Danıştay Kararı Vergi Dava Daireleri Kurulu 1996/244 E. 1998/45 K. 13.03.1998 T.

Vergi Dava Daireleri Kurulu         1996/244 E.  ,  1998/45 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No: 1996/244
Karar No: 1998/45

Temyiz Eden: … Belediye Başkanlığı
Vekili: …
Karşı Taraf: … Derneği
Vekili: …

İstemin Özeti: 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 103 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, eğlence vergisi hasılatının % 10’unun … Derneğine ödenmesi istemiyle dernek tarafından 26.10.1990 gününde yapılan başvuruya cevap verilmemek suretiyle kurulan olumsuz işleme karşı 18.2.1991 tarihinde açılan dava, … İdare Mahkemesince reddedilmiştir. Davacının temyiz başvurusu, Danıştay Dokuzuncu Dairesince incelenmiş ve karar; 2576 sayılı Yasanın 6 ncı maddesinin (a) fıkrası uyarınca, eğlence vergisi hasılatından … Derneğine pay ayırılmasının, 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununda yer alması nedeniyle, sosyal amaçlı yardımlara ilişkin uyuşmazlıkların çözümünün vergi mahkemesinin görevine girdiği, bu nedenle dosyanın vergi mahkemesine gönderilmesi gerektiğinden söz edilerek bozulmuş ve bu karar uyarınca dosya, vergi mahkemesine gönderilmiştir.
Davayı inceleyen … vergi Mahkemesi, … günlü ve E: …, K: … sayılı kararıyla; Danıştay Dokuzuncu Dairesince davanın görüm ve çözümünün vergi mahkemesine ait olduğuna karar verildiğinden, mahkemelerince görev uyuşmazlığının devam ettirilmesinin mümkün olmadığı, dava açma sürelerinin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7 nci ve 8 inci maddelerinde düzenlendiği, olayda, eğlence vergisi payının ödenmesi için davalı idareye 26.10.1990 tarihinde başvurulduğu, 2577 sayılı Yasanın 10 uncu maddesi uyarınca 60 gün içinde cevap verilmediğinden, bu sürenin bittiği 25.12.1990 tarihinde isteğin reddedilmiş sayıldığı, yasadan dolayı kurulmuş sayılan olumsuz işleme karşı, vergi mahkemelerinde dava açılması halinde geçerli olan 30 günlük dava açma süresinin 24.1.1991 tarihinde sona ereceği, 18.2.1991 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle reddi gerektiği ancak, davanın konusunun, vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükle veya bunlara ait zam ve cezalarla ilgili olmadığı, vergi hasılatından kesilecek payın davacı derneğe ödenmesiyle ilgili bulunduğu, nitekim, davacı tarafından da, davanın çözümünün, idare mahkemesinin görevine girdiği düşüncesiyle bu mahkemelerde geçerli olan 60 günlük dava açma süresi içinde ve 18.2.1991 tarihinde dava açıldığı, idare mahkemesince verilen kararın, Danıştay Dokuzuncu Dairesi tarafından görev yönünden bozulması üzerine dosyanın mahkemelerine intikal ettiği, davanın çözümünün idare veya vergi mahkemesinden hangisinin görevine gireceği hususunun mahkemeler arasında dahi değişik yorumlandığı, davanın görüm ve çözümünün hangi mahkemenin görevine girdiğinin davacı tarafından tespitin çok zor olduğu, bu yüzden davacının idare mahkemesinde dava açmasından dolayı kusurlu görülemeyeceği, her ikisi de idari yargı mercii olan idare ve vergi mahkemelerinde dava açma sürelerinin farklı düzenlenmesinden kaynaklanan bu durumun, davacı aleyhine yorumlanarak idare mahkemesinde süresi içinde açılan davanın, Danıştay kararıyla görevlendirilen vergi mahkemesinde süre aşımından reddinin, genel hukuk kuralları, hakkaniyet ve adalet prensiplerine ters düşeceği, kendi kusuru dışında yargı mercilerinin farklı görüşleri nedeniyle dava açma hakkının engellenmesi sonucunu doğuracağı, her ne kadar, idare mahkemesince görev yönünden reddedilen ve işlemin tebliğinden itibaren 31 ila 60 ıncı gün arasında açılmış olan ve vergi mahkemesinin görevindeki her dava için bu mahkemelerde açılacak davanın süre aşımından reddi gerekmekte ve aksi görüşle bu davaların süresinde kabulü halinde, vergi mahkemesinde dava açma süresini geçiren bazı kişilerce süresi geçen vergi davalarının idare mahkemesinde açılabileceği ancak, bunun açıkça vergi mahkemesinin görevinde olmasına rağmen idare mahkemesinde açılan davalarla sınırlı tutulması gerektiği, bu nedenle, idare mahkemesinde görev yönünden reddedilerek vergi mahkemesine gelen dava dosyalarının yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda titizlikle incelenmesi ve davanın süresinde olup olmadığına, olayın gelişimine göre karar verilmesinin hakkaniyet gereği olduğu, aksi halde, idare mahkemesinde dava açan herkesin, dava açma süresi 60 gün olmasına karşın, mahkemece davanın görev yönünden reddi ile dosyanın vergi mahkemesine gönderilmesi olasılığını düşünerek, vergi mahkemeleri için belirlenen 30 günlük dava açma süresini esas alarak dava açması gibi hukuki dayanağı olmayan güvensiz bir durumun ortaya çıkacağı, bu açıklamalar karşısında davanın süresinde açıldığının kabulü gerektiği, 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 103 üncü maddesinin 2 nci fıkrası uyarınca, belediyelerin eğlence vergisi hasılatının % 10’unu verem savaşına ayıracakları, kendi sınırları içinde, veremle savaş derneği teşkilatı varsa bu payı yardım olarak adı geçen derneğe verecekleri hüküm altına alınarak belediyelerin bu konuda yükümlü kılındıkları, teşkilat tabirinin, bir amacı gerçekleştirmek üzere olşuturulan kuruluşu ifade ettiği, veremle savaş dispanserleri, veremle savaş amacını gerçekleştirmek ve uygulamak üzere oluşturulmuş hastane, …, …, … ve … kampanyası ile gezici röntgen, verem tarama ekipleri gibi kuruluşlardan biri olduğu, … Derneği Ana Tüzüğünün, 3., 4. ve 5 inci maddelerinde amacın, görev ve çalışma esaslarının gösterildiği, ayrıca tüzükte, derneğin şubesi olmadığının belirtildiği, bu durumda, derneğin amaç ve görevleri kapsamında yardım yaptığı tüm kuruluşların, derneğin teşkilatı olarak kabul edilmesi gerektiği, sözü edilen maddede, dernek veya şube sözcüğünün değil, teşkilat sözcüğünün kullanıldığı, kaldı ki … Derneğinin amacının çok sayıda büro açmak ve gelirlerini bu yolda tüketmek olmadığı, faaliyetlerin yürütüldüğü ve uygulandığı teşkilatların sayısını, etkinliğini ve diğer faaliyetlerini artırmak olduğu, derneğin faaliyet alanının … il sınırlarını kapsadığı, ilçe belediyelerinin büyükşehir belediyelerinden ayrı olarak kurulmuş olmasının, davacı derneğin görev alanının sınırlarını etkilemeyeceği, … Belediyesi sınırları içinde veremle savaş amacına hizmet veren … Dispanseri de bulunduğundan, eğlence vergisi hasılatından ayrılacak % 10 oranındaki payın davacı derneğe ödenmesinin yasa gereği olduğu gerekçesiyle işlemin iptaline karar vermiştir.
… Belediye Başkanlığının temyiz başvurusunu inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesi, 29.11.1995 günlü ve E:1995/328, K:1995/3249 sayılı kararıyla; 2577 sayılı Yasanın 7 nci maddesinin 1 inci bendinde, vergi mahkemelerinde dava açma süresinin 30 gün olduğunun hükme bağlandığı, vergi mahkemesince çözümlenmesi gereken davanın esastan incelenebilmesi için davanın, işlemin tebliğ tarihini izleyen günden başlayarak 30 günlük süre içinde açılması gerektiği, bu koşulun, sadece doğrudan vergi mahkemesinde açılan davalar için geçerli olmadığı, idare mahkemesinde açılmakla beraber görev ve yetki yönünden reddedilerek görevli ve yetkili vergi mahkemesine gönderilen davalar için de geçerli olduğu, idari eylem ve işlemlerin sürat ve istikrarını sağlamak amacıyla ve kamu yararı için müesseseleştirilmiş olan dava açma süresinin, “hak düşürücü” nitelik taşıdığı, ancak kanunda gösterilen hallerde duracağı, kesileceği veya uzayabileceği, zımni ret işlemi üzerine 26.12.1990 tarihinden itibaren 30 günlük dava açma süresi geçirildikten sonra ve 18.2.1991 tarihinde idare mahkemesinde açılan davanın, görev ve yetki yönünden reddi ile vergi mahkemesine gönderilmesi üzerine, mahkemece süre aşımından reddi gerekirken, yazılı gerekçeyle esasın incelenmesinde yasal isabet bulunmadığı gerekçesiyle, kararı bozmuştur.
Bozma kararına uymayan … Vergi Mahkemesi, … günlü ve E: …, K: … sayılı kararı ile ilk kararında direnmiştir.
Israr kararı, … Belediye Başkanlığınca temyiz edilmiş, dava konusu edilen işlemin hukuka uygun olduğu ileri sürülerek bozulması istenmiştir.

Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi: 2575 sayılı Danıştay Kanununun 33 üncü maddesinin (c) fıkrasında köy, belediye ve özel idare vergi, resim, harç ve payları ile bunların diğer gelirlerine ve bunlara ait tarifelere ilişkin davaları Danıştay Dokuzuncu Dairesinin çözümlemesi öngörülmüş, maddede belirtilen “payları”n köy, belediye ve özel idarelerin gelirlerini oluşturduğu yasa metnin devamında yer alan “… diğer gelirlerine…” ifadesinden anlaşılmaktadır.
Dava, 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 103 üncü maddesinin 2 nci fıkrasında öngörülen ve belediyelerin eğlence vergisi hasılatının % 10’unun veremle savaşa ayrılması bu payın belediye sınırları içinde veremle savaş derneği teşkilatı bulunması halinde, adı geçen kuruma verilmesi yolundaki hükme dayanarak, davacı veremle savaş derneği tarafından bu payın ödenmesi istemiyle ilgili belediyeye yapılan başvurunun zımnen reddi üzerine tesis edilen olumsuz işlemin iptali istemine ilişkindir.
… Derneği, 2464 sayılı Yasada öngörülen payın ödenmesi isteminin reddine ilişkin işleme karşı, 2577 sayılı Yasanın 7 nci maddesindeki idari davaların altmış gün içinde açılması hükmü uyarınca işlemin tebliğ edilmiş sayıldığı tarihi izleyen günden itibaren 60 günlük sürede idare mahkemesinde iptal davası açmıştır. İdare mahkemesince verilen kararın temyiz incelemesini yapan Danıştay Dokuzuncu Dairesi, anılan kararı görev yönünden bozarak, görevli mahkemenin vergi mahkemesi olduğunu belirtmiştir. Bu kez vergi mahkemesi tarafından verilen kararı temyizen inceleyen Dokuzuncu Daire davanın, 30 günlük sürede açılmadığı gerekçesiyle, vergi mahkemesinin esas incelemesi yaparak verdiği kararı bozmuştur. Vergi mahkemesince davada süre aşımı bulunmadığı belirtilerek kararda ısrar edilmiştir.
Davanın çözümü bakımından idari yargı organı içindeki mahkemelerden hangisinin görevli olduğunun tespiti gereklidir.
Davacı, işlemin idare mahkemesinin görev alanında bulunduğu görüşüyle anılan mahkemede süresinde dava açmış, davayı çözümlemekle görevli olan idare mahkemesi de görevli olduğunu kabul ederek esas hakkında karar vermiştir.
Uyuşmazlığın vergi mahkemesinin görev alınında bulunduğunun kabulü için işlemin vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümlere ilişkin ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununda belirtilen şekilde olması gerekmektedir. Oysa dava, sözü edilen yasanın öngördüğü şekilde tarh ve tahakkuk işlemine ilişkin bulunmayıp, belediyenin topladığı eğlence vergisinden yasayla belirlenen payın yine yasada öngörülen kurumlara verilmesi isteminin reddi yolunda tesis edilen bir işleme ilişkindir. Dolayısıyla yasadan kaynaklanan bir alacağa ait işlemden doğan uyuşmazlığın idare mahkemesinde çözümlenmesi gereklidir.
Öte yandan, anılan payın mali yükümler niteliğinde olduğundan da söz etmek mümkün bulunmamaktadır. Nitekim, belediyeye yapılan başvurunun yasal dayanağını oluşturan 2464 sayılı Yasanın 103 üncü maddesi “Sosyal Amaçlı Yardımlar” başlığı altında yer almış ve belediye gelirlerinin düzenlendiği hükümlerden ayrık tutularak bir gelir kalemi olmadığı kabul edilmiştir.
Bu nedenlerle ve kamu düzenine ilişkin olan görevin her aşamada incelenebilmesi karşısında, dava konusu işleme karşı açılan dava idare mahkemesinin görev alanında bulunduğundan, temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı …’in Düşüncesi: … Derneği tarafından 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nun 103/2.maddesi uyarınca kendilerine eğlence vergisi hasılatından % 10 oranında pay ödenmesi gerektiği yolunda yapılan başvurunun … Belediye Başkanlığınca cevap verilmemek suretiyle zımnen reddi sureti ile tesis olunan işlemin iptali ile açılan davanın kabulüne ilişkin … Vergi Mahkemesi kararının Danıştay 9 uncu Dairesinin 29.11.1995 gün, E:95/328, K:95/3249 sayılı kararı ile süreaşımı nedeni ile bozulması üzerine vergi mahkemesince bozulan usule ilişkin hüküm fıkrasında direnilmesine ve esasa girilmek suretiyle davanın kabulüne ilişkin olarak verilen kararın davalı … Belediye Başkanlığı tarafından temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7 nci maddesinde, dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gün olduğu hükme bağlanmıştır.
Dava açma süresine ilişkin hükümler, kamu düzenine ilişkin, genel ve objektif kurallar olup aynı durumda bulunan herkese aynı şekilde uygulanması gerekmektedir. Subjektif durumların nazara alınması, söz konusu kuralların yorum yolu ile farklı uygulanması sonucunu doğuracağından kamu düzeni ile bağdaştırılmasına olanak bulunmamaktadır.
Olayda vergi mahkemesinde dava açmak için yasada öngörülen 30 günlük sürenin geçirilmiş bulunması nedeniyle davanın süre aşımı nedeniyle reddi gerekirken işin esası incelenerek verilen kararda isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenle temyiz isteminin kabulü ile temyiz konusu direnme kararının bozulması gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 103 üncü maddesinin 2 nci fıkrası uyarınca eğlence vergisi hasılatının % 10’unun derneklerine ödenmesi istemiyle davacı derneğin yaptığı başvuruya cevap verilmemek suretiyle kurulan olumsuz işleme karşı açılan davayı inceleyen ve işlemi iptal eden vergi mahkemesi ısrar kararı … Belediye Başkanlığı tarafından temyiz edilmiştir.
… Derneği, 2464 sayılı Yasanın 103 üncü maddesinin 2 nci fıkrası uyarınca, eğlence vergisi hasılatının başvuru tarihinden itibaren 10 yıl geriye dönük olarak ödenmesi istemiyle ilgili belediye başkanlığına 26.10.1990 tarihinde yaptığı başvuruya 2577 sayılı Yasanın 10 uncu maddesinin 2 nci fıkrasında öngörülen 60 günlük sürede yanıt verilmemek suretiyle kurulan olumsuz işleme karşı 8.2.1991 tarihinde idare mahkemesinde dava açmıştır.
İdare mahkemesince esas incelemesi yapılarak davanın reddine karar verilmişse de, anılan kararı temyizen inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesi tarafından kararın görev yönünden bozulması üzerine bozma kararına uyan idare mahkemesi dosyayı vergi mahkemesine göndermiş, … vergi Mahkemesi görev uyuşmazlığı yaratmayarak davayı süresinde kabul etmiş ve esası inceleyerek işlemi iptal etmiştir. Yargılamanın bu gelişimi karşısında davanın görüm ve çözüm yerinin yeniden tartışılmasına olanak bulunmamaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7 nci maddesinde, dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde vergi mahkemelerinde otuz gün olduğu belirtilmiştir. Bu kural nedeniyle vergi mahkemelerinde davanın, işlemin tebliğ tarihini izleyen 30 gün içinde açılması gerekmektedir.
İdari yargılama hukukunda dava açma sürelerinin kamu düzeniyle ilgili olduğu ve hak düşürücü süre niteliği taşıdığı ancak, yasada öngörülen hallerde uzayacağı, duracağı ve kesileceği gözönüne alındığında, 26.12.1990 gününde kurulmuş sayılan dava konusu olumsuz işleme karşı davanın en geç 24.1.1991 tarihinde açılması zorunlu olduğu halde bu süre geçirildikten sonra ve 18.2.1991 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle reddi gerekirken, davanın esası incelenerek verilen ısrar kararında yasaya uygunluk görülmemiştir.
Bu nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne, … Vergi Mahkemesinin … günlü ve E: …, K: … sayılı ısrar kararının bozulmasına, yeniden verilecek kararda karşılanacağından yargılama giderleri yönünden hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, 13.3.1998 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

X – K A R Ş I O Y
Dosyada; 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununa göre gerçekleştirilen eğlence vergisi tahsilatının % 10’unun anılan Kanunun 103 üncü maddesinin 2 nci fıkrası uyarınca yardım olarak ödenmesi yolundaki istemin zımnen reddine dair davalı Belediye Başkanlığı işleminin iptali talebiyle … Derneği tarafından açılan davayı reddeden İdare Mahkemesi kararının davanın vergi mahkemesinin görevine girdiği gerekçesiyle Danıştay Dokuzuncu Dairesince bozulmasından sonra dosyanın gönderildiği … Vergi Mahkemesince davanın esası hakkında verilen karar, bu kez davanın vergi mahkemesinde dava açma süresinin geçirilmesinden sonra açıldığı gerekçesiyle Danıştay Dokuzuncu Dairesince bozulmuş olup; kararı kurulan mahkemece verilen bu karara karşı direnme kararı davalı Belediye Başkanlığınca temyize konu edilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7 nci maddesinin ilk fıkrasında; dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde, Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış, vergi mahkemelerinde otuz gün olduğu açıklanmıştır. Olayda da; Danıştay Dokuzuncu Dairesince bu düzenlemeye dayanılarak ilk kez idare mahkemesinde altmış günlük idari dava açma süresi içerisinde açılan davanın görevli vergi mahkemesi için öngörülen otuz günlük idari dava açma süresinin geçirilmesinden sonra açıldığı gerekçesiyle davanın esasını karara bağlayan vergi mahkemesinin kararı bozulmuş; bu kararın anılan vergi mahkemesince, idare mahkemesinde süresinde açılan davanın Danıştay kararı ile görevlendirilen vergi mahkemesinde de süresinde açıldığının kabulünün hakkaniyete uygun düşeceği gerekçesiyle direnilmiştir.
Buna göre; üst idari yargı yeri ile ilk derece mahkemesi arasında direnme kararı ile oluşan uyuşmazlık, her ne kadar İdari Yargılama Usulü Kanununda idari dava açma sürelerinin mahkeme türüne göre belirlenmesinden kaynaklanmış gibi görünmekte ise de; gerçekte uyuşmazlığın temelinde, davaya bakmakla görevli idari yargı yeri konusundaki görüş ayrılığı yatmaktadır. Başka anlatımla; vergi mahkemesi, iptali istenilen zımni red kararını konu edinen davanın kanuni hakiminin idare mahkemesi olduğu inancındadır. Bu inançla ki; yanlış anlama ve uygulamalara neden olabilecek gerekçelendirme ile de olsa, davanın tabi olduğu dava açma süresinin, kanuni hakim durumundaki idare mahkemesine göre belirlenen süre olduğu sonucuna ve bu sonucun görev konusundaki yargı kararı ile değiştirilemeyeceği görüşüne ulaşmıştır. Bu yüzden; dosyada, İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin 4 üncü fıkrası uyarınca Danıştay Dokuzuncu Dairesinin “kararının uygunluğu” bakımından yapılacak hukuksal denetimde, öncelikle davaya bakmakla görevli ilk derece idari yargı yerinin belirlenmesi gerekmektedir.
2576 sayılı Bölge idare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanunun 24.2.1988 gün ve 3410 sayılı Kanunun 2 nci maddesiyle değişik 6 ncı maddesinin (a) ve (b) bentlerinde, vergi mahkemelerinin; Genel bütçeye, il özel idarelerine, belediye ve köylere ait vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümlür ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davalarla bu konularda 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulanmasına ilişkin davaları çözümleyeceği; aynı Kanunun 5 inci maddesinde de, vergi mahkemelerinin görevine giren davalarla ilk derecede Danıştay’da çözümlenecek olanlar dışındaki idari davaların idare mahkemelerince çözümleneceği açıklanmıştır. Buna göre; özel görevli idari yargı yeri olan vergi mahkemelerinin görevine girmeyen idari davaların çözüm yeri, genel görevli idari yargı yeri olan idare mahkemelerdir.
Olayda; iptali istenilen zımni red kararının oluşmasına neden olan başvurunun konusu, 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun vermiş olduğu yetkiye dayanılarak davalı Belediye Başkanlığınca tarh, tahakkuk ve tahsil edilen ve böylece, belediyenin bütçesine giren eğlence vergisinin % 10’unun bu Kanunun 103 üncü maddesinin 2 nci fıkrasında öngörüldüğü şekilde yardım olarak … Derneğine verilmesi isteğidir. Bu istek; ne verginin tarhı, ne tahakkuku ve ne de tahsilidir; sadece Belediyece eğlence vergisi olarak tahsil edildikten sonra niteliği değişerek belediyeye ait para haline gelen meblağdan, Kanun gereği, yardım adı altında pay verilmesidir. Aynı şekilde; istekte bulunan davacı dernek de, ne genel bütçeli idari, ne il özel idaresi ve ne de belediye veya köydür. Dolayısıyla; ortada, genel bütçeye, il özel idarelerine, belediye ve köylere ait bir vergi veya benzeri mali yükümün tarh, tahakkuk ve tahsiline ilişkin bir işlem bulunmadığından; başka deyişle, dava konusu zımni red işlemi açıklanan nitelikte olmadığından, davanın çözümüyle görevli mahkeme, vergi mahkemesi değil, genel görevli idare mahkemesidir. Bu yüzden; davada, idari dava açma süresi, bu mahkemeye göre belirlenmelidir. Her ne kadar, olayda, Vergi Mahkemesince, Danıştay Dokuzuncu Dairesinin bozma kararı üzerine İdare Mahkemesince verilen görevsizlik kararına dayanılarak davaya bakılmışsa da; açıklanan görev kuralına uymayan bu durum, kanuni hakim ilkesinin zorunlu gereği olarak, davanın tabi olduğu idari dava açma süresini de değiştirici etkiye sahip değildir.
Açıklanan bu nedenle, kanuni hakimi önünde süresinde açılan davanın esasının incelenerek karara bağlanması gerektiği oyu ile aksi yolda verilen karara karşıyız.