum kazancından indirilmesinde yasaya aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.

Savunmanın Özeti: Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.

Danıştay Tetkik Hakimi …’in Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar ısrar kararının bozulmasını sağlayacak durumda görülmediğinden istemin reddi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı …’nun Düşüncesi: Temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi ısrar kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
2002 yılı işlemleri incelenen davacı şirketin 1998 yılında üstlendiği işten dolayı düzenlediği faturaların hasılat olarak kaydedildiği, ancak bir kısmının borçlu şirket tarafından kabul edilmemesi üzerine ödeme yapılmayan kısımla ilgili olarak 1999 yılında dava açtığı, borçlu şirketin de dava açması sonucu tarafların karşılıklı olarak davalardan feragat ettiği, 19.11.2002 tarihinde davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmesi üzerine, davacı şirketin tahsil edemediği alacak için ayırdığı şüpheli alacak karşılığının gider kaydı kabul edilmediği anlaşılmakta olup, adına 2002 yılı için ikmalen salınan vergi ziyaı cezalı kurumlar vergisi ile geçici vergi üzerinden kesilen vergi ziyaı cezasına karşı açılan davanın reddi yolundaki vergi mahkemesi ısrar kararı, yükümlü şirket tarafından temyiz edilmiştir.
Vergi Usul Kanununun “Alacaklarda ve Sermayede Amortisman” başlıklı İkinci Bölümünde yer alan 323 üncü maddede; ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak koşuluyla dava ve icra safhasında bulunan alacaklar şüpheli alacak sayılmış, bu tür alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayırılabileceği, bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğunun karşılık hesabında gösterilmesi gerektiği, şüpheli alacağın sonradan tahsil edilen kısmının, tahsil edildiği dönemin kar-zarar hesabına intikal ettirilmesi kurala bağlanmıştır.
Vergi Usul Kanununun 323 üncü maddesi, seçimini bu yolda kullanmayan ve şüpheli hale gelmiş alacağı için pasifte karşılık ayırmayan ticari ve zirai kazanç sahiplerinin bu alacağı doğrudan zarara atmalarına olanak tanımamıştır. Bu olanak, aynı Yasanın 322 nci maddesinde, tasarruf değerini yitirmiş sayılan alacaklar olan değersiz alacaklar için tanınmıştır. Yasanın 322 nci maddesine göre tahsiline imkan kalmayan alacaklar tasarruf değerini yitirmiş olduklarından, kayıtlı değerleriyle zarara geçirilerek yok edilecektir.
Dava dosyasının incelenmesinden, yükümlü şirketin 1998 yılında alacak kaydettiği ancak tahsil edemediği fatura tutarları için 1999 yılında karşılık ayırmadığı, açılan davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmesi üzerine alacağın 2002 yılında şüpheli alacak olarak kaydedildiği, inceleme elemanınca alacağın şüpheli alacak ve değersiz alacak olarak nitelendirilemeyeceği kabul edilerek, şüpheli alacak kaydedilen tutar kurum kazancına ilave edilip ikmalen cezalı tarhiyat önerildiği anlaşılmaktadır.
Yukarıda yer alan hükümlere göre şüpheli alacak karşılığı ayrılabilmesi için alacağın dava veya icra safhasında bulunması öngörülmüş olup, 2002 yılında söz konusu alacakla ilgili dava sona erdiğinden, şüpheli alacak sayılmasına olanak bulunmamaktadır. Ancak, davacı şirketin 1998 yılında fatura düzenleyip bedelini tahsil edemediği tutarı hasılat olarak kayıtlarına intikal ettirdiği ve 2002 yılı sonunda bu alacağın tahsil edilemediği de açıktır. Bu alacakla ilgili olarak davacı şirketle borçlu şirket arasında imzalanan 8.11.2002 tarihli protokolle, karşılıklı olarak açılan davalardan hiçbir bedel talep etmeksizin feragat edilmesine karar verilmiş ve … Asliye … Ticaret Mahkemesinin … günlü ve K: … sayılı kararıyla dava feragat nedeniyle reddedilmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 322 nci maddesinin 1 inci fıkrasında alacağın kazai bir hükme veya kanaat verici bir vesikaya göre tahsiline imkan kalmaması halinde değersiz alacak sayılacağı öngörülmüş olup, imzalanan protokol davacı şirketin alacağının tahsilinin imkansız olduğunu göstermeye yeterli belge niteliğindedir. 1998 yılı kayıtlarına hasılat olarak intikal ettirilen tutarın, 2002 yılı sonunda tahsil edilememesi nedeniyle zarar yazılmasında kanuna aykırılık bulunmadığından aksi yolda verilen ısrar kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.
Bu nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne, … Vergi Mahkemesinin … günlü ve E: …, K: … sayılı ısrar kararının bozulmasına, yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri yönünden hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, 15.6.2007 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

X – K A R Ş I O Y
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar sonucu itibarıyla yerinde görülen vergi mahkemesi ısrar kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediğinden, temyiz isteminin reddi gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.