Danıştay Kararı Vergi Dava Daireleri Kurulu 1991/339 E. 1992/98 K. 17.01.1992 T.

Vergi Dava Daireleri Kurulu         1991/339 E.  ,  1992/98 K.
Daire : VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Karar Yılı : 1992
Karar No : 98
Esas Yılı : 1991
Esas No : 339
Karar Tarihi : 17/01/992

1-) BİR DAVANIN 2575 SAYILI KANUNUN 24.MADDESİNİN 1/J FIKRASINA GÖRE
İLK DERECEDE DANIŞTAY’DA İNCELENEBİLMESİ, KONUSUNUN VERGİ DÜZELTME TALEBİ OLUŞTURMASINA BAĞLIDIR.
2-) YÖNETİCİSİ BULUNDUĞU YAPI KOOPERATİFİNİN KESİNLEŞMİŞ VERGİ VE CEZA BORÇLARI NEDENİYLE ŞAHSİ VARLIĞIYLA TAKİBEDİLEN DAVACININ, VERGİ USUL KANUNUNUN SORUMLULUKLA İLGİLİ 10.MADDESİNDEKİ KOŞULLARIN GERÇEKLEŞMEDİĞİ YOLUNDAKİ İDDİALARI, VERGİ DÜZELTME YOLUNUN İŞLETİLMESİNE OLANAK VERMEYECEĞİ HK.

Davacının yönetim kurulu başkanı bulunduğu yapı kooperatifi tarafından bedeli, taksitle ödenmek üzere ve tapu kaydına ipotek konularak satın alınan arazinin alımı sırasında, 150 metrekareden küçük konutlar yapılacağı taahhüt edildiğinden Tapu Harcı Alınmamıştır. Alımdan sonra yapılan imar planı değişikliği sonucu bu yeri de içine alan bölgenin sanayi ve imalat tesislerine ayrılması sonucu kooperatif taahhüdünü yerine getirememiş ve evvelce alınmayan Tapu Harcı, kaçakçılık cezalı olarak tarh edilmiş, uzlaşmaya başvurulmuş ve kaçakçılık cezasının miktar itibariyle indirilmesi suretiyle uzlaşılmıştır. Uzlaşma suretiyle kesinleşen harç ve uzlaşılan cezayı ödeyemeyen Kooperatif, arsa satıcısı tarafından satın alınan arazinin tüiü üzerine konulan ipoteği, uhdesinde kalan araziye kaydırarak kalan kısmı iki ayrı kooperatife satmıştır.
Öte yandan Kooperatif yöneticisinin yakın akrabası olan arazinin ilk satıcısının iflas etmesi sonucu, ipotek alacağı da bu kişinin alacaklılarınca takibe alınmış, Vergi Dairesi Müdürlüğü, başkaca mal varlığı bulunmayan Kooperatiften kesinleşmiş Tapu Harcı, cezası ve gecikmeden
doğan alacağını tahsil edemeyeceğini saptayarak, diğer yöneticiler ve bu arada davacının şahsi mal varlığını araştırmış ve davacıya ait onbir parsel taşınmaz ile saptadığı banka mevduatlarını haczetmiştir.
Davacının, hacze karşı hukuk mahkemesinde açtığı dava görev yönünden, Vergi Mahkemesinde açtığı dava ise süre aşımı noktasından reddedilmiştir.
Bunun üzerine davacı, Vergi Usul Kanununun 10.maddesine dayanılarak şahsi varlığına haciz uygulanmakla mükellefiyette hata yapıldığını ileri sürerek düzeltme ve şikayet yollarını izlemiş, şikayet başvurusuna yanıt verilmediği için Maliye ve Gümrük Bakanlığınca yasadan dolayı ku
rulmuş sayılan olumsuz işleme karşı Danıştay Dokuzuncu Dairesinde dava açmıştır.
Davayı inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesi olayda, 2982 sayılı Kanunun ihlalinden söz edemeyeceği, Vergi Usul Kanununun 10.maddesine göre tüzel kişilerin vergi borçlarından yasal temsilcilerin sorumlu tutulabilmesi için alacağın tüzel kişiliğin varlığından alınamaması ve bu
temsilcilerin kasıt ve ihmalinin bulunması gerektiği, Kooperatif tarafından ödenemeyen borçlar nedeniyle Kooperatif adına kayıtlı parsellerin teminat gösterildiği ve üzerine haciz konulduğu tartışmasız bulunduğundan, alacağın bu taşınmazların satılarak tahsili mümkün iken bu yola gidilmeksizin yükümlü adına uygulanan haciz işleminde yasaya uygunluk görülmediği, yükümlünün de kanuni ödevlerini kasıt ve ihmal sonucu yerine getirmediği konusunda yapılan bir tesbit bulunmadığı, bu sebeple uygulanan hacizle Vergi Usul Kanununun 118.maddesinde yer alan mükellefiyette hata yapıldığı gerekçesiyle haczin kaldırılamayacağı yolundaki Maliye ve Gümrük Bakanlığı işleminin iptaline karar vermiştir.
Karar, Maliye ve Gümrük Bakanlığı tarafından temyiz edilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun, “Kararın Düzeltilmesi” başlıklı 54.maddesinin (1) işaretli fıkrası, 3622 sayılı Kanunun 23. maddesiyle değiştirilmiş ve Danıştay dava daireleri tarafından temyiz üzerine verilen Kararlara karşı karar düzeltme yoluna başvurulması kabul edilmiş, aynı Kanunla temyiz yolunu düzenleyen 46.maddesinin (1) işaretli fıkrası da değiştirilerek Danıştay dava dairelerinin ilk derecede inceledikleri davalar hakkında verdikleri kararlara karşı temyiz yolu açılmış, bu tür temyiz başvurularını inceleme görevi, 2575 sayılı Danıştay Kanununun 3619 sayılı Kanunla değişik 38.maddesinin 2/b maddesiyle Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kuruluna verilmiştir.
3619 ve 3622 sayılı Kanunların yürürlüğe girdiği 10.4.1990 tarihinden sonra Danıştay Dava Dairelerinden ilk derecede verilen kararlara karşı ancak temyiz yoluna başvurulabileceğinden, Danıştay Dokuzuncu Dairesinin kararına karşı Maliye ve Gümrük Bakanlığınca yapılan başvurunun temyiz defterine kaydı ve dosyanın, 2577 sayılı kanunun 48.maddesine göre tekemmül ettirilmesinden sonra temyiz başvurusu karara bağlanmak üzere Kurulumuza gönderilmesinde yasaya aykırılık görülmemiştir.
2575 sayılı Danıştay Kanununun 24.maddesinin, ilk derece mahkemesi olarak Danıştayda görülecek davaları düzenleyen (1) işaretli fıkrasının (J) bendinde, Vergi Usul Kanunu gereğince şikayet yoluyla vergi düzeltme taleplerinin reddine ilişkin işlemlerin, bu kapsamda olduğu kabul
edilmiştir.
Bir davanın bu kuraldan dolayı ilk derecede Danıştay’da görülebilmesi, konusunun vergi düzeltme talebi oluşturmasına bağlıdır. Vergi Hatalarının Düzeltilmesi, Vergi Usul Kanununun 116-126.maddelerinde düzenlenmiştir. Kanun, hangi hataların düzeltme yoluna konu yapılabileceğini 117 ve 118.maddesinde öngörmüştür. Davacı tarafından ileri sürülen iddialar, bu maddelerde öngörülen hesap hataları ve vergilendirme hatalarından hiçbirine girmemektedir.
Yöneticisi bulunduğu yapı kooperatifinin kesinleşmişvergi ve ceza borçlarının, şahsi varlığı ile takibedilmesi için Vergi Usul Kanununun 10. maddesinde yazılı koşulların gerçekleşmediğini ileri süren davacının bu iddiaları, vergi düzeltme yolunun işletilmesine olanak vermeyeceğinden, istemin reddi yolunda kurulmuş sayılan olumsuz işlemin Danıştay Dokuzuncu Dairesinde ilk derecede açılmış bulunan davaya konu yapılması yasaya uygun görülmemiştir.
Bu nedenlerle davanın esasının incelenmesi sonucunda verilen Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 1991/1797 sayılı Kararının bozulmasına karar verildi.

KARŞI OY:
Davacı, yöneticisi bulunduğu kooperatif adına salınıp üzerinde uzlaşılan vergilerin, kooperatif tarafından gösterilen teminatların paraya çevrilmesi yoluna tevessül edilmeden ve söz konusu vergi borcunun ödenmemesinde kasıt ve ihmali tesbit edilmeden, Vergi Usul Kanununun 10. maddesine dayanılarak kendisinden istenmesinin vergilendirme hatası teşkil ettiğini iddia etmiş, Daire bu iddiayı yerinde görerek dava konusu işlemi iptal etmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 118.maddesinde “Bir verginin asıl borçlusu yerine başka bir kişiden istenmesi ve alınması”, “Mükellefin şahsında hata” olarak vergilendirme hataları kapsamında sayıldığından, bu hüküm karşısında vergi hataları kapsamında bulunan iddianın esası incelenerek, davanın sonuçlandırılmış olmasında kanuna ve usule aykırılık yoktur.
Davacı iddiasının vergilendirme hatası kapsamında görülmeyerek Daire kararının bozulmasında isabet bulunmadığı görüşüyle karara karşıyız.