Danıştay Kararı Vergi Dava Daireleri Kurulu 1999/397 E. 2000/116 K. 24.03.2000 T.

Vergi Dava Daireleri Kurulu         1999/397 E.  ,  2000/116 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No: 1999/397
Karar No: 2000/116

Temyiz Eden: … Vergi Dairesi Başkanlığı
Karşı Taraf: …

İstemin Özeti: Davacının ve eşinin 1/2 payla ortak olarak kurdukları adi ortaklık nedeniyle ticari kazancından dolayı aile reisi sıfatıyla ihtirazi kayıtla verdiği 1997 yılına ilişkin gelir vergisi beyannamesi üzerinden eşlerin her biri için ayrı ayrı temel gösterge tutarı esas alınarak fazladan tahakkuk ettirilen gelir vergisinin ret ve iadesi istemiyle dava açılmıştır.
Davayı inceleyen … Vergi Mahkemesi, … günlü ve E: …, K: … sayılı kararıyla; fazladan ödenen miktarın ret ve iadesine karar vermiştir.
Vergi idaresinin temyiz istemini inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesi, 16.3.1999 günlü ve E:1998/4790, K:1999/1102 sayılı kararıyla; aile reisi beyanında tek bir beyan ve tek bir mükellefiyet söz konusu olup, eşin aileden ayrı bir mükellefiyeti olamayacağına göre, hayat standardı temel göstergesinin bu beyana bir kere uygulanmasının E:1990/4, K:1993/1 sayılı Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu Kararının gereği olduğu ancak, bu karar kapsamında incelenmeyen, 193 sayılı Kanuna 3689 sayılı Kanunla eklenen Geçici 35 inci maddenin 2-C bendinin ikinci paragrafında yer alan hüküm uyarınca, içtihadı birleştirme kurulu kararına göre aile reisi beyanı tek bir mükellefiyet olarak kabul edilse bile, tek bir mükellefin aynı yılda aynı veya ayrı neviden birden fazla işyerinde ticari faaliyette bulunması halinde temel gösterge tutarına birden sonraki her bir işyeri için temel gösterge tutarının % 50’si oranında ilave yapılmasında olduğu gibi eşlerin de ayrı ayrı ticari faaliyetlerinde % 50 ilavenin uygulanması gerektiği, dosyadan, ilgili yılda davacı ve eşinin adi ortaklıktan dolayı 1/2 payla ticari faaliyette bulundukları ve aile reisi sıfatıyla verilen beyannamede bu hisselere göre beyanda bulunduklarının anlaşıldığı, bu nedenle, yukarıda belirtilen esaslar ve sözü edilen Geçici 35 inci maddenin 2-C bendindeki temel göstergeler ve adi ortaklıklar hakkındaki hükümler gözönüne alınarak bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle kararı bozmuştur.
Bozma kararına uymayan … Vergi Mahkemesi, … günlü ve E: …, K: … sayılı kararıyla; 193 sayılı Yasanın 93 üncü maddesi uyarınca eşlerin ve çocukların her birinin beyannamede ayrı ayrı gösterilen bütün gelirleri birleştirilmek suretiyle toplanarak aile reisi namına toplam üzerinden gelir vergisi tarh olunacağı, madde gerekçesinde, aile reisi beyanından amacın aile gelirini toplayarak tek bir mükellefiyete konu olmasını sağlamak olduğunun anlaşıldığı, bu beyan tek mükellefiyet kabul edildiği için gelirin tamamı üzerinden artan oranlı tarifeye göre vergileme yapılabildiği, Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 116 ncı ve Geçici 35 inci maddesinde düzenlenen hayat standardı esasının mükellefin gerçek gelirine yaklaşmak ve böylece Anayasada öngörülen mali güce göre vergileme ilkesini gerçekleştirme amacına yönelik olarak kanuni karine getiren bir vergi güvenlik sistemi olduğu, bu yöntemle zirai, ticari ve mesleki kazanç sahiplerinin elde ettikleri gelirlerin asgari bir yaşam seviyesini sağlayacak düzeyin altında kalamayacağı varsayımından hareketle ve ayrıca hayat standardı göstergelerinin de nazara alınması suretiyle yaşam düzeyi beyan edilen gelirin çok üstünde olan mükelleflerin, gerçek gelirine vergi incelemeleri dışında da yaklaşabilme olanağı sağlandığı, Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun E:1990/4, K:1993/1 sayılı kararının da eşlerin aile reisi beyanı hükümlerine göre tek beyannamede toplanan gelirlerine hayat standardı temel göstergelerinin ayrı ayrı uygulanmasında yasaya uyarlık bulunmadığı yönünde olduğu, aile reisi beyanında tek bir beyan ve tek bir mükellefiyet söz konusu olup, eşin aileden ayrı bir mükellefiyeti olamayacağından hayat standardı temel göstergesinin bu beyana bir kere uygulanmasının vergide eşitlik ve adalet ilkelerine de uygun düşeceği, İçtihadı Birleştirme Kurulu kararlarına yargı organının ve idarenin uymak zorunda olduğu gerekçesiyle ilk kararında direnmiştir.
Direnme kararı vergi idaresince temyiz edilmiş ve hayat standardı temel göstergesinin ticari kazançları nedeniyle eşlerin her birine ayrı ayrı uygulanması sonucu tahakkuk eden vergide yasaya aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.

Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar ısrar kararının bozulmasını sağlayacak durumda görülmediğinden istemin reddi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi: Danıştay Dördüncü Dairesinin 16.3.1999 gün ve K:1999/1102 sayılı kararında yer alan düşüncemizde yazılı gerekçe uyarınca temyiz isteminin kabulü ile temyize konu Vergi Mahkemesi ısrar kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Davacının eşiyle 1/2 payla kurdukları adi ortaklık nedeniyle elde ettikleri ticari kazançtan dolayı aile reisi sıfatıyla ihtirazi kayıtla verdiği 1997 yılı gelir vergisi beyannamesinde yüzde elli oranında ilave yapılmış temel gösterge tutarı ayrı ayrı uygulanmak suretiyle fazladan tahakkuk ettirilen gelir vergisinin ret ve iadesi yolundaki vergi mahkemesi ısrar kararı, vergi idaresince temyiz edilmiştir.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 93 üncü maddesinde, aile reisi beyanı düzenlenmiş ve tam mükellefiyette eşlerin ve velayet altındaki çocukların yıllık beyanname ile bildirilmesi icabeden gelirlerinin maddede belirtilen esaslara göre aile reisi tarafından tek beyanname ile bildirileceği kurala bağlanmış, maddenin gerekçesinde de aile reisi beyanından amacın aile gelirini toplayarak bu gelirin tek bir mükellefiyete konu olmasını sağlamak olduğu açıklanmıştır.
Gelir Vergisi Kanununa 3689 sayılı Kanunla eklenen geçici 35 inci maddenin 2-C bendinin ikinci paragrafında; aynı veya ayrı neviden birden fazla işyerinde ticari faaliyette bulunan mükellefin temel gösterge tutarına birden sonraki her bir işyeri için temel gösterge tutarının % 50’si oranında ilave yapılacağı belirtilmiş, üçüncü paragrafında da, ticari faaliyette bulunan adi ortaklıklarda, ortaklardan birisi için temel gösterge tutarı, diğer ortakların her biri için temel gösterge tutarının % 50’si dikkate alınmak suretiyle tespit edilen toplam tutarın ortaklık ve şirket mukavelelerinde yazılı hisse oranlarında, hisse oranları belli edilmemiş ise her bir ortağa eşit olarak ortak sayısına bölünmek suretiyle uygulanacağı öngörülmüştür.
Olayda yükümlü 1/2 payla adi ortaklık şeklinde ticari faaliyette bulunmakta ise de, bu faaliyet aynı işyerinde aynı neviden ve eşiyle birlikte yürüttüğü bir ticari faaliyet olduğundan, yukarıda açıklanan aile reisi beyanının getiriliş amacı da dikkate alındığında aile reisi sıfatıyla verilecek beyannamede temel gösterge tutarının bir kez uygulanması gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu nedenlerle temyiz isteminin reddine, 24.3.2000 gününde esasta ve gerekçede oyçokluğu ile karar verildi.

X – K A R Ş I O Y
Temyiz başvurusu; eşiyle birlikte adi ortaklık şeklinde ticari faaliyette bulunan davacı hakkında, 1997 yılı için, ayrı ayrı temel gösterge uygulanmak suretiyle, hayat standardı esasına göre yapılan tarhiyatı, Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu’nun 25.2.1993 gün ve E:1990/4; K:1993/1 sayılı kararına aykırı olduğu gerekçesiyle iptal eden Vergi Mahkemesi kararının, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 3689 sayılı Kanunla eklenen geçici 35’inci maddesinin 2’nci fıkrasının (c) bendi uyarınca, hayat standardı temel göstergelerinin, olayda, %50 artırılarak uygulanacağı gerekçesiyle bozulması üzerine, aynı Mahkemece verilen direnme kararının bozulması istemine ilişkindir.
Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu’nun yukarıda sözü edilen kararı, geçici 35’inci maddesinin yürürlüğe girdiği 1.1.1990 tarihinden önceki vergilendirme dönemlerinde Gelir Vergisi Kanununun Mükerrer 116’ncı maddesinin uygulanması dolayısıyla ortaya çıkan aykırı içtihatların birleştirilmesine ilişkin bulunduğundan; anılan geçici maddenin yürürlükte bulunduğu 1997 takvim yılı için yapılan vergilendirme işlemine uygulanabilecek nitelikte değildir. Bu bakımdan; direnme kararının gerekçesine katılma olanağı yoktur.
Öte yandan; geçici 35’inci maddenin 2’nci fıkrasının, Danıştay Dördüncü Dairesinin bozma kararında dayanılan, (c) bendinin ikinci paragrafında, “Aynı veya ayrı neviden birden fazla iş yerinde ticari faaliyette bulunan mükellefin temel gösterge tutarına, birden sonraki her bir işyeri için temel gösterge tutarının %50’si oranında ilave yapılır.” düzenlemesi yer almış bulunmakla birlikte, bu düzenleme uyarınca temel gösterge tutarına ilave yapılabilmesinin ön koşulu ticari faaliyetin birden fazla işyerinde yapılıyor olmasıdır. Oysa; olayda, davacı ve eşi, adi ortaklık şeklinde aynı işyerinde ticari faaliyette bulunmaktadırlar. Bu yüzden; bu hükmün de, davacı hakkında uygulanması olanaklı değildir.
Her ne kadar, (c) bendinin 4’üncü paragrafında, bu maddenin uygulanmasında, adi ortaklıklara, kollektif, adi ve eshamlı komandit şirketlere ait iş yerlerinin her birinin, ortaklar bakımından ayrı ayrı işyeri hükmünde olduğu hükme bağlanmışsa da; bu hüküm, kendisi de diğerlerinden bağımsız olarak gelir vergisi beyannamesi vermek durumunda olan ortaklarca yürütülen ticari faaliyetler için geçerlidir. Olayda; davacı, Gelir Vergisi Kanununun, vergilendirme döneminde yürürlükte bulunan, 93’üncü maddesi uyarınca, aile reisi sıfatıyla beyanname vermek durumunda bulunduğundan; başka anlatımla, eşi tarafından adi ortaklıktan elde edilen gelirin ayrıca beyanı söz konusu olmadığından; bu hüküm de, adi ortaklığın işyerinin davacı ve eşi için ayrı ayrı işyeri kabülünü sağlamamaktadır.
Öte yandan; hayat standardı müessesesi, bir vergilendirme dönemi boyunca asgari yaşam düzeyinin sürdürebilmesinin belli bir bedelinin bulunduğu; dolayısıyla, o yıla ait gelirlerin en az bu bedel seviyesinde olması gerektiği yolundaki ekonomik gerçekten hareketle getirilmiştir. Söz konusu bedele ölçü olarak kabul edilen temel göstergenin belirlenmesinde de, bir ailenin asgari yaşam düzeyi baz olarak alınmıştır. Bunun böyle olduğu, aile fertlerinin gelirlerinin aile reisinin beyannamesinde gösterilen gelir ile temel gösterge tutarının karşılaştırılmasında dikkate alınmasından da anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, ayrı bir işyeri bulunmayan ve gelirini aile reisi beyannamesine dahil eden eşi dolayısıyla davacının temel göstergesine herhangi bir ilavenin yapılmasına, mevcut yasal düzenleme karşısında olanak yoktur.
Bu açıklamalar karşısında; dava konusu tarh işlemini iptal eden temyize konu kararda sonucu itibarıyla hukuka aykırılık bulunmadığından; temyiz isteminin bu gerekçe ile reddi gerekeceği oyu ile kararın gerekçesine katılmıyoruz.

XX – K A R Ş I O Y
Temyiz isteminin kabulü ile ısrar kararının Danıştay Dördüncü Dairesinin K:1999/1102 sayılı bozma kararında yer alan esaslar doğrultusunda bozulması gerektiği görüşüyle karara katılmıyoruz.