Danıştay Kararı Vergi Dava Daireleri Kurulu 1995/173 E. 1996/406 K. 06.12.1996 T.

Vergi Dava Daireleri Kurulu         1995/173 E.  ,  1996/406 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No: 1995/173
Karar No: 1996/406

Temyiz Eden: …
Karşı Taraf: … Vergi Dairesi Müdürlüğü

İstemin Özeti: İnceleme raporuyla öngörülen ve tarhiyat öncesi uzlaşmaya konu edilmekle birlikte üzerinde uzlaşılamayan vergi ve cezalarla ilgili ihbarnameler tebliğ edilmeden, tarhiyat öncesi uzlaşmanın vaki olmadığına ilişkin tutanağın düzenlenmesi üzerine, söz konusu vergi ve cezaların kaldırılması istemiyle açılan dava, … Vergi Mahkemesinin … günlü, K: … sayılı kararıyla; bu safhada idari davaya konu olabilecek bir işlem bulunmadığı gerekçesiyle incelenmeksizin reddedilmiştir.
Yükümlünün temyiz istemini inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesi, 19.4.1993 günlü ve K:1993/1682 sayılı kararıyla; tarhiyat öncesi uzlaşma toplantısında uzlaşmaya varılamayan vergi ve cezaya karşı, söz konusu vergi ve cezanın henüz bildirimi yapılmadan dava açıldığı, ara kararı ile istenen ve gönderilen belgelerin incelenmesinden, ikrazatçılık yaptığı ve faiz geliri elde ettiği halde beyannamesini vermediği için işlemleri incelenen yükümlü adına inceleme elemanının uygulanmasını önerdiği vergi ve ceza miktarı ile uzlaşmada görüşülen
miktarlar arasında bir fark bulunmadığının anlaşıldığı, idari işlemlerin, tesis edildikleri tarihte hukuken var olan geçerli bir işlem niteliği kazandıkları, yazılı bildirimin amacının ise ilgileri yapılan işlemden bilgi sahibi kılmak ve dava haklarını kullanmalarına olanak sağlamak olduğuna göre usulüne uygun bir yazılı bildirim bulunmamasına rağmen, salınacak vergi ve kesilecek cezanın varlığını tarhiyat öncesi uzlaşma görüşmesinde öğrenen yükümlünün açtığı davanın incelenmesine engel bulunmadığı gerekçesiyle vergi mahkemesi kararını bozmuştur.
Bozma kararına uymayan … Vergi Mahkemesi … günlü ve K: … sayılı kararıyla; 2577 sayılı Yasanın 15 inci maddesinin 1/b bendinde idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlemin bulunmaması halinde davanın reddine karar verilmesinin öngörüldüğü, Vergi Usul Kanununun 377 ve 378 inci maddelerinde de tarh edilmiş vergilerin varlığının arandığı, idare hukukunda, hazırlık, ön işlemler, iç işlemler gibi icrai nitelikte olmayan işlemlerin davaya konu edilemeyeceği, tarhiyat öncesi uzlaşılamayan vergilerin henüz tarh edilmemiş vergiler olduğu, vergi inceleme elemanı ve uzlaşma komisyonlarının vergi tarhına yetkili olmadıkları, olayda da davanın 9.7.1990 gününde açıldığı, vergi ve ceza ihbarnamelerinin ise 18.7.1990 gününde düzenlendiği anlaşılmakla, davanın açıldığı tarihte vergi dairesince yapılmış bir tarh işleminin de bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi yolundaki kararında direnmiştir.
Direnme kararı, yükümlü tarafından temyiz edilmiştir.

Savunmanın Özeti: Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

Danıştay Tetkik Hakimi …’nun Düşüncesi: Vergi mahkemesi ısrar kararının Danıştay Dördüncü Dairesinin K:1993/1682 sayılı kararı doğrultusunda bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı …’in Düşüncesi: Tarhiyat öncesi uzlaşmanın vaki olmadığına ilişkin tutanağa göre; uzlaşmanın konusunu teşkil eden kaçakçılık cezalı gelir vergisi, fonlar ve geçici gelir vergisi ve özel usulsüzlük cezasının kaldırılması için açılan davanın; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 378.maddesi gereğince ortada kesin ve yürütülmesi zorunlu bir idari işlem bulunmadığından bahisle incelemeksizin reddine dair verdiği kararının bozulmasına ilişkin Danıştay 4.Dairesinin 19.4.1993 tarih ve 1993/1682 sayılı karar üzerine, ilk kararında ısrar edilmesine vergi mahkemesince karar verilmiştir.
İdari davaların konusunu idarenin kesin ve yürütülmesi zorunlu işlem ve kararların teşkil eder. Bu husus 2775 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2.maddesinin getirdiği düzenlemenin doğal bir sonucudur.
İdari Yargılama Usulü Kanunun getirdiği bu genel düzenlemenin yanında, bazı kanunlarda özel düzenlemeler yer almıştır. Bu düzenlemelerden birisi de, bir idari usul kanunu olan 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 378.maddesinde yer alan hükümdür. Bu hükümden önce gelen 377.maddesinde kimlerin vergi mahkemesinde dava açabilecekleri gösterilmiştir.
Konuyla ilgili 378.maddede ise; vergi mahkemelerinde davanın açılabilmesi için cezanın tarh edilmesi, cezanın kesilmesi, takdir ve tadilat komisyonu kararlarının tebliğ edilmiş olması, tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin yapılması ve idare tarafından verginin kesilmiş olması gerektiği hükme bağlanmıştır.
Bu hükümle getirilen düzenlemenin kesin ve mutlak olduğunun kabul edilmesine; İdari Yargılama Usulü Kanunun dava konusuyla ilgili olan genel düzenlemesi imkan vermediği gibi, 278.madde hükmünün, aslında tahdidi anlamda değilde tadadi manada düzenleme getirmiş olması da buna olanak tanımamaktadır.
Zira, 378.maddede sayılanlar dışında kalan ve vergi hukuku ile ilgili olan işlemlerde vardır. Bunların vergiyle ilgili idari davalara konu olamıyacakları düşünmek ve kabul etmek vergide gerçeklik kuralına ve Anayasada hükme bağlanan hak arama hakkınada aykırılık teşkil eder.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunun 31/3.maddesinde hükme bağlanan sakatlık indiriminden yararlanamayacağı veya belli ölçüde yararlanabileceğine ilişkin işlem, gelir vergisinden muaf tutulan ilgilinin yeniden gelir vergisinin kapsamına alınmasına dair olan işlem, kazançları götürü usulde tespit edilen mükelleflerin sınıf ve derecelerinin tespitine ait işlem, düzeltme dilekçesinin reddine dair işlem, mükellefiyetin tespitine ve mükellefin şekliyle ilgili işlem 115.maddesinde düzenlenen tabi afetlerden doğan zararın derecesiyle ilgili idare kurulları kararları, gümrüğe terk edilmiş sayılma işlemi, 2490 sayılı Kanuna göre ihalesi yapılan taşıtın gümrük vergi ve resimlerinin ödenmesi için ilgili gümrük idaresine başvurulması gerektiğini belirten işlem, gümrüğe terk edilmiş sayılma işlemi ve tarife düzenlemesinden işlem ve kararları vardır.
Bunlardan doğan uyuşmazlıkları, bahsi geçen 378.maddenin kapsamı içinde kabul edilemiyeceğine ve bu işlemler ile kararların vergi hukukundan meydana geldiğinde de bir duraksamanın olamıyacağı gerçeği karşısında, bu işlemler ile kararların. en azından vergi benzeri işlemler olarak kabul edilmesi ve bunlardan doğan uyuşmazlıkları çözmekle vergi mahkemelerinin görevli olduğunun düşünülmesi, Anayasada güvence altına alınan hak aramanın tabii bir sonucu olmaktadır.
Olayımızdaki, dava konusuna esas alınan ve tarhiyat öncesi uzlaşmanın vaki olmadığına ilişkin bulunan tutanağın hukuki durumuna gelince;
Bu tutanakda; mükellefin adı ile soyadının, kendisinden istenilen verginin matrahın, nevinin, döneminin ve cezanın belli edilmesi, mükellef için vergi idaresi tarafından kendisinden vergi ihbarnamesiyle istenilecek verginin asli unsurları taşımaktadır.
Mevzu hukukumuza göre, tarhiyat öncesi uzlaşmanın vaki olmaması üzerine idarenin buradaki vergi ihbarnamesiyle isteyeceği tabiidir. Nitekim bu vergi ile cezanın ihbarnameyle istenildiği dosyadan anlaşılmıştır.
Bu durumda; tarhiyat öncesi uzlaşmanın vaki olmadığını gösteren tutanağın, taşıdığı unsurlar bakımından vergi benzeri işlem olması, bu işlemin davacının hakkını ihlal etmesi karşısında; idarenin konuyla ilgili ihbarnamesini beklemeden ve olabilecek dava süresini kaçırma ihtimalini de önlemek bakımından da uyuşmazlığı davaya konu ettiğini belirten dava dilekçesindeki dava konusunun incelenmeksizin reddi yerinde değildir.
Açıklanan nedenlerle Danıştay 4.Dairesinin bozma kararına uymayarak dava konusunu esastan incelemeyen Vergi Mahkemesinin ısrar kararının bozulması gerekeceği düşünülmüştür.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Temyiz başvurusu; vergi ve ceza ihbarnameleri henüz tebliğ edilmemişken, tarhiyat öncesi uzlaşmaya varılamadığına ilişkin tutanağın düzenlenmesi üzerine açılan davanın incelenemeyeceği yolundaki vergi mahkemesi ısrar kararının bozulması istemiyle yapılmıştır.
1989 yılında borç para vererek faiz geliri elde ettiği halde bu geliri için beyanda bulunmadığı inceleme raporuyla saptanan yükümlünün, tarhiyattan önce uzlaşmaya çağırıldığı, bu çağırıya uyarak uzlaşma toplantısına katıldığı, adına salınması ve kesilmesi öngörülen vergi ve cezalar üzerinde uzlaşmaya varılamadığı ve bu durumu saptayan tutanaktan sonra ihbarnamelerin tebliğini beklemeden inceleme raporu ve uzlaşma tutanağında yazılı vergi ve cezalara karşı dava açtığı, davanın açılmasından sonra düzenlenerek tebliğ edilen ihbarnamelerde yazılı vergi ve cezaların, üzerinde uzlaşılamayan vergi ve cezalardan ibaret olduğu, davacının hakkında yapılacak işlemden bu sebeple bilgi sahibi olduğu anlaşılmaktadır.
Vergi Usul Kanununun 377 nci maddesinde mükelleflerin ve kendilerine vergi cezası kesilenlerin, tarh edilen vergilere ve kesilen cezalara karşı vergi mahkemesinde dava açabilecekleri, 378 inci maddesinde ise vergi mahkemelerinde dava açılabilmesi için verginin tarh edilmesi, cezanın kesilmesi gerektiği kurala bağlanmıştır. Bir vergi incelemesi sonucu düzenlenen raporda inceleme elemanı tarafından, tarhı gereken verginin matrahı ve miktarı ile kesilecek cezanın türü ve miktarının gösterildiği durumlarda vergi idarelerinin, bu vergi ve cezaların yükümlülere duyurulmasına yarayan araçlar olan vergi ve ceza
ihbarnamelerini düzenlerken inceleme raporu doğrultusunda işlem yapmaları gerektiğinde kuşku bulunmadığından, tarhiyat öncesi uzlaşmaya varılmadığını saptayan tutanağın düzenlenmesiyle de yukarıda değinilen kurallarda yasanın aradığı vergi ve cezanın belirliliği amacı gerçekleşmiş olmaktadır.
Davanın açılmasından sonra tebliğ edilen ihbarnamelerde istenen vergi ve cezalarla, tarhiyattan önce uzlaşmaya varılamadığına ilişkin tutanakta gösterilen vergi ve cezaların, vergi inceleme raporunda salınması ve kesilmesi öngörülen vergi ve cezalarla aynı olması karşısında davacının, hakkında yapılacak tarhiyattan bilgi sahibi olduğu ve bu vergi ve cezaya ilişkin ihbarname tebliğinin davacının durumunda bir değişiklik yaratmadığı açıktır.
Bu nedenlerle, ihbarnamenin tebliği beklenmeksizin ve tarhiyattan önce uzlaşmaya varılamadığı yolundaki tutanağın düzenlenmesi üzerine açılan davanın, incelenmeksizin reddinde hukuka uygunluk bulunmamıştır.
Bu nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile … Vergi Mahkemesinin … günlü ve E: …, K: … sayılı ısrar kararının bozulmasına, yeniden verilecek kararda karşılanacağından yargılama giderleri yönünden hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, 6.12.1996 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

X – K A R Ş I O Y
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen sebepler, bozulması istenen mahkeme kararının dayandığı gerekçeler karşısında yerinde ve ısrar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte değildir.
Bu nedenle, temyiz isteminin reddi gerektiği görüşüyle karara katılmıyorum.