Danıştay Kararı Vergi Dava Daireleri Kurulu 2005/14 E. 2005/82 K. 22.04.2005 T.

Vergi Dava Daireleri Kurulu         2005/14 E.  ,  2005/82 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No: 2005/14
Karar No: 2005/82

Temyiz Eden: …
Vekili : …
Karşı Taraf: Maliye Bakanlığı

İstemin Özeti: Davacının mülkiyetinde olup sit alanı içerisinde kalan gayrimenkulün, mülkiyeti hazineye ait gayrimenkullerle değiştirilebilmesi amacıyla yapılan ihale sonucu davacı adına tescil edilen gayrimenkul için ihale bedeli üzerinden tahsil edilen katma değer vergisinin iadesi, bu olmaz ise artan sertifika bedelinden katma değer vergisinin mahsubuna ilişkin şikayet başvurusunun reddine dair işlemin iptali istemiyle dava açılmıştır.
… Vergi Mahkemesi … günlü ve E: …, K: … sayılı kararıyla; davacıya ait taşınmaz ile hazineye ait taşınmazın değiştirilmesinin trampa işlemi olduğu, Katma Değer Vergisi Kanununun 2 nci maddesinin 5 inci bendine göre trampanın iki ayrı teslim hükmünde olduğu, bu trampa işleminin Yönetmelik ve Genel Tebliğ hükümleri uyarınca yapılmış olmasının da işlemin niteliğini değiştirmeyeceği, katma değer vergisinin iade isteminin reddine dair işlemde yasaya aykırılık bulunmadığı, bir vergi borcu ancak bir vergi alacağından mahsup edilebileceğinden, mahsup isteminin reddinde de yasaya aykırılık görülmediği gerekçesiyle davayı reddetmiştir.
Yükümlünün temyiz istemini inceleyen Danıştay Yedinci Dairesi 12.4.2004 günlü ve E:2001/2236, K:2004/959 sayılı kararıyla; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 122 nci maddesi uyarınca düzeltme talebinde bulunma hakkının mükellefe tanındığı, aynı Kanunun 8 inci maddesinde ise mükellefin tanımının yapıldığı, Katma Değer Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin 1 inci fıkrasının (a) bendinde, mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde bu işleri yapanların mükellef olduğunun belirtildiği, bir verginin hesaplanmasında ya da tahsilinde yapılacak bir hatanın düzeltilmesinin istenilmesi hakkının da, verginin mükellefi olan bu kişilere ait olduğu, vergiye nihai olarak katlanan kişinin kendisinden haksız olarak alındığını ileri sürdüğü vergiyi, verginin mükellefine karşı adli yargıda açacağı dava sonucuna göre geri almasının olanaklı olduğu, olayda, dava katma değer vergisinin mükellefi olan ve davacıya taşınmaz ihale eden kurum tarafından, bağlı olduğu vergi dairesi müdürlüğüne karşı değil, vergiye nihai olarak katlanan davacı tarafından, Maliye Bakanlığına karşı açılmış olup, şikayet başvurusuna konu verginin mükellefi olmayan kişi tarafından açılan davanın incelenmeksizin reddi gerekirken işin esasının incelenmesi suretiyle verilen temyize konu kararda isabet görülmediği gerekçesiyle kararı bozmuştur.
Bozma kararına uymayan … Vergi Mahkemesi … günlü ve E: …, K:… sayılı kararıyla, ilk kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçeye ek olarak: 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2 nci maddesinin 1/a fıkrasında iptal davasının tanımlandığı, dava konusu olayda, Hazineye ait taşınmazın davacıya ihale usulüyle satışından doğan katma değer vergisinin, davacının mal varlığından tahsil edildiği, davacının menfaatinin ihlal edilmiş olması dolayısıyla, dava açma ehliyetinin bulunduğu, dava konusu verginin tahsilinin hukuka aykırı olup olmadığı hususunun adli yargı yerinde görülebilecek nitelikte bir ihtilaf olmadığı gerekçesiyle işin esasını inceleyerek davanın reddi yolundaki kararında ısrar etmiştir.
Israr kararı davacı tarafından temyiz edilmiş, katma değer vergisine tabi olmayan bir işlemden dolayı tahakkuk ve tahsil edilen verginin vergilendirme hatası kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.

Savunmanın Özeti: Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.

Danıştay Tetkik Hakimi …’in Düşüncesi: Sit Alanındaki Taşınmaz Malların Hazineye ait Taşınmaz Mallar ile Değiştirilmesi Hakkındaki Yönetmelik uyarınca değiştirme programına alınan ve 2886 sayılı Yasanın 45 inci maddesi uyarınca yapılan ihale sonucu ödenmek zorunda kalınan katma değer vergisinin iade isteminin reddine dair işlemin iptali istemiyle açılan davanın katma değer vergisinin özelliği dikkate alınarak idari yargı yerinde çözümlenmesi yolundaki Mahkeme kararının ısrar hükmü yönünden bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı, işin esasına yönelik temyiz incelemesi henüz yapılmadığından dosyanın temyiz istemini incelemekle görevli Danıştay Yedinci Dairesine gönderilmesi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı …’in Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.maddesinin 1.fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp Vergi Mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin reddiyle Vergi Mahkemesi ısrar kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Sit Alanındaki Taşınmaz Malların Hazineye Ait Taşınmaz Mallar ile Değiştirilmesi Hakkındaki Yönetmelik uyarınca değiştirme kapsamına alınan mülkiyeti davacıya ait gayrimenkulün, hazine arazisi ile değiştirilmesi için yapılan ihale sonucu ödenen katma değer vergisinin, artan sertifika bedelinden mahsubu veya ret ve iadesi istemiyle yapılan başvurunun reddine dair işleme karşı açılan davayı reddeden vergi mahkemesi ısrar kararı davacı tarafından temyiz edilmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 122 ve müteakip maddelerinde; mükelleflerin, vergi muamelelerindeki hataların düzeltilmesini vergi dairesinden yazı ile isteyebilecekleri, istemlerinin reddi halinde Maliye Bakanlığına şikayet başvurusunda bulunabilecekleri kurala bağlanmış, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin 1 inci fıkrasının (a) işaretli bendinde ise; mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde bu işi yapanların verginin mükellefi olduğu belirtilmiş ise de, katma değer vergisinin yansıtmalı bir vergi türü olması ve yansıtılabilirlik özelliği nedeniyle vergi yükü, ihale yoluyla yapılan satış sonucunda taşınmazı satın alan davacının üzerinde kalmış olduğundan, ihale bedeli üzerinden ödemek zorunda kaldığı vergiye karşı açtığı davanın vergi mahkemesince incelenmesinde, ısrar hükmü yönünden hukuka aykırılık görülmemiştir.
Ancak, mahkemece verilen ilk karar, davacının şikayet başvurusuna konu verginin mükellefi olmadığından bahisle davanın incelenmeksizin reddi gerektiği gerekçesi ile bozulmuş olup, işin esasına girilerek temyiz incelemesi yapılmamış olduğundan, esasa ilişkin temyiz isteminin ilk derece yargı yerlerince verilen kararları temyizen incelemekle görevli vergi dava dairesince sonuçlandırılması gerekmektedir.
Bu nedenlerle, temyiz isteminin ısrar hükmü yönünden reddine, uyuşmazlığın esasına ilişkin temyiz incelemesi için dosyanın Danıştay Yedinci Daire Başkanlığına gönderilmesine, 22.4.2005 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

X – K A R Ş I O Y
Dosyada; Hazine’den satın aldığı taşınmaz için Milli Emlak Müdürlüğünce tahsil edilerek ilgili vergi dairesine ödenen katma değer vergisinin, düzeltme ve şikayet yolu ile kendisine iadesi için, vergiye nihai olarak katlanan sıfatıyla, yapmış olduğu başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle davacı tarafından açılan davada, vergi mahkemesince, işin esasına girilerek, verilen kararın, davacının düzeltme isteminde bulunma hakkı olmadığı gerekçesiyle Danıştay Yedinci Dairesince bozulması üzerine, aynı mahkemece verilen direnme kararının temyizen bozulması istenilmektedir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 122 nci maddesinde, düzeltme talebinin mükelleflerce yapılabileceği hükme bağlanmıştır. Aynı Kanunun 8 inci maddesinde de, mükellef, vergi kanunlarına göre kendisine vergi yükü terettüp eden gerçek ve tüzel kişi olarak tanımlandıktan sonra, bu tanımın, verginin ödenmesi bakımından alacaklı vergi dairesine muhatap olarak gösterdiği vergi sorumlularına da, şamil olduğunu söylemiştir. Bu yasal düzenlemelere göre; vergi hatalarının düzeltilmesini isteme hakkının, münhasıran vergi mükellefleri ile vergi sorumlularına ait olduğu başkaca yorumu gerektirmeyecek derecede açıktır.
Öte yandan; 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin 1 inci fıkrasında da, bu verginin mükellefinin, mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde bu işleri yapanlar olduğu düzenlemesine yer verilmiştir. Katma değer vergisinin sorumlusu ise, aynı Kanununun 9 uncu maddesinde gösterilmiştir.
Olayda; mal teslimi, davacı tarafından değil; davacıya, Milli Emlak Müdürlüğü tarafından yapılmıştır. Yani; katma değer vergisinin mükellefi adı geçen Müdürlüktür. Başka anlatımla; davacı, olayda katma değer vergisinin mükellefi sıfatını taşımamaktadır. Ayrıca, davacı, anılan verginin ödenmesinden ilgili vergi dairesine karşı sorumlu da değildir. Dolayısıyla, davacının, olayda, vergi sorumlusu sıfatı da yoktur. Yukarıda belirtildiği üzere; mükellef ve vergi sorumlusu terimlerinin vergiye nihai olarak katlananları da kapsayan bir anlamı, yasal olarak mevcut değildir.
Bu açık hukuki durum karşısında; vergi hatalarının düzeltilmesini isteme hakkının, yargı yerince, vergiyi doğuran olaya mükellef veya vergi sorumlusu sıfatıyla taraf olmayan, nihai tüketicilere de tanınmasına, olanak yokur. Aksine uygulama; yasal düzenleme alanına yargı yerinin müdahalesinden başka bir şey değildir.
Bütün bu yasal düzenlemeler bir yana; ortada vergiye tabi bir olay olmamasına karşın fatura ve benzeri belgelerde gösterilerek tahsil edilen ve vergi dairesine ödenmesi gereken katma değer vergisinin ilgilisine iade yöntemi, yukarıda sözü edilen 3065 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin 2 nci fıkrasında, özel olarak düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre; söz konusu vergilerin iadesi, Maliye Bakanlığınca tespit olunacak usullere tabidir. Yersiz alınan katma değer vergisinin iadesi için öngörülmüş bu özel hüküm var iken, vergi hatalarının düzeltilmesi ile ilgili genel kuralların, yasal düzenlemeyi aşar biçimde, zorlanması da Mahkemece yapılan, ayrı bir hukuka aykırılıktır.
Kararda yapılmış olan başka bir hukuka aykırılık da, Adli Yargı’nın görev alanına müdahale edilerek, Anayasa’da Türk Yargı Düzeni için öngörülen Adli-İdari Yargı Düzeni ayrımının ihlal edilmiş olmasıdır. Zira; taşınmazın satıcısı durumunda olan Milli Emlak Müdürlüğü ile alıcısı durumundaki davacı arasındaki ilişki, bir Kamu Hukuku ilişkisi değil, taşınmaz satışı dolayısıyla kurulan, bir özel hukuk ilişkisidir. Eşit koşullarla kurulan bu ilişkide, Özel Hukuk hükümlerine göre hareket eden, Milli Emlak Müdürlüğünün, hakim konumunu kötüye kullanarak, alıcıdan, almaması gereken katma değer vergisini tahsil etmesi, anılan Hukuk hükümlerine göre kurulan sözleşmenin ihlalidir. Özel Hukuk sözleşmesinin ihlalinden doğan uyuşmazlığın çözümü ile de, Anayasamıza göre, adli yargı yerleri görevlidir. Adli yargı yerlerinin görevine giren uyuşmazlığın, Kamu Hukukundan doğan uyuşmazlıkların giderilmesine özgü idari başvuru kalıbı içinde mütalaa edilmek ve uyuşmazlığın, sözleşmenin tarafı olmayan vergi idaresine yöneltilmek suretiyle idari yargı yerlerince çözümlenmesi, anılan görev kuralının; dolayısıyla, bu görev kuralı ile oluşturulan kamu düzeninin ihlali; Adli Yargı Düzeninin görev alanına müdahaledir.
Açıklanan nedenlerle, yasal düzenlemelere ve Anayasa ile oluşturulan görev kuralına aykırılığı açık bulunan direnme kararının bozulması gerektiği oyu ile aksi yolda verilen karara karşıyız.