Danıştay Kararı Vergi Dava Daireleri Kurulu 1994/602 E. 1996/77 K. 08.03.1996 T.

Vergi Dava Daireleri Kurulu         1994/602 E.  ,  1996/77 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No: 1994/602
Karar No: 1996/77

Temyiz Eden: … A.Ş.
Vekili: …
Karşı Tararf: … Vergi Dairesi Müdürlüğü

İstemin Özeti: Mülkiyeti yükümlü kuruma ait olmakla beraber imar planında okula ayrılan ve 1960 yılından bu yana üzerinde Milli Eğitim Bakanlığına bağlı İlkokul bulunan arsa nedeniyle, 1984-1985 yılları için tahakkuk ettirilen arsa vergisi ile 1985 yılına ilişkin temizleme ve aydınlatma harcı ve yükümlü kurum adına kayıtlı …ve … kantarları nedeniyle 1984-1985 yılları için tahakkuk ettirilen bina vergisi, ödeme emri ile istenmiş ve 15.2.1989 gününde ödenmiştir.
Tahsil olunan 1984-1985 yılları bina vergisi, 1984-1985 yılları arsa vergisi ve 1985 yılı temizleme ve aydınlatma harcının iadesi istemiyle yapılan düzeltme ve şikayet başvurusunun reddi yolundaki işleme karşı dava açılmıştır.
Davayı inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 10.3.1992 günlü veK:1992/767 sayılı kararıyla davanın süre aşımı noktasından reddi yolundaki kararının Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunun K:1992/466 sayılı kararıyla bu tür davalarda İdari Yargılama Usulü Kanununun 10 ve 11 inci maddelerinin uygulanmayacağı, dava açma süresinin, aynı Yasanın 7 nci maddesine göre saptanması gerekeceği belirtilerek bozulması üzerine davayı yeniden inceleyen aynı Daire 16.2.1994 gün ve K:1994/961 sayılı kararıyla; 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinde arazi vergisini arazinin maliki, varsa intifa hakkı sahibi, her ikisi de yoksa araziye malik gibi tasarruf edenlerin ödemesinin öngörüldüğü, ara kararı ile yükümlü şirketten uyuşmazlık konusu arsa ve bu arsa üzerinde bulunan okul binasının tapuda kimin adına kayıtlı olduğunun sorulduğu, verilen yanıtta uyuşmazlık konusu taşınmazların tapuda davacı adına kayıtlı olduğunun bildirildiği, bu durumda 1319 sayılı Yasanın 13 üncü maddesine göre söz konusu arsaya ait olup yükümlü tarafından ödenen emlak vergisinin iade edilemeyeceği yolundaki Maliye Bakanlığı işleminde isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir.
Yükümlü kurum; arsa vergisiyle ilgili olarak Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 4.6.1991 gün ve K:1991/2104 sayılı kararında arsanın tasarrufunun kısıtlı olduğu kabul edilerek, 1993 Ocak dönemi Emlak Vergisinin 9/10’unun iadesine karar verildiğini, ödeme emri ile istenen ve ödenen bina vergisinin 1984 yılı için …- lira, 1985 yılı için …- lira olduğunu, zirai istihsalde kullanılan …, … ve … kantarlarının emlak vergisinden bağışık olduğunu, bu binaların vergisi ile ilgili iddialarının karşılanmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.
Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği yolundadır.

Danıştay Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi: Yükümlü şirkete ait bulunan vergilendirmeye konu arsanın imar planında okul sahası olarak ayrıldığı ve söz konusu arsanın üzerinde 1960 yılından bu yana Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ilkokul binası bulunduğu anlaşılmış olup tasarruf ve intifa olanağı kalmayan, 1980 yılından önceki vergileri, tasarrufun kısıtlı olması nedeniyle tecile ve muafiyete tabi tutulduğundan ihtilaflı olmayan ve 1980-1981-1982 ve 1983 birinci dönem vergileri de vergi mahkemesince terkin edilen ve Danıştay Dokuzuncu Daire kararlarıyla kesinleşen, taşınmazın 1984-1985 yılları emlak vergisinin istenmesinde isabet görülmemiştir.
Diğer taraftan yükümlü dava konusu yaptığı, ödeme emri kapsamı bina vergisinin de … A.Ş.’ne ait kantar binalarına ait olduğunu, kantar binalarının 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 4/h madde hükmü uyarınca vergiden muaf olduğunu, ödediği verginin iadesini talep etmekte olup, kararda bu hususun hükme bağlanmadığı anlaşılmıştır.
Bu nedenle temyiz isteminin kabulü ile Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 16.2.1994 gün ve K:1994/961 sayılı kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi: Uyuşmazlık, yükümlü şirket vekilince şirkete ait arsanın bir kısmının imar planında okul sahası olarak ayrıldığı, üzerine inşa edilen binanın da Milli Eğitim Bakanlığınca okul olarak kullanıldığı, bu nedenle sözü edilen arsanın arsa vergisi ile temizleme ve aydınlatma harcına tabi tutulamıyacağı ve buna ilaveten şirketin mülkiyetinde bulunan kantar binalarının ise tarımla ilgili işlere tahsis edildiğinden bina vergisinden daimi olarak muaf olacağı iddia edilerek yapılan düzeltme ve şikayet başvurusunun reddine dair Maliye ve Gümrük Bakanlığı işleminin iptali istemiyle açılan davada, Danıştay Dokuzuncu Dairesince verilen 16.2.1994 gün ve K:1994/961 sayılı kararla arsa ile ilgili muafiyet taleplerinin reddedildiği, kantar binaları ile ilgili taleplerinin decevapsız bırakıldığı belirtilmek suretiyle sözü edilen kararın bozulması istemine ilişkindir.
1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 30.maddesinin 3.fıkrasında, kanunlar veya kamu düzeni koyan mevzuatla tasarrufu kısıtlanan bina, arsa ve arazinin vergisinin, kısıtlamanın devam ettiği sürece 1/10 oranında tahsil olunacağı hükme bağlanmıştır.
Danıştay Dokuzuncu Dairesinin ara kararına yükümlü şirketçe gönderilen 16.7.1993 günlü cevabi yazıda, okulun 1962-1963 öğretim yılında eğitim hizmetine açıldığı, bina ve arsanın Milli Eğitim Bakanlığına devredilmediği ve tapuda … A.Ş. adına kayıtlı bulunduğu bildirilmiştir.
Diğer taraftan davaya neden olan arsanın yasada öngörüldüğü şekilde kısıtlandığına dair bir belge de ibraz edilmemiştir.
Dosyanın incelenmesinden şirketin kendi mensup ve çalışanlarının eğitim ihtiyacının karşılanması amacıyla fabrika arsasının bir bölümü üzerine yine şirketçe okul binasının yaptırıldığı, eğitim hizmetlerinin ise Milli Eğitim Bakanlığınca karşılanmasının sağlandığı ve yasada belirtildiği şekilde bir kısıtlamanın bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Aksi halde günümüze kadar arsanın ve okul binasının mülkiyetinin şirketin üzerinde kalmasının izahı mümkün olamaz.
Kaldı ki 1319 sayılı Kanunun yukarda sözü edilen maddesinde muafiyetten bahsedilmemekte ve verginin 1/10 oranında tahsil olunacağı belirtilmiş bulunmaktadır.
Kantar binalarına ilişkin iddiaya gelince; iptali istenen 29.8.1990 günve 74820 sayılı Maliye ve Gümrük Bakanlığı işleminde sözü edilen binalarla ilgili olarak her hangi bir hükmün bulunmadığı görülmekte ve yükümlü şirketin düzeltme ve şikayet başvurusunda bu hususla ilgili bir talebinin yer almadığı kanaatine varılmaktadır.
Bu durumda, düzeltme ve şikayet başvurusunda yer almayan bir hususun dava kapsamına dahil edilmesi mümkün değildir.
Açıklanan nedenlerle yükümlü şirket vekili temyiz isteminin reddine ve Danıştay Dokuzuncu Dairesince verilen kararın onanmasına karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Yükümlünün, tasarrufunun kısıtlı olduğunu ileri sürdüğü arsasından dolayı adına 1984-1985 yılları için tahakkuk ettirilen emlak vergisi ile 1985 yılına ilişkin temizleme ve aydınlatma harcı ve mülkiyeti yükümlüye ait …, … … kantar binalarına ilişkin 1984-1985 yılları için tahakkuk ettirilen emlak vergisinin tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinın tebliği üzerine yapılan ödemeden sonra söz konusu vergiler ve harcın yasaya aykırı tahsil edildiği ileri sürülerek geri verilmesi istemiyle yapılan başvurunun reddi yolundaki işleme karşı açılan davayı reddeden Danıştay Dokuzuncu Daire kararı temyiz edilmiştir.
1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun değişik 30 uncu maddesinin dördüncü
fıkrasında, kanunlar veya kamu düzeni koyan diğer mevzuatla tasarrufu kısıtlanan bina, arsa ve arazinin vergisinin, kısıtlamanın devam ettiği sürece 1/10 oranında tahsil olunması kurala bağlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden; üzerinde ilkokul binası bulunan arsanın, imar
planında okul sahası olarak ayrıldığı, söz konusu arsanın üzerine 1960 yılında ilkokul binası yapıldığı, … Defterdarlığı Gelir Müdürlüğünün 20.7.1993tarihli yazısında da, okulun Milli Eğitim Bakanlığına bağlı resmi bir okul olduğu belirtilmiştir.
Bu durumda, imar planında okul sahasına ayrılan ve üzerinde ilkokul binası bulunan arsanın davacı tarafından tasarrufuna olanak kalmadığından, 1319sayılı Yasanın 30 uncu maddesi uyarınca emlak vergisinin 1/10’unun tahsili gerekirken tamamının tahsil edilmesi hukuka uygun bulunmamaktadır. Verginin iade isteminin reddinde isabet yoktur. Diğer taraftan kantar binaları nedeniyle 1984-1985 yıllarına ilişkin olarak tahsil edilen emlak vergisi de davaya konu yapılmış olmasına karşın, davanın bu kısmı yönünden herhangi bir hüküm verilmediği dosya ve kararın incelenmesinden anlaşılmaktadır.
1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 4 üncü maddesinin (h) fıkrasında, kiraya verilmemek üzere ve zirai istihsalde kullanılmak şartıyla makina ve alet depoları, zahire ambarları, samanlıklar, arabalıklar, ağıllar, ahırlar, kümesler, kurutma mahalleri, böcekhaneler, serler (seralar) ve benzeri binalarla işçi ve bekçi bina, kulübe ve barakalarının emlak vergisinden daimi olarak muaf olduğu hükme bağlanmıştır. Maddede sayılan binaların emlak vergisi bağışıklığından yararlandırılabilmesi için kiraya verilmemesi ve tarımsal üretimde kullanılmaları yeterli görülmüştür.
Mülkiyeti davacıya ait kantar binalarının tarımsal üretimde kullanıldığında da kuşku bulunmadığından işlemin, kantar binaları nedeniyle ödenen 1984-1985 yıllarına ait bina vergisinin iadesi isteminin reddine ilişkin kısmı hakkında hüküm verilmemiş olması da bozma nedenidir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulüne, Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 16.2.1994 gün ve K:1994/961 sayılı kararının bozulmasına yeniden verilecek kararda karşılanacağından yargılama giderine ilişkin hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, 8.3.1996 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

X – K A R Ş I O Y
Genel bütçeye, il özel idarelerine, belediyelere ve köylere ait vergi, resim, harç ve benzeri yükümlerin tarh, tahakkuk, tahsil işlemlerinden ve bunlarla ilgili zam ve cezalardan doğan uyuşmazlıkların çözümünde genel ilke; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununa uygun olarak vergi mahkemesi nezdinde dava açılmasıdır.
Ancak, vergilendirme işleminden doğan anlaşmazlık, bir hukuki ihtilaftan değil de, bir maddi hatadan ibaret bulunmakta ise, yasa koyucu pahalı ve uzun olan bu dava yolundan ayrı olarak Vergi Usul Kanununun 116. ila 126 ncı maddelerinde düzenlenen ve vergi literatüründe “Düzeltme ve Şikayet Müessesesi” denilen bir idari başvuru yolu vazetmiştir. Bu müessesenin işleyebilmesi, başka bir deyişle, bu yola başvurulabilmesi için ortada bir hukuki ihtilaftan ziyade, Vergi Usul Kanununun sözü geçen maddelerinde yazılı olan “vergi hatası”nın bulunması gerekmektedir. Nitekim anılan Kanunun “Vergi Hatalarını Düzeltme” başlığını taşıyan bu bölümünün 116 ncı maddesinde, vergi hatası; vergiye ilişkin hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya alınması olarak tanımlanmış, aynı Kanunun 117 nci maddesinde hesap hataları, 118 inci maddesinde ise vergilendirme hataları tek tek sayılarak belirlenmiştir. Maddenin 2 No’lu bendine göre, mükellefiyette hata; açık olarak vergiye tabi olmayan veya vergiden muaf bulunan kimselerden vergi istenmesi veya alınması, 3 No’lu bendine göre, mevzuda hata ise; açık olarak vergi mevzuuna girmeyen veya vergiden müstesna bulunan gelir, servet, madde, evrak ve işlemler üzerinden vergi istenmesi veya alınmasıdır.
Olayda, yükümlü davacı tarafından ileri sürülen iddialar, yukarıda açıklanan vergi hatalarından hiçbirine girmeyip; istek, hukuki bir uyuşmazlığın çözümüne yönelik bulunduğundan, Vergi Usul Kanununun düzeltme hükümlerine uygun olmayan bu başvurunun incelenmesine olanak bulunmadığı ve bu nedenle dava konusu işlemde sonuç olarak isabetsizlik görülmediği oyu ile karara karşıyız.