Danıştay Kararı Vergi Dava Daireleri Kurulu 2000/238 E. 2001/20 K. 12.01.2001 T.

Vergi Dava Daireleri Kurulu         2000/238 E.  ,  2001/20 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No: 2000/238
Karar No: 2001/20

Temyiz Eden: Maliye Bakanlığı
Karşı Taraf: … Anonim Şirketi

İstemin Özeti: 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 11 inci maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak Maliye Bakanlığınca 10.9.1998 günlü ve 23459 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 70 seri numaralı Katma Değer Vergisi Genel Tebliğinin “Müteselsil Sorumluluk” başlıklı 5 inci bölümünde yer alan sondan bir önceki paragrafın iptali istemiyle dava açılmıştır.
Davayı inceleyen Danıştay Onbirinci Dairesi 27.3.2000 günlü ve E:1998/4856, K:2000/1115 sayılı kararıyla; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 11 inci maddesiyle, kanun koyucunun, müteselsil sorumluluk kapsamına aldığı kişi ve kuruluşların mutlaka mal alım satımı ve hizmet ifası dolayısıyla vergi kesintisi yapmak ve vergi dairesine yatırmak zorunda olanlarla doğrudan veya dolaylı ilişkilerinin mevcudiyetini bir ön koşul olarak aradığı, bu ilişkinin alım satıma taraf olmak, hizmetten yararlanmak, sermaye, organizasyon ve yönetime katılmak veya menfaat sağlamak şeklinde açıklandığı, ancak böyle bir ilişkinin varlığı halinde vergi kesintisi yapmak ve vergi dairesine yatırmak gibi yükümlülüklerin yerine getirilmemesi durumunda, bunlarla belirtilen şekilde bir ilişkisi olanların müteselsil sorumluluğunun gündeme gelebileceği, 70 seri numaralı Katma Değer Vergisi Genel Tebliğinin iptali istenilen Beşinci bölümünde yer alan “Öte yandan müteselsil sorumluluk kapsamına girmese dahi herhangi bir nedenle Hazineye intikal etmeyen vergi, Katma Değer Vergisi Kanununun 29 uncu ve 32 nci maddelerine göre indirim ve iade konusu yapılmayacaktır.” şeklinde düzenlenen paragrafla, müteselsilen sorumlu tutulamayacak birinin, diğer bir deyişle mal alım satımı ve hizmet ifası dolayısıyla vergi kesintisi yapmak ve vergi dairesine yatırmak zorunda olan biriyle yukarıda açıklanan şekilde ilişkisi bulunmayan bir mükellefin, söz konusu yükümlülüklerin yerine getirilmemesi sonucu hazineye intikal etmeyen vergiden, Kanunda belirtilen sorumluluk kapsamını genişletmek suretiyle müteselsilen sorumlu tutulmasının öngörüldüğü, Hazineye intikal etmeyen vergiden müteselsilen sorumlu tutulacak kişi ve kuruluşun, söz konusu vergiyi hazineye intikal ettirmeyenlerle doğrudan veya dolaylı bir ilişkisinin bulunması gerektiği, aksi halde mevcut bir alım satım veya hizmet ifası ilişkisinin doğrudan tarafı olmayan, bu ilişkinin daha alt kademelerinde yer alan üçüncü bir kişinin tahsil ettiği vergiyi hazineye intikal ettirmeme şeklinde gerçekleşecek bir davranışı yüzünden, bu alım satım ilişkisinin en son kademesinde bulunan iyi niyetli bir mükellefin indirim ve iadelerinin kabul edilmemesinin, böyle bir mükellefin bu şekilde fiilen müteselsil sorumluluk kapsamına alınması sonucunu doğuracağı, bu sonucun Kanuna aykırı olması yanında, hukukun temel ilkeleriyle de bağdaşmadığı, bu durumda, iptali istenilen tebliğ hükmüyle, müteselsil sorumluluk kapsamına girmeyen bir mükellefin, herhangi bir nedenle Hazineye intikal etmeyen vergi dolayısıyla indirim ve iadelerinin kabul edilmemesi suretiyle müteselsil sorumluluk kapsamının genişletildiği, böylece Kanunun öngördüğü yetki sınırlarının aşılarak Kanunda öngörülmeyen bir yükümlülük yaratıldığı sonucuna ulaşıldığı gerekçesiyle tebliğin dava konusu paragrafını iptal etmiştir.
Karar Maliye Bakanlığınca temyiz edilmiş ve söz konusu düzenlemenin Yasaya aykırı olmadığı ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.

Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği yolundadır.

Danıştay Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı …’in Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.maddesinin 1.fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp Danıştay Onbirinci Dairesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin reddiyle daire kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi Kararın özet bölümünde yazılı Danıştay Onbirinci Dairesinin 27.3.2000 günlü ve E:1998/4856, K:2000/1115 sayılı kararı, aynı hukuksal nedenler ve gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş ve temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, Kararın bozulmasını gerektirecek durumda görülmemiştir.
Bu nedenlerle temyiz isteminin reddine, 12.1.2001 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

X – K A R Ş I O Y
Dosyada; Maliye Bakanlığınca 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 11 inci maddesince verilen yetkiye dayanılarak yayımlanan 70 Seri Nolu Katma Değer Vergisi Genel Tebliğinin “Müteselsil Sorumluluk” başlıklı 5 inci bölümünün sondan bir önceki paragrafının iptaline dair Danıştay Onbirinci Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla verilen kararın temyizen bozulması istenilmektedir.
Danıştay’ın ilk derece mahkemesi sıfatıyla bakabileceği davalar, 2575 sayılı Danıştay Kanununun 4575 sayılı Kanunla değişik 24 üncü maddesinin 1 inci fıkrasında gösterilmiştir. Bu fıkranın konumuzu ilgilendiren (c) bendinde, bakanlıkların düzenleyici işlemleri ile kamu kuruluşları veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarca çıkarılan ve ülke çapında uygulanacak düzenleyici işlemlere karşı açılacak iptal ve tam yargı davaları bunlar arasında sayılmıştır.
Görüldüğü üzere, anılan bent uyarınca bir davanın ilk derece mahkemesi sıfatıyla Danıştay’da görülebilmesinin ilk koşulu, idari davaya konu edilen idari işlemin düzenleyici nitelikte olmasıdır. İdare Hukuku’nda, düzenleyici işlem, idarenin aynı durumda olan idare edilenler için bağlayıcı soyut hukuk kuralı koyan, yani normatif nitelikte olan tek yanlı tasarruflarına verilen addır. Bu nitelikte olmayan, daha önce yürürlüğe giren üst hukuk normunu yineleyen veya bu üst hukuk normunun nasıl anlaşılması gerektiği konusunda alt idari birimlere ya da idare edilenlere açıklamalar getiren idari tasarruflar, Hukuk Düzeninde herhangi bir değişiklik oluşturamayacaklarından idare edilenler yönünden bağlayıcı; dolayısıyla da, düzenleyici değildirler. İdarenin bu nitelikteki bir işleminin idari yargı denetimine tabi tutulması, bu denetimin varlık nedenine uygun düşmez.
70 Seri Nolu Katma Değer Vergisi Genel Tebliğinin davada iptali istenilen ve temyize konu kararla iptaline karar verilen paragrafı da, yeni bir hukuki durum yaratmayan; yalnızca, esasen Katma Değer Vergisi Kanununun 29 ve 32 nci maddeleriyle yaratılan hukuki durumu alt idari birimlere ve vergi mükelleflerine açıklayan metin niteliğindedir.
Bu nedenle, davanın, ortada idari davaya konu edilebilecek düzenleyici nitelikte bir işlem olmadığı gerekçesiyle, 2577 sayılı Kanunun 15 inci maddesine göre incelenmeksizin reddi gerekirken, esasının incelenmesiyle verilen temyize konu kararın bozulmasının gerekeceği oyu ile karara katılmıyorum.