Danıştay Kararı Vergi Dava Daireleri Kurulu 1996/301 E. 1998/38 K. 13.02.1998 T.

Vergi Dava Daireleri Kurulu         1996/301 E.  ,  1998/38 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No: 1996/301
Karar No: 1998/38

Temyiz Eden: … Vergi Dairesi Müdürlüğü
Karşı Taraf: …

İstemin Özeti: Elektrikli ev ve mutfak eşyaları ticaretine Mart 1992’de başlayan davacı adına, Şubat, Mart, Nisan, Mayıs ve Haziran 1992 dönemleri için salınan kaçakçılık cezalı katma değer vergilerine karşı aynı dilekçe ile vergi mahkemesinde açılan davaya ait dilekçe; her döneme ilişkin vergi ve cezalara karşı ayrı ayrı dava açılmak üzere reddedilmiştir.
Dilekçe ret kararı, davacının dilekçede gösterdiği adrese tebliğe çıkarılmış, tebliğ evrakı, gösterilen “sokak adı”nın bulunmadığı, ismen de bilinmediği açıklamasıyla geri dönmüş, vergi mahkemesi dilekçe ret kararını 7201 sayılı Yasanın 35 inci maddesine göre tebliğ etmiş, davacı, 16.4.1993 günlü dilekçesiyle, dilekçenin reddine ilişkin mahkeme kararının kendisine tebliğini istemiş ve dilekçesine … ve … makbuzlarını ekleyerek, adresinde yer alan “…”ın bulunamamasının, PTT memurunun hatasına dayandığını belirtmiştir. Dilekçe ret kararını bu şekilde alan davacı, kararı temyiz etmişse de, istemin incelenmeksizin reddi yolundaki Danıştay Yedinci Dairesinin K:1993/3481 sayılı kararının 25.11.1993 gününde tebliği üzerine, 1.12.1993 gününde dilekçe ret kararının gereğini yerine getirmiş, her dönem için ayrı dilekçe düzenleyerek davayı yenilemiştir.
Bu şekilde her dönemin vergi ve cezalarına karşı ayrı dilekçelerle açılan davaları inceleyen … Vergi Mahkemesi, … günlü ve E: …, K: … sayılı kararıyla; Danıştay Yedinci Dairesince, dilekçe ret kararının temyizen incelemesi sırasında davanın süresinde açılmadığı yönünde bir saptama yapılmadığına dayanarak davacının tebliğ hatasına ilişkin iddiasını kabul etmiş ve davanın esasını incelemiştir. Davacının yabancı menşeli elektrikli ev eşyasıalım satımı için mükellefiyet tesis ettirdiği, zati ihtiyaç olarak ithal edilen eşyaların 12.1.1992 tarihinden 19.6.1992 tarihine kadar ve 5101’den … sıra numarasına kadar kullanılan gider pusulaları ile defter kayıtlarına intikal ettirilmeden satıldığı görüşüyle gider pusulasında yazılı bedele % 10 kar haddinin uygulanması ile bulunan satış bedeli üzerinden Haziran 1992 dönemi için kaçakçılık cezalı katma değer vergisi salındığının anlaşıldığı, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 234 üncü maddesinde, gider pusulasının mal alışlarında satıcıya, bir iş yapanlarda işi yapana imza ettirilmesi, aksi halde belgenin hukuki geçerliliğinin söz konusu olamayacağının kabul edildiği, inceleme raporunda tarih ve numaraları yazılı gider pusulalarının hiç birinde satıcı olarak adı yazılan kişinin imzasının bulunmadığı, gider pusulalarının pek çoğuna satıcı adreslerinin tam olarak yazılmadığı tespit edilmesine rağmen, bu kişilerin söz konusu emtiayı satıp satmadıklarının inceleme elemanı tarafından araştırılmadığı, eksik inceleme yapıldığı, 213 sayılı Yasanın 234 üncü maddesine uygun düzenlenmediğinden hukuki geçerliliği bulunmayan gider pusulaları ile satın alınan emtianın, % 10 karla satıldığı kabul edilmek suretiyle tespit edilen matrah üzerinden yapılan tarhiyatta bu nedenlerle hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle tarhiyatın kaldırılmasına karar vermiştir.
Kararı temyiz eden vergi dairesi müdürlüğü, usul yönünden; ıttıla tarihine göre davanın süresinde kabul edilemeyeceğini, esas yönünden ise tarhiyatın hukuka uygun olduğunu ileri sürmüştür.
Temyiz başvurusunu inceleyen Danıştay Onbirinci Dairesi, 21.9.1995 günlü ve E:1995/2149, K:1995/2180 sayılı kararıyla; Danıştay Yedinci Dairesinin dilekçenin reddine ilişkin kararın temyiz edilemeyeceğini belirten kararının tebliği ile yeni bir dava açma süresi doğmayacağı, davacının dilekçe ret kararını öğrendiği tarihte vergi mahkemesine başvurmak yerine, kararı temyiz ettiği, 1.12.1993 tarihinde yapılan yenileme başvurusunun, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun öngördüğü 30 günlük süre geçirildikten sonra yapıldığı, davanın süresinde görülerek, esas yönünden yapılan inceleme sonucunda tarhiyatın kaldırılması yolunda verilen kararda hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle kararı bozmuş, yükümlünün karar düzeltme istemini ise reddetmiştir.
Bozma kararına uymayan … Vergi Mahkemesi, … günlü ve E: …, K: … sayılı kararıyla; dilekçe ret kararlarının temyiz edilemeyeceğinin, 2577 sayılı Yasanın 15 inci maddesindeki kuralın mefhumu muhalifinden çıkarılabildiği, böyle bir yasağın, davacılar tarafından bilinmemesinin özür teşkil edeceği, dava açma süresinin, hak düşürücü sürelerden olduğu, davacının başlangıçta bu süreye uyarak dava açma iradesini ortaya koyduğu, yasayı iyi anlayamadığı için temyiz yoluna başvurmakla da bu iradesini sürdürdüğü, esasen, dava dilekçesinin reddi için öngörülen sebebin, dilekçenin reddini gerektirmediği, buna karşın davacının, temyiz isteminin incelenmeksizin reddine ilişkin karar üzerine dilekçe ret kararının gereğini yerine getirerek, başlangıçta süresinde açtığı davayı yenilediği, bozma kararında varılan yargının kabul edilemeyeceği, davacının iradesi dışında oluşan bir yanlışlıktan dolayı davanın süre aşımı nedeniyle reddedilemeyeceği, benzer bir olayda, Danıştay Dördüncü Dairesince de aynı sonuca ulaşıldığı gerekçesiyle, ilk kararında ısrar etmiştir.
Israr kararı, vergi dairesi müdürlüğü tarafından temyiz edilmiş ve davanın süresinde yenilenmediği, inceleme raporuna dayalı tarhiyatın yasaya uygun olduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.

Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar ısrar kararının bozulmasını sağlayacak durumda görülmediğinden temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı …’in Düşüncesi: Danıştay Onbirinci Dairesinin 21.9.1995 günlü ve E:1995/2149, K:1995/2180 sayılı bozma kararında yer alan düşüncede yazılı nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile ilk kararında ısrar eden vergi mahkemesi kararının bozulması gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Dilekçenin reddi yolundaki karar Tebligat Kanununun 35 inci maddesine göre tebliğ edilen ancak, bu şekilde tebliğe yol açan durumun PTT memurunun hatasından kaynaklandığını belgeleyerek karardan bilgi sahibi olan davacının davasını, ıttıla tarihine göre süresinde yenilemek yerine dilekçe ret kararını temyiz etmesi nedeniyle, temyiz isteminin incelenmeksizin reddi yolundaki kararın yeni bir dava açma süresi doğurmayacağı yolundaki bozma kararına uymayan ve tebliğ hatasından davacının sorumlu tutulamayacağı, davada süre aşımı bulunmadığına dayanarak davanın esasını inceleyen ve tarhiyatı kaldıran vergi mahkemesi ısrar kararı temyiz edilmiştir.
7201 sayılı Tebligat Kanununun 35 inci maddesinin 1 inci fıkrasında, kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimsenin adresindeki değişikliği hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecbur olduğu, bu takdirde bundan sonraki tebliğlerin bildirilen yeni adrese yapılacağı belirtilmiş, 2 nci fıkrasında ise adresini değiştiren kimsenin, yenisini bildirmediği ve yeni adres tebliğ memurunca da tespit edilemediği takdirde tebliğ olunacak evrakın bir nüshasının eski adrese ait binanın kapısına ve diğer nüshasının da tebliği yaptıran kazai merciin divanhanesine talik edileceği ve eski adresin kapısına talik tarihinin, tebliğ tarihi sayılacağı kuralı yer almıştır.
Vergi mahkemesi tarafından ilk inceleme aşamasında verilen dilekçe ret kararının, dava dilekçesinde yer alan sokağın bulunamadığından bahisle geri dönmesi üzerine, 3.12.1992 tarihinde 7201 sayılı Yasanın 35 inci maddesine göre talik suretiyle tebliği yoluna gidilmiş, karar gereğini 30 günlük yenileme süresini geçirdikten sonra 1.12.1993 tarihinde yerine getiren davacı, her bir döneme ilişkin tarhiyata karşı ayrı ayrı dava açmıştır.
Tebligat Kanununun 35 inci maddesine göre tebliğ yapılması için daha önce tebligat yapılmış olan bir adrese gönderilen tebligatın geri dönmesi, adres değişikliğinin bildirilmemiş ve tebliğ memurunca da yeni adresin tespit edilememiş olması gerekir.
Davada, daha önce kendisine herhangi bir tebliğ yapılmamış olan davacı yönünden Tebligat Kanununun yukarıda belirtilen hükmünde öngörülen koşullar gerçekleşmemiştir. Bu nedenle Tebligat Kanununun 35 inci maddesi uyarınca yapılan tebligat geçerli değildir.
Her ne kadar davacı yasal engel bulunmasına karşın ıttıla tarihine göre dilekçe ret kararını temyiz etmiş ve dilekçesinde her dönemin vergi ve cezalarına karşı ayrı ayrı dava açabilmesine olanak tanınmasını istemiş ve bu istem incelenmeksizin reddedilmişse de Tebligat Kanununun 35 inci maddesine göre tebliğin geçersizliğini saptayan mahkeme tarafından usulüne uygun olarak yeniden tebligat yapılmamıştır. Diğer yönden katma değer vergisi uygulamasında her bir vergilendirme döneminin vergisi, indirim mekanizmasının doğal sonucu olarak önceki dönemden etkilenmektedir. Bu yüzden aynı incelemeye dayanan birbirini izleyen dönem tarhiyatlarına karşı aynı dilekçe ile dava açılmasında 2577 sayılı Yasanın 5 inci maddesine, dolayısıyla 14 üncü maddesinin (3/g) fıkrasına aykırılık bulunduğundan da söz edilemeyeceğinden davanın esas yönünden incelenerek sonuçlandırılmasında hukuka aykırılık görülmemiştir.
Vergi dairesi müdürlüğü tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen esasa ilişkin iddialar da tarhiyatın kaldırılması yolundaki ısrar kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte değildir.
Bu nedenlerle, temyiz isteminin reddine, 13.2.1998 gününde ısrar hükmü yönünden oyçokluğu, esasta oybirliği ile karar verildi.

X – K A R Ş I O Y
Israr hükmünün; Danıştay Onbirinci Dairesinin, 21.9.1995 günlü ve E:1995/2149, K:1995/2180 sayılı bozma kararında yer alan esaslar doğrultusunda bozulması gerektiği görüşünde olduğumuzdan, kararın bu kısmına katılmıyoz.