Danıştay Kararı Vergi Dava Daireleri Kurulu 1995/425 E. 1997/187 K. 11.04.1997 T.

Vergi Dava Daireleri Kurulu         1995/425 E.  ,  1997/187 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No: 1995/425
Karar No: 1997/187

Temyiz Eden: … Vergi Dairesi Müdürlüğü
Karşı Taraf: …

İstemin Özeti: Ortağı bulunduğu anonim şirket adına yapılan tarhiyata ilişkin ihbarnameler, davacıya tebliğ edilmiştir. Davacı, ihtilaflı dönemlerde şirketi temsile yetkili olmadığını, bu nedenle tebliğin hatalı olduğunu ileri sürerek tebliğ işleminin iptali istemiyle dava açmıştır.
Davacı inceleyen … Vergi Mahkemesi … günlü ve E: …, K: … sayılı kararıyla; Vergi Usul Kanununun 94 üncü maddesinde tüzel kişilerde tebliğin kime yapılacağının belirtildiği, dosyanın incelenmesinden, davacının borçlu anonim şirketin kuruluş döneminde sadece bir yıl yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı, ihtilaflı dönemlerde ise yönetim kurulunda görevli olmadığının anlaşıldığı, bu nedenle ihbarnamelerin davacıya tebliğinde yasal isabet bulunmadığı gerekçesiyle “dava konusu ihbarnamelerin tebliğinin davacı açısından geçersiz sayılmasına” karar vermiştir.
Vergi dairesi müdürlüğünün temyiz başvurusunu inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesi 16.3.1995 günlü ve E:1994/1169, K:1995/1020 sayılı kararıyla; idari işlemlerin ilgililerine duyurulması amacıyla yapılan tebligat işlemleri usuli işlemler olduğundan, bu işlemlerdeki noksanlıkların ancak idari işleme karşı yargı yoluna başvurulması hallerinde ve idari işlemi kusurlandırmak için ileri sürülebileceği, bu nedenle tebligat işlemlerinin, ilgililerine duyurulmalarına aracılık ettikleri asıl idari işlemlerden ayrılarak tek başlarına idari davaya konu edilmeleri olanağının bulunmadığı, zira, hukuki sakatlıklar taşıyan tebligat işlemlerinin ilgilileri açısından hukuki sonuçlar doğurabilmesinin mümkün olmadığı, davacının ortağı olduğu anonim şirket adına 1989 yılı için salınan kurumlar vergisi ile kaçakçılık cezasına ilişkin ihbarnameler davacıya tebliğ edilmiş ise de, uyuşmazlık konusu dönemde yönetim kurulu üyesi olmadığı anlaşılan davacının hukukunu etkilemeyen tebligat işlemlerinin idari davaya konu edilecek nitelikte kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlem olarak kabul edilemeyeceği gerekçesiyle mahkeme kararının bozulmasına karar vermiştir.
Bozma kararına uymayan … Vergi Mahkemesi … günlü ve E: …, K: … sayılı kararıyla, ilk kararında direnmiştir.
Direnme kararı, vergi dairesi müdürlüğü tarafından temyiz edilmiştir.

Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi: Kesin ve yürütülmesi zorunlu bir nitelik taşımayan ve sadece idari işlemleri ilgililerine bildirmeye yarayan tebligat işleminin iptali mümkün olmadığından, davanın incelenmeksizin reddi gerekirken aksi yönde verilen ısrar kararının bozulması gerekeceği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı …’nın Düşüncesi: Olayda, davacı tarafından ortağı olduğu Anonim Şirket adına düzenlenen vergi ceza ihbarnamesinin kendisine tebliğine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan dava sonunda verilen ve söz konusu tebliğin davacı yönünden geçersiz sayılmasına ilişkin bulunan kararda, Danıştay bozma kararına uyulmayarak, ısrar edilmesi yolundaki Vergi Mahkemesi kararının bozulması istenilmektedir.
Bir idari işlemin iptal davasına konu edilebilmesi için, o işlemin, kesin ve yürütülmesi gerekli nitelikte olması, kişilerin hukuksal durumuna etkili bulunması, hukuk alanına bir yenilik bir değişiklik getirmesi gerekir.
Dava konusu edilen tebliğ işlemi ise, yukarıda belirtilen nitelikleri taşımadığından, iptal davasına konu edilebilmesi mümkün değildir.
Açıklanan nedenle Vergi Mahkemesince verilen ısrar kararının bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 378 inci maddesinde vergi mahkemesinde dava açabilmek için verginin tarh edilmesi, cezanın kesilmesi, tadilat ve takdir komisyonları kararlarının tebliğ edilmiş olması; tevkif yoluyla alınan vergilerde istikhak sahiplerine ödemenin yapılmış ve ödemeyi yapan tarafından verginin kesilmiş olması gerektiği belirtilmiş, aynı Kanunun 21 inci maddesinde “tebliğ”, vergilendirmeyi ilgilendiren ve hüküm ifade eden hususların yetkili makamlar tarafından mükellefe veya ceza sorumlusuna yazı ile bildirilmesi olarak tanımlanmıştır.
Davacının ortağı bulunduğu anonim şirket adına 1989 yılı için salınan kurumlar vergisi ile kesilen kaçakçılık cezasına ilişkin ihbarnameler, tebliğ zarfında davacının da adı belirtilerek tebliğ edilmiş, bu tebliğin geçersizliği iddiasıyla açılan dava vergi mahkemesince kabul edilerek, söz konusu tebliğin geçersiz sayılmasına ilişkin kararda Dördüncü Daire bozma kararına uyulmayarak ısrar edilmiştir.
Tebligat, idari işlemlerin ilgililerine duyurulması amacıyla yapılan usuli bir işlem olduğundan, tebligat işlemlerindeki noksanlıklar ancak idari işleme karşı yargı yoluna başvurulması halinde ve idari işlemi kusurlandırmak için ileri sürülebilir. Tebligat işlemlerinin, ilgililerine duyurulmalarına aracılık ettikleri asıl idari işlemlerden ayrılarak tek başlarına idari davaya konu edilmeleri mümkün değildir. Zira, hukuki sakatlıklar taşıyan tebligat işlemlerinin ilgilileri açısından hukuki sonuçlar doğurabilmesi olanağı yoktur.
Israr kararında, verilen kararın bir iptal kararı değil, tebliğdeki hukuki sakatlığın tespitine ilişkin bir karar olduğu belirtilmişse de, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2 nci maddesinde idari dava türleri sayılmıştır. Anılan maddede mahkeme kararında belirtildiği şekilde bir “tespit davası”na yer verilmemiştir. Kaldı ki, tebligat işleminin tek başına incelendiği bir davada husumetin tebliğe konu evrakı düzenleyen vergi dairesine karşı değil, tebligat işlemini yapan PTT idaresine yöneltilmesi ve davanın ancak, bu idarenin
husumetiyle incelenmesi gerekirdi. Bu nedenle, tebligat işleminin tek başına idari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi zorunlu bir idari işlem olarak nitelendirilmesi mümkün değildir.
Mahkeme kararında, ihbarnameler kendisine tebliğ edilen davacının bu işleme karşı bir eylemde bulunmazsa, işlemin kesinleştiğinden bahisle bu defa ödeme emri tebliğ edileceği ve sonrasında haciz işlemine maruz kalacağı belirtilmektedir. Tebliğ alındısında davacının da adı yazılmış olmakla birlikte, esasen kesin ve yürütülmesi zorunlu işlem olan tarhiyat, davacı adına değil, onun da ortağı olduğu anonim şirket adınadır. Dolayısıyla, hatalı bir tebliğ nedeniyle kendisini bir borç altına sokmayacak olan bu işlem nedeniyle, menfaati ihlal edilmeyen davacının tarhiyata karşı da dava açma ehliyeti yoktur. Davacı adına yapılan bir tarhiyat bulunmadığı için, bu tarhiyatın davacı adına kesinleşmesi ve alacağın cebren takibi de olası değildir.
Bu durumda, idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olmayan tebligatın iptali istemiyle açılan davada, tebligatın davacı açısından geçersiz sayılması yolunda verilen ısrar kararında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Bu nedenlerle, … Vergi Mahkemesinin … günlü ve E: …, K: … sayılı ısrar kararının bozulmasına, yeniden verilecek kararda karşılanacağından yargılama gideri yönünden hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, 11.4.1997 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

X – K A R Ş I O Y
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen sebepler, bozulması istenen mahkeme kararının dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında yerinde ve ısrar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte değildir.
Bu nedenle, temyiz isteminin reddi gerektiği görüşüyle karara katılmıyoruz.