Danıştay Kararı Vergi Dava Daireleri Kurulu 1995/203 E. 1997/128 K. 21.02.1997 T.

Vergi Dava Daireleri Kurulu         1995/203 E.  ,  1997/128 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No: 1995/203
Karar No: 1997/128

Temyiz Eden: … Vergi Dairesi Başkanlığı
Karşı Taraf: …

İstemin Özeti: Yönetim kurulu üyesi bulunduğu … Anonim Şirketinin Şubat, Mart, Nisan 1989 dönemlerine ilişkin vergi borçlarının şirket tüzel kişiliğinden tahsil olanağı kalmadığı görüşüyle yükümlü adına 213 sayılı Yasanın 10 uncu maddesi uyarınca ödeme emri düzenlenmiştir.
Ödeme emrine karşı açılan davayı inceleyen … Vergi Mahkemesi K: … sayılı kararıyla davayı kabul ederek ödeme emrini iptal etmiştir.
Vergi dairesi müdürlüğünün temyiz istemi Danıştay Dokuzuncu ve Üçüncü Dairelerince birlikte incelenmiş ve verilen 25.10.1993 günlü ve E:1992/5127, K:1993/3695 sayılı Kararla; Türk Ticaret Kanununun 300 üncü maddesinin 8 inci fıkrasında, idare meclisi üyeleriyle şirketi temsile yetkili kimselerin ad ve soyadları, ikametgahları ve tabiiyetlerinin tescil ve ilan edileceği, aynı Kanunun 33 üncü maddesinde tescil edilmiş hususlarda vuku bulacak her türlü değişikliğinde tescil ve ilan olunacağı, 38 inci maddede ise, ticaret sicili kayıtlarının nerede bulunurlarsa bulunsunlar üçüncü kişiler hakkında kaydın gazete ile tescil ve ilan edildiği tarihten itibaren hüküm ifade edeceğinin belirtildiği, dosyada bulunan ve yükümlü tarafından 3.1.1989 tarihinde … Anonim Şirketi Yönetim Kurulu Başkanlığına yazılmış istifa dilekçesi ile karar defteri fotokopisinden yükümlünün, şirketten istifası ve şirketteki hisselerini …’e devrinin 13.1.1989 gün ve 89/1 sayılı kararla kabul edildiği ancak, bu değişikliğin tescil ve ilan edilmediğinin anlaşıldığı, tescil ve ilan edilmeyen bir değişikliğin hukuki sonuç doğurmasına olanak bulunmadığından yükümlünün yönetim kurulu üyeliğinin sona erdiğinden söz edilemeyeceği, bu durumda şirket tüzel kişiliğinden tahsil edilemeyen vergi borcunun yükümlüden tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılarak ödeme emrinin iptali yolundaki vergi mahkemesi kararı bozulmuştur.
Bozma kararına uyulmayarak … Vergi Mahkemesi üyesi tarafından verilen … günlü ve E: …, K: … sayılı kararla; işlem dosyasında bulunan 13.10.1988 günlü ve 88/8 sayılı yönetim kurulu kararının 1 inci maddesinde, davacının yönetim kurulu üyeliğine seçildiğinin belirtildiği, 2 nci maddesinde ise şirketi temsil ve ilzam edici her hususta şirket ünvanı altında yönetim kurulu başkanı … ile başkan yardımcısı …’dan herhangi birisinin münferiden vazedecekleri imzaları ile şirketi temsil etmelerine karar verildiği, yine aynı kaydın 27.10.1989 günlü imza sirkülerinde de yer aldığı ve bu hususun ticaret siciline de tescil edildiği, Türk Ticaret Kanununun 319 uncu maddesinde yönetim kurulu üyelerinin bazılarına esas mukavele ile temsil selahiyeti ve idare işlerinin bazılarını bırakma selahiyeti verilebileceği belirtildikten sonra son cümlede, bu gibi kayıtlar bulunmadığı takdirde 317 nci madde hükmünün tatbik olunacağının hükme bağlandığı, olayda, anılan Yasanın 319 uncu maddesinde yer alan hükme göre vazifeler azalar arasında taksim edildiğine göre davacının yönetim kurulu üyesi olmakla beraber şirketi temsil yetkisi olmadığı, 213 sayılı Yasanın 10 uncu maddesinde sayılan nitelikte kanuni temsilcilik sıfatının bulunmadığı, öte yandan davacının vergi borcunun doğduğu dönemde şirketi temsile yetkili ortak olmadığı gibi ortaklıktan da ayrıldığı ve ortaklıktan ayrılışının tescil ve ilanını yapma yetkisine sahip olmayan davacının sorumlu tutulmasının hukuken mümkün olamayacağı, düzenlenen ödeme emrinde bu nedenle yasal isabet bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulü yolundaki ilk kararında direnmiştir.
Direnme kararı, ödeme emrinin yasaya uygun olduğu ve onanması gerektiği ileri sürülerek vergi dairesi müdürlüğü tarafından temyiz edilmiştir.

Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi …’in Düşüncesi: Olayda davacı borcun vade tarihinden önce fiilen yönetim kurulu üyeliğinden ayrıldığına göre, sadece yönetim kurulunca istifanın ticaret siciline tescil ve ilan ettirilmemiş olması, davacının şirket tüzel kişiliğine ait vergi borçlarından sorumlu tutulması için yeterli değildir.
Bu nedenle, temyiz isteminin reddi ile ödeme emrinin iptali yolundaki direnme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi: İleri sürülen bozma nedenleri, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin 1 numaralı bendinde öngörülen nedenlerden hiçbirisine girmediğinden, temyiz isteğinin reddi ile hukuka ve usul hükümlerine uygun bulunan, Vergi Mahkemesi ısrar kararının onanması gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Türk Ticaret Kanununun 317 nci maddesinde anonim şirketlerin yönetim kurulu tarafından idare ve temsil olunacağı hükme bağlanmıştır. Aynı Yasanın 300 üncü maddesinin 8 inci bendinde, yönetim kurulu üyeleriyle şirketi temsile yetkili kimselerin ticaret siciline tescil ve ilan edileceği, 33 üncü maddesinde tescil edilmiş hususlarda ortaya çıkacak her türlü değişikliğin de tescil edileceği, 38 inci maddesinde ise ticaret sicili kayıtlarının üçüncü kişiler hakkında kaydın gazete ile ilan edildiği günü izleyen iş gününden başlayarak hüküm ifade edeceği kurala bağlanmıştır.
Tescil ve ilan edilmiş hususlardaki değişikliklerin de tescil ve ilan edilmesi kuralı, bu işlemlerin geçerlilik şartı olarak değil, iyi niyetli üçüncü kişilerin korunması amacıyla öngörülmüştür. Bu bağlamda, yönetim kurulu üyeliği herhangi bir nedenle sona eren kişinin üyelikten ayrılışı ticaret sicilinde tescil ve gazeteyle ilan edilmezse, şirket borçlarından iyi niyetli üçüncü kişilere karşı sorumluluğu devam eder. Ancak, yönetim kurulundan fiilen ayrılmakla, şirketin vergi ödevlerinin yerine getirilmesi konusunda yetkisi kalmayan üyenin Vergi Usul Kanununun 10 uncu maddesi uyarınca şirketten alınamayan vergi ve buna bağlı alacaklardan sorumlu tutulması hukuka uygun değildir.
Bu nedenle vergi dairesi başkanlığının temyiz isteminin reddine, 21.2.1997 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

X – K A R Ş I O Y
Uyuşmazlık konusu olaya ilişkin davada verilen … Vergi Mahkemesinin … gün ve K: … sayılı kararı, Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 25.10.1993 gün ve K:1993/3695 sayılı kararı ile bozulmuştur. Bozma kararı üzerine … Vergi Mahkemesi Hakimliğinin … günlü ve K: … sayılı kararı ile ilk kararda ısrar edilmiştir.
Her ne kadar bozma kararı üzerine, işin yeniden incelenmesi safhasında değişen usul hükmü gereğince dava konusu uyuşmazlık miktarına göre uyuşmazlığın çözümü tek hakime ait ise de, usul hükümlerine yapılan ve kamu yararının bir gereksinimini karşılamak üzere yürürlüğe konulması nedeni ile derhal uygulanması gereken değişikliklerin tamamlanmış yargılama safhalarına etki edebileceği hukuken kabul edilemez. Mahkeme heyetince verilen kararın Danıştay görevli dairesince bozulması üzerine gerekli inceleme, bu yargılama safhalarının eski usul hükümlerine göre tamamlanmış olması nedeni ile ancak yine mahkemece yapılabilir.
Uyuşmazlık miktarına göre, tamamlanmış yargılama safhaları göz ardı edilerek, davanın tek hakim tarafından “ısrar” şeklinde karara bağlanması ve bu kararın temyizen Vergi Dava Daireleri Kurulunda incelenmesi usul hükümlerine uygun bulunmadığından, bu yönden karara karşıyız.

XX – K A R Ş I O Y
Temyiz isteminin kabulü ile ödeme emrinin iptali yolundaki ısrar kararının, Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 25.10.1993 günlü ve K:1993/3695 sayılı bozma kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca bozulması gerektiği görüşünde olduğumuzdan karara katılmıyoruz.