Danıştay Kararı Vergi Dava Daireleri Kurulu 2000/181 E. 2000/363 K. 17.11.2000 T.

Vergi Dava Daireleri Kurulu         2000/181 E.  ,  2000/363 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No: 2000/181
Karar No: 2000/363

Temyiz Eden: … Sendikası Genel Başkanlığı
Karşı Taraf: Maliye Bakanlığı

İstemin Özeti: 213 seri nolu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin “Vergi Ertelemesi Kapsamındaki Ücretler” başlıklı bölümünün “… ancak, ertelemenin yapıldığı dönemlerde söz konusu işçilerin 2822 sayılı Kanunun 12 nci maddesinde tanımlanan toplu iş sözleşmesi yapma ehliyetini haiz (Kurulu bulunduğu işkolunda çalışan İşçilerin en az yüzde onunun tarım ve ormancılık, avcılık ve balıkçılık işkolu hariç-üyesi bulunduğu) sendika üyesi olmaları gerekmektedir…” cümlesinin iptali istemiyle dava açılmıştır.
Danıştay Dördüncü Dairesi 29.2.2000 günlü ve E:1998/4735, E:2000/797 sayılı kararıyla; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununa 4369 sayılı Kanunla eklenen Geçici 5 inci madde ile kayıt dışı çalışan işçilerin kayıt altına alınarak sigortalı işçi çalıştırmayı teşvik etmek ve istihdamın sürekliliğini sağlamanın amaçlandığı, bu haliyle tebliğ ile getirilen düzenlemenin Kanuna aykırı olduğunun söylenemiyeceği, iptal davalarının, idare tarafından tesis edilen kesin ve yürütülmesi zorunlu işlemlerden dolayı kişisel, meşru ve aktüel menfaati ihlal edilenler tarafından açılabilen davalar olduğu, iptal davalarının açılabilmesi için genel anlamdaki ehliyet yanında, menfaatin ihlal edilmesi şartının da arandığı, ihlal edilen menfaatin kişisel olması yanında, meşru ve dava açıldığı zaman yada davanın karara bağlandığı sırada güncelliğini koruması gerektiği, dolayısıyla 29.7.1998 gün ve 23417 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 4369 sayılı Kanunun yayımını izleyen beşinci ayın sonuna kadar işe alınan işçilerle ilgili olan uygulamanın, davanın çözümlendiği tarihte sona ermiş olduğu gözönüne alındığında artık aktüel bir menfaatten söz edilemeyeceği; gerekçesiyle davayı reddetmiştir.
Karar davacı sendika tarafından temyiz edilmiş, dava konusu Tebliğin yasada olmayan sınırlama getirdiği, yasal düzenleme ile halen devam eden menfaatlerinin söz konusu olduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.

Savunmanın Özeti: Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.

Danıştay Tetkik Hakimi …’in Düşüncesi: 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’na 4369 yasa ile eklenen Geçici 5’inci madde ile sendika üyesi olan işçileri yasanın yayımını izleyen beşinci ayın sonuna kadar işe alan işverenler için vergi ertelemesi getirilmiş, yasanın gerekçesinde bunun amacının kayıt dışı çalışan işçilerin kayıt altına alınması ve sosyal güvenlik haklarından yararlanması ve Sosyal Sigortalar Kurumunun prim tahsilatı sağlayabilmesi olarak belirtilmiştir. Bu çerçevede, işverenleri kayıt dışı işçi istihdam etmeye sevk eden faktörlerin geçiş döneminde ortadan kaldırılması amaçlanmıştır.

Bu hükmün açıklanması amacıyla yayımlanan 213 sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliği ile toplu iş sözleşmesi yapabilen sendika üyesi işçileri çalıştıran işverenlerin bu imkanlardan yararlanabileceği belirtilerek yasada olmayan yeni bir düzenleme yapılmıştır.
Bu düzenlemenin tebliğ ile yapılabilmesinin mümkün olmadığı, yasanın sendikalı işçi çalıştırma amacına aykırı olduğu ve toplu iş sözleşmesi yapamayan sendikanın menfaatinin ihlal edildiği açıktır. Dava açtığı tarihte ve halen devam eden menfaati bulunan sendikanın açtığı iptal davasının esasının incelenmesi ve yasaya aykırı düzenlemenin iptali gerektiğinden kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi: Yükümlü kurum temyiz isteminin kabulü ile dosya içinde mevcut düşünce uyarınca daire kararının bozulmasına karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
18.8.1998 günlü ve 23467 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, 213 seri nolu Gelir Vergi Genel Tebliğinin 1.2.”Vergi Ertelemesi Kapsamındaki Ücretler” başlıklı bölümünün “….ancak, ertelemenin yapıldığı dönemlerde söz konusu işçilerin 2822 sayılı Kanunun 12 nci maddesinde tanımlanan toplu iş sözleşmesi yapma ehliyetini haiz (kurulu bulunduğu işkolunda çalışan işçilerin en az yüzde onunun tarım ve ormancılık, avcılık ve balıkçılık işkolu hariç-üyesi bulunduğu) sendika üyesi olmaları gerekmektedir..” cümlesinin iptali istemiyle açılan davayı reddeden Danıştay Dördüncü Dairesinin 29.2.2000 günlü ve E:1998/4735, K:2000/797 sayılı kararı davacı sendika tarafından temyiz edilmiştir.
29.7.1998 gün ve 23417 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında 4369 sayılı Kanunun 85 inci maddesiyle Gelir Vergisi Kanununa eklenen Geçici 5 inci maddenin (a) fıkrasında, gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 156 ncı maddesinde tanımı yapılan ve 1.1.1998 tarihi itibariyle faaliyette bulunan işyerlerinde, 1.6.1998 tarihinden önce ilgili idareye vermiş oldukları son 4 aylık sigorta prim bordrolarında bildirdikleri işçi sayısına ilave olarak bu Kanunun yayımını izleyen beşinci ayın sonuna kadar işe aldıkları ve fiilen çalıştırdıkları işçilerden sendika üyesi olanların ücretlerinden, bu suretle işe başlanılan aydan itibaren 36 ay süreyle kesilen ve beyan edilerek tahakkuk ettirilen gelir ve damga vergilerinin, beyanname verme süresini izleyen ikinci yılın aynı döneminde ödeneceği, (b) işaretli fıkrasında, (a) fıkrasındaki esaslar dahilinde işe alınan işçiler için işe başlanılan aydan itibaren 12 ay süreyle 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 72 ve 73 üncü maddeleri uyarınca prime esas kazançları üzerinden tahakkuk ettirilecek primlerin işveren hissesinin yarısının Hazinece karşılanacağı, (c) fıkrasında, (a) fıkrasındaki esaslar dahilinde işe alınan işçiler için 3417 sayılı Kanun hükümlerinin 3 yıl süreyle uygulanmayacağı, (d) fıkrasında da yine (a) fıkrasındaki esaslar dahilinde işe alınan işçiler için diğer kanunlarda işverene getirilen yükümlülüklerin 3 yıl süreyle uygulanmayacağı hükme bağlanmıştır.
Yasa koyucu bu düzenlemeden yararlanacak işverenler için sigortalı işçi çalıştırmak ve yasanın yayımını izleyen beşinci ayın sonuna kadar sendika üyesi işçileri işe almak şartını aramıştır. 4369 sayılı Yasanın gerekçesinde bu düzenlemenin amacı; kayıt dışı çalışan işçilerin sosyal güvenlik haklarına sahip olarak kayıt altına alınmaları, Sosyal Sigortalar Kurumunun önemli ölçüde prim tahsilatı sağlaması, işverenleri kayıt dışı işçi istihdam etmeye sevk eden faktörlerin geçiş dönemi içerisinde ortadan kaldırılarak bordroya kayıtlı işçi çalıştırmanın teşvik edilmesi olarak açıklanmıştır.
Yasal düzenlemede işverenler için toplu iş sözleşmesi yapma ehliyetini haiz sendika üyesi olan işçi çalıştırma şartı bulunmadığı halde tebliğde bu yolda düzenleme yapılmıştır.
Genel Tebliğle getirilen bu uygulamayla sadece toplu iş sözleşmesi yapma ehliyetini haiz sendikalı işçilerin haklarının korunması suretiyle konaklama ve eğlence yerleri iş kolunda faaliyet gösteren ve üye sayısı itibariyle %10 barajını aşamadığı için 2822 sayılı Kanunun 12 nci maddesi uyarınca toplu iş sözleşmesi yapma ehliyetini haiz olmayan davacı sendikanın ve üyelerinin menfaatinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
Davanın açıldığı tarihte söz konusu hukuka aykırı tasarrufla meşru ve kişisel menfaati ihlal edilen davacının, yasa ile işverene tanınan çeşitli vergi kolaylıkları, Yasanın (a) fıkrasında belirtilen koşullarla işe alınan işçiler nedeniyle 36 ay süreyle geçerli olduğundan, dava açmakta güncel menfaatinin halen dahi mevcut olduğu görülmektedir.
Bu durumda Kanunun emredici hükmüyle belirlenen şartlar gözardı edilerek Kanun hükmünü aşan nitelik taşıyan dava konusu Tebliğ ile yapılan düzenlemenin iptali talebiyle açılan davanın, işlemin tesis edildiği tarihte mevcut olan koşullar içinde değerlendirilerek karara bağlanması gerekmektedir.
Bu nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile Danıştay Dördüncü Dairesinin 29.2.2000 günlü, E:2000/4735, K:2000/797 sayılı kararının bozulmasına, yargılama giderleri yeniden verilecek kararda karşılanacağından bu konuda hüküm tesisine gerek bulunmadığına 17.11.2000 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

X- K A R Ş I O Y
Temyiz başvurusu; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununa 4369 sayılı Kanunla eklenen Geçici 5 inci madde uyarıca hazırlanıp yürürlüğe konulan 213 seri nolu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin “Vergi Ertelemesi Kapsamındaki Ücretler” başlıklı bölümünde yer alan, “…ancak, ertelemenin yapıldığı dönemlerde söz konusu işçilerin 2822 sayılı Kanunun 12 nci maddesinde tanımlanan toplu iş sözleşmesi yapma ehliyetini haiz (…) sendika üyesi olmaları gerekmektedir…” ibaresinin iptali istemiyle … Sendikası Genel Başkanlığı tarafından açılan davayı; davacının anılan ibarenin iptalini istemekte güncel menfaatinin olmadığı gerekçesiyle reddeden Danıştay Dördüncü Dairesinin kararının bozulması istemine ilişkindir.
İdari Yargılama Hukuku Öğretisinde ve uygulamada, iptal davası; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar olarak tanımlanmaktadır. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2 nci maddesinin 1 inci fıkrasının (a) bendinin, davanın açıldığı tarihten sonra yürürlüğe giren 8.6.2000 gün ve 4577 sayılı Kanunun 5 inci maddesiyle değişik şeklinde de, aynı tanım yapılmış bulunmaktadır.
Tanımdan anlaşılacağı üzere, iptal davası açılabilmesinin “ön kabul koşulları” ndan biri, davacının, idari işlemin iptalini istemekte menfaatinin olmasıdır. Başka deyişle; bir idari işlemin iptalinde menfaati olmayan kişinin iptal davası açması, olanaklı değildir. Öte yandan; gerek öğreti, gerekse İdari Yargılama Usulü Uygulaması, iptal davası açılmasına olanak sağlayacak menfaatin kişisel, meşru ve güncel (aktüel) olması koşulunu da aramaktadır.
Davada iptali istenilen idari düzenleme, yukarıda değinildiği gibi, Gelir Vergisi Kanununa 4369 sayılı Kanunla eklenen geçici 5 inci madde hükmüne dayanmaktadır. İncelendiğinde görüleceği üzere; bu hüküm, belli sürelerde sendikalı işçilerden “kesilen” ve muhtasar beyannamelere istinaden tahakkuk ettirilen gelir ve damga vergilerinin belli süre sonuna kadar ertelenmesini öngörmektedir. Çok açık bir anlatımla; ertelenen vergi sendikalı işçilerin ücretlerinden kesilerek ve vergi dairesine beyan edilip tahakkuku yapılan; yani işçiyi çalıştıranın (işverenin) uhdesinde olan vergidir. Böyle bir verginin ertelenmesi vergi sorumlusu olan işverenin menfaatinedir. Erteleme hakkının kısıtlanması da, yine işverenin menfaatini ihlal eden bir durumdur. Vergisini kaynaktan kesinti suretiyle ödemiş olan işçinin ne yasal düzenlemeden menfaati, ne de idari düzenleme dolayısıyla menfaat ihlali vardır.
Oysa; davacı sendika, bir işveren sendikası değil, işçi sendikasıdır. Üyeleri olan işçilerin ortak menfaatlerini korumak için kurulan işçi sendikasının, işverenin menfaatini ihlal eden bir idari düzenlemenin iptalini istemekte menfaati yoktur. Bu bakımdan; temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar daire kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte değildir.
Bu nedenle istemin reddi gerekeceği oyu ile aksi yolda verilen karara katılmıyoruz.