Danıştay Kararı Vergi Dava Daireleri Kurulu 1998/19 E. 1999/139 K. 26.02.1999 T.

Vergi Dava Daireleri Kurulu         1998/19 E.  ,  1999/139 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No: 1998/19
Karar No: 1999/139

Temyiz Edenler: 1- …
2- Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı
Vekilleri: …
Karşı Taraf: Maliye Bakanlığı

İstemin Özeti: Vergi Beyannamelerinin Serbest Muhasebeci ve Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerce İmzalanması Hakkında (1) Seri Sayılı Genel Tebliğin iptali istemiyle dava açılmıştır.
Davayı inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesi, 24.9.1997 günlü, E:1995/1195, K:1997/2715 sayılı kararıyla; dava dilekçesinde, avukat olan … yanında Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı da davacı olarak gösterilmiş ise de, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının üyeleri ile ilgili konulardaki bir düzenlemeye karşı dava açabilmelerinin ancak, söz konusu düzenlemenin kurumun temsil ettiği mensupların mesleki konumuyla doğrudan ilgili olmasına bağlı bulunduğu, mesleki kuruluşun, iptali istenen konuda yargı mercileri önünde mensuplarının menfaatini koruma konusunda taraf ehliyeti bulunmadığına karar verilerek dava, davacı … hasren incelenmiştir. Tebliğin, mükelleflerin beyannamelerini ve mali tablolarını düzenleyecek meslek mensupları ile yıllık sözleşme imzalamalarını zorunlu kıldığı, Tebliğe dayanak olan Vergi Usul Kanununun Mükerrer 227 nci maddesinde, yükümlülerin meslek mensuplarıyla yıllık sözleşmeler imzalaması yolunda bir düzenleme bulunmadığı, yasada öngörülmeyen bu hususun, Tebliğde yükümlülük haline getirilmesinin, yasayla verilen yetkinin aşılması sonucunu doğurduğu gerekçesiyle 21.3.1995 tarihinde yürütmenin durdurulmasına karar verildiği, dava sonuçlanmadan 26.9.1997 günlü Resmi Gazetede yayımlanan 4 sıra nolu Genel Tebliğin 1 sıra nolu Genel Tebliği tümüyle yürürlükten kaldırdığı, bir idari davada verilen iptal kararının, iptali istenen idari işlem ve ona bağlı işlemleri tesis edildikleri tarihten itibaren ortadan kaldırarak, işlemin tesisinden önceki hukuki durumu yaratacağı, diğer bir ifadeyle, iptal edilmiş bulunan işlemi, hukuk aleminde hiç doğmamış hale getireceği, bir iptal davasında verilen yürütmenin durdurulması kararının da, henüz ortada bir iptal kararı bulunmadığı halde, iptali istenen idari işlemi ve onun sonucu olan işlemleri durduracağı ve tesisinden önceki hukuki durumu yaratacağı, hakkında yürütmenin durdurulmasına karar verilen düzenlemelerin, idarece yürürlükten kaldırıldığı tarihe kadar uygulanma olanağının bulunmadığı ve ilgililerin defterlerini tutmak ve mali tablolarını düzenlemek için meslek mensuplarıyla yıllık sözleşme yapmaya zorlanmadıkları, Tebliğin yürürlükten kaldırılmasıyla, artık hiç bir şekilde uygulanması ve ilgilileri hakkında bu işlem dayanak gösterilerek yeni bir işlem yapılmasının mümkün olamayacağı, yürütmenin durdurulması kararları nedeniyle hiç uygulanmamış olan Tebliğin yürürlükten kaldırılması ve ileride uygulanma olanağının da bulunmaması karşısında, bu suretle hukuku korunmuş olan ilgililerin, bu davanın sonuçlandırılmasında bir yararı bulunmadığı gerekçesiyle, konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, avukatlık ücreti tayinine gerek bulunmadığına ve yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına karar vermiştir.
Karar davacılar tarafından temyiz edilmiş, Türkiye Barolar Birliğinin, tüm avukatları ilgilendiren böyle bir konuda dava açabilmesi gerektiği, taraf ehliyeti olmadığının kabul edilemeyeceği, avukatlık ücreti takdirine gerek bulunmadığı ve yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılması yolundaki hüküm fıkrasının da hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek, kararın bozulması istenmiştir.

Savunmanın Özeti: Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.

Danıştay Tetkik Hakimi …’i Düşüncesi: Vergi Beyannamelerinin Serbest Muhaebeci ve Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerce İmzalanması Hakkında (1 seri sayılı) Tebliğ ile serbest avukatlık mesleğini sürdüren tüm avukatları ilgilendiren düzenlemeler getirildiğinden, Barolar birliğinin böyle bir düzenleyici işleme karşı taraf ehliyetinin bulunduğu sonucuna varıldığından anılan daire kararının bu yönüyle bozulması gerektiği, ayrıca vekalet ücreti ve yargılama gideri davanın açıldığı tarihteki duruma göre değerlendirileceğinden, özünde hukuka aykırı bulunarak yürütmenin durdurulmasına karar verilen bu düzenleyici işlemin iptali ile ilgili yargılama gideri ve vekalet ücretini idarenin ödemesi gerektiği sonucuna varıldığından kararın bu yönüyle de bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı …’in Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49 uncu maddesinin 1 inci fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp Danıştay Dördüncü Dairesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Serbest Muhasebeci, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu uyarınca yürürlüğe konulan (1) sayılı Genel Tebliğin iptali istemiyle davacının kendi adına asaleten ve Türkiye Barolar Birliğini temsilen açtığı davayı; Türkiye Barolar Birliği yönünden incelenmeksizin reddeden, davayı davacı avukata hasren inceleyerek, dava konusu Tebliğin (4) sayılı Tebliğ ile yürürlükten kaldırıldığı, iptalinde davacının hukuksal yararı kalmadığı gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığı yolundaki Danıştay Dördüncü Daire kararı temyiz edilmiştir.
Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu olan ve tüzel kişiliğe sahip bulunan Türkiye Barolar Birliği; mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, mesleki faaliyetleri kolaylaştırmak, meslek mensuplarının müşterek ihtiyaçlarını karşılamak gibi görevler üstlenmiştir. Avukatlık Kanununun 109 uncu ve devamı maddelerinde de bu görevleri belirtilmiştir.
Dava konusu Vergi Beyannamelerinin Serbest Muhasebeci, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerce İmzalanması Hakkında (1) seri sayılı Genel Tebliğ, serbest meslek mensubu avukatların menfaatlerini doğrudan ilgilendiren, ayrıntılı ve yeni kurallar koyarak onlara bir takım yükümlülükler getiren bir düzenleyici işlem olduğundan Türkiye Barolar Birliğinin böyle bir konuda dava açma ehliyetinin bulunduğuna kuşku duyulmamak gerekir.
Bu nedenle açılan davada Türkiye Barolar Birliğinin taraf ehliyeti olmadığı gerekçesiyle kurulan hüküm fıkrasında yasal isabet görülmemiştir.
İdari Yargılama Usulü Kanununun 31 inci maddesi ile yapılan gönderme nedeniyle yargılama giderlerinin, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 413 üncü maddesi ve izleyen kuralları uyarınca davada haksız çıkan tarafa yükletilmesi gerekmektedir.
Davayı inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesince (1) seri sayılı Genel Tebliğe karşı açılan dava sırasında Dairelerince yürütmenin durdurulmasına karar verildiği, bu kararın; davanın sonuçlanmasına kadar iptal hükmünün tüm hukuki sonuçlarını doğurduğu, dava konusu düzenlemenin esas hakkında karar verilmeden önce yürürlükten kaldırıldığı, bu nedenle iptalinde davacıların hukuki yararları kalmadığı gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığı hüküm altına alınmışsa da, bu kararın davacı tarafın davada haksız çıktığı yönünde nitelenebilecek bir karar olmadığı sonucuna varılmaktadır. Bu durumda yargılama giderlerinin ve avukatlık ücretinin davanın açıldığı tarihteki hukuksal durum gözönüne alınarak davalı idareye yükletilmesi gerekirken, avukatlık ücretine hükmedilmemesi ve yargılama giderlerinin gideri yapan taraf üzerinde bırakılması hukuka uygun bulunmamıştır.
Bu nedenle temyiz isteminin kabulüne, Danıştay Dördüncü Dairesinin 24.9.1997 günlü E:1995/1195, K:1997/2715 sayılı kararının taraf ehliyeti, yargılama giderleri ve avukatlık ücreti yönünden bozulmasına yeniden verilecek kararda karşılanacağından yargılama giderleri yönünden hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, 26.2.1999 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

X – K A R Ş I O Y
Temyiz başvurusu; Vergi Beyannamelerinin Serbest Muhasebeci ve Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerce İmzalanması Hakkında (1) seri nolu Genel Tebliğin iptali istemiyle açılan davada; dava konusu Genel Tebliğin 26.9.1997 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan (4) seri nolu Genel Tebliğle yürürlükten kaldırıldığı, davada verilen yürütmenin durdurulması kararıyla (1) seri nolu Genel Tebliğ hiç uygulanmadığından ve uygulanma olanağı da bulunmadığından ilgililerin hukukunun korunduğu, dolayısıyla davanın konusunun kalmadığı gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığı yolunda Danıştay Dördüncü Dairesince verilen kararın bozulması istemine ilişkindir.
İdari Yargılama Hukuku ilkelerine göre; açılmış olan bir davanın konusunun kalmadığının söylenebilmesi için davaya konu edilen idari işlemin, idarece, yapıldığı tarihten geçerli olarak geri alınması; yani, iptal edilmiş olması gereklidir.
Olayda; dava konusu (1) seri nolu Genel Tebliğ, daha sonra yayımlanan (4) seri nolu Genel Tebliğle, yalnızca, yürürlükten kaldırılmıştır. (4) seri nolu Genel Tebliğde, (1) seri nolu Genel Tebliğin iptal olunduğuna veya geri alındığına dair herhangi bir düzenleme yoktur.
Bilindiği üzere; idari işlemlerin kaldırılması, kaldırma tarihinden sonraki süreç için etki yaratabilecek niteliktedir. Kaldırılan idari işlem, yapıldığı tarihle yürürlükten kaldırıldığı tarihe kadar hukuk düzenindeki varlığını sürdürür. Öte yandan; idari davada verilen yürütmenin durdurulması kararı da, idari işlemin kesinlik niteliğine herhangi bir etki yapmaz, onu hukuk düzeninden kaldırmaz; yalnızca, icra edilemez hale getirir. Bu da, idari işlemin yapıldığı tarihten itibaren hukuk düzeninden kaldırıldığı anlamına gelmez. İşlem, yürütmenin durdurulması kararına karşın, hukuk düzeninde mevcuttur. Bu yüzden; anılan kararların davayı konusuz bıraktığı gibi bir sonuca varılması ve davada karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmesi, usulü bir yanlış nitelemedir.
Bu nedenle, temyiz isteminin kabulü ve davanın esası hakkında karar verilmek üzere temyize konu kararın bozulması gerektiği oyu ile karara karşıyız.