Danıştay Kararı Vergi Dava Daireleri Kurulu 1998/261 E. 1999/212 K. 02.10.1997 T.

Vergi Dava Daireleri Kurulu         1998/261 E.  ,  1999/212 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No: 1998/261
Karar No: 1999/212

Temyiz Eden: … Vergi Dairesi Müdürlüğü
Karşı Taraf: …

İstemin Özeti: Hırdavatçılık yapan davacının 1994 yılı başından itibaren bilanço esasına göre defter tutması gerekirken 21.6.1994 tarihine kadar işletme hesabı esasına göre defter tutması nedeniyle Vergi Usul Kanununun 353 üncü maddesinin 6 ncı bendine göre kesilen özel usulsüzlük cezasına karşı dava açılmıştır.
Davayı inceleyen …Vergi Mahkemesi, … günlü, E: …, K: … sayılı kararıyla; aynı inceleme raporu uyarınca davacı adına salınan cezalı katma değer vergisine karşı açılan davanın mahkemelerince incelendiği, bilanço esasına göre defter tutulması gerekirken işletme hesabı esasına göre defter tutulmasının resen takdir sebebi olmakla birlikte, tutulan defter ve dayanağı belgelerin katma değer vergisi matrahının doğru ve kesin olarak belirlenmesine elverişsiz bulunduğu saptanmaksızın, salt defterlerin bilanço esasına göre tutulmamış olması nedeniyle katma değer vergisi indirimlerinin kabul edilmemesinde ve yapılan tarhiyatta yasal isabet bulunmadığından tarhiyatın kaldırılmasına karar verildiği gerekçesiyle özel usulsüzlük cezasını kaldırmıştır.
Vergi dairesi müdürlüğünün temyiz istemini inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesi, 2.10.1997 günlü, E:1996/4841, K:1997/2823 sayılı kararıyla; dava konusu özel usulsüzlük cezasının dayanağının Vergi Usul Kanununun 353 üncü maddesinin 6 ncı bendi olduğu, 1994 yılı işlemlerinin katma değer vergisi yönünden incelenmesi sonucu düzenlenen vergi inceleme raporuyla ilgili yılda bilanço esasına göre defter tutması gerekirken, işletme hesabı esasına göre defter tuttuğunun tesbiti üzerine katma değer vergisi indirimleri kabul edilmeyerek bulunan matrah farkı üzerinden davacı adına cezalı katma değer vergisi salındığı, katma değer vergisi tarhiyatı ile kesilen özel usulsüzlük cezasının dayandığı fiiller ve hukuki normların birbirinden bağımsız olduğu, vergi mahkemesince özel usulsüzlük cezasının dayanağının katma değer vergisi tarhiyatı olarak nitelendirilmesinde isabet görülmediği, Vergi Usul Kanununun 352 nci maddesinin 2 nci bendinde, kanunen tutulması zorunlu olan defterlerden herhangi birinin tutulmamasının müeyyidesinin birinci derece usulsüzlük cezası olarak belirlendiği, usulsüzlük fiili resen takdiri gerektirirse cezanın iki kat olarak kesileceğinin kurala bağlandığı, yükümlünün 1994 yılında bilanço esasına göre defter tutması gerekirken 21.6.1994 tarihine kadar işletme hesabı esasına, bu tarihten sonra da bilanço esasına göre defter tuttuğu, fiilinin özel usulsüzlük cezasını değil, birinci derece usulsüzlük cezasını gerektirdiği, fiil aynı zamanda resen takdiri gerektirdiğinden cezanın iki kat kesilmesi gerektiği, mahkemece cezanın tadilen onanması gerekirken kaldırılması yolunda verilen kararda yasal isabet görülmediği gerekçesiyle kararı bozmuştur.
Bozma kararına uymayan … Vergi Mahkemesi, … günlü, E: …, K:… sayılı kararıyla; yükümlünün fiilinin Vergi Usul Kanununun 352 nci maddesinin 2 nci bendinde yer alan usulsüzlük cezasını gerektirdiği, idarece kanuna aykırı olarak kesilen cezanın ve mahkemelerinin bu cezanın kaldırılmasına dair ilk kararındaki gerekçenin yerinde olmadığı ancak, kararda bu konuda idareye yol gösterilebileceği, kararlarının bozulması yerine belirtilen gerekçe ile onanması gerektiği, bir vergi aslına bağlı olarak ve vergi ziyaına sebep olma nedeniyle kesilen cezaların birbirine dönüştürülmesi anlayışının vergi yargısında uygulamaya yerleştiği, esasen vergi ziyaına neden olan eylemler kanun koyucu tarafından da tasnif edilerek hukuki sonuçlarının ağırlığına göre en ağırından en hafifine doğru bir sıralamayla müeyyidelendirildiği halde, özel usulsüzlük ve usulsüzlük cezalarının maddi nedenlerinin birbirinden farklı oluşu nedeniyle bu cezalardan ağır olanını hafif olana çevirme gibi bir yaklaşımın uygulamaya girmediğini, kararın sonucu itibarıyla yerinde olduğunu belirterek ilk kararda ısrar etmiştir.
Israr kararı vergi dairesi müdürlüğü tarafından temyiz edilmiş, kesilen cezanın yasa gereği olduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.

Savunmanın özeti: Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi …’in Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediğinden, temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı …’in Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49 uncu maddesinin 1 inci fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp vergi mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Emtia alış tutarları itibarıyla Vergi Usul Kanununda belirtilen hadleri aşan ve 1.1.1994 tarihinden itibaren bilanço esasına göre defter tutması gereken yükümlünün, 21.6.1994 tarihine kadar işletme hesabı esasına göre defter tuttuğunun tespit edilmesi üzerine Vergi Usul Kanununun 353 üncü maddesinin 6 ncı bendi gereğince kesilen özel usulsüzlük cezasını kaldıran vergi mahkemesi ısrar kararı temyiz edilmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 353 üncü maddesinin 6 ncı bendinin olay tarihinde yürürlükte olan metninde, “Bu Kanuna göre belirlenen muhasebe standartlarına, tek düzen hesap planına ve mali tablolara ilişkin usul ve esaslara uymayanlara …- lira özel usulsüzlük cezası kesilir” hükmüne yer verilmiştir.
Yasanın özel usulsüzlük cezalarına ilişkin bölümünün başlığı, fatura ve benzeri evrak verilmemesi ve alınmaması ile diğer şekil ve usul hükümlerine uyulmaması olarak belirtilmiş ve 353 üncü maddede özel usulsüzlük cezası kesilmesini gerektiren durumlar sayılmıştır.
Davacı şirketin 1994 yılında bilanço esasına göre defter tutması gerekirken, işletme hesabı esasına göre defter tutması, Yasanın 353 üncü maddesinde belirtilen fiilerden olmadığından, cezanın kaldırılması yolunda verilen kararda yasaya aykırılık görülmemiştir.
Bu nedenle temyiz isteminin reddine, 16.4.1999 gününde gerekçede ve esasta oyçokluğu ile karar verildi.

X – K A R Ş I O Y
Dosyada; 1.1.1994 tarihi itibarıyla bilanço esasına göre defter tutması gerektiği halde işletme esasına göre defter tutan davacı adına Vergi Usul Kanununun 353 üncü maddesinin 6 ncı bendi uyarınca kesilen özel usulsüzlük cezasına dair işlemi iptal eden direnme kararının bozulması istenilmektedir. Direnme kararı, davacının eylemine özel usulsüzlük cezası değil, usulsüzlük cezası uygulanması gerektiği; ancak, vergi yargısındaki uygulamaya göre, mahkemece, özel usulsüzlük cezasının usulsüzlük cezasına dönüştürülmesinin olanaklı bulunmadığı gerekçesine dayalıdır.
Vergi Usul Kanununun 352 ve 353 üncü maddelerinde öngörülen vergi cezaları, birer idari ceza, bu cezaları konu edinen ceza kesme işlemleri de, birer idari işlemdir. İdari işlemlerin çeşitli yönlerden hukuka aykırılıkları iddiasıyla hukuk düzeninden yapıldıkları tarihten geçerli olarak kaldırılmalarını amaçlayan idari davanın türü ise, iptal davasıdır.
Anayasa’nın 125 inci maddesinin 4 üncü fıkrası ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2 nci maddesinin 2 nci fıkrasında, idari yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimiyle sınırlandırılmış ve idari eylem ve işlem niteliğinde yargı kararı verilmesi yasaklanmıştır.
Bu anayasal ve yasal düzenlemeler karşısında; iptal davasında, davaya konu idari işlemi hukuka aykırı gören idari yargı yerinin, onu iptal etmekten başka bir seçeneği mevcut değildir. Olanaklı ise, işlemin hukuka uygununu yapma görev ve yetkisi, işlemi iptal edilen idareye aittir.
Bu bakımdan; davada, mahkemenin, madde tatbikinde hata içerdiğini saptadığı ceza kesme işlemini iptalle yetinmesi; daha öteye giderek, cezayı kesilmesi gereken cezaya dönüştürme yolunda hüküm kurmaması yerindedir.
Bu nedenle, temyiz isteminin reddi ile temyize konu direnme kararının açıklanan gerekçe ile onanması gerektiği oyu ile kararın gerekçesine katılmıyoruz.

XX – K A R Ş I O Y
Israr kararının, Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 2.10.1997 günlü ve E:1996/4841, K:1997/2823 sayılı bozma kararı esasları doğrultusunda bozulması gerektiği görüşünde olduğumuzdan, karara katılmıyoruz.