Danıştay Kararı Vergi Dava Daireleri Kurulu 1995/96 E. 1996/291 K. 28.06.1996 T.

Vergi Dava Daireleri Kurulu         1995/96 E.  ,  1996/291 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No: 1995/96
Karar No: 1996/291

Temyiz Eden: …
Vekili: …
Karşı Taraf: … Vergi Dairesi Müdürlüğü

İstemin Özeti: 1991 Aralık dönemine ilişkin olarak eksik ödenen katma değer vergisi ile yine bu dönem için hesaplanan gecikme zammı, aslı gibi addolunarak tahsili amacıyla davacı adına ödeme emri düzenlenmiştir.
Ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davayı inceleyen … Vergi Mahkemesi … günlü ve E: …, K: … sayılı kararıyla; vergi alındılarının mükellefçe ibraz edilen birinci nüshaları ile vergi dairesinden getirtilen ikinci ve üçüncü nüsha asıllarının karşılaştırılmasından, “mükellef” yazılı birinci nüsha ile “muhasebe” yazılı ikinci nüshalarının aynı rakamları ihtiva etmesine rağmen “dipkoçan” yazılı, veznede kalan üçüncü nüshanın diğer nüshalardan farklı ve daha düşük, sadece son kısmı aynı olan rakamları ihtiva ettiği, mühür, düzenleyen memurun ve kontrol eden servis şefinin imzaları olmadığının görüldüğü, öte yandan, ara kararına davalı idarece gönderilen cevabi yazıda da, davaya konu makbuzları düzenleyen memura bu konuda yetki ve sorumluluk verilmediği, yetkili memur olmadığı, vezne servisi ile hiçbir ilgisinin bulunmadığının bildirildiği, bu durumda yetkili olmayan yoklama memurunun memuriyet sıfatını kötüye kullanarak vergiyi noksan yatırmış olmasının vergi dairesini bağlamayacağı, mükeffel memurca düzenlenmeyen, şekil şartları noksan olan vergi alındılarına göre verginin ödenmiş kabul edilemeyeceği, gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
Yükümlünün temyiz istemini inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesi ise 20.10.1994 günlü ve E:1993/3521, K:1994/4022 sayılı kararında; vergi borcunu tam ve eksiksiz olarak vergi dairesine gönderen, karşılığında kendisine eksiksiz makbuz verilen yükümlünün vergi borcunun daire kasasına tam olarak intikal etmemesi esas itibarıyla vergi dairesi memurunun evrakta tahrifat yapmış olmasından ileri geldiği, olayın meydana gelmesindeki esas faktörün, yükümlü-memur ilişkisi değil, kamu ajanının evrakta tahrifat ve zimmet fiili olduğu, zira yükümlülerin vergi borçlarını vergi dairesine bizzat götürüp yatırmaları konusunda bir kural bulunmadığı, yükümlünün vergi borcuna tekabül eden meblağı vergi dairesine gönderdiği ve vergi borcunu ödediğini tevsik eden belge olan makbuzunu aldığı, böyle bir durumda yükümlünün sorumlu tutulabilmesinin ancak, belgeler üzerinde tahrifat yaparak zimmetine para geçiren vergi dairesi görevlisi ile aralarında sahtecilik konusunda bir ilişki bulunduğunun isbatı, yahut bu ilişkinin varlığı hakkında hükme yetecek kuvvette bir karine bulunması halinde söz konusu olabileceği, uyuşmazlıkta böyle bir ilişkinin bulunmadığı, evrakta tahrifat yapan vergi dairesi memurunun tahsilatla ve vezneyle ilişkili bir görevi olmadığını, bu bakımdan yaptığı tahrifatın vergi idaresini bağlamıyacağını ileri sürülmekteyse de, bunun görevli ile içinde yer
aldığı kamu idaresi arasındaki sorunla ilgili olduğu, gerekçesiyle vergi mahkemesi kararını bozmuştur.
Bozma kararına uymayan …Vergi Mahkemesi, … günlü ve E: …, K: … sayılı kararıyla; Danıştay Üçüncü Dairesinin 12.5.1994 gün ve 1994/1590 sayılı kararından da bahisle ödeme emrinin onanması yolundaki ilk kararında direnmiştir.
Direnme kararını temyiz eden yükümlü, verginin ödendiğinin vergi makbuzlarıyla ispatlı olduğunu, Anayasanın 129 uncu maddesi uyarınca idarenin, memurları eliyle yapmış olduğu eylem ve işlemlerden doğrudan sorumlu olacağını ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği yolundadır.

Danıştay Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi: Dosyanın incelenmesinden, yükümlünün vergi borcunu vergi dairesi memurlarından biri ile yatırdığı, vergi dairesi alındısının “mükellef” nüshasına “tahsil edilmiştir” kaşesi basılmak suretiyle yükümlüye verildiği, vergi dairesi memurunun ise aldığı pararın küsüratını vezneye yatırarak diğer kısmını zimmetine geçirdiği anlaşılmaktadır.
Yükümlü, vergi borcunun ödendiğini vergi dairesi alındısı ile ispatlamakta olup, memur tarafından vezneye eksik yatırılan miktardan sorumlu tutulması mümkün değildir. Yükümlünün yaptığı ödeme miktarı, ibraz ettiği “mükellef” yazılı vergi dairesi alındısı ile vergi dairesindeki “muhasebe” yazılı alındılarda aynıdır. Çelişki, veznede kalan “dipkoçan” yazılı alındıdadır. Bu durumda vergi dairesindeki memurun evrakta tahrifat ve zimmet işlemi sonucu doğan vergi borcunun sorumlusu vergi dairesi olup, zimmete para geçiren memurdan borcun tazminini istemesi tabiidir. Nitekim dosyadan tazminat davasının açıldığı anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenle yükümlü temyiz isteminin kabulü ile vergi mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı …’in Düşüncesi: Uyuşmazlık, vergi dairesi müdürlüğünde yoklama memuru olarak çalışan kişiye vergi dairesi vezne servisine ödenmek üzere daire dışında verilen paranın bu kişi tarafından evrakta tahrifat yapılmak suretiyle vezneye noksan yatırıldığı halde tamamen ödenmiş gibi gösterilmesi üzerine vezne makbuz dip koçanına göre noksan ödenen miktar davacıdan ödeme emri ile istenilmiş olup ödeme emrinin iptali istemi ile açılan davanın reddine ilişkin … Vergi Mahkemesi kararının Danıştay 9 uncu Dairesinin 20.10.1994 gün, E:1993/3521, K:1994/4022 sayılı kararı ile bozulması üzerine sözü edilen Mahkeme tarafından verilen … gün, E: …, K: … sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Danıştay 9 uncu Daire kararında yer alan düşüncemizde yazılı gerekçe uyarınca temyiz isteminin reddi ile temyiz konusu ısrar kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Eczacılık yapan yükümlünün, Aralık 1991 dönemi için verdiği beyanname üzerinden tahakkuk eden katma değer vergisi borcunu vadesinde ödemediği saptanarak adına, söz konusu vergi ve 3505 sayılı Yasanın 24 üncü maddesi ile değişik 6183 sayılı Yasanın 51 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca asla dönüştürülen gecikme zam ve faizlerinin tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrine karşı açılan davanın reddi yolundaki vergi mahkemesi ısrar kararı temyiz edilmiştir.
6183 sayılı Yasanın 58 inci maddesinin birinci fıkrasında, kendilerine ödeme emri tebliğ olunanların, ödeme emriyle istenebilecek borçlarının olmadığı, kısmen ödendiği veya borcun zamanaşımına uğradığı iddialarına dayanarak yedi gün içinde dava açabilecekleri öngörülmüştür.
Dosyadaki belgelerin incelenmesinden; davacının, Aralık 1991 dönemine ilişkin olup, beyanı üzerinden tahakkuk eden katma değer vergisi borcunu, 27.1.1992 günlü ve 294317 sıra sayılı makbuz karşılığında vergi dairesi müdürlüğüne ödediğini ileri sürerek, ödeme emrinin iptali istemiyle dava açtığı anlaşılmaktadır.
6183 sayılı Yasanın Üçüncü Bölümünde yer alan ve “Ödeme Şekli, Makbuz” başlığını taşıyan 40 ıncı maddesinin ilk fıkrasında ödemenin, alacaklı tahsil dairesinin selahiyetli ve mesul memurları tarafından verilecek makbuz karşılığında yapılması, “Ödemenin İspatı” başlıklı 46 ncı maddesinde ise, amme alacağının ödendiğinin, selahiyetli ve mesul memurlar tarafından verilen makbuzlar ile tahsil daireleri, bankalar veya postaneler tarafından vergi cüzdanlarına yazılarak, imzalanıp mühürlenen tahsile ait kayıtlarla ispat olunabileceği öngörülmüştür.
Davacı tarafından sunulan ve vergi dairesi müdürlüğü tarafından gönderilen makbuzların karşılaştırılmasından, makbuzun yükümlüye verilen nüshasına 27.1.1992 gününde kendisinden …- lira katma değer vergisi tahsil edildiğinin yazıldığı ve bu nüshanın veznedar imzası ile vergi dairesi mühürünü taşıdığı, makbuzun vergi dairesi müdürlüğünün muhasebe servisinde kalan nüshasının da yükümlüde olan nüshada yazılı bilgi, imza ve mühürü taşıdığı görülmekte, veznede kalan nüshanın ise sadece, …- lira katma değer vergisinin tahsil edildiğini gösterdiği saptanmaktadır.
Vergi dairesi müdürlüğü tarafından makbuzlardaki bu çelişkinin, yükümlünün ödeme yaptığı memurun, tahsilatların bir kısmını zimmetine geçirmesinden doğduğu, bu kişinin tahsilatla görevli ve yetkili olmadığı, davacı dışında kişiler hakkında da aynı doğrultuda işlem yaptığı, bu yüzden davacı tarafından vergi borcunun ödenmiş kabul edilemeyeceği, ödeme emrinin yasaya uygun olduğu savunulmaktadır.
Dosyadaki belgelere dayanılarak yapılan ve yukarıda değinilen saptamalara göre ödeme belgesi olan makbuzun davacıda kalan nüshasının, vergi dairesi müdürlüğünün muhasebe servisinde bulunan nüshasındaki bilgileri, mühür ve imzayı taşıması karşısında, ödeme yapmak üzere vergi dairesine başvuran yükümlünün tahsilatla ve vezne işlemi yapmakla görevli ve yetkili olup olmadığını bilmesi beklenemeyecek olan memurun suç teşkil eden eylemine katıldığı kanıtlanmadıkça bu eylemin sonucundan sorumlu tutulmasına olanak bulunmamaktadır.
Bu durumda yapılan ödemenin geçersiz sayılmasını gerektiren herhangi bir hukuksal neden bulunmaksızın ve tersine yaklaşımla aynı borcun yeniden tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinin iptali gerekirken, davanın reddi yolunda verilen ısrar kararı, hukuka uygun görülmemiştir.
Bu nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile … Vergi Mahkemesinin … günlü ve E: …, K: … sayılı ısrar kararının bozulmasına, yeniden verilecek kararda karşılanacağından yargılama gideri yönünden hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, 28.6.1996 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

X – K A R Ş I O Y
İleri sürülen iddialar temyize konu kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından temyiz isteminin reddi ve mahkeme kararının onanması gerekeceği görüşü ile aksi yönde verilen karara katılmıyoruz.