Danıştay Kararı Vergi Dava Daireleri Kurulu 2000/12 E. 2000/163 K. 21.04.2000 T.

Vergi Dava Daireleri Kurulu         2000/12 E.  ,  2000/163 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No: 2000/12
Karar No: 2000/163

Temyiz Eden: …Vergi Dairesi Müdürlüğü
Karşı Taraf: …

İstemin Özeti: Yükümlü; kesinleşen ve vadesinde ödenmeyen 1990 Eylül ve Ekim dönemlerine ilişkin katma değer vergisi, usulsüzlük cezası ve gecikme faizinin tahsili amacıyla adına düzenlenen ödeme emrine karşı dava açmıştır.
… Vergi Mahkemesi, … günlü ve E: …, K: … sayılı kararıyla; inceleme raporuna dayanılarak düzenlenen vergi ve ceza ihbarnamelerinin yükümlünün işyeri adresine gönderilmeden işyerini 21.12.1992 tarihinde kapatması nedeniyle ikametgah adresinde tebliği yoluna gidildiği, ikametgah adresinden ayrıldığının tespiti üzerine ayrıca saptanan yeni ikametgah adresinde de tebliğ edilemeyen vergi ve ceza ihbarnamelerinin ilanen tebliğ edilmesi sonucunda kesinleşen ve vadesinde ödenmeyen amme alacağının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emirlerinin bu kez posta ile işyeri adresinde tebliğ edildiğinin anlaşıldığı, bu durumda vergi ve ceza ihbarnamelerinin yükümlünün bilinen adreslerinden olan işyeri adresinde tebliği yoluna gidilmeden ikamet adresinde tebliğ edilemediğinden bahisle ilan yolu ile tebliğ edilmiş olması nedeniyle kamu alacağının ödeme emriyle takibinin zorunlu hale geldiğinden söz edilemeyeceği, öte yandan ara kararı üzerine ilan yazısının bir suretinin mükellefin bilinen en son adresinin bağlı olduğu muhtarlığa gönderilmediğinin bildirilmesi karşısında yükümlü adına düzenlenen ödeme emirlerinde yasal isabet görülmediği gerekçesiyle ödeme emrini iptal etmiştir.
Vergi dairesinin temyiz başvurusunu inceleyen Danıştay Onbirinci Dairesi, 5.5.1999 günlü ve E:1998/2034, K:1999/1727 sayılı kararıyla; yükümlünün 31.12.1992 tarihinde işyerini kapatarak ticari faaliyetine son vermesi nedeniyle kapatılan işyeri adresinin yükümlünün bilinen adreslerinden olduğu kabul edilemeyeceğinden, ihbarnamelerin iki kez ikametgah adresinde tebliği yoluna gidilmesine rağmen tebliğ edilememesi üzerine ilan yolu ile tebliğinde yasaya aykırılık bulunmadığı, bu durumda ilanen tebliğ edilmek suretiyle kesinleşen kamu alacağının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrini iptal eden mahkeme
kararında yasal isabet bulunmadığı gerekçesiyle kararı bozmuştur.
Bozma kararına uymayan … Vergi Mahkemesi, … günlü ve E: …, K: … sayılı kararıyla ilk kararında direnmiştir.
Direnme kararını temyiz eden vergi dairesi müdürlüğü 213 sayılı Yasanın 100 üncü maddesinde tebligatın muhatabın bilinen adreslerine yapılacağının belirtildiğini, 101 inci maddede sayılan “bilinen adresler” içinde ise muhatabın terk ettiği işyeri adresinin sayılmadığını, düzenlenen ödeme emrinin yasal olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği yolundadır.

Danıştay Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar ısrar kararının bozulmasını sağlayacak durumda görülmediğinden istemin reddi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı …’in Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49 uncu maddesinin 1 inci fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp vergi mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi ısrar kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Kesinleşen ve vadesinde ödenmeyen Eylül ve Ekim 1990 dönemlerine ait katma değer vergisi, usulsüzlük cezası ve gecikme faizinin tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinin iptali yolundaki vergi mahkemesi ısrar kararı temyiz edilmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 101 inci maddesinde işi bırakmada bildirilen adreslerin bilinen adresler olduğu, mektupların gönderilmesinde; maddede sekiz bent halinde sayılan adreslerden tarih itibariyle tebligat yapılacak makama en son bildirilmiş olanının gözönüne alınacağı kurala bağlanmıştır.
Aynı Yasanın ilan yoluyla tebliğin usulünü belirleyen 3 üncü bölümünde yer alan 103 üncü maddesinde de, muhatabın adresinin hiç bilinmemesi, bilinen adresinin yanlış veya değişmiş olması ve bu yüzden gönderilmiş olan mektubun geri gelmesi, başkaca sebeplerden dolayı posta ile tebliğ yapılmasına imkan bulunmaması ve yabancı memleketlerde bulunanlara tebliğ yapılmasına imkan bulunmaması hallerinde tebliğin ilan yoluyla yapılacağı belirlenmiş olup, davacının 16.2.1993 tarihli işi terk dilekçesiyle adresini vergi dairesi müdürlüğüne bildirdiği halde idarece söz konusu adreste tebliğ yoluna gidilmemiş olması karşısında ilanen tebliğin koşullarının gerçekleştiğinden söz edilmesi mümkün değildir.
Vergi dairesince yükümlü ve ortağı adına salınan vergi ve cezayı içeren ihbarnameler en son bildirilen işi bırakma bildirimi ve gelir vergisi beyannamesindeki işyeri adresinde değil, vergi beyannamelerinde yer alan ve tespit tutanaklarıyla belirlenen ikametgah adresinde tebliğ edilmek istendiğinden usule uygun kesinleşmeyen kamu alacağı için düzenlenen ödeme emrinde yasal isabet görülmemiştir.
Bu nedenlerle temyiz isteminin reddine, 21.4.2000 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

X – K A R Ş I O Y
Israr kararının Danıştay Onbirinci Dairesinin 5.5.1999 günlü ve K:1999/1727 sayılı bozma kararı esasları doğrultusunda bozulması gerektiği görüşüyle karara katılmıyoruz.