Danıştay Kararı Vergi Dava Daireleri Kurulu 2007/199 E. 2008/7 K. 25.01.2008 T.

Vergi Dava Daireleri Kurulu         2007/199 E.  ,  2008/7 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No: 2007/199
Karar No: 2008/7

Temyiz Eden: … Vergi Dairesi Müdürlüğü
Karşı Taraf: … Limited Şirketi

İstemin Özeti: Otogaz, akaryakıt ve gıda maddeleri ticaretiyle uğraşan davacı şirketin, yasal defter ve belgelerini ibraz etmediği, bir kısım alışları ile satışlarını kayıt ve beyan dışı bıraktığı yolunda düzenlenen inceleme raporuna dayanılarak, 2002 yılı için re’sen kurumlar vergisi salınmış, fon payı hesaplanıp, vergi aslı ve aslı aranmayan geçici vergi için vergi ziyaı cezası kesilmiştir.
… Vergi Mahkemesi … günlü ve E: …, K: … sayılı kararıyla; davalı idarenin, davanın süresinden sonra açıldığı yolundaki süre def’inin yerinde görülmediği, davacı adına re’sen yapılan tarhiyatın dayanağı inceleme raporunda belirtilen, beyan dışı bırakılan hasılata ilişkin tespitlerin somut ve vergi tarhına esas alınabilecek nitelikte olduğundan salınan vergi ve hesaplanan fon payında hukuka aykırılık bulunmadığı, olayın oluş şekli ve matrah farkının davacı tarafından ibraz edilen defter ve belgeler üzerinden tespit edilmesi dikkate alındığında, tarhiyata 1 kat vergi ziyaı cezası uygulanması gerektiği gerekçesiyle, davanın vergi aslı ve hesaplanan fon payına ilişkin kısmının reddine, aslı aranmayan geçici vergi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, tarhiyata uygulanan 3 kat vergi ziyaı cezasının 1 kat olarak tadilen tasdikine, fazlasının kaldırılmasına karar vermiştir.
Tarafların temyiz istemini inceleyen Danıştay Üçüncü Dairesi 22.11.2006 günlü ve E:2005/1796, K:2006/3042 sayılı kararıyla; davacı şirket adına, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 344 üncü maddesinin 3 üncü fıkrasına göre kesilen vergi ziyaı cezalarını da kapsayan dava konusu cezalı tarhiyata ilişkin ihbarnamelerin 15.7.2004 tarihinde tebliği üzerine, dava açma süresi içinde 16.8.2004 tarihinde uzlaşma talebinde bulunulduğu ve bu talebin 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 344 üncü maddesinin 3 üncü fıkrasına göre vergi ziyaı cezası kesilen tarhiyatların uzlaşma kapsamında olmadığı belirtilerek 23.8.2004 tarihli Uzlaşma Ön Tespit Tutanağı ile reddedilerek, 1.9.2004 tarihinde davacıya duyurulması üzerine 16.9.2004 tarihinde bu davanın açıldığının anlaşıldığı, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun Ek 7 nci maddesinde yer alan onbeş günlük ek sürenin olaya uygulanma olanağı bulunmadığından, davanın vergi ve ceza ihbarnamelerinin tebliğ edildiği 15.7.2004 tarihine göre süre aşımı nedeniyle reddi gerekirken, işin esasının incelenmesi suretiyle verilen kararda hukuka uygunluk görülmediği gerekçesiyle, mahkeme kararını bozmuştur.
Bozma kararına uymayan … Vergi Mahkemesi … günlü ve E: …, K: … sayılı kararıyla; yükümlüsünce yapılan uzlaşma talebinin, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 344 üncü maddesinin 3 üncü fıkrasına göre vergi ziyaı cezası kesilen tarhiyatların uzlaşma kapsamında olmadığı gerekçesiyle reddi halinde de, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun Ek 7 nci maddesinin 4 üncü fıkrası hükmüyle tanınan ek onbeş günlük süreden yararlanılması gerektiği, buna göre açılan davanın süresinde olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü yolundaki kararında ısrar etmiştir.
Israr kararı vergi dairesi müdürlüğü tarafından temyiz edilmiş, davanın süresinde açılmadığı, inceleme raporuna dayalı olarak yapılan tarhiyatın yasal olduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.

Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar ısrar kararının bozulmasını sağlayacak durumda görülmediğinden istemin reddi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme ısrar kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
2002 yılı işlemleri incelenen davacı adına, yasal defter ve belgelerini ibraz etmediği, bir kısım alışları ile satışlarını kayıt ve beyan dışı bıraktığı yolunda düzenlenen inceleme raporuna dayanılarak re’sen salınan kurumlar vergisi, hesaplanan fon payı ile vergi aslı ve aslı aranmayan geçici vergi için kesilen vergi ziyaı cezasına ilişkin ihbarnamelerin 15.7.2004 tarihinde tebliği üzerine, 16.8.2004 tarihinde uzlaşma talep eden ve uzlaşma komisyonunca 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 344 üncü maddesinin 3 üncü fıkrasına göre vergi ziyaı cezası kesilen tarhiyatların uzlaşma kapsamında olmadığı belirtilerek esasa girilmeden istemin reddedildiğine dair kararın 1.9.2004 tarihinde tebliğinden sonra davacının 16.9.2004 tarihinde açtığı davayı kısmen kabul eden vergi mahkemesi ısrar kararı, davalı idare tarafından temyiz edilmektedir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun Ek 1’inci maddesinin olay tarihinde yürürlükte bulunan şeklinde, 344 üncü maddenin üçüncü fıkrası uyarınca vergi ziyaı cezası kesilen tarhiyata ilişkin vergi ve ceza hariç tutularak, ikmalen, resen veya idarece tarh edilen vergilerle bunlara ilişkin vergi ziyaı cezalarının tahakkuk edecek miktarları konusunda idarenin, bu bölümde yer alan hükümler çerçevesinde mükelleflerle uzlaşabileceği, Kanunun Ek 7’nci maddesinin dördüncü fıkrasında ise, uzlaşmanın vaki olmaması halinde mükellef veya ceza muhatabının, tarh edilen vergiye veya kesilen cezaya, uzlaşmanın vaki olmadığına dair tutanağın kendisine tebliğinden itibaren genel hükümler dairesinde ve yetkili vergi mahkemesi nezdinde dava açabileceği; bu takdirde, dava açma müddeti bitmiş veya onbeş günden az kalmış ise, bu müddetin tutanağın tebliği tarihinden itibaren onbeş gün olarak uzayacağı hükmü yer almış; Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 23.10.1986 gün ve E:1986/2; K:1986/2 sayılı kararında da, Vergi Usul Kanununun Ek 5’inci maddesinde sözü edilen uzlaşmanın temin edilememesi hallerinde de Kanunun Ek 7’nci maddesi hükmünden yararlanılarak dava açılabileceği belirtilmiştir.
Anılan Kanun hükümleri ve karar karşısında; “uzlaşmanın vaki olmaması” veya “uzlaşmanın temin edilememesi” hallerinden biri sebebiyle Vergi Usul Kanununun yukarıda sözü edilen Ek 7’nci maddesinden yararlanılarak ek onbeş günlük süre içerisinde tarh ve ceza kesme işlemlerine karşı dava açılabilmesi için, her şeyden önce usulüne uygun yapılmış bir uzlaşma başvurusunun bulunması gereklidir. Oysa; olayda, davacı Şirket tarafından, salınan kurumlar vergisi, hesaplanan fon payı ve kesilen vergi ziyaı cezasına karşı yapılan uzlaşma talebi, esasa geçilmeden reddedildiğinden, uzlaşmanın vaki olmadığından veya uzlaşmanın temin edilemediğinden söz etmek mümkün değildir.
Yasal olarak uzlaşmanın konusuna girmeyen söz konusu ihtilafta, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun Ek 7 nci maddesinde yer alan onbeş günlük ek sürenin uygulanma olanağı bulunmadığından, vergi ve ceza ihbarnamelerinin tebliğ edildiği 15.7.2004 tarihine göre davanın süre aşımı nedeniyle reddi gerekirken, işin esasının incelenmesi suretiyle verilen kararda hukuka uygunluk görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile … Vergi Mahkemesinin … günlü ve E: …, K: … sayılı ısrar kararının bozulmasına, yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri yönünden hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, 25.1.2008 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

X – K A R Ş I O Y
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 4369 sayılı Kanunla değişik Ek 1 inci maddesinde, mükellef tarafından, ikmalen, re’sen veya idarece tarh edilen vergilerle bunlara ilişkin vergi ziyaı cezalarının (344 üncü maddenin üçüncü fıkrası uyarınca vergi ziyaı cezası kesilen tarhiyata ilişkin vergi ve ceza hariç) tahakkuk edecek miktarları konusunda, vergi ziyaına sebebiyet verilmesinin kanun hükümlerine yeterince nüfuz edememekten veya maddede belirtilen diğer hallerden kaynaklanması durumunda, idarenin, Kanunun Uzlaşma başlıklı ilgili bölümünde yer alan hükümlere göre mükellefler ile uzlaşabileceği, uzlaşma talebinin vergi ihbarnamesinin tebliğinden itibaren 30 gün içinde yapılması gerektiği, uzlaşmanın vaki olmaması veya temin edilememesi halinde yeniden uzlaşma talebinde bulunulamayacağı, Ek madde 6 da, mükellef veya adına ceza kesilenin, üzerinde uzlaşılan ve tutanakla tespit edilen hususlar hakkında dava açamayacağı ve hiçbir mercie şikayette bulunamayacağı, Ek madde 7’de, müddeti içinde talepte bulunan mükelleflerin, bu vergi ve cezalar için ancak uzlaşma vaki olmadığı takdirde dava açma yoluna gidebilecekleri, bu takdirde uzlaşmanın vaki olmadığına dair tutanağın kendilerine tebliğinden itibaren genel hükümler çerçevesinde onbeş gün içinde yetkili vergi mahkemesinde dava açabilecekleri belirlenmiştir.
Bütün bu hükümlerin uzlaşma müessesesinin amacı göz önüne alınarak birlikte değerlendirilmesinden uzlaşmanın vaki olmaması halinde mükellefe tanınan ek dava açma süresinin, uzlaşmanın temin edilememesi (davete icabet edilmemesi veya tutanağın imzalanmaması gibi) veya idarenin mükellefin uzlaşma istemini kanunda yer alan bir hüküm nedeniyle kabul etmemesi hallerinde de tanınması gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.
Nitekim E:1986/2, K:1986/2 sayılı Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu Kararında, uzlaşmanın “temin edilememesi” halinin de bu kapsamda kabul edilmesi ve Ek 7 nci maddede belli edilen koşullarla dava açma yoluna gidilebileceği hüküm altına alınmıştır. Uzlaşma müessesesinin, uzlaşmanın her hangi bir nedenle gerçekleşmemesi halinde ilgililerin dava yoluna başvurma hakkını kısıtlamak veya ortadan kaldırmak gibi bir amacı olduğu düşünülemeyeceğinden, kanunda yazılı şart nedeniyle uzlaşmanın tarafı olan idarenin mükellefinin talebini kabul etmemesi durumunda da, aynen uzlaşmanın temin edilememesi halinde olduğu gibi, Ek 7 nci maddede öngörülen 15 günlük süre içinde açtığı davanın esası incelenerek sonuca varılması gerekmektedir.
Bu nedenle davalı idarenin temyiz isteminin reddi ile mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı oyu ile karara katılmıyoruz.