Danıştay Kararı Vergi Dava Daireleri Kurulu 1999/43 E. 1999/418 K. 08.10.1999 T.

Vergi Dava Daireleri Kurulu         1999/43 E.  ,  1999/418 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No: 1999/43
Karar No: 1999/418

Temyiz Eden: …Vergi Dairesi Müdürlüğü
Karşı Taraf: (… Kollektif Şirketi)

İstemin Özeti : Katma değer vergisi beyannamelerini vermemesi nedeniyle … Kollektif Şirketi adına Ocak ila Aralık 1995 dönemleri için usulsüzlük cezası kesilmiştir.
Şirket ortağına tebliğ edilen ihbarnamelerde yer alan cezalara karşı ortaklar tarafından açılan davayı inceleyen … Vergi Mahkemesi, cezayı kaldırmıştır.
Vergi idaresinin temyiz istemini inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesi, 16.6.1998 günlü, E:1997/3783, K:1998/2591 sayılı kararıyla; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 162 nci maddesi ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin 3 üncü fıkrası uyarınca iflasına karar verilen şirketin ticari faaliyeti bulunmasa dahi ticaret sicilinden kaydı silinmediği sürece mükellefiyeti devam edeceğinden katma değer vergisi beyannamesi vermesi gerektiği, bu nedenle beyannamelerini vermeyen şirket adına kesilen cezada yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle kararı bozmuştur.
Bozma kararına uymayan … Vergi Mahkemesi, … günlü, E: …, K: … sayılı kararıyla; yükümlü şirketin 1.6.1994 tarihinde iflasına karar verildiği, aynı tarihte işyerinin boş olarak malikine teslim edildiği, 1.6.1994 tarihinden itibaren normal ticari faaliyete devam etmesinin mümkün olmadığı, yazar kasasının bu tarihten çok önce en son 31.10.1992 tarihinde kullanıldığı ve 1993 yılından 1994 yılına devreden herhangi bir malvarlığı bulunmadığının Mahkemelerinin … günlü, K: … sayılı kararında yer alan tespitlerle de doğrulandığı, 3065 sayılı Yasanın 40 ıncı maddesinin 3 üncü fıkrasındaki kuralın ticari faaliyetini sürdürdüğü halde katma değer vergisi doğuran mal teslimi ve hizmet ifası bulunmayan mükellefleri kapsadığı, iflasına karar verilerek işyeri kapatılan, herhangi bir malvarlığı olmayan, ticari faaliyetine devam etmesi imkansız olan mükellefleri kapsamadığı şeklinde değerlendirilmesinin zorunlu bulunduğu, aksi halde üçer aylık veya aylık dönemler itibarıyla katma değer vergisi beyannamesi vermeye zorlamak anlamı taşıyacağı, bu durumun yasanın amaç ve ruhuna uygun düşmeyeceği, 213 sayılı Yasanın 167 nci maddesinin tasfiye ve iflas döneminde yapılan işlemlerden ve yürütülen faaliyetlerden idareleri haberdar etmek ve bu işlemlerin denetim ve kontrolünü sağlamak amacıyla getirildiği, 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 30 ve 31 inci maddelerine göre tasfiye halinde bu durumun devamı süresince tasfiye beyannamesi verileceği kuralı dikkate alındığında bu döneme ilişkin olarak yapılan işlemlerden hem idarelerin haberdar edilmesi hem de söz konusu işlemlerin denetim ve kontrolünün zaten sağlandığı gerekçesiyle ilk kararında direnmiştir.
Direnme kararını temyiz eden vergi dairesi müdürlüğü şirketin kurumlar vergisi ve katma değer vergisi mükellefiyetinin iflasın kapandığı tarihe kadar devam ettiğini, katma değer vergisi mükellefiyeti devam eden şirketin 3065 sayılı Yasanın 40 ıncı maddesi uyarınca faaliyeti bulunmasa dahi katma değer vergisi beyannamesini vermek zorunda olduğunu, kesilen cezada yasaya aykırılık bulunmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi: Vergi mahkemesi ısrar kararının Danıştay Dokuzuncu Dairesinin K:1998/2591 sayılı kararı doğrultusunda bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı …’nun Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49 uncu maddesinin 1 inci fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp vergi mahkemesince verilen ısrar kararının dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi ısrar kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Katma değer vergisi beyannamelerinin verilmemesi nedeniyle kollektif şirket adına Ocak ila Aralık 1995 dönemleri için kesilen usulsüzlük cezalarını kaldıran vergi mahkemesi ısrar kararı temyiz edilmiştir.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin 3 üncü bendinde, herhangi bir vergilendirme döneminde vergiye tabi işlemi bulunmayan mükelleflerin de beyanname vermek mecburiyetinde oldukları kurala bağlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden kollektif şirketin … Asliye Hukuk Mahkemesinin, … tarihli kararı ile iflasına karar verildiği, … İcra Müdürlüğünün … günlü, … sayılı iflas yazısına dayanılarak iflasın kapandığı ve aynı tarihte ticaret sicil kaydının silindiği, bu durumun vergi dairesince şirket ortaklarından biri nezdinde yapılan yoklama ile tespit edildiği anlaşılmıştır.
İcra ve İflas Kanununun 208 inci maddesinde; iflasın açılması kendisine tebliğ olunur olunmaz iflas dairesince iflas masası oluşturulacağı, 226 ncı maddede de masanın kanuni mümessilinin iflas idaresi olduğu, idarenin masanın menfaatlerini gözetmek ve tasfiyeyi yapmakla mükellef olduğu, iflas idaresini teşkil edenlerin kusurlarından ileri gelen zarardan sorumlu oldukları kurala bağlanmıştır.
Masanın kanuni temsilcisi iflas idaresi olduğuna göre katma değer vergisi beyannamesini verme yükümlülüğü de iflas idaresine aittir.
İflas kapandıktan ve şirketin ticaret sicilinde kaydı silindikten sonra iflas idaresine ait olan bu mükellefiyetin şirket tarafından yerine getirileceğinin kabulü mümkün değildir.
Şirket tüzel kişiliği adına kesilip şirket ortaklarına tebliğ edilen ihbarnamelerle duyurulan usulsüzlük cezasının kaldırılması yolundaki ısrar kararında bu nedenlerle hukuka aykırılık görülmediğinden temyiz isteminin reddine, 8.10.1999 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

X – K A R Ş I O Y
Dosyanın incelenmesinden; … Kollektif Şirketinin 8.3.1996 tarihinde tasfiyesi sona ererek, ticaret sicilinden silindiği; davaya konu usulsüzlük cezası kesme işleminin, bu tarihten sonra, adı geçen şirket adına kesilip, ortaklarına tebliğ olunduğu; davanın ise, şirket adına, fakat ihbarnameyi tebellüğ eden ortakların imzası ile açılıp, yine şirket adına karara bağlandığı; temyiz aşamasında da, yargısal işlemlerin şirket adına yürütüldüğü; son olarak, direnme kararının da, şirket adına verildiği anlaşılmıştır.
Türk Ticaret Kanununun düzenlemelerine göre, şirketlerin tüzel kişilikleri ticaret sicilinden silinmeleriyle sona erer. Dosyada davacı görünen şirketin tüzel kişiliği de, yukarıda belirtildiği üzere, ticaret sicilinden silinmekte 8.3.1996 tarihinde sona ermiş bulunmaktadır. Bu tarihten sonra, adı geçen şirketin haklara sahip olması, borçlu kılınması ve temsili hukuken olanaklı değildir. Bunun sonucu olarak, tüzel kişiliğin sona ermesinden önceki dönemlerle ilgili olsa dahi, olmayan şirket adına vergi cezası kesilemez; kesilen ceza da, hukuki sonuç doğuramaz. Hukuki sonuç doğurmayan ceza kesme işleminin ise, herhangi bir kişinin menfaatini ihlal etmesi, söz konusu olamaz.
Aynı şekilde; olmayan şirket adına, onu temsilen, herhangi bir yargı yerinde dava açılamaz; açılan dava yürütülemez; esasına girilerek, karara bağlanamaz.
Bu hukuki durum karşısında, davanın esasına girilerek verilen direnme kararının usulü hatalar içerdiği açık bulunduğundan, bozulması gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.