Danıştay Kararı Vergi Dava Daireleri Kurulu 2005/20 E. 2005/143 K. 27.05.2005 T.

Vergi Dava Daireleri Kurulu         2005/20 E.  ,  2005/143 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No: 2005/20
Karar No: 2005/143

Temyiz Eden: … Anonim Şirketi
Vekili: …
Karşı Taraf: … Vergi Dairesi Müdürlüğü

İstemin Özeti: Turizm işletmeciliği yapan ve örtülü sermaye niteliğindeki borçlanmaya ilişkin faiz ve kur farklarını gider kaydettiği saptanan davacının 1996 takvim yılı zararının azaltılmasına ilişkin işleme karşı dava açılmıştır.
… Vergi Mahkemesi … günlü ve E: …, K: … sayılı kararıyla; … Hükümeti’nin davacı şirketin ve davacı şirket ortaklarından olan … (…) ile … A.Ş.’nin yanında davacı şirkete kredi veren … Limited (…)’nın ve …Bank (…)’nin ortağı olduğu ve kurucusu davacı şirketle dolaylı şirket ilişkisi içerisinde bulunulduğu, davacının …’den 1995 yılında yedi yıl vadeli … Amerikan doları borçlanması, borcun kurum tarafından devamlı şekilde kullanılması, sıkı bir iktisadi ilişkinin varlığını kanıtladığı, özsermayenin borcun alındığı yılın dönem başında (-…-TL) kredi sözleşmesinin imzalandığı tarihten bir gün önce düzenlenen bilançoda da (-…-TL) olduğu, borç miktarının … milyar lira olması karşısında bu miktar ile özsermaye arasında emsal işletmelerle mukayeseye gerek duyulmayacak ölçüde açık bir nispetsizlik bulunduğu, örtülü sermayenin varlığı için kanunun aradığı şartların oluştuğu gerekçesiyle davayı reddetmiştir.
Yükümlü temyiz istemini reddeden Danıştay Üçüncü Dairesi karar düzeltme istemini kabul ederek 15.4.2004 günlü ve E:2003/1916, K:2004/1001 sayılı kararıyla; 213 sayılı Kanunun 258 ve 280 inci maddesi hükümleri uyarınca yabancı para cinsinden olan borçların hesap döneminin sonunda değerlemeye tabi tutulması ve bu değerleriyle bilançonun pasifine yazılarak dönem kar/zararının hesaplanması gerektiği, olayda, davacı şirketin ortağından almış olduğu döviz cinsinden borç örtülü sermaye, bu borç nedeniyle oluşan kur farkları da faiz olarak nitelendirilmek suretiyle bu faizlerin Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 15’inci maddesinin 2’nci bendine göre kurum kazancından indirilemeyeceği ileri sürülerek dava konusu cezalı tarhiyatın yapıldığı, kur farkı artışı, enflasyon nedeniyle oluşan değer artışından kaynaklanan ve döviz olarak alınan borcun zaman içinde aşınmasını karşılayan bir gider niteliğinde olduğundan, vergi mahkemesince kur farkının örtülü sermaye üzerinden hesaplanan faiz olarak nitelendirilmesi sonucu davanın bu kısmının da reddine karar verilmesinde hukuka uygunluk görülmediği gerekçesiyle kararı bozmuştur.
Bozma kararına uymayan … Vergi Mahkemesi … günlü ve E: …, K: … sayılı kararıyla, ilk kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçeye ek olarak; örtülü sermaye niteliğindeki borçlanma nedeniyle kurum matrahının faiz ya da kur farkı yolu ile aşındırılması arasında fark bulunmadığı, yasanın gerekçesinin de bu yolda olduğu, örtülü sermaye müessesesinin asıl amacının, gerçekte sermaye niteliğine sahip borçlanmalar nedeniyle kurum kazancında herhangi bir azalmanın meydana gelmesini engellemek olduğu gerekçesiyle davanın reddi yolundaki kararında ısrar etmiştir.
Israr kararı yükümlü tarafından temyiz edilmiş, örtülü sermaye için yasanın aradığı şartların oluşmadığı, örtülü sermayenin varlığı kabul edilse bile, yasanın açık hükmüne rağmen kur farkının faiz olarak nitelendirilemeyeceği ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.

Savunmanın Özeti: Savunmada bulunulmamıştır.

Danıştay Tetkik Hakimi …’in Düşüncesi: Dava konusu olayda davacı şirketin ortağından almış olduğu döviz cinsi borcun örtülü sermaye niteliğinde olduğu kesinleşmiştir. Israra konu karar, örtülü sermayenin varlığı kabul edildiğinde kur farkının gider olarak yazılıp yazılamayacağına ilişkin bulunmaktadır.
Örtülü sermaye niteliğindeki yabancı para cinsinden borçlanmalarla ilgili olarak ortaya çıkan kur farkı, bu borçlanmanın Vergi Usul Kanununun 280 inci maddesinde yer alan yabancı paraların değerlemesine ilişkin hükümlere göre değerlenmesi ile ortaya çıkmaktadır.
Borçlanmaya örtülü sermaye dendiğinde bu borçlanma, bir borç olmaktan çıkmakta ve 280 inci maddeye göre değerleme imkanı da ortadan kalkmaktadır. Bu şekilde değerleme hükümlerinden yararlanamadığında gider yazılacak kur farkı kalmayacağından davanın reddi yolundaki vergi mahkemesi ısrar kararının sonucu itibarıyla yerinde olduğu, yükümlü temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı …’nun Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme ısrar kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, duruşma yapılmasına gerek görülmeyerek, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
… Vergi Mahkemesinin … günlü ve E…, K: … sayılı ısrar kararı, dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş ve temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, kararın bozulmasını gerektirecek durumda görülmemiştir.
Bu nedenlerle temyiz isteminin reddine, 27.5.2005 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

X- K A R Ş I O Y
Davacının ortağından almış olduğu döviz cinsinden borç nedeniyle oluşan kur farkının örtülü sermaye niteliğindeki borçlanmadan dolayı gider yazılamayacağı gerekçesiyle cezalı tarhiyat yapılmıştır.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 280 nci maddesinde yabancı paraların borsa rayici ile değerleneceği hükmü yer almıştır.
Anılan yasa hükmü uyarınca yabancı para cinsinden olan borçların hesap döneminin sonunda değerlemeye tabi tutulması ve değerleriyle bilançonun pasifinde yazılarak dönem kar/zararının belirlenmesi gerekmektedir.
5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 15 inci maddesinin 2 nci bendinde örtülü sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faizlerin indirilemeyeceği öngörülmüştür.
Alınan borç nedeniyle oluşan kur farkı; enflasyon nedeniyle paralar arasında oluşan değer artışından kaynaklanan ve döviz olarak alınan borcun zaman içinde aşınmasını karşılayan gider niteliğindeki fiktif bir değerdir.
Faiz ise, alınan borç nedeniyle alacaklı borçlu arasında sözleşmeye dayalı alacaklı yönünden borçlanılan paranın getirisi borçlu yönünden ise, oluşan bir giderdir.
Uzun yıllardır ülkemizde uygulanan serbest piyasa ekonomisi nedeniyle ticari yaşamda döviz cinsindin borçlanmalar ağırlık kazanmıştır. Dövize duyulan güven nedeniyle genelde borçlanmaların dövizle yapıldığı bilinen bir gerçektir.
Böyle olmasına karşın, Kanun Koyucu tarafından zaman içinde Kurumlar Vergisi Kanununda değişik yıllarda pek çok değişiklik yapılmasına karşın, sözü edilen 15 inci maddenin 2 nci bendinde herhangi bir değişiklik yapılmamış, örtülü sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faizin gider yazılamayacağı hükmü aynen korunmuş, herhangi bir değişikliğe gerek görülmemiştir. Kanunun açık hükmüne karşın birbirinden tamamen farklı olan faiz ile kur farkını aynı şeylermiş gibi kabul ederek kur farkının gider yazılamayacağı yolundaki görüşe katılmak olanaksızdır.
Bu durum karşısında, davacı şirket tarafından gider yazılan kur farkından dolayı cezalı tarhiyat yapılmasında hukuka uygunluk bulunmadığından mahkemenin ısrar kararının bozulması gerektiği görüşüyle karara katılmıyoruz.