Danıştay Kararı Vergi Dava Daireleri Kurulu 1989/40 E. 1989/45 K. 02.06.1989 T.

Vergi Dava Daireleri Kurulu         1989/40 E.  ,  1989/45 K.
Daire : VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Karar Yılı : 1989
Karar No : 45
Esas Yılı : 1989
Esas No : 40
Karar Tarihi : 02/06/989

KANUNDA İLGİLİLERİNE DUYURULMASI ÖNGÖRÜLMEYEN HACİZ TUTANAKLARI YÖNETSEL İŞLEMLERİN TÜM NİTELİKLERİNİ TAŞIDIĞINDAN HACZİN UYGULANMASI KOŞULU GERÇEKLEŞMEDEN DE DAVAYA KONU YAPILABİLECEĞİ HK.

Uyuşmazlık; Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından, sorumlu Kuruma tebliğ edilen yazı ekindeki haciz varakasının iptali dileğiyle açılan davayı incelenmeksizin reddeden Vergi Mahkemesi kararını bozan Danıştay Dördüncü Dairesi kararına uymamak suretiyle verilen Vergi Mahkemesi kararının bozulması isteminden ibarettir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun idari dava türlerini belirten 2.maddesinin 1/a fıkrasında öngörülen ve idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacak davalar şeklinde tanımlanan iptal davalarında konu olabilecek işlemlerin nitelikleri belirtilmemiştir. Ancak, idare hukuku öğretisinde ve buna dayanılarak yargı içtihatlarında, idari davaya konu yapılabilecek işlemlerin, idarenin tek yanlı olarak kurduğu ve ilgililerin menfaatlerini etkileyen, yürütülmesi gerekli, kesin işlemleri olduğu kabul edilmektedir. Bu nedenle, yargı yerlerinin açılan davalarda davaya konu yapılan işlemlerin bu nitelikleri taşıyıp taşımadığını araştırmaları gerekmektedir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun İkinci kısmının, “Cebren Tahsil ve Takip Esasları” başlığını taşıyan Birinci Bölümünde yer alan 54.maddesinde; ödeme süresi içinde ödenmeyen kamu alacaklarının tahsil dairesince cebren tahsil olunması ve bu tahsilatın, teminat gösterilmişse teminatın paraya çevrilmesi, gösterilmeyen hallerde borçlunun borca yetecek miktarda malının haczedilerek paraya çevrilmesi yada gerekli şartlar varsa borçlunun iflasının istenmesi şekillerinden birinin uygulanması yoluyla gerçekleştirilmesi öngörülmüştür.
Teminat gösterilmeyen hallerde tahsil dairesi, süresi içinde kamu borcunu ödemeyen borçlunun, borca yetecek miktarda malını haczederek satmak ve borcu karşılamak durumundadır. Bu yol izlendiğinde ise kamu borçlusuna, öncelikle ödeme emri tebliği ve borçlunun borcu karşılamaya yeter miktarda mal alacak ve haklarını bildirmeye çağırılması gerekmektedir. Kanunun 62.maddesine göre ilkece mal bildiriminde gösterilen, ayrıksı olarak da tahsil dairesince saptanan mal, alacak ve hakları haczolunabileceğinden bu yolun izlenmesi zorunludur.
6183 sayılı Kanunun 64.maddesinde; haciz işlemlerinin tahsil dairelerince düzenlenip, alacaklı amme idaresinin mahalli en büyük memurluğunca onaylanan haciz varakalarına dayanılarak yapılması kabul edilmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında Maliye ve Gümrük Bakanlığına verilen
yetki uyarınca şekli ve kapsamı anılan Bakanlıkça belirlenen haciz varakalarında; “…borçlunun mal bildiriminde gösterdiği veya tahsil dairesince saptanan menkul ve gayrimenkul malları ile alacak ve haklarının amme alacağına yetecek miktarının haczine karar verilmiştir.” açıklaması yer almaktadır. Bu niteliğle haciz varakaları tahsil dairesine borçlunun malvarlığı üzerine, borca yetecek miktarda ve paraya çevrilmek üzere haciz konulmasına izin veren, idarenin kesin, yürütülmesi gerekli, etkili ve tek yanlı işlemlerindendir. Borçlunun mal varlığı üzerine haciz konulması, sadece bu işlemlerin uygulanmasını gösterir.
Kanunda, haciz varakasının borçluya bildirilmesi öngörülmemiştir. Borçluya bildirimi zorunlu olmayan bu işlemler kural olarak, haczin uygulanması suretiyle borçlunun bilgisine sunulmaktadır. Haczin uygulanması yoluyla hakkında haciz varakası düzenlenerek haciz kararı verildiğiğini öğrenen borçlunun, 6183 sayılı Kanunun 78.maddesinde yazılı haciz tutanağının düzenlenmesi veya tebliği üzerine açtığı dava ile tebliği zorunlu olmayan haciz varakasının bildirimi üzerine açtığı dava arasında konu bakımından da bir ayırım bulunmamaktadır. Kanunun 78.maddesinin ikinci fıkrasında, düzenlenen haciz tutanağında hacze dayanak olan haciz varakasının tarih ve numarasının yazılması zorunlu kabul edildiğnden, haciz kararının kaçınılmaz sonucu olan tutanakla hakkındaki haciz kararını öğrenen borçlu gibi kendisine haciz varakası tebliğ edilen borçlu da haciz kararının yasal dayanağının bulunmadığı konusunu yargı yeri önüne götürmek, yargı yeri de haciz kararının hukuka uygunluğunu incelemek durumundadır. Buna karşılık, evvelce haciz varakasına ilişkin bildirime karşın bu işlemi dava konusu yapmayan borçlunun, haciz tutanağının bildirimi üzerine açtığı davanın konusu, hace konu malın haczi caiz olamayan mallardan olduğu yada istihkak iddiaları gibi çok sınırlı alanları içerir.
İdari işlemlerin temel niteliklerini taşıdığında kuşku bulunmayan haciz varakalarının, vergi dairelerinin herhangi bir servisi tarafından düzenlenmesi yasa gereği ve bürokrasinin doğal ve zorunlu sonucu olduğundan, haciz kararının uygulandığını gösteren haciz tutanaklarının idari davaya konu yapılabileceği, haciz varakalarının idarenin kesin ve yürütülmesi gerekli işlemlerinden olmadığı görüşüyle davayı incelemeksizin reddeden Vergi Mahkemesi kararında yasaya uygunluk görülmemiştir.
Bu nedenlerle, yukarıda yapılan açıklamalar ışığında davanın esası incelenerek çözüme bağlanmak üzere Vergi Mahkemesi Israr Kararının bozulmasına karar verildi.

KARŞI OY:
Anlaşmazlık Haciz Varakasının idari davaya konu yapılacak nitelikte bir idari işlem olarak kabul edilip edilmeyeceğine ilişkindir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 54.maddesi ve devamı madde hükümlerinde amme alacağının cebren tahsil ve takip esasları düzenlenmiştir.
Söz konusu kanunun 54.maddesine göre cebren tahsilat teminatın paraya çevrilmesi veya kefilin takibi; borçlu mallarının haczi veya borçlunun iflasının istenmesi yoludur.
Bu işlemlerin ne şekilde yapılacağı kanunla belirlenmiştir.
Yasa koyucu haciz işlemini 6183 sayılı kanunun 62.maddesinde düzenlemiştir. Bu madde hükmüne göre haciz işlemi “Borçlunun, mal bildiriminde gösterilen veya tahsil dairesince tesbit edilen borçlu veya üçüncü şahıslar elindeki menkul malları ile gayrimenkullerinden, alacak ve
haklarından amme alacağına yetecek miktarın tahsil dairesince haczolunması” şeklinde tanımlanmıştır.
Haciz varakası ise haciz işleminin yapılabilmesi için gerekli ön işlemdir. (6183 mad.63)
Haciz varakası bağımsız Vergi daireleri işlem yönergesine göre karşı tarafa tebliği gerekmeyen idarenin bir iç işlemidir. Haciz varakasında dava konusu işlemlerde aranan derhal yerine getirilme vasfı bulunmamaktadır. Bu varaka icrai niteliğe haciz işlemiyle kavuşmaktadır. Haciz
işleminin yerine getirilmesi ise amme borçlusunun hacizden önce borcunu ödeyip ödememesi koşuluna bağlıdır. Şayet haciz işleminden önce amme borçlusu borcunu ödemeyi kabul eder ve öderse haciz işlemi yapılamayacaktır.
Oysa icrai nitelikte bir karar idare tarafından mutlaka yerine getirilmesi gereken bir karardır.
Nitekim aynı nitelikte bulunan ihtiyati haciz işleminde yasa koyucu dava konusu işlemin ihtiyati haciz kararı değil ihtiyati haciz uygulaması olduğunu vurgulamak suretiyle bu hususu açıklığa kavuşturmuştur.(6183 mad.15)
Kaldıki haciz kararları muhataplarına bildirilecek kararlardan olmadığı cihetle amme borçluları haciz kararlarına haciz işlemiyle muttali olmaktadır.
Olaydaki tebliğ alacaklı amme idaresi ile borçlunun menfaatlerini mümkün olduğu kadar telif etmekle yükümlü bulunan tahsil dairesinin bir kamu kuruluşu olan davalıyı uyarmak amacıyla yazılmış bir yazı tebliğidir. Haciz kararının tebliği değildir.
Açıklanan bu nedenlerle ve mahkeme kararının dayandığı gerekçelerle haciz varakasının idari davaya konu olacak icrai bir işlem niteliği taşımaması nedeniyle açılan davayı incelenmeksizin reddeden vergi mahkemesi ısrar kararının onanması gerektiği görüşünde olduğumuzdan bozma kararına karşıyız.