Danıştay Kararı Vergi Dava Daireleri Kurulu 1999/280 E. 2000/75 K. 11.02.2000 T.

Vergi Dava Daireleri Kurulu         1999/280 E.  ,  2000/75 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No: 1999/280
Karar No: 2000/75

Temyiz Edenler: 1- …
2- Vergi Dairesi Müdürlüğü

İstemin Özeti: Nakliyecilik ve kömür satışı yaptığı halde hayat standardı bildiriminde tek bir işyerine göre beyanda bulunduğu saptanan davacı adına hayat standardı temel gösterge tutarı % 50 oranında artırılarak 1996 yılı için ikmalen gelir vergisi ve geçici vergi salınmış, fon hesaplanmış, kusur cezası kesilmiştir.
Tarhiyata karşı açılan davayı inceleyen … Vergi Mahkemesi, … günlü ve E: …, K: … sayılı kararıyla; ilgili yıl defter ve belgelerinin incelenmesinden davacının adına kayıtlı araçla nakliye ücreti ayrıca alınarak kömür satışı yaptığı, nakliye ücretinin kömür satış faturalarına dahil edildiği, ayrıca sadece nakliyecilik de yapması karşısında, iki ayrı ticari faaliyeti aynı işyerinde yürüten davacı adına yapılan tarhiyatta yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir.
Yükümlünün temyiz başvurusunu inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesi, 5.3.1999 günlü ve E:1998/2591, K:1999/854 sayılı kararıyla; davacının vergi aslı yönünden ileri sürdüğü iddiaların, kararı kusurlandıracak nitelikte görülmediği, bir vergilendirme dönemi için ikmalen veya resen vergi salınması halinde, izleyen vergilendirme dönemi için geçici vergi hesaplanması mümkün bulunmadığı gibi vergi ziyaına yol açıldığından söz edilerek geçici vergi için kesilen cezada da isabet bulunmadığı, 3824 sayılı Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun “Gelir ve Kurumlar Vergisi Üzerinden Alınan Fonların Birleştirilmesine İlişkin Hükümler” başlıklı Altıncı Bölümünde yer alan 18 inci maddesinin (a) bendi ile 19 uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca yükümlülerin beyannamelerinde hesapladıkları vergi üzerinden fon payı ödemeleri gerektiğinden, ikmalen ve resen yapılacak tarhiyatlarda ayrıca fon hesaplanmasına olanak bulunmadığı, ikmalen salınan gelir vergisi üzerinden hesaplanan fonlar ile bu fonlar üzerinden kesilen kusur cezası yönünden davanın reddinde kanuna uygunluk bulunmadığı, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 116 ncı maddesinde düzenlenen hayat standardı esasında, mükellefler tarafından madde metninde yazılı temel gösterge tutarının altında beyanda bulunulduğu takdirde tahakkukun temel gösterge tutarı üzerinden yapılacağı, süresinde beyannamesini vermekle birlikte hayat standardı yönünden noksan kazanç beyan eden mükelleflerin, Vergi Usul Kanununun 341 inci maddesinde sözü edilen tarzda vergi ziyaına neden olduklarından söz edilemeyeceğinden davanın kusur cezası yönünden de reddinde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle kararın; vergi aslına bağlı kusur cezası ile fon payı, geçici vergi ve bunlara bağlı kusur cezalarıyla ilgili hüküm fıkralarını bozmuştur.
Cezalara ilişkin bozma hükmüne uyan, geçici vergi ve fon payı yönünden ısrar eden … Vergi Mahkemesi, … günlü ve E: …, K: … sayılı kararıyla; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 120 nci maddesinin 4 üncü fıkrasının 3946 sayılı Yasa ile değiştirilmesi sırasında birinci ve ikinci fıkralarda değişiklik yapılmadığı, dolayısıyla yeni dördüncü fıkranın ikmalen ve resen gelir vergisi salınırken geçici vergi de salınacağı şeklinde anlaşılamayacağı, kararın verildiği tarihte mahsup imkanının bulunduğu, bu nedenle geçici vergide isabetsizlik görülmediği, 3824 sayılı Yasanın 6 ncı bölümünde yer alan 18 inci maddesinin (a) bendi ile 19 uncu maddenin 2 nci fıkrası uyarınca gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri ile sorumluları tarafından hesaplanan gelir ve kurumlar vergisi üzerinden fon payı hesaplanması gerektiğinden, beyanın noksan yapılması nedeniyle ikmalen ve resen vergi salınması halinde fon payı alınmamasının vergide eşitlik ilkesini zedeleyeceği, 3824 sayılı Yasanın 18 ve 19 uncu maddelerinde belirlendiği gibi daha sonra hesaplanarak tarh olunacak gelir ve kurumlar vergisi üzerinden de fon payı hesaplanması gerektiği, davanın gelir vergisi yönünden reddi yolundaki hüküm fıkrasının kesinleşmiş olması karşısında hesaplanan fon payında yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle geçici vergi ve fon payı yönünden ilk kararında direnmiştir.
Direnme kararını temyiz eden vergi dairesi müdürlüğü; Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 120 nci, Vergi Usul Kanununun 341 inci ve 348 inci maddeleri uyarınca beyanname verme süresi geçtikten sonra ikmalen veya resen yapılan tarhiyatlarda geçici vergi ve fon payı hesaplanması gerektiğini, olayda vergi ziyaı bulunduğunun açık olması karşısında kesilen cezada isabetsizlik bulunmadığını, yükümlü ise; yıllık beyanname dışında geçici vergi hesaplanmasının mümkün olmadığını, ikmalen ve resen tarholunan gelir vergisi üzerinden ayrıca geçici vergi ve fon hesaplanmasının yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

Savunmanın Özeti: Yükümlü savunma vermemiştir. Vergi dairesi müdürlüğünce karşı taraf temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

Danıştay Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi: 1996 yılı için yükümlü adına ikmalen salınan kusur cezalı gelir vergisi, geçici vergi ve fon payına karşı açılan davanın fonpayı ile geçici vergi yönünden reddi yolundaki ilk karar hükmünde direnen, kusur cezaları yönünden bozma kararına uyarak kaldıran vergi mahkemesi kararı taraflarca temyiz edilmiştir.
Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 120 nci maddesinin 1.1.1994 tarihinde yürürlükte olan 4 üncü fıkrasında yapılan incelemeler sonucunda geçmiş dönemlere ait geçici verginin eksik beyan edildiğinin tespiti halinde eksik beyan edilen kısım için resen veya ikmalen geçici vergi tarholunacağı ancak yıllık beyanname verme süresi geçtikten sonra geçici vergi aslının aranmayacağı öngörülmüş olup, olayda ikmalen tarhiyat beyanname verme süresi geçtikten sonra yapıldığından geçici verginin kaldırılması gerekmektedir.
3824 sayılı Kanunun 19 uncu maddesinde fon payının matrahı ve beyanı, 20 nci maddede ise mükellef ve sorumlularca hesaplanacak fon payının beyan, tarh, tahakkuk ve ödenmesi ile ret ve iadesine ilişkin usul esaslar hakkında, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunları ile Vergi Usul Kanunu ve Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanacağı kurala bağlanmış olup, olayda ikmalen yapılan tarhiyata karşı açılan dava reddedilmiş kararın kusur cezalı gelir vergisine ilişkin hüküm fıkrasına yönelik temyiz istemi Danıştay Dördüncü Dairesince reddedilmiş olduğundan söz konusu vergi ve ceza kesinleşmiştir. Bu durumda ısrar kararının davanın fon payına ilişkin kısmını reddeden hüküm fıkrasında yasal isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ceza yönünden ise vergi matrahının belirlenme yöntemi ve uyuşmazlığın niteliği itibarıyla kusur cezasının kaldırılmasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Bu nedenlerle vergi dairesi temyiz isteminin reddi, yükümlü temyiz isteminin fon payı yönünden reddi, geçici vergi yönünden kabulü ile kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi: Davacının nakliyecilik ve kömür satışı faaliyeti olması nedeniyle hayat standardı temel gösterge tutarının % 50 arttırılarak uygulanması sonucu davacı adına 1996 yılı için ikmalen salınan gelir vergisi, geçici vergi ile hesaplanan fon payına ve kesilen kusur cezalarına karşı açılan davayı reddeden … Vergi Mahkemesi kararının, vergi aslına bağlı kusur cezası ile fon payı, geçici vergi ve bunlara bağlı kusur cezalarıyla ilgili hüküm fıkralarının Danıştay 4 üncü Dairesince bozulması üzerine, fon payı ile geçici vergiye ilişkin olarak ilk kararında ısrar eden; kesilen kusur cezalarını ise bozma kararına uyarak kaldıran Vergi Mahkemesi kararı taraflarca temyiz edilmektedir.
Danıştay Dördüncü Dairesinin 5.3.1999 gün ve K:1999/854 sayılı kararında belirtilen gerekçeyle yükümlü temyiz isteminin kabul edilerek Vergi Mahkemesinin geçici vergi ve fon payına ilişkin ısrar kararının bozulması, Vergi Dairesi Müdürlüğü temyiz isteminin ise reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
1996 yılı için yükümlü adına ikmalen salınan kusur cezalı gelir vergisi, geçici vergi ve fon payına karşı açılan davada Danıştay Dördüncü Dairesinin bozma kararına ceza yönünden uyarak kusur cezalarını kaldıran ancak ilk kararın geçici vergi ve fon payı yönünden davanın reddine ilişkin hüküm fıkralarında ısrar edilmesine ilişkin vergi mahkemesi kararı, taraflarca temyiz edilmiştir.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 120 nci maddesinin 1.1.1994 tarihinde yürürlükte olan 4 üncü fıkrasında, yapılan incelemeler sonucunda, geçmiş dönemlere ait geçici verginin eksik beyan edildiğinin tespiti halinde eksik beyan edilen bu kısım için resen veya ikmalen geçici vergi tarh edilmesi ancak, yıllık beyanname verme süresi geçtikten sonra geçici vergi aslının aranmaması öngörüldüğünden 1996 yılına ilişkin yıllık beyannamenin 25.3.1997 tarihinde verilmesinden sonra ve 19.9.1997 tarihli ihbarname ile salınan geçici vergide hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
3824 sayılı Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun “Gelir ve Kurumlar Vergileri Üzerinden Alınan Fonların Birleştirilmesine İlişkin Hükümler” başlıklı 6 ncı bölümünde yer alan 18 inci maddede, fon payının mükellefleri, 19 uncu maddede fon payının matrahı ve beyanı, 20 nci maddede ise mükellef ve sorumlularca hesaplanacak fon payının matrahı ve beyanı, tarh, tahakkuk ve ödenmesi ile ret ve iadesine ilişkin usul ve esaslar hakkında Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunları ile Vergi Usul Kanunu ve Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanacağı kurala bağlanmıştır.
Yükümlü adına 1996 yılı için yapılan tarhiyata karşı açılan davanın reddi yolundaki kararın temyizi üzerine Danıştay Dördüncü Dairesince gelir vergisi yönünden temyiz istemi reddedilmiş, kararın kusur cezaları ile ilgili hüküm fıkraları bozulmuş olup, vergi mahkemesince bozma kararına uyularak kusur cezaları kaldırılmış bulunmaktadır. İkmalen yapılan tarhiyatla ilgili olarak fonun hesaplanacağı vergi türüne uygulanan hükümlerin fon payı için de uygulanması gerekeceğinden davanın fon payına ilişkin kısmının reddi yolundaki ısrar hükmünde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 341 inci maddesinde vergi ziyaı; mükellef veya sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi yüzünden verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesi veya eksik tahakkuk ettirilmesi olarak tanımlanmıştır.
Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 116 ncı maddesine göre yükümlü tarafından beyan edilen gelir, hayat standardı göstergelerine göre belirtilen ilavelerin yapılmasından sonra bulunacak tutardan düşük olduğu takdirde ikmalen tarhiyat yapılacağından, beyannamesini süresinde vermekle birlikte noksan gelir beyan ettiği anlaşılan yükümlünün 213 sayılı Yasanın 341 inci maddesinde sözü edilen tarzda vergi ziyaına neden olduğundan söz edilemeyeceğinden cezanın kaldırılmasına ilişkin hükümde de yasaya aykırılık görülmemiştir.
Bu nedenlerle yükümlü temyizinin fon payı yönünden reddine, geçici vergi yönünden kabulü ile ısrar kararının bu husustaki hüküm fıkrasının bozulmasına,
vergi dairesi müdürlüğünün temyiz isteminin reddine, yeniden verilecek kararda karşılanacağından yargılama giderleri yönünden hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, 11.2.2000 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

X – K A R Ş I O Y
Yükümlü temyiz isteminin kabulüyle vergi mahkemesi kararının fon payına ilişkin ısrar hükmünün Danıştay Dördüncü Dairesinin 5.3.1999 günlü ve E:1998/2591, K:1999/854 sayılı bozma kararında belirtilen hukuksal nedenler ve gerekçeyle bozulması gerektiği görüşünde olduğumuzdan kararın fon payına ilişkin hüküm fıkrasına katılmıyoruz.