Danıştay Kararı Vergi Dava Daireleri Kurulu 2002/264 E. 2003/9 K. 31.01.2003 T.

Vergi Dava Daireleri Kurulu         2002/264 E.  ,  2003/9 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No: 2002/264
Karar No: 2003/9

Temyiz Eden Taraflar: 1- … Anonim Şirketi
2- … Vergi Dairesi Başkanlığı

İstemin Özeti : Davacı şirketin aktifinde kayıtlı iki arsanın 1995 yılında satışından elde edilen bedelin emsallerine göre düşük olduğundan bahisle adına 1997 yılı için ağır kusur cezalı kurumlar vergisi ve geçici vergi salınmıştır.
… Vergi Mahkemesi … günlü ve E: …, K: … sayılı kararıyla; kurumlar vergisi matrahını azaltmış, cezalı geçici vergiyi kaldırmıştır.
Tarafların temyiz istemini inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesi 23.5.2001 günlü ve E:2000/4526, K:2001/2236 sayılı kararıyla; kurumun aktifine kayıtlı iki arsayı Tapu Sicil Müdürlüğünce düzenlenen resmi senetle emsal bedelinin altında sattığı görüşüyle tarhiyat yapıldığı, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 3 ve 30 uncu maddesinin 1 ve 6 ncı fıkra hükümlerinden bahisle, yükümlünün sattığı arsalar için Tapu Sicil Müdürlüğünce düzenlenen resmi senet ortada iken bu belgenin sahteliği ya da gayrimenkullerin resmi senette yazılı bedelin üstünde satıldığı yolunda gerçeği yansıtan olgular bulunmadan emsal bedeline göre satış bedelinin düşük olmasının başlıbaşına resen takdir nedeni olarak kabul edilemeyeceği, öte yandan 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 2 nci maddesi uyarınca gerçek kazancın vergilendirilmesi gerekmekte olup, yalnız rayiç bedel ya da emsal bedeli esas alınarak gerçek kazancın saptanmasının mümkün olmadığı, gayrimenkulleri satın alan nezdinde araştırma yapılması, bu kişi ve yükümlü arasında satış bedeli dışında bir nakit hareketi varsa bunun tespit edilmesi gerekirken, bu yola başvurulmadan yapılan tarhiyatta hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle yükümlü temyiz istemini kabul ederek kararı bozmuş, vergi dairesi başkanlığı temyiz istemini reddetmiştir.
Bozma kararına uymayan … Vergi Mahkemesi … günlü ve E: …, K: … sayılı kararıyla; inceleme elemanınca raporda yer alan değerlemenin emsal bedeli esasına göre yapıldığının anlaşıldığı, bu esasa göre yapılan vergi incelemelerinde taşınmazların emsal bedelinin 213 sayılı Yasanın 267 nci maddesinin 3 üncü fıkrasındaki takdir esasına göre belirlenmesi gerektiği, mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda satışı yapılan arsalar için tespit edilen ve mahkemelerince de uygun bulunan arsa değerlerinden beyan edilen değer düşülerek belirlenen matrah farkı üzerinden yapılan tarhiyatın hukuka uygun olduğu gerekçesiyle kararında direnmiştir.
Direnme kararı taraflarca temyiz edilmiş, vergi dairesince tarhiyatın hukuka uygun olduğu, yükümlü tarafından ise, ayrı nitelikte olan arsaların emsal alınamayacağı, tarhiyatın varsayıma dayalı olduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.

Savunmanın Özeti: Yükümlü tarafından savunma verilmemiş, vergi dairesince istemin reddi gerektiği savunulmuştur.
Danıştay Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi: Yükümlü temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar ısrar kararının bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından reddi, vergi dairesi temyiz isteminin ise kesinleşen hüküm fıkrasının ısrar kararının varlığı nedeniyle yeniden temyiz incelemesine olanak vermeyeceğinden incelenmeksizin reddi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı …’nun Düşüncesi: Uyuşmazlık; şirketin aktifinde kayıtlı iki adet arsanın satış bedelinin emsaline göre düşük gösterildiğinden bahisle vergi inceleme raporuna dayanılarak emsal bedel esas alınmak suretiyle takdir edilen matrah üzerinden 1997 yılı için re’sen takdir yoluyla salınan ağır kusur cezalı kurumlar vergisi ve geçici vergi ile hesaplanan fon payına karşı açılan davada, matrahın azaltılmasına, cezalı fon payı geçici vergi ve cezasının kaldırılmasına ilişkin mahkeme kararının bozulması üzerine ilk kararda ısrar eden vergi mahkemesi kararının taraflarca temyizen bozulması istemlerine ilişkin bulunmaktadır.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 30 uncu maddesinde “re’sen vergi tarhı” vergi matrahının tamamen veya kısmen maddi delillere kanuni ölçülere dayanılarak tespitine imkan bulunmayan hallerde takdir komisyonlarınca takdir edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili alanlarca düzenlenmiş vergi inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden verginin tarh olunması şeklinde tanımlanmıştır. Aynı Kanunun 3/B maddesinde ise, vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu belirtilmiştir.
Dosyada yer alan belgelerin incelenmesinden, davacı kurumun aktifin de kayıtlı iki adet arsayı Tapu Sicil Müdürlüğünce düzenlenen resmi senetle emsal bedelinin altında sattığı nedeniyle hakkında vergi incelemesi başlatıldığının ve düzenlenen raporda emsal bedel esasına göre yapılan değerleme sonucu saptanan matrah farkı üzerinden dava konusu cezalı tarhiyatların yapıldığı anlaşılmıştır.
Gelir Vergisi Kanunu’nun 2 nci maddesinde, Kanunda yazılı kazanç ve iratların gelirin tespitinde gerçek ve safi miktarları ile nazara alınacağı hükmü öngörülmüş olup, bu hükme göre gerçek kazancın vergilendirilmesinin amaçlandığı açıkça anlaşılmaktadır. Gerçek kazancın yalnızca rayiç bedel ya da emsal bedel esas alınarak saptanamayacağından gayrimenkulleri satın alan nezdinde araştırma yapılmadan bu kişi ile yükümlü kurum arasında satış bedeli dışında bir nakit hareketinin varlığı tespit edilmeden devri yapılan arsalarla ilgili olarak Tapu Sicil Müdürlüğünce düzenlenen re’smi senet ortada iken bu belgenin sahteliği ya da gayrimenkulerin resmi senette yazılı bedelinin üstünde satıldığı yolunda gerçeği yansıtan olgular bulunmadan, emsal bedeline göre satış bedelinin düşük olması başlı başına re’sen takdir nedeni olarak kabul edilmesi mümkün değildir.
Bu durumda böyle bir uygulama gerçek gelirin vergilendirilmesi ilkesinede ters düşeceğinden saptanan matraha göre yapılan cezalı tarhiyatı kısmen onayan mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, vergi dairesi isteminin reddine, yükümlü kurum temyiz isteminin kabulü ile Vergi Mahkemesi ısrar kararının bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Davacı şirketin aktifine kayıtlı arsaların 1995 yılında satışından elde edilen bedelin emsaline göre düşük olduğundan bahisle adına salınan ağır kusur cezalı kurumlar vergisi ve geçici vergiye karşı açılan davada matrahın azaltılması, cezalı geçici verginin kaldırılması yolundaki vergi mahkemesi ısrar kararı taraflarca temyiz edilmiştir.
Vergi mahkemesinin ilk kararının matrahın azaltılması, cezalı geçici verginin kaldırılması yolundaki hüküm fıkrasına karşı vergi dairesince yapılan temyiz başvurusu Danıştay Dördüncü Dairesince reddedilmiş ve karar düzeltme istemi de reddedilerek söz konusu hüküm fıkrası kesinleşmiş bulunmaktadır. Aynı kararın diğer yan aleyhine olan hüküm fıkrasının bozulmasından sonra verilen ısrar kararının varlığı vergi dairesi başkanlığı yönünden kesinleşen hüküm fıkrasının yeniden temyiz incelemesine tabi tutulmasına imkan vermeyeceğinden vergi dairesi başkanlığı temyiz isteminin incelenmesine olanak bulunmamaktadır.
Dayandığı hukuksal nedenler ve gereçesi Kararın özet bölümünde yazılı … Vergi Mahkemesinin … günlü ve E: …, K: … sayılı ısrar kararı aynı hukuksal nedenler ve gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş ve yükümlü temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek durumda görülmemiştir.
Bu nedenlerle vergi dairesi temyiz isteminin incelenmeksizin reddine oybirliği, yükümlü temyiz isteminin reddine oyçokluğu ile, 31.1.2003 gününde karar verildi.

X – K A R Ş I O Y
Yükümlü temyiz isteminin kabulü ile ısrar kararının Danıştay Dördüncü Dairesinin K:2001/2236 sayılı bozma kararında yer alan esaslar doğrultusunda bozulması gerektiği görüşüyle karara katılmıyoruz.