Danıştay Kararı Vergi Dava Daireleri Kurulu 1998/94 E. 1999/137 K. 26.02.1999 T.

Vergi Dava Daireleri Kurulu         1998/94 E.  ,  1999/137 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No: 1998/94
Karar No: 1999/137

Temyiz İsteminde Bulunan : …
Karşı Taraf: … Vergi Dairesi Müdürlüğü

İstemin Özeti: 1991 yılına ilişkin gelir vergisi beyannamesinde ikinci işyerine ait kazancını hayat standardı temel gösterge tutarının hesabında dikkate almadığı görüşüyle davacı adına gelir vergisi ve geçici vergi salınmış, kusur cezası kesilmiştir.
Tarhiyata karşı açılan davayı inceleyen … Vergi Mahkemesi, … günlü, E: …, K: …sayılı kararıyla; ikinci işyerini 1.1.1991 tarihinde açan davacının, ilgili dönem hayat standardı temel gösterge tutarını % 50 oranında artırarak beyanda bulunması gerekirken, sadece bir işyeri için geçerli temel göstergeye göre beyanda bulunduğu, bu beyanın Gelir Vergisi Kanununun Geçici 35 inci maddesinin 2 nci fıkrasının (c) bendine aykırı olduğu gerekçesiyle davayı reddetmiştir.
Yükümlünün temyiz istemini inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesi, 30.9.1996 günlü, E:1995/3211, K:1996/3420 sayılı kararıyla; davalı idarece, davacının aynı sokakta 14 numaradaki işyerinin yanında ve bu yere bitişik 16 numaradaki yerin kundura levazımatı satışı işinin şubesi olarak kabul edilip tarhiyat yapıldığı, iki yerin birbirinden ayrı ve bağımsız muhasebeye sahip bulunduğu veya kundura levazımatı işi ile birlikte bu iki yerin, bu işin yapılmasına ayrılmış bağımsız yerler olduğuna ilişkin idarece bir tespit yapılmadığı, dolayısıyla ikinci işyerinden değil ancak, işyerini genişletilmiş olmasından sözedilebileceği gerekçesiyle kararı bozmuştur.
Bozma kararına uymayan … Vergi Mahkemesi, … günlü, E: …, K: … sayılı kararıyla; davacının, … adresinde kundura levazımatı toptan satış yerini merkez işyeri olarak kullandığı ve aynı sokakta … adresinde ortopedik ayakkabı yaptığı, merkez işyerinde ayakkabı ticareti, şubede ise ayakkabı imalatı olmak üzere iki ayrı faaliyetinin bulunduğu, 4.11.1993 tarihli yoklama ile bu işyerlerinde ayrı ayrı vergi levhası bulunduğunun tespit edildiği gerekçesiyle ilk kararında direnmiştir.
Israr kararı yükümlü tarafından temyiz edilmiş, söz konusu yerlerde ayakkabı imalat ve ticaretinden ibaret bir tek faaliyette bulunulduğu ve elde edilen gelirin beyan edildiği ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.

Savunmanın Özeti: Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.

Danıştay Tetkik Hakimi …’in Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar ısrar kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediğinden istemin reddi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı …’nın Düşüncesi: 1991 yılına ilişkin olarak hayat standardı esaslarına göre, davacı adına yapılan cezalı tarhiyata karşı açılan davanın reddi yolundaki kararda, Vergi Mahkemesince, Danıştay bozma kararına uyulmayarak ısrar edilmiştir.
Israr kararlarına karşı, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun üçüncü bölümünde yer alan ve kararlara karşı başvuru yollarını düzenleyen hükümlere göre, ancak temyiz yoluna başvurulabileceğinden, 6.3.1998 kayıt günlü dilekçe ile yapılan başvuru temyiz istemi olarak nitelenmiştir.
Uyuşmazlık davacının faaliyette bulunduğu yerlerin herbirinin ayrı birer işyeri kabul edilerek, hayat standardı temel göstergelerinin birden sonraki işyeri için % 50 oranında arttırılarak uygulanmasından kaynaklanmıştır.
193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununa 3689 sayılı Kanunla eklenen geçici 35. maddede; aynı veya ayrı neviden birden fazla işyerinde ticari faaliyette bulunan mükelleflerin temel gösterge tutarlarının, birden sonraki her bir işyeri için % 50 oranında arttırılarak uygulanacağı hükme bağlanmış 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 156. maddesinde ise; ticari, sinai, zirai veya mesleki faaliyette işyeri, mağaza, yazıhane, idarehane, muayenehane, imalathane, şube, depo, otel, kahvehane, eğlence ve spor yerleri, tarla, bağ, bahçe, çiftlik, hayvancılık tesisleri, dalyan ve voli mahalleri, madenler, taş ocakları, inşaat şantiyeleri, vapur büfeleri gibi ticari, sınai, zirai veya mesleki bir faaliyetin icrasına tahsis edilen veya bu faaliyetlerde kullanılan yer olarak tanımlanmıştır. Aynı Kanunun 5. maddesinin 2365 sayılı Kanunun 2. maddesiyle değişen fıkrasında da; Gelir Vergisi mükelleflerinin ve sermaye şirketlerinin, her yıl Mayıs ayının son gününe kadar vergi tarhına esas olan kazanç tutarları ile bunlara isabet eden vergi miktarlarını gösteren levhayı merkezlerine, şubelerine, satış mağazalarına, iş sahipleri ile mükellefler tarafından kolayca okunup görülecek şekilde asmak zorunda oldukları belirtilmiştir.
Bu hükümlerden ticari, sınai, zirai veya mesleki faaliyetin icrasına tahsis edilen bir yerin işyeri olarak kabul edilebilmesi için bu yerin kanunda belirtilen niteliklere sahip ve müşterilere mal teslimi yapılan, hizmet ifa edilen bir yer olmasının, faaliyetin icrası yönünden ayrı ve bağımsız niteliklere sahip bulunmasının gerekli olduğu anlaşılmaktadır.
Olayda da, bir örneği dosyada bulunan 4.11.1993 günlü ve … sayılı yoklama fişinin incelenmesinden, davacının faaliyette bulunduğu yerlerin, herbirinin, yukarıda belirtilen hükümler dikkate alındığında ayrı birer işyeri niteliğinde olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu itibarla, ilk kararında ısrar eden Vergi Mahkemesi kararında hukuka aykırılık bulunmadığından söz konusu kararın onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
1991 yılına ilişkin gelir vergisi beyannamesinde şubesi nedeniyle temel gösterge artırımı yapmaksızın beyanda bulunduğu görüşüyle davacı adına 193 sayılı Yasanın mükerrer 116 ncı maddesi gereğince salınan kusur cezalı gelir vergisi ve geçici vergiye karşı açılan davanın reddi yolundaki vergi mahkemesi ısrar kararı temyiz edilmiştir.
Gelir Vergisi Kanununun Geçici 35 inci maddesinin 2 nci fıkrasının (c) bendinde, aynı veya ayrı neviden birden fazla işyerinde ticari faaliyette bulunan mükelleflerin temel gösterge tutarına, birden sonraki her bir işyeri için temel gösterge tutarının % 50’si oranında ilave yapılması kuralına yer verilmiş, “işyeri” deyiminden ne anlaşılması gerektiği, Vergi Usul Kanununun 156 ncı maddesinde açıklanmıştır. Maddede işyeri; mağaza, yazıhane, ticarethane… şube… gibi ticari, zırai ve mesleki bir faaliyetin icrasına tahsis edilen veya bu faaliyetlerde kullanılan yer olarak tanımlanmıştır.
İdarece yükümlünün işyerinde düzenlenen ve hangi adreste faaliyette bulunduğu ve şube işyerinin hangi tarihte açıldığına dair 11.4.1993 tarihli tutanakta, merkez işyeri için … adresinde faaliyet gösterip kundura levazımatı satışı ve aynı sokak … adresinde ise ortopedik ayakkabı imalatı yaptığı, bu yerin takriben üç yıldır açık olduğu belirtilmekle birlikte tarhiyatın ilgili bulunduğu dönemden iki yıl sonra düzenlenen bu tutanakta, söz konusu iki yerin birbirinden ayrı ve bağımsız muhasebeye sahip oldukları yönünde herhangi bir tespite yer verilmemiştir. Dolayısıyla merkez işyerinin bitişiğindeki yerin; işyerinin genişletilmesi amacına tahsis edildiği ve işyerinin genişletilmesinden söz edilebileceği sonucuna varılmaktadır.
Şube işyerinden dolayı eksik beyanda bulunulduğu görüşüyle temel göstergenin % 50’si oranında yapılan ilave tarhiyata karşı açılan davanın reddi yolunda verilen ısrar kararında yasaya uygunluk görülmemiştir.
Bu nedenlerle temyiz isteminin kabulüne, … Vergi Mahkemesinin, … günlü, E: …, K: … sayılı kararının bozulmasına, yeniden verilecek kararda karşılanacağından yargılama giderleri yönünden hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, 26.2.1999 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

X – K A R Ş I O Y
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, ısrar kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediğinden istemin reddi gerektiği görüşüyle karara katılmıyoruz.