Danıştay Kararı Vergi Dava Daireleri Kurulu 1998/282 E. 1999/261 K. 30.04.1999 T.

Vergi Dava Daireleri Kurulu         1998/282 E.  ,  1999/261 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No: 1998/282
Karar No: 1999/261

Temyiz Eden: …
Vekili: …
Karşı Taraf: Vergi Dairesi Müdürlüğü

İstemin Özeti: Zahirecilik yapan yükümlünün zırai ürün alımlarını doğrudan müstahsilden yaptığı halde, tevkifattan kaçınmak amacıyla içeriği itibarıyla yanıltıcı belge kullandığından bahisle, 1994 Mart dönemi için adına kaçakçılık cezalı gelir (stopaj) vergisi salınmıştır.
Tarhiyatın kaldırılması istemiyle açılan davayı inceleyen vergi mahkemesi davayı reddetmiştir.
Yükümlünün temyiz istemini inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesi, 19.6.1997 günlü ve E:1996/3477, K:1997/2037 sayılı kararıyla; Zahire ticaretiyle uğraşan davacının, ihtilaflı dönemde satın aldığı bir kısım zirai ürün için kayıtlarına geçirdiği faturaları düzenleyenlerin iki ayrı limited şirket olduğu, bunların, kurumlar vergisi mükellefi ve düzenledikleri faturaların da Vergi Usul Kanunu hükümlerine uygun olduğu, bu şirketlerin adreslerinde bulunamadıklarından hareketle söz konusu faturaların gerçeği yansıtmadığının kabulü suretiyle davacının vergi tevkifatı yapmak zorunda olduğu belirtilerek dava konusu vergilemenin yapıldığı, davacının doğrudan müstahsilden alım yaptığı yönünde somut bir tespit bulunmadığı, bu yönde geçerli bir kanıt bulunmadan salt zirai ürün alımları için faturaları düzenleyen firmalar hakkındaki varsayım ve kanaate dayalı inceleme raporlarına dayanılarak davacı adına sorumlu sıfatıyla tarhiyat yapılamayacağı gerekçesiyle kararı bozmuştur.
Bozma kararına uymayan … Vergi Mahkemesi, … günlü ve E: …, K: … sayılı kararıyla; tarhiyata dayanak olan inceleme raporunda, fatura düzenleyen … Limited Şirketi ile … Limited Şirketinin, …- lira ödenmiş, …- lira sermaye ile kurulduğu, faturalarda belirtilen büyüklükte ticaretle uğraşacak sermayeleri olmadığı, bu şirketler nezdinde karşıt inceleme yapılabilmesi için belirtilen adresin boş olduğu, şirket ortaklarından birinin ifadesine göre tespit edilen adreste yapılan aramada, yanıltıcı belge düzenlemek amacıyla kurulmuş paravan şirket ile bu tür bir amaçla kurulmakta olan şirket işlemlerine ait belgeler ve faturalar bulunduğunun anlaşıldığı, şirket yetkilisinin ifadesinin karşıt inceleme yapılmasını engellemeye yönelik olduğu, ayrıca zirai ürün satışlarını tescil eden borsa yetkililerinin ifadelerinden ve bunlardan alınan bilgilerden şirketlerin düşük miktarda gelir (stopaj) vergisi ödemek amacıyla zirai ürün bedellerinin piyasa değerinin çok düşük beyan edildiği, farklı bölgelerden mal alışı yapılıyor gibi gösterilerek kayıtlı oldukları borsaya yanıltıcı faks bilgileri verildiği, yine davacının zirai ürün alımına ilişkin olarak yanıltıcı fatura temin ettiği … Limited Şirketi nezdinde yapılan inceleme sonucu düzenlenen vergi tekniği raporundan, şirketin faaliyette bulunacağını beyan ettiği adreste tanınmadığı, sözü edilen adresteki işyeri sahibinin işyerinin adı geçen şirkete kiraya verilmediği, şirket ortağının ikametgah adresi olarak gösterdiği yeri terk ettiğinin saptandığı, bu durumda, emtia alımlarına ilişkin belgelerin gerçeği yansıtmadığı anlaşıldığından, müstahsillerin çok geniş bir kesimi kapsaması nedeniyle bu ürünlerin hangi müstahsilden alındığını tespitin imkansız olduğu, fatura muhteviyatı zirai ürünlerin üreticilerden alınmadığı yolundaki iddianın yükümlü tarafından ispatlanması gerektiği, yükümlünün alışlarına ilişkin teslim tutanağı, taşıma irsaliyesi ve depolamaya ait belgeleri ibraz etmediği, bu nedenle tarhiyatta yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, ilk kararında direnmiştir.
Direnme kararı yükümlü tarafından temyiz edilmiş ve tarhiyatın varsayıma dayandığı ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.

Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği yolundadır.

Danıştay Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını sağlayacak durumda görülmediğinden istemin reddi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı …’in Düşüncesi: Zahirecilik yapan davacının, naylon fatura kullanarak, müstahsilden aldığı ürün için zirai stopaj yapmadığı ve vergi kaçırdığı hususunun inceleme sonucu anlaşıldığı gerekçesiyle resen cezalı vergi ve fon tarhiyatı yapılması işlemine karşı dava açılmıştır.
Vergi Mahkemesinin davanın reddine ilişkin kararı temyiz incelemesi sonucu Danıştay Dördüncü Dairesince, “davacının kayıtlarına geçirdiği faturaları veren Şirketlerin adreslerinde bulunamadığı iddiasıyla faturaları geçersiz saymanın ve malın doğrudan üreticiden alındığı yolunda somut tespit olmadan stopaj tarhiyatı yapmanın mümkün olmadığı” gerekçesiyle bozulmuş, ancak, Mahkeme bozmaya uymayarak ilk kararında ısrar etmiştir.
Davacı ısrar kararını temyiz etmekte ise de resen vergi tarhiyatımatrahını oluşturan faturaların yalnızca şekli unsurları taşımasının geçerli kabul edilmeleri için yeterli olmadığı, faturaları veren şirket ve kişilerin bulunamadığı, borsaya tescil işlemlerinde de gerçeklere uymayan hususların saptanmış olduğu gerçeği karşısında, davayı reddeden Vergi Mahkemesi kararı usul ve hukuka uygun bulunmuştur.
Bu nedenle davacının temyiz isteminin reddi, ısrar kararının onanması gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca, duruşma yapılmasına gerek görülmeyerek dosydaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Zahirecilik yapan yükümlünün zirai ürün alımlarını doğrudan müstahsilden yaptığı halde, tevkifattan kaçınmak amacıyla içeriği itibarıyla yanıltıcı belge kullandığının tespit edildiğinden bahisle, adına kaçakçılık cezalı gelir (stopaj) vergisi salınmıştır.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 3 üncü maddesinde, vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin işlemlerinin gerçek niteliğinin esas olduğu kurala bağlanmış, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun “Vergi Tevkifatı”başlıklı 94 üncü maddesinde kimlerin hangi ödemelerden tevkifat yapmaya mecburoldukları belirtilmiş ve çiftçilerden satın alınan zirai mahsuller için yapılan ödemelerden tevkifat yapılması öngörülmüştür. Bu kural karşısında tarımsal ürün bedellerinden vergi tevkifatı yapılması ürünlerin üreticiden satın alınmasına bağlıdır.
213 sayılı Yasanın yukarıda açıklanan 3 üncü maddesi uyarınca, vergilendirme ile ilgili belgelerin biçimsel kurallara uygun düzenlenmiş olması, olayın gerçek niteliğinin araştırılması ve sonucuna göre işlem yapılmasına engelteşkil etmediğinden, bu tür belgelerin gerçeğe aykırı veya içeriği yönünden yanıltıcı olduğu usulen geçerli başka kanıtlarla ispatlanabilir.
Yükümlünün fatura aldığı kişilerle ilgili olarak yapılan tespitlerin, bu kişilerin gerçekte tacir olmadıklarını ve şeklen vergi yükümlülüklerini tesis ettirip ihtiyaç duyanlara belli bir bedel karşılığında fatura sağladıklarını ortaya koymaktadır. Dolayısıyla faturaların biçimsel kurallara uygun olması, borsada tescil yapılması gibi işlemler faturalarda gösterilen emtianın gerçekten faturaların düzenleyicisi görünenlerden satın alındığını kanıtlamaya yeterli değildir. Nitekim, satışa konu zirai ürünün borsada tescil edildiği ileri sürülmüşse de, bu tescillerin sahteliği inceleme raporuyla saptanmıştır.
Bu tespitlerin değerlendirilmesinden müstahsilden satın alınan tarımsal ürünlerin bu kişilerden sağlanan faturalarla belgelendirildiği ve bu faturalarda yer alan ancak, tevkifata tabi tutulmayan ürün bedelleri üzerinden gelir (stopaj) vergisi ödenmeyerek vergi kaybına yol açıldığı sonucuna varıldığından, davanın reddi yolundaki ısrar kararında hukuka aykırılık görülmemiştir.
Bu nedenlerle temyiz isteminin reddine, 30.4.1999 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

X – K A R Ş I O Y
Vergi mahkemesi ısrar kararının Danıştay Dördüncü Dairesinin K:1997/2037 sayılı bozma esasları doğrultusunda bozulması gerektiği görüşünde olduğumuzdan karara katılmıyoruz.