Danıştay Kararı Vergi Dava Daireleri Kurulu 1989/140 E. 1990/9 K. 19.01.1990 T.

Vergi Dava Daireleri Kurulu         1989/140 E.  ,  1990/9 K.
Daire : VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Karar Yılı : 1990
Karar No : 9
Esas Yılı : 1989
Esas No : 140
Karar Tarihi : 19/01/990

TÜZEL KİŞİ ADINA DAVA AÇMA YETKİSİ BULUNMAYAN ANONİM ŞİRKET İTHALAT MÜDÜRÜ TARAFINDAN AÇILAN DAVANIN EHLİYET YÖNÜNDEN REDDİ YASAYA UYGUN DEĞİLDİR. BU GİBİ DURUMLARDA DİLEKÇENİN REDDİNE KARAR VERİLMESİ GEREKTİĞİ HK.

Uyuşmazlık; yükümlü adına salınan Gümrük Vergisi ve Fonlara karşı şirketin ithalat müdürünün imzaladığı dilekçe ile açılan davayı reddeden Vergi Mahkemesi kararı bozan Danıştay Yedinci Dairesi, kararına uymayarak, ilk kararında ısrar eden Vergi Mahkemesi kararının bozulması iste
minden ibarettir.
İdari davaların açılması sırasında, dava açma iradesinin yazılı belgesi olan dilekçelerin, dava açma ehliyetini haiz davacı, tüzel kişilerde yasal temsilciler tarafından imzalanması gerekir.
Tüzel kişiliği haiz davacı Kurumun, adına salınan ek Gümrük Vergisi ve Fonlara karşı dava açmaya ehil olduğu tartışmasızdır. Türk Ticaret Kanunu ve Anasözleşmesi gereği Kurum bu yetkisini ancak, yönetim kurulu veya bu konuda yetkili olduğu kanıtlanan temsilcileri aracılığı ile kullanabilir.
Dava dilekçesini imzalayan ithalat müdürüne ait yetki belgesinden, yargı yerleri önünde şirketi temsil yetkisi bulunmadığı anlaşılan sözü geçenin sadece Kurumun yönetsel işlerinin bir kısmını izlemekle görevlendirildiği saptanmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun, dilekçeler üzerinde yapılacak ilk inceleme üzerine verilecek kararları düzenleyen 15.maddesinin 1/d bendinde, 14.maddenin (c) bendinde yazılı hallerde, ehliyetli şahsın avukat olmayan vekili tarafından dava açılması takdirinde otuz
gün içinde bizzat veya bir avukat vasıtasıyla dava açılmak üzere dilekçelerin reddine karar verilmesi öngörülmüştür.
Kanunun bu hükmünde yazılı “avukat olmayan vekil” tanımlamasının, dava açma ehliyetini haiz gerçek ve tüzel kişilerin temsilcilerini de kapsadığı sonucuna varıldığından, Vergi Mahkemesince, söz konusu kural uyarınca dilekçenin reddine karar verilmesi gerekirken, dava açma hakkının kullanımını yasa yapıcının iradesine aykırı biçimde sınırlayarak davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin Israr Kararında yasaya uygunluk görülmemiştir.
Bu nedenlerle, Vergi Mahkemesi Israr Kararının bozulmasına karar verildi.

KARŞI OY:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 15.maddesinin 1/d bendinde, ehliyeti şahsın avukat olmayan vekili tarafından açılan davalara ait dilekçelerin reddedilmesi kabul edilmiştir.
Hukukumuzda vekalet ile temsil yetkilerinin ayrı hükümlere tabi tutulması nedeniyle, sadece avukat olmayan vekillerce açılan davalarda, dava dilekçeleri reddedilebilir.
Kanunda, ehliyeti haiz gerçek ve tüzel kişilerin yetkisiz temsilcileri tarafından açılan davalar hakkında ne gibi bir karar verileceği gösterilmemiştir. Bu nedenle, 2577 sayılı Kanunun 31.maddesinde, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan göndermeden yararlanılarak sonuca ulaşılması gerekir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 39.maddesinde, ehliyeti haiz olan hükmi şahısların, kanuni uzuvları vasıtasıyla ve icap eden mezuniyeti istihsal ile hareket edecekleri, aksi halde hakimin, tayin edeceği müddet zarfında şeraitin ikmali için muhakemeyi talike mecbur olduğu kurala bağlanmıştır.
Davada Vergi Mahkemesi tarafından bu kuralın uygulanması, uygun bir süre tanınıp, davacı Kurumun yetkili temsilcileri tarafından imzalanmış dilekçe ile başvuruda bulunması sağlanarak, daha sonra davanın esasının incelenmesi gerekirken, davanın ehliyet yönünden reddi yasaya uy-
gun değildir.
Israr Kararının yukarıda yazılı hukuksal nedenlerle bozulması gerektiği görüşüyle, çoğunluk kararına katılmıyoruz.

KARŞI OY:
Uyuşmazlık; yükümlü şirket tarafından ithal edilen eşya nedeniyle ek gümrük vergisi ve resimleri istenmesi yolundaki işlemin iptali için şirket ithalat müdürü tarafından açılan davanın, ehliyet yönünden usule uygun olup olmadığının saptanmasına ilişkindir.
Mahkemece; imza sirkülerinde, şirketin ithalat müdürüne verilen temsil yetkisinin, ithalat işlerini içeren sınırlı bir yetki olduğu, yönetim kurulu üyesi olmayan müdürün dava açma ehliyetinin bulunmadığı sonucuna varılarak ehliyet yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Türk Ticaret Kanununun 317.maddesinde, anonim şirketin idare meclisi tarafından idare ve temsil olunacağı; aynı Kanunun 319.maddesinin ikinci fıkrasında da, esas mukavele ile temsil selahiyetinin ve idare işlerinin hepsini veya bazılarını idare meclisi azası olan murahhaslara ve
ya pay sahibi olmaları zararu bulunmayan müdürlere bırakabilmek için umumi heyete veya idare meclisine selahiyet verilebileceği hükme bağlanmıştır.
Fıkra hükmünde açıklandığı üzere, anonim şirketlerde anasözleşme ile temsil yetkisinin bir kısmının, pay sahibi olmayan müdürlere bırakılabilmesi için genel kurula veya yönetim kuruluna yetki verilebileceği öngörülmüş bulunmaktadır.
Dosyada mevcut yetki belgesinin 1. ve 2.maddelerinde, şirketi her hususta temsil yetkisinin yönetim kurulu başkan ve üyelerine verildiği, 3.maddesinde ise, davayı açan şirket ithalat müdürünün, yönetim kurulu dışında, “… özetle bir ithalat ve ihracat işlemini baştan sona kadar
takip ve intaç etmek üzere, şirket kaşesi altında vazedeceği imza ile şirketi münferiden temsil ve ilzama yetkili kılındığı” belirtilmiştir.
Olayımızda, davayı açan şirket ithalat müdürüne sınırlı bir temsil yetkisi verildiği görülmekte, ithalat ve ihracat işlerinden dolayı vergi mahkemesince yapılan başvurunun da bu yetki içinde kaldığı anlaşılmaktadır.
Ancak; öncelikle bu sınırlı temsil yetkisinin hukuksal dayanağının olup olmadığının, başka bir anlatımla yukarıda sözü geçen fıkra hükmüne göre, davacı şirketin ana sözleşmesinde, yönetim kurulu dışında, pay sahibi olması zaruri bulunmayan müdürlere bazı bakımlardan temsil yetkisi bırakılabilmesi için şirket genel kuruluna veya yönetim kurulu na yetki verilip verilmediğinin araştırılarak saptanması gerekmektedir.
Mahkemece, böyle bir araştırma ve saptama yapılmamıştır.
Direnme (ısrar) kararında belirtildiği gibi, davacı şirket ile ithalat müdürü arasında Borçlar Kanunun vekalet sözleşmesi ile ilgili hükümlerine uygun bir vekalet ilişkisi yoktur. Şirket müdürünün dava ehliyeti de tartışma konusu olduğuna göre, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 15.maddesinin (d) bendinde öngörülen, “ehliyetli şahsın avukat olmayan vekili tarafından dava açılması halinde, otuz gün içinde bizzat veya bir avukat vasıtasıyla dava açılmak üzere dilekçelerin reddine karar verileceği…” yolundaki hükmün olaya uygulanma olanağı bulun
mamaktadır.
Bu durumda; Mahkemece, şirket anasözleşmesinin incelenmesi anasözleşmede pay sahibi olmayan müdürlere temsil yetkisi verilmesi hakkında bir hükmün mevcut olmadığının saptanması halinde, anılan yasanın 31.maddesinin göndermede bulunduğu Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 39.maddesi uyarınca, davacı şirketin kanuni temsilcisine davaya icazet vermesi için uygun bir süre tanıması, bu süre içinde icazet verilmesi halinde, davanın ehliyet yönünden reddi cihetine gidilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile verilen karar yerinde görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, mahkemece verilen direnme (ısrar) kararının bozulması gerekeceği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne karşıyız.