Danıştay Kararı Vergi Dava Daireleri Kurulu 1998/268 E. 1999/262 K. 30.04.1999 T.

Vergi Dava Daireleri Kurulu         1998/268 E.  ,  1999/262 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No: 1998/268
Karar No: 1999/262

Temyiz Eden: …
Karşı Taraf: Malmüdürlüğü

İstemin Özeti: Kahvehane işleten yükümlünün, 1990 yılında borç para vererek faiz geliri elde ettiği halde bu gelirini beyan etmediğinin inceleme raporuyla tespit edildiğinden bahisle, adına kaçakçılık cezalı gelir vergisi salınmıştır.
Tarhiyata karşı açılan davayı inceleyen vergi mahkemesi davayı reddetmiştir.
Yükümlünün temyiz istemini inceleyen Danıştay Üçüncü Dairesi, 11.11.1997günlü, E:1996/2292, K:1997/3881 sayılı kararıyla; tarhiyatın faiz karşılığı borç para aldıklarını ve borçlarına karşılık borç senedi ve çek düzenleyerek verdiklerini ifade edenlere ilişkin olarak saptanan matrah farkı üzerinden uygulanan kısmı yönünden davanın reddinde hukuka aykırılık bulunmadığı, açıkça faiz ödediklerini ifade etmeyenler ile ifadesine başvurulmayan kişilerin verdiği borç senetleri nedeniyle belirlenen matrah farkı üzerinden yapılan kısmını ise; bankalardan alınan listelerde yer alan onsekiz kişiden yalnızca sekizinin ifadesine başvurulmakla yetinilip, düzenlenen bütün çek ve senetlerin faiz karşılığı alındığı kabul edilerek, ifadesi alınanlardan üç kişinin anlatımının ifadesine başvurulmayanlarla, faiz ödedikleri yönünde beyanları bulunmayan diğer beş kişiye teşmili suretiyle tarhiyat yapılmasında hukuka uygunluk bulunmadığından mahkemece bu kısma ilişkin davanın da reddine karar verilmesinde yasal isabet görülmediği gerekçesiyle kararı kısmen bozmuştur.
Bozma hükmüne uymayan … Vergi Mahkemesi, … günlü ve E: …, K: … sayılı kararıyla; vergi inceleme raporunda tespitli olduğu şekilde, banka şubesinden alınan listede, davacının 1990 yılı ile ilgili olarak tahsile verdiği senetlerin borçlularının adları, vadeleri, tutarı ve yılının belirtildiği, ancak borçluların açık adreslerinin yazılmadığı, sadece yerleşim yerinin adının yazıldığı, bu nedenle bunların ifadelerine başvurulamadığı, yükümlünün bu davranışı ile ifade alınmasını engellemek için olayı gizlediği, dolayısıyla, banka listesinde yer alan ancak ifadelerine başvurulamayan şahıslar için banka aracılığı ile senetle borç para veren yükümlünün bu faaliyetini karşılıksız yaptığının düşünülemeyeceği, olayda, borç verenle alanlar arasında hukuki bir işlem yapıldığı, borç alan kişinin imzasıyla senet düzenlendiği, vadesinde ödeme yapılmadığı takdirde senetlerin icra takibine konu olmasının amaçlandığı, bu bakımdan vergi inceleme raporuyla tespit edildiği üzere yükümlünün faiz karşılığı borç para verdiği sonucuna varıldığı, günümüzde enflasyon oranının düzeyi karşısında faiz alınmaksızın borç para verilmeyeceği, bu gibi durumlarda, borç para veren ile borç alan kişilerin maddi menfaati söz konusu olduğundan borç alan kişilerin ifadelerine itibar etmenin gerekli ve yeterli olduğu, ayrıca borç alan kişiler arasında yakın akrabalık ve ticari iş ilişkisinin de bulunmadığı gerekçesiyle ilk kararında direnmiştir.
Direnme kararı yükümlü tarafından temyiz edilmiş ve verdiği borç para karşılığı faiz almadığı ve ikrazatçılık yapmadığı ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.

Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından istemin reddi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı …’nun Düşüncesi: İkrazatçılık yaparak faiz geliri elde ettiği halde beyanda bulunmadığının tespit edildiğinden bahisle düzenlenen rapora göre salınan gelir vergisi ve fon payı ile kesilen kaçakçılık cezasına yönelik davayı reddeden … Vergi Mahkemesinin ısrar kararı temyiz edilmektedir.
Esas işi kahvehane işletmeciliği olan davacının 1990-1991-1992 yıllarında muhtelif kişilere ait toplam 76 adet çek ve senedi bankaya tahsile verdiği ve ayrıca 39 adet teminat senedinin bankada işlem gördüğü dosyadaki belgelerden anlaşılmakta olup söz konusu çek ve senetlerin davacının ileri sürdüğü gibi arkadaşlık ve benzeri sosyal ilişkiye dayalı para temininden kaynaklandığının kabulü mümkün olmadığı gibi yapmakta olduğu esas faaliyetinin gereği olduğunu söylemekte olanaksızdır.
Bu sebeple temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar Mahkeme kararının gelir vergisi tarhiyatına ilişkin gerekçesi karşısında yerinde ve kararın bu yönden bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemiştir.
Ancak fon payına ilişkin 3824 sayılı Kanunun 19 uncu maddesine göre yükümlülerin beyannamelerinde hesapladıkları vergi üzerinden fon payı ödemeleri gerektiği, ikmalen veya resen tarhiyatlarda fon payı hesaplanmasına imkan bulunmadığı dikkate alındığında mahkeme kararının fon payına ve buna ilişkin cezaya ait hüküm fıkrasında isabet bulunmamaktadır.
Bu nedenle, temyiz isteminin gelir vergisi tarhiyatı yönünden reddi, fon payı tarhiyatı yönünden kabulüyle Mahkeme kararının fon payı yönünden bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Kahvehane işleten davacının 1990 yılında ikrazatçılık da yapmasına karşın, bu faaliyetten elde ettiği geliri beyan etmediğinden bahisle adına salınan kaçakçılık cezalı gelir vergisinin kaldırılması istemiyle açılan davanın reddi yolundaki ısrar kararı yükümlü tarafından temyiz edilmiştir.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde, gerçek kişilerin gelirlerinin gelir vergisine tabi olduğu, gelirin bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarı olduğu hükme bağlanmış, 2 nci maddesinde, ticari kazanç da gelire giren ve maddede sayılan kazanç ve iratlar arasında sayılmıştır.
Gerek Danıştayın yerleşik içtihatları, gerekse 104 sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliği ile aralarında yakın akrabalık bağı veya sıkı iş ilişkisi bulunmayan kişiler arasında önemli miktarlardaki meblağların günün ekonomik koşullarında karşılıksız olarak alınıp verilemeyeceği kabul edilmiş, bir yılda birden çok kişiye veya birden çok yılda borç para verilmesi ikrazatçılık sayılmış, borç verme işlemlerinde faizin peşin alındığı, alacağın senet veya ipotek tesisi suretiyle güvenceye bağlanmasının da faiz alındığına delil teşkil edeceği belirtilmiştir.
İkrazatçılık faaliyetinden elde edilen ve ticari kazanç olan faizin gelir vergisine tabi olması yukarıda açıklanan hükümler gereğidir.
Dosyada bir örneği bulunan ve tarhiyatın dayanağı vergi inceleme raporu ve eklerini oluşturan banka kayıtları ve borçlu ifadelerinden yükümlünün, vergisi uyuşmazlık konusu dönemde birden çok kişiye çek veya senet karşılığı borç para verdiği, sözü edilen belgelerin faiz miktarını da içerecek şekilde düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Aralarında yakın akrabalık bağı veya iş ilişkisi bulunmayanlara karşılıksız borç para verilmesi düşünülemeyeceğinden, davacının ikrazatçılık faaliyetinde bulunduğu sonucuna varılmıştır.
Bu nedenlerle, temyiz isteminin reddine, 30.4.1999 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

X – K A R Ş I O Y
Israr kararının Danıştay Üçüncü Dairesinin K:1997/3881 sayılı bozma kararı esasları doğrultusunda bozulması gerektiği görüşünde olduğumuzdan karara katılmıyoruz.