Danıştay Kararı Vergi Dava Daireleri Kurulu 1999/448 E. 2000/145 K. 07.04.2000 T.

Vergi Dava Daireleri Kurulu         1999/448 E.  ,  2000/145 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No: 1999/448
Karar No: 2000/145

Temyiz Eden: … Anonim Şirketi
Vekili: …
Karşı Taraf: … Vergi Dairesi Başkanlığı

İstemin Özeti: Tüketim malları pazarlayan yükümlü şirketin 1992 yılına ilişkin işlemlerinin incelenmesi üzerine düzenlenen vergi inceleme raporuna dayanılarak adına ikmalen kusur cezalı kurumlar vergisi salınmıştır.
Tarhiyata karşı açılan davayı inceleyen … Vergi Mahkemesi, … günlü ve E: …, K: … sayılı kararıyla; tarhiyatın … lira tutarındaki matrah farkı üzerinden uygulanan kısmını kaldırmış, davanın vadeli çekler üzerinden hesaplanıp kurum kazancından indirilen … lira tutarındaki reeskontun kanunen kabul edilmeyen gider olması nedeniyle bulunan matrah farkı üzerinden salınan cezalı vergiye karşı açılan kısmını ise; bir ödeme emri olan ve nakit gibi işlem gören çekler, kanuna aykırı olarak vadeli düzenlenmiş olsalar bile bir bono veya poliçe gibi değerlendirilmelerinin mümkün olmadığı, uygulamada, alacaklı yönünden senede nazaran daha sağlam, yani ödememe halinde müeyyidesi daha ağır, borçlu yönünden ise damga vergisi gerektirmeyen bir belge olduğundan, ticari işlemlerde vadeli çek düzenlenmesi yoluna gidildiği, yükümlü şirketin değerleme gününde portföyünde bulunan vadeli çekleri Vergi Usul Kanununun 281 inci maddesine göre reeskonta tabi tutmak suretiyle kazanç tespitinin bu maddenin lafzına ve ruhuna aykırı olduğu gerekçesiyle reddetmiştir.
Tarafların temyiz istemini inceleyen Danıştay Üçüncü Dairesi 4.6.1998 günlü ve E:1997/671, K.1998/2125 sayılı kararıyla; vergi dairesi müdürlüğü temyiz istemini reddetmiş, yükümlü istemini ise; uygulamada, alacakların çek veya senet ile garanti altına alındığı ve çekin daha güvenilir bir ödeme aracı olması nedeniyle piyasada yaygın olarak kullanıldığı, fonksiyon ve amaç olarak alacak ve borç senetlerinden bir farkı olmaması nedeniyle yasada ödeme aracı olarak belirtilen ve bir kambiyo senedi olan çekin, günlük hayatta vadeli ödeme aracı olarak kullanıldığı, olayda, vadeli olarak düzenlendiği ve vade tarihinden önce de tahsil edilmediği ihtilafsız olan çeklerin alacak senedi gibi reeskonta tabi tutulmasında yasanın ruhuna aykırılık görülmediği gerekçesiyle kabul ederek kararın bu kısmını bozmuştur.
Bozma kararına uymayan … Vergi Mahkemesi, … günlü ve E: …, K: … sayılı kararıyla, ilk kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe ile ısrar etmiştir.
Direnme kararı yükümlü tarafından temyiz edilmiş, vadeli olarak düzenlenip vade tarihinden önce tahsil edilmediği ihtilafsız olan çeklerin, alacak senetleri gibi reeskonta tabi tutulmasında yasaya aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.

Savunmanın Özeti: Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.

Danıştay Tetkik Hakimi …’in Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar ısrar kararının bozulmasını sağlayacak durumda görülmediğinden istemin reddi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı …’ün Düşüncesi: Uyuşmazlık, vadeli çeklerin reeskont işlemine tabi olup olmayacağına ilişkin bulunmaktadır.
Vergi Usul Kanununun 281.maddesinde, alacakların mukayyet değerleriyle değerleneceği, vadesi gelmemiş olan senede bağlı alacakların değerleme gününün kıymetine irca olunabileceği hükme bağlanmıştır.
Uygulamada borç ve alacakların çek ve senetle garanti altına alındıkları, çekin amaç olarak alacak ve borç senetlerinden farklı olmaması ve daha yaygın kullanılabilirliği ve güvenirliliği dikkate alındığında yükümlüce, vade tarihinden önce tahsil edilmemiş bulunan söz konusu çekleri alacak senedi gibi reeskonta tabi tutmasında yasanın ruhuna aykırılık bulunmaktadır.
Bu nedenle çeklerin bono veya poliçe gibi değerlendirilemeyecekleri yolundaki Mahkeme ısrar kararının bozulması gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Tüketim malları pazarlayan yükümlü şirketin 1992 yılı işlemlerinin incelenmesi üzerine düzenlenen vergi inceleme raporuna dayanılarak ikmalen salınan kusur cezalı kurumlar vergisine karşı açılan davanın, vadeli çeklerin reeskonta tabi tutulması suretiyle kurum kazancından indirilen kısmı yönünden reddi yolundaki vergi mahkemesi ısrar kararı yükümlü tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık, vadeli olarak düzenlenen çeklerin, Vergi Usul Kanununun 281 inci maddesi gereğince reeskonta tabi tutularak bulunan reeskont tutarının kurum kazancından indirilip indirilemeyeceğine ilişkindir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 281 inci ve 285 inci maddelerinde; iktisadi işletmelere dahil alacak ve borçların mukayyet değerleriyle değerlenmesi esası benimsenmiş ve değerleme günü itibarıyla vadesi gelmemiş senede bağlı alacak ve borçların reeskonta tabi tutulabileceği belirtilmiştir.
Türk Ticaret Kanununun üçüncü kısmında “çek” ile ilgili hükümlere yer verilmiş, çekin unsurları belirtilerek, 698 inci maddesinde çekte münderiç herhangi bir faiz şartının yazılmamış hükmünde olduğu, 707 nci maddesinde, çekin görüldüğünde ödeneceği, buna aykırı herhangi bir kaydın yazılmamış hükmünde olacağı, keşide günü olarak gösterilen günden önce ödenmek için ibraz olunan bir çekin ibraz günü ödeneceği kurala bağlanmış, 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkındaki Kanun da Ticaret Kanunundaki düzenlemelere paralel hükümler getirerek; 4 üncü maddesinde, çekle işleyen hesabın bulunduğu banka şubesinin, ibraz edildiği anda karşılığı bulunan çeki ödemek mecburiyetinde olduğu, 16 ncı maddesinde de, ibraz süresi içinde
veya üzerinde yazılı keşide tarihinden önce, 4 üncü maddeye göre ibraz edildiğinde, yeterli karşılığı bulunamaması sebebiyle kısmen dahi olsa ödenmeyen çeki keşide eden kişiler hakkında uygulanacak müeyyideler düzenlenmiştir.
Türk Ticaret Kanununda kambiyo senetleri arasında yer almakla birlikte çekin, yasal olarak vade ve faiz kaydı taşımasının mümkün olmaması, muhatap tarafından görüldüğü anda karşılığının ödenmesinin zorunlu bulunması nedeniyle bono ve poliçeden farklı nitelik taşıdığı ve sadece nakit ödeme aracı olarak işlem görmesi gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır. Uygulamada çekin çeşitli sebeplerle vadeli düzenlenmiş olması, adına çek düzenlenen yükümlünün ancak değerleme gününde vadesi gelmemiş senede bağlı alacak ve borçlar için uygulanması öngörülen 213 sayılı Yasanın 281 inci maddesindeki düzenlemeden yararlandırılmasına olanak vermeyeceğinden, ısrar kararında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Bu nedenlerle temyiz isteminin reddine, 7.4.2000 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

X – K A R Ş I O Y
Temyize konu ısrar kararının, Danıştay Üçüncü Dairesinin 4.6.1998 günlü ve E:1997/671, K:1998/2125 sayılı bozma kararında yer alan esaslar doğrultusunda bozulması gerektiği görüşünde olduğumuzdan, karara katılmıyoruz.