Danıştay Kararı Vergi Dava Daireleri Kurulu 1999/360 E. 2000/103 K. 25.02.2000 T.

Vergi Dava Daireleri Kurulu         1999/360 E.  ,  2000/103 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No: 1999/360
Karar No: 2000/103

Temyiz Eden: …
Vekili: …- …
Karşı Taraf: … Vergi Dairesi Müdürlüğü

İstemin Özeti: İhbar üzerine davacının 1992, 1993 ve 1994 yıllarında ikrazatçılık faaliyetinde bulunduğu ve faaliyetini vergi dairesinin bilgisi dışında yürüttüğü tespit edilerek 1992 yılı için adına kaçakçılık cezalı gelir vergisi, banka ve sigorta muameleleri vergisi salınmış ve fon payı hesaplanmıştır.
Tarhiyata karşı açılan davayı inceleyen … Vergi Mahkemesi, … günlü ve E: …, K: … sayılı kararıyla; 1992 ve izleyen yıllarda ikrazatçılık faaliyetinde bulunduğunun, borç alanların ve davacının ifadesi ile sabit olduğu, kaçakçılık cezalı gelir vergisi ve banka sigorta muameleleri vergisinde yasaya aykırılık görülmediği, fon payının yükümlülerin beyanları üzerinden hesaplanabileceği, olayda resen bulunan matrah farkı üzerinden cezalı fon payı hesaplanmasında yasal isabet görülmediği gerekçesiyle davayı kısmen kabul ederek kaçakçılık cezalı gelir vergisi ve banka sigorta muameleleri vergisi yönünden davayı reddetmiş, kaçakçılık cezalı fon payını kaldırmıştır.
Tarafların temyiz istemini inceleyen Danıştay Üçüncü Dairesi, 16.3.1999 günlü ve E:1997/3793, K:1999/1023 sayılı kararıyla; gelir vergisi ve banka sigorta muameleleri vergisine ilişkin yükümlü temyiz istemini reddetmiş, fon payının eksik tarh ve tahakkuk ettirilmesi halinde Vergi Usul Kanununun ikmalen ve resen tarhiyatı düzenleyen hükümlerinin uygulanmasına bir engel bulunmadığı, cezalı fon payının kaldırılmasında yasal isabet görülmediği, 213 sayılı Yasanın 348 inci maddesinde kaçakçılık ve ağır kusur sayılan haller dışında herhangi bir suretle vergi ziyaına sebebiyet verilmesinin kusur cezası kesilmesini gerektiren bir hal olarak tanımlandığı, olayda, matrah farkının bulunuş biçimine göre kasten vergi ziyaına sebebiyet verildiğinden söz edilemeyeceğinden, salınan vergilere kusur cezası kesilmesi gerektiği gerekçesiyle vergi dairesi müdürlüğünün fon payı ile ilgili istemi ile davacının kaçakçılık cezalarına ilişkin temyiz istemini kabul ederek kararın söz konusu hüküm fıkralarını bozmuştur.
Bozma kararı üzerine … Vergi Mahkemesi, … günlü ve E: …, K: … sayılı kararıyla; fon payı ile ilgili bozma hükmüne uyarak fon payı yönünden davayı reddetmiştir. İkrazatçılık faaliyetinden dolayı ticari kazancını vergi dairesinin ıttılaı dışında bıraktığı saptanan yükümlü adına kesilen kaçakçılık cezasında Vergi Usul Kanununun 341 ve 344 üncü maddelerine aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle ilk kararın kaçakçılık cezası ile ilgili hüküm fıkrasında ısrar etmiştir.
Israr kararı yükümlü tarafından temyiz edilmiş, tarhiyatın varsayıma dayalı olduğu, ifadeler dışında hiçbir somut tespit bulunmadığı ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.

Savunmanın Özeti: Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.

Danıştay Tetkik Hakimi …’in Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar ısrar kararının bozulmasını sağlayacak durumda görülmediğinden istemin reddi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı …’ün Düşüncesi: İkrazatçılık yaptığı öğrenilen yükümlü adına salınan kaçakçılık cezalı gelir, banka ve sigorta muameleleri vergileri ve fon tarhiyatını, kaçakçılık cezalı fonları kaldırmak suretiyle değişiklikle onayan Mahkeme kararının Danıştay 3.Dairesince cezalı fon payı ile kaçakçılık cezalarına ilişkin hüküm fıkralarının bozulması üzerine, Mahkemece bozma kararına kısmen uyularak kaldırılan fon payı ve kaçakçılık cezasının onanması, gelir vergisi ile banka ve sigorta muameleleri vergilerine ilişkin kaçakçılık cezalarının ise aynen onanmasında ısrar edilmesi üzerine söz konusu karar yükümlüce temyiz edilmektedir.
3824 sayılı Yasanın 19 uncu maddesine göre yükümlülerin beyannamelerinde hesapladıkları vergi üzerinden fon payı ödemeleri gerektiği; ikmalen veya resen tarhiyatlarda fon payı hesaplanmasına imkan bulunmadığı dikkate alındığında Mahkeme kararının fon payına ve buna ilişkin cezaya ait hüküm fıkrasında isabet bulunmamaktadır.
213 sayılı Yasanın 344.maddesinde kaçakçılık suçu mükellef veya sorumlu tarafından kasten vergi ziyaına sebebiyet verilmesi olarak tanımlandığından, yükümlünün ticari nitelikteki faaliyetini ve kazancını beyan etmemesi nedeniyle takdir yolu ile saptanan matrah üzerinden yapılan tarhiyatta kaçakçılık cezasının uygulanması gerekmektedir.
Açıklanan nedenle yükümlü temyiz isteminin cezalı fon payına ilişkin isteminin kabulüne, kaçakçılık cezalarına ilişkin isteminin reddine karar verilmesi gerekeceği düşünülmüştür.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
1992, 1993 ve 1994 yıllarında ikrazatçılık faaliyetini ve bu faaliyetten elde ettiği kazancını vergi idaresinin bilgisi dışında bıraktığı saptanan yükümlü adına 1992 yılı için salınan kaçakçılık cezalı gelir vergisi, banka ve sigorta muameleleri vergisine bağlı olarak kesilen kaçakçılık cezaları yönünden davanın reddi yolundaki ısrar hükmü temyiz edilmiştir.
213 sayılı Yasanın ilgili dönemde yürürlükte bulunan 341 inci maddesinde, vergi ziyaının; mükellefin veya vergi sorumlusunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi yüzünden verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesini veya eksik tahakkuk ettirilmesini ifade ettiği belirtilmiş, aynı Yasanın 344 üncü maddesinde de kaçakçılık, mükellef veya sorumlu tarafından kasten vergi ziyaına sebebiyet verilmesi şeklinde tanımlanmıştır. Bu maddenin vergi ziyaına yol açılan tarihte yürürlükte bulunan (7) işaretli bendinde; beyan esasına dayanan mükellefiyetlerde beyanname verme süresi ve ek süre geçtiği halde, ticari, zirai veya mesleki kazanç sahiplerinin kazançları ile ilgili faaliyetlerinin vergi dairesinin ıttılaı dışında bırakılması halinde kasten vergi ziyaına sebebiyet verildiğinin kabul edileceği açıklanmıştır.
Davacının ikrazatçılık yapmasına karşın bu faaliyetini ve kazancını vergi idaresinin bilgisi dışında bıraktığı ve davanın vergi aslı yönünden reddi yolundaki hüküm fıkrası da temyiz istemi reddedilmek suretiyle kesinleştiğinden, davanın kaçakçılık cezası yönünden de reddine ilişkin ısrar hükmünde yasaya aykırılık görülmemiştir.
Bu nedenle temyiz isteminin reddine, 25.2.2000 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

X – K A R Ş I O Y
Danıştay Üçüncü Dairesinin 16.3.1999 günlü ve E:1997/3793, K:1999/1023 sayılı kararında belirtilen hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca vergi mahkemesi ısrar kararının bozulması gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.

XX – K A R Ş I O Y
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 2. maddesinde gerçek gelirin vergilendirileceğinin benimsenmiş olması ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 134. maddesinde de vergi incelemesinden maksadın, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunun araştırılması, tesbit edilmesi ve sağlanması olduğunun düzenlenmiş bulunması karşısında; matrahın re’sen takdir yolu ile oluşturulması gereken hallerde dahi gerçek gelire en yakın geliri araştırmaya ve tesbite yönelmek zorunludur. Açıklanan nedenlerle gerçek gelire ya da ona en yakın gelire ulaşmak yönünde, hukuken geçerli biçim ve içerikte yapılmış tesbitler bulunmadıkça; gelir elde edildiğine ilişkin karine, yorum, kıyas, kanaat ve çok değişik etkiler altında kalınarak verilmesi muhtemel bir takım ifadeler dayanak alınarak vergi salınması, elde edildiği tesbit edilmiş bir gelir yerine, elde edildiği varsayılmış bir geliri vergilendirmek olacağından, hukuken kabul edilemez.
Uyuşmazlık konusu olayda yapılmış olan tesbitler de salt ifadelere ve ipotek kayıtlarına dayanmakta olduğundan yapılan vergilemenin hukuka uygun bulunduğu söylenemez.
Açıklanan sebeplerle yükümlünün temyiz isteminin kabulüne ve mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesi gerektiği görüşü ile karara katılmıyorum.