Danıştay Kararı Vergi Dava Daireleri Kurulu 1992/143 E. 1993/67 K. 30.04.1993 T.

Vergi Dava Daireleri Kurulu         1992/143 E.  ,  1993/67 K.
Daire : VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Karar Yılı : 1993
Karar No : 67
Esas Yılı : 1992
Esas No : 143
Karar Tarihi : 30/04/993

GÜMRÜK KANUNUNUN 146.MADDESİNE GÖRE UYGULANAN PARA CEZALARINA KARŞI AÇILAN DAVALARIN VERGİ MAHKEMELERİNDE İNCELENEMEYECEĞİ HK.

Kurum tarafından ithal edilen eşyanın ton fiyatında 45 Dolar noksanlık saptanmış ve aradaki fark üzerinden ek Gümrük Vergileri ile para cezası tahakkuk ettirilmiştir. Vergi ve cezalar ihtirazi kayıtla ödenmiş, yapılan itirazın reddi üzerine Vergi Mahkemesinde dava açılmıştır.
Vergi Mahkemesi, beyan edilen kıymet ile emsal kıymet arasındaki farkın yüzde 10’u aşmadığını saptayarak ek tahakkuku kaldırmıştır.
Bu karara karşı yapılan temyiz isteğini inceleyen Danıştay Yedinci Dairesi, akit tarihindeki normal fiyata uygunluk yönünden işlem dosyası da incelenerek normal fiyatın beyan edilip edilmediği araştırıldıktan sonra karar verilmesi gerektiği ve Gümrük Kanununun 158.maddesi ve
Gümrük Yönetmeliğinin 440 ve 442.maddelerine göre gümrük para cezalarına karşı işlemin yapıldığı yer Asliye Ceza Mahkemesinde itiraz edilmesi egerektiğinden davanın bu kısmının görev yönünden reddi gerekirken esasa girilerek karar verilmesini yasaya uygun bulmayarak, 1990/3667 sayılı Kararıyla Vergi Mahkemesi kararını bozmuştur.
… Vergi Mahkemesi, … sayılı Kararında; bozma kararı doğrultusunda Gümrük Vergisi yönünden inceleme yaparak beyan kıymetini normal fiyata uygun bulmuş ve emsal alınan kıymetin ait olduğu işlemin özellikleri açısından da normal fiyat kabul edilemeyeceğini belirleyerek bu vergiyi kaldırmıştır. Ancak, Gümrük Vergisi ve İstihsal Vergisinin üç katı tutarında kesilen cezanın depo hesabına alınarak ithalalın gerçekleştirildiği, vergilere uygulanan 3 kat cezanın, gelir eksikliğinin ayrılmaz bir parçası olduğu, söz konusu vergilerin zammı niteliğini taşıdığı, ek tahakkukun kaldırıldığı hallerde cezanın da ortadan kalkacağı, bu nedenle cezanın da Vergi Mahkemesince incelenebileceği, Gümrük Kanununun 158. ve Yönetmeliğin 442.maddelerinde Asliye Ceza Mahkemesinde itiraza konu yapılabileceği yazılı cezaların, ek tahakkuka uygulanan misli cezalar olmadığı, sözü geçen cezaların, Gümrük Vergisi Kanununun 152 ila 157.maddeleri gereğince kesilen müstakil para cezalarını kapsadığı, ihtilaflı cezanın, Kanunun 146.maddesinin ikincifıkrasından doğduğu, gerekçesiyle, ek tahakkukun kaldırıldığını da gözönüne alarak ceza yönünden ısrar etmiştir.
Karar, fiyata ilişkin iddialar ileri sürülerek Maliye ve Gümrük Bakanlığı tarafından temyiz edilmiştir.
Gümrük Kanununun Üçüncü Kitabı, “Cezai Hükümler ve İşlemler” başlığı altındaki Birinci Ayırımında “Cezai Hükümleri” i, İkinci Ayırımında ise “Ceza Kararları, İtiraz Mercileri, Cezanın Tahsili ve Dağıtımı”nı düzenlemektedir. Birinci Ayırımda hangi eylemler için hangi cezalar öngörüldüğü yazılıdır. Bu ayırımdaki 146 ile 150.maddeler, girişte ve çıkışta beyan ve muayene arasındaki farklar için uygulanacak yaptırımlara ilişkindir. Aynı ayırımdaki 151 ila 157.maddeler ise Kanunun diğer kurallarının ihlalinin yaptırımını göstermiştir. Bu cezalar arasında mahiyet ve nitelikçe fark gözetilmemiştir.
İkinci Ayırım; ceza Kararları, itiraz mercileri, cezanın tahsili ve dağıtımına ilişkin, 158, 159, 160 ve 161.maddeleri kapsamaktadır. Bu ayırımda yer alan 158.madde, Birinci Ayırımda yazılı tüm para cezaları ile ilgili ceza kararları ve itiraz merciini düzenlemektedir. Dolayısıyla, 158.maddenin, “Kanunun İhlalinden Doğan Cezalar” başlıklı Birinci Ayırımın İkinci Bölümüne özgülenmesi düşünülemez.
Kanunun 158.maddesinin son fıkrasında Gümrük Başmüdürlükleri ile Gümrük Genel Müdürlüğünce verilecek kararlara karşı, tebliğleri tarihinden başlayarak onbeş gün içinde yetkili mahkemeye müracaatla itiraz olunabileceği, Gümrük Yönetmeliğinin 442.maddesinde ise yetkili mahkemenin, gümrük işleminin yapıldığı yerdeki Asliye Ceza Mahkemesi olduğu kurala bağlanmıştır.
Öte yandan, Gümrük Kanununun 146.maddesinin son fıkrasında; önceki fıkralara göre hükmolunacak para cezasının ancak, vergi tahakkukunun kesinleşmesinden sonra karara bağlanması, bu para cezalarının zamanaşımının, vergi tahakkukunun kesinleşmesini müteakip başlamasına ilişkin düzenleme de, uygulanacak para czasının, Gümrük ve İstahsal Vergisinden ayrılığını açıkca ortaya koymaktadır.
Bu nedenlerle, temyiz olunan Kararın, Gümrük Kanununun 146.maddesine göre uygulanan para cezalarına karşı açılan davanın görüm ve çözüm yerinin vergi mahkemeleri olduğuna dayanan ısrar hükmü, yasaya uygun bulunmamıştır.
Temyiz olunan kararın, Danıştay Yedinci Dairesinin 1990/3667 sayılı bozma kararı üzerine bu karara uyularak yapılan inceleme sonucuna dayanılarak verilen ve ek tahakkukun kaldırılmasına ilişkin hüküm fıkrası, ısrar kararı niteliğini taşımadığından, Maliye ve Gümrük Bakanlığının bu kısma ilişkin temyiz nedenlerinin Danıştay Yedinci Dairesince incelenmesi gerekmektedir.
Bu nedenlerle Vergi Mahkemesi kararının ısrar hükmü yönünden bozulmasına, ek tahakkukun kaldırılması yolundaki hüküm fıkrasına karşı ileri sürülen iddialar incelenmek üzere dosyanın görevli ve yetkili Danıştay Yedinci Daire Başkanlığına gönderilmesine karar verildi.

KARŞI OY:
Gümrük Yönetmeliğinin 442.maddesinde, Gümrük İdaresi Amiri’nce verilecek para cezaları hakkındaki itiraz mercii kararlarına karşı, ilgililerin gümrük işleminin yapıldığı yerlerdeki yetkili Asliye Ceza Mahkemesi nezdinde itiraz edebilecekleri ifade edilmiştir. Anayasanın 142. maddesinde “Mahkemelerin Kuruluşu, Görev ve Yetkileri, İşleyişi ve Yargılama Usulleri Kanunla düzenlenir”. Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 1.maddesinde de “Mahkemelerin Vazifelerini Kanun gösterir” denilmektedir. Anayasanın 124.maddesi uyarınca, kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartı ile, idare organlarınca çıkarılabilecek olan yönetmeliklerle mahkemelere görev verilmesi olanağı bulunmadığından idari işlemle uygulandığında kuşku bulunmayan ceza için açılan davada hangi mahkemenin görevli olduğu hususunun konuya ilişkin kanun hükümlerine göre tartışılması ve sonuçlandırılması gerekmektedir.
1615 sayılı Gümrük Kanununun 146.maddesinde, ithalat sırasında beyan ile muayene arasında fark bulunması halinde bu noksanlığa ait gümrük vergisi tutarına göre hesaplanıp alınması öngörülen para cezasını da kapsayacak şekilde düzenlenen Gümrük Kanununun 158.maddesinde, Gümrük İdaresi Amirince verilecek cezalar hakkındaki itiraz mercileri kararlarına karşı, tebliğleri tarihinden itibaren 15 gün içinde, “Yetkili Mahkemeye” müracaatla itiraz olunabileceği ifade edilmiştir. Madde metninde, söz konusu itirazları inceleyecek mahkemenin görevi konusunda, herhangi bir açıklık yoktur. İdari işlemler nedeni ile yapılacak başvurularda kanun adliye mahkemelerini görevli kılmak istediği hallerde, “Sulh Ceza Mahkemesi’ne itiraz edilebilir”, “İcra tetkik merciinden istenebilir” gibi görevli mahkemeyi belirleyecek ifadeler kullandığı halde, 158.maddede “yetkili mahkemeye müracatla itiraz olunabilir” denilmekle yetinilmesi, görev konusunun genel hükümlere göre çözümlenmesinin arzuedildiğini göstermeye yeterli sayılmalıdır. Gerçi, Gümrük Kanununun yürürlüğe girdiği 1973 yılında, İdari Yargı merciileri “Mahkeme” olarak isimlendirilmediğinden ve özellikle gümrük vergisi uyuşmazlıklarını çözmekle görevli gümrük hakem heyetleri, bağımsız mahkeme niteliğinde bulunmayıp, tarafların seçtiği hakemlerden oluştuğundan “Yetkili Mahkeme” ibaresinden mahalli adliye mahkemelerinin anlaşılması doğru ve kanuna uygun bir anlayış olarak kabul edilebilir.
Ancak; 1982 yılında yürürlüğe girip uygulanmaya başlayan 2575, 2576 ve 2577 sayılı Kanunlarla, İdari Yargı merciilerinin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri, mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı ilkelerine uygun şekilde, yeniden düzenlenmiştir.
Bu suretle, İdari Yargı mercileri “bağımsız mahkeme”, personeli de “Teminatlı Hakim” olarak kabul edilmiştir. İdari Yargı alanındaki bu yeni düzenlemelerden sonra, kanunlardaki “Mahkeme” sözcüğünden sadece adliye mahkemelerinin anlaşılması zorunluğu kalmamıştır. İdari nitelikte de olsa ceza uyuşmazlıklarının bağımsız ve teminatlı hakim niteliğine sahip olmayan merciler tarafından çözümlenmesi ile ortaya çıkacak durumları engellemek endişesi de ortadan kalkmıştır. Nitekim 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanunun 6.maddesinde, genel bütçeye ait vergi, resim ve harçlarla “bunlara ilişkin zam ve cezalar” hakkındaki uyuşmazlıkların, hiç bir istisnaya yer verilmeden, vergi mahkemeleri tarafından çözümleneceği öngörülmüştür. Aynı Kanunun 13. maddesinde, yine hiç bir istisna öngörülmeden, Vergi Mahkemelerinin göreve başlaması ile bu mahkemelerin görev alanına giren konularda yer alan, “İtiraz” deyiminin, “VergiMahkemesinde dava açılması” anlamını taşıyacağı ifade edilmiştir.
Yargı düzeninde yapılan değişiklikler, özellikle 2576 sayılı Kanunun 6 ve 13.maddelerinde yer alan hükümler, Gümrük Kanununun 158.maddesinin son fıkrasında yer alan, “Yetkili Mahkemeye Müracaatla İtiraz olunabilir”. ibaresinin, gümrük vergisi ve buna ilişkin olarak gider vergisi üzerinden hesaplanıp gümrük idaresince kesilen ve bu niteliği ile vergi cezası niteliği taşıyan gümrük para cezaları yönünden “Yetkili Vergi Mahkemesi’ne dava açılabilir” biçiminde anlaşılıp yorumlanmasını gerektirmektedir. Yargı düzenindeki yeniliklerin kanunda meydana ge-
tirdiği anlam değişikliğine uygun bir yorumla varılacak böyle bir sonucun, kanunun anlam ve amacına uygun olduğunun kabulü gerekir.
2576 sayılı Kanunla kurulan vergi mahkemelerinin göreve başlamasından sonra, 2817 sayılı Kanunla Gümrük Kanununun bazı maddelerinin değiştirilmiş olmasına, bu arada 80.maddede gümrük vergisi tahakkukuna karşı idari yargı yolunun eaçık olduğunun ifade edilmesine rağmen, 158.maddede bir değişiklik yapılmamış olmasının, kanun koyucunun söz konusu gümrük para cezası hakkındaki uyuşmazlıkların, eskiden olduğu gibi adliye mahkemelerinde görülmesinin devamını istediğinin kabulünü gerektiremez. Zira, 2817 sayılı Kanun, Gümrük Kanununun tümü nazara alınarak yeni yargı düzenine uyum sağlamak üzere çıkarılmış ve kapsamlı bir değişikliği öngörmüş değildir. Nitekim 2576 sayılı Kanunun 15.maddesi ile Gümrük Hakem Kurullarının görev ve yetkilerinin, Vergi Mahkemelerinin göreve başladığı tarihte sona ereceği, geçici 9.maddesi ile de Gümrük Hakem Kurulunda bulunan dosyaların bir ay içinde Vergi Mahkemelerine devredileceği öngörüldüğü ve böylece bu kurulların görevlerinin son bulduğunda kuşku bulunmadığı halde, 2817 sayılı Kanunla, Gümrük Hakem Kurulunun, Kuruluş ve Görevlerini Düzenleyen Gümrük Kanununun 81/2 ve 82.maddelerinde bir değişiklik yapılmamıştır.
Bu nedenlerle, Genel Bütçeye ait bir vergi olduğunda kuşku bulunmayan gümrük vergisi ve gider vergisine ilişkin bir vergi cezası niteliği taşıyan, Gümrük Kanununun 146/2 ve Gider Vergileri Kanununun 54.maddesi uyarınca, noksan ödenen vergiler üzerinden hesaplanıp gümrük idaresince kesilen gümrük para cezası hakkında açılan davanın çözümlenmesi vergi mahkemesinin görevi içinde olup, mahkeme kararının göreve ilişkin hüküm fıkrasında kanuna ve usule aykırılık bulunmadığından, kararın bu bölümüne karşıyız.

KARŞI OY:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.maddesinin dördüncü fıkrasında, Danıştay’ın bozma kararları üzerine, mahkemelerin bozmaya uymayarak eski kararında ısrar edebileceği belirtildikten sonra, “Israr kararının ilgili tarafından temyizi halinde, dava, konusuna göre Danıştay İdari veya Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca incelenir.” denilmektedir. Fıkranın yazılışından da açıkça görüldüğü üzere, fıkradaki “dava” sözcüğünün “temyiz istemi” olarak anlaşılıp uygulanması gerekir. Bu haliyle fıkra, ısrar hükmünü muhtevi mahkeme kararlarının
temyiz mercii olarak genel kurulları tayin ve tesbit etmiştir. Temyize konu olan kararlarda ısrar dışındaki hükümlerin Danıştay dairelerinde inceleneceğini öngören bir Kanun hükmü mevcut değildir. Değişik mahkemelerde görülen bağlantılı davaların dahi bir mahkemede birleştirilerek çözümlenmesini öngören yargı düzeninin bir mahkeme kararında yer alan konuların, değişik temyiz mercilerinde incelenip sonuçlandırılmasına olanak tanıdığı düşünülemez.
Bu nedenle, hakkında temyiz isteminde bulunulan konuların tümünün Kurulumuzda incelenmesi gerektiği, bir bölümü Kurulumuzda karara bağlanmış olan istemin bir kısmının karara bağlanmak üzere Danıştay Yedinci Dairesine gönderilmesinde isabet bulunmadığı görüşüyle karara karşıyız.