Danıştay Kararı Vergi Dava Daireleri Kurulu 1996/263 E. 1997/502 K. 28.11.1997 T.

Vergi Dava Daireleri Kurulu         1996/263 E.  ,  1997/502 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No: 1996/263
Karar No: 1997/502

Temyiz Eden: … Vergi Dairesi Müdürlüğü
Karşı Taraf: …

İstemin Özeti: Eşit paylarla yükümlü ve ortağının paydaşı bulundukları taşaronluk yapan adi ortaklığın 1990 yılına ilişkin işlemleri incelemeye alınmış, ortakların en son işyeri adreslerinden ayrıldıkları ve açık adreslerinin bilinmediği açıklamasıyla defter ve belge istem yazısı geri döndüğünden ortaklığın katma değer vergisi beyannameleri ile davacının 1990 yılı beyannamesi üzerinde yürütülen inceleme sonucunda dönem kazancının noksan beyan edildiği saptanmış ve davacı adına payı oranında kaçakçılık cezalı gelir vergisi salınmıştır. Salınan… milyon lira gelir vergisi ile kesilen … milyon lira kaçakçılık cezası ve fonlara ilişkin ihbarnameler posta aracılığı ile tebliğ edilmediğinden, …’da yayımlanan … Gazetesinin 15.10.1993 tarihli sayısında ilan yoluyla duyurulmuş, süresinde ödenmediği görülerek davacı adına ödeme emri düzenlenmiştir. Ödeme emri, …Vergi Dairesi Müdürlüğünün isteği üzerine … Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından 17.11.1994 gününde … Caddesi, … adresinde davacı imzasına tebliğ edilmiştir. Dava, bu ödeme emrine karşı açılmış ve vergi ve ceza ihbarnameleri tebliğ edilmeden ödeme emriyle istenebilecek bir kamu alacağının varlığından söz edilemeyeceği ileri sürülmüştür.
Davayı inceleyen … Vergi Mahkemesi, … gününde verdiği E: …, K: … sayılı kararında; ilan yoluyla tebliğ koşullarının, 213 sayılı Yasanın 103 üncü maddesinde gösterildiği, aynı Yasanın 102 nci maddesinde ise muhatabın, zarf üzerinde yazılı adresini değiştirmesinden dolayı bulunamamış olması halinde tebliğ evrakının ilgili daireye iadesi, uygun bir süre sonra evrakın yeniden tebliğe çıkarılması ve aynı nedenle iade olunması halinde tebliğin, ilan yoluyla yapılmasının öngörüldüğü, mahkemelerince istenen ve gönderilen tebliğ evrakının incelenmesinden, ihbarnamelerin bir kez tebliğe çıkarıldığı, adres araştırması yapılmadığı ve alındı üzerine posta memurunca yazılan şerhin yeterli olmadığının görüldüğü, ödeme emrinin ise “Boya imalatı, … ” adresinde tebliğ edildiği, bu tespitler karşısında ilan yoluyla tebliğin yasaya uygun olmadığı, 6183 sayılı Yasanın 58 inci ve 213 sayılı Yasanın 22 nci maddeleri karşısında yasaya uygun olarak tebliğ edilmek suretiyle kesinleşen ve ödeme emriyle istenebilecek bir alacak bulunmadığı gerekçesiyle ödeme emrini iptal etmiştir.
Vergi Dairesi Müdürlüğünün temyiz istemini inceleyen Danıştay Üçüncü Dairesi, 27.12.1995 gününde verdiği E:1995/2904, K:1995/4447 sayılı kararında; 213 sayılı Yasanın 102 ve 103 üncü maddelerinin incelenmesinden, bilinen adresinden ayrılan ve yeni adresi de saptanamayan ilgililere tebliğin ilan yoluyla yapılabileceğinin anlaşıldığı, her ne kadar vergi mahkemesi, evrakın bir kez tebliğe çıkarıldığı, adres araştırması yapılmadığı ve alındı üzerindeki şerhin yeterli olmadığını saptayarak davayı kabul etmişse de, dosyada bulunan alındı üzerindeki şerhte davacının adresten ayrıldığı ve yeni adresinin bilinmediğinin yazılı olduğu, bu durumun, tebliğin ilan yoluyla yapılmasını düzenleyen 103 üncü maddede yazılı nedenler arasında yer aldığı, yasada, tebliğ evrakının ikinci kez tebliğe çıkarılabilmesi için muhatabın geçici olarak başkabir yere gitmesinin arandığı, olayda böyle bir durum bulunmadığı gerekçesiyle kararı bozmuştur.
Bozma kararına uymayan … Vergi Mahkemesi, … gününde verdiği E: …, K: … sayılı kararıyla; 213 sayılı Yasanın 102 nci maddesinin ikinci fıkrasında, muhatabın adresini değiştirmesi nedeniyle bulunamamış olması halinde tebliğ evrakının tebliği yaptıran daireye iade edilmesinin, son fıkrasında ise “yukarıdaki fıkrada yazılı işlemler…” açıklamasıyla başlatılarak, tespit şeklinin düzenlendiği, ihbarnamelerin tebliğ alındısında posta memuru tarafından yazılı şerhin, “alıcı adresten ayrılmış olup, iade” açıklamasından ibaret olduğu ve posta memurunun imzasından sonra adresi de belirtilmeksizin, “Açık Adresi meçhul, Bilirkişi …” yazısına yer verildiği, bu kişinin kimliği ve imzasının bulunmadığı, kaldı ki, … Boru Hattı İşletmesi gibi bir kuruma iş yapan davacının adresinin, küçük bir araştırma ile tespitinin de mümkün olduğu, bu yolda bir araştırma yapılmadan ilan yoluyla duyuru yapılarak ödeme emri düzenlenmesinde, ödeme emrinin davacı imzasına tebliğ edildiği de dikkate alındığında yasaya uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle ilk kararında direnmiştir.
Israr kararı, vergi dairesi müdürlüğü tarafından temyiz edilmiş ve usulüne uygun tebliğ edilerek kesinleşen kamu alacağının tahsili amacıyla ödeme emri düzenlenmesinde yasaya aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istenmiştir.

Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi: Dava konusu ödeme emri içeriği vergiye ilişkin ihbarnameler ilanen tebliğ edilmek suretiyle yükümlüye duyurulmuş; vadesinde ödenmemesi üzerine söz konusu ödeme emri düzenlenmiştir.
Ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davanın kabul edilerek iptal edildiği ve aynı vergiye ilişkin olarak yeniden düzenlenen ihbarnamenin davacının adresine tebliğ edildiği anlaşıldığından, mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı …’in Düşüncesi: … tesislerindeki taşeronluk faaliyetlerinden dolayı gelir vergisi mükellefi olan davacıya, ihbarnameleri tebliğinde usulsüzlük bulunup bulunmadığı hususu uyuşmazlığın esasını teşkil etmektedir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun ilanen tebliği düzenliyen 103. maddesinin 1. fıkrasında, muhatabın adresinin hiç bilinmemesi hali tebliğin ilan yolu ile yapılmasının nedenlerinden biri olarak gösterilmiştir.
Olayda, tebligatın hiç yapılmamasının tespitine gelince; dosyadaki vergi ve ceza ihbarnamelerinin tebliğe çıkarıldığı … Petrol hattı tank sahası adresiyle ilgili tebellüğ belgesinin fotokopi örneğine göre; “alıcı adresten ayrılmış olup açık adresi denildikten sonraki kelime net olarak okunamasına rağmen bu tebliğin altına “Bilirkişi …” yazılmıştır.
Burada, mükellefin bu adresten kesin olarak ayrılma hususu mevcut olsa bile, bu durum 102. maddesinin son fıkrasının öngördüğü şekilde tespit edilmemiştir. Zira bu tesbitin, bu fıkrada sayılan kişi veya yetkili makamlar tarafından imzalanmamış olunması bundan dolayı şekil şartı yerine getirilmemiş olunan tebligatın geçerli kabul edilmesi mümküm değildir.
Böyle oluncada orta kesinleşmiş kamu alacağının varlığından bahsedilmiyeceği cihetle ödeme emri düzenlenmesi yerinde değildir.
Açıklanan nedenlerle, vergi mahkemesinin iptal kararının temyizi safhasında verdiğimiz savcılık düşüncesinde olduğu gibi ısrar kararının temyiz isteminin reddi gerekeceği düşünülmüştür.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
1990 yılına ilişkin gelir vergisi borcunun tahsili amacıyla yükümlü adına düzenlenen ödeme emrini iptal eden vergi mahkemesi ısrar kararı temyiz edilmiştir.
Dosyanın ve Danıştay Üçüncü Dairesinin 9.10.1997 günlü ve E:1996/2322, K:1997/3316 sayılı kararının incelenmesinden; vergi mahkemesinin ödeme emrinin iptali yolundaki kararını temyiz eden vergi dairesi müdürlüğünün, tarh zamanaşımı süresinin henüz dolmadığını da saptayarak ödeme emri ile istenen vergi ve ceza için evvelce düzenlediği ihbarnameleri yükümlünün bilinen adresine yeniden tebliğe çıkardığı ve ihbarnamelerin, muhatabına 8.5.1995 gününde tebliğ edildiği, bu kez davacı tarafından adına salınan vergi ve kesilen cezaya karşı dava açıldığı ve bu davanın … Vergi Mahkemesinin E: … esasında incelenerek … gününde verilen K: … sayılı kararıyla sonuçlandırıldığı, tarhiyatın kaldırılması yönündeki söz konusu kararın ise Danıştay Üçüncü Dairesinin yukarıda günü ve esas sayısı yazılı K:1997/3316 sayılı kararıyla bozulduğu anlaşılmaktadır.
Vergi ve ceza ihbarnamelerinin tebliğ usulündeki aykırılığın, aynı ihbarnamelerin yeniden tebliğe çıkarılması ve muhatabına tebliği sağlanmak suretiyle giderildiği saptandığından, ödeme emrinin iptali yolundaki ısrar kararında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin reddine, 28.11.1997 gününde oybirliği ile karar verildi.