Danıştay Kararı Vergi Dava Daireleri Kurulu 1988/104 E. 1989/17 K. 03.03.1989 T.

Vergi Dava Daireleri Kurulu         1988/104 E.  ,  1989/17 K.
Daire : VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Karar Yılı : 1989
Karar No : 17
Esas Yılı : 1988
Esas No : 104
Karar Tarihi : 03/03/989

1- DEĞİŞTİRİLEN PARASAL SINIRLARA GÖRE MAHKEME KURULUNCA VERİLEN VE TEMYİZ MERCİİNE BOZULAN KARARDAN SONRA YARGIÇLARDAN BİRİ TARAFINDAN İNCELENEBİLECEK SINIRLAR İÇİNDE KALAN DAVANIN, MAHKEME ÜYELERİNDEN BİRİNCE İNCELENMESİNİN YASAYA UYGUN OLDUĞU ,

2- BU DURUMDA TEK HAKİM KARARI ISRAR NİTELİĞİNDE İSE BU KARARA KARŞI
YAPILAN TEMYİZ BAŞVURUSUNUN VERGİ DAVA DAİRELERİ GENEL KURULUNDA İNCELENMESİ GEREKECEĞİ,

3- ORTALAMA KAR HADLERİ ESASINA GÖRE YAPILAN ARAŞTIRMA SIRASINDA YÜKÜMLÜYE GÖNDERİLEN İZAHA DAVET YAZISININ TEBLİĞİ İLE VERGİ İNCELENMESİ NE BAŞLANMIŞ SAYILACAĞI HK.

Uyuşmazlık; ortalama kar haddi esasına göre ikmalen salınan gelir ve mali denge vergisine karşı açılan davayı kabul ederek tarhiyatı kaldıran Vergi Mahkemesi Kararının, ortalama kar haddine göre yapılan tarhi yatın yerinde olup olmadığı araştırılarak işin esası hakkında karar verilmek üzere bozulmasından sonra kararında ısrar eden Vergi Mahkemesi kararının bozulması isteminden ibarettir.
Vergi Mahkemesince davanın kabulü yolunda verilen kararın işin esasının incelenerek yeniden bir karar verilmek üzere Danıştay Üçüncü Dairesince bozulması üzerine davanın iki milyon liranın altında bulunan tarh işlemine karşı açılmış olması nedeniyle 2.3.1988 gününde yürürlüğe giren ve 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanunun 7.maddesini değiştiren 3410 sayılı kanunun 3.maddesine göre davanın tek hakim tarafından karara bağlanmasında kanuna uyarlık bulunmamaktadır.
Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.maddesinin 4.fıkrasında, Vergi Mahkemelerince verilen ısrar kararlarına karşı yapılan temyiz istemlerinin Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunda inceleneceğinin hükme bağlanmış bulunması karşısında temyize konu
ısrar kararının Danıştay’da incelenmesi gerekmektedir.
Bu nedenlerle, Danıştay bozma kararı üzerine uyuşmazlığın tek hakim tarafından karara bağlanmasında ve ısrar kararı niteliğinde olması nedeniyle bu karara karşı yapılan temyiz isteminin Danıştay’da incelenmesi gerektiğine oyçokluğu ile karar verildikten sonra işin esası incelendi 24.2.1983 tarihinde yürürlüğe giren 2801 sayılı Bazı kamu alacaklarının Özel Uzlaşma Yolu ile Tahsili Hakkında Kanunun 4.maddesinde; bu Kanunun kapsadığı dönemlere ilişkin olarak Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce başladığı halde’ Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar tamamlanmamış vergi incelemeleri ile, takdir, tarh ve tahakkuk işlemlerine devam edileceği, mükelleflerin bu kanunun 5 ve 12.maddeleri hükümlerinden yararlanmak için beyanda bulunmalarının, haklarında bu madde hükümlerinin uygulanmasına engel teşkil etmeyeceği hükme bağlanmış; aynı Kanunun 5.maddesinde de, gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin
bu maddede yazılı yıllarla ilgili olarak vermiş oldukları yıllık gelir ve kurumlar vergisi beyannamelerinde beyan ettikleri matrahları, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 6 ay içerisinde ve asgari bu maddede belirtilen miktar ve nisbetler dahilinde artırmaları halinde artırımda bulundukları yıllar için vergi incelemesi yapılmayacağı öngörülmüştür.
Bu hükümler karşısında, mükelleflerin yukarıda sözü edilen 5.maddedeki esaslara göre matrah artırımında bulunmaları, adı geçen Kanunun yürürlük tarihinden önce başlandığı halde tamnamlanmamış olan vergi incelemelerine, takdir, tarh ve tahakkuk işlemlerine devam edilmesine engel değildir.
1980 takvim yılı gelir vergisine ilişkin olarak 2801 sayılı Kanunun 5. maddesi hükmü uyarınca matrah artırımı talebinde bulunarak, artırılan matrah üzerinden hesaplanan vergileri maddede öngörülen süre içinde ödediği ihtilafsız olan davacıya, ortalama kar haddi esasına göre tarhiyat yapılabilmesi bakımından izaha davet yazısının adı geçen Kanunun yürürlük tarihinden önce tebliğ edildiği dosyasının incelenmesinden anlaşıldığına göre, Kanunun yürürlük tarihine kadar tamamlanmamış olan bu tarhiyat işlemine yukarıda sözü edilen 4.maddenin amir hükmü uyarın
ca devam edilmesinde isabetsizlik bulunmadığından, mahkemece verilen ısrar kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulüne Vergi Mahkemesi ısrar Kararının Danıştay Üçüncü Dairesinin bozma kararı çerçevesinde yeniden karar verilmek üzere bozulmasına karar verildi.

KARŞI OY: 2576 sayılı Kanunun 3410 sayılı Kanunla değiştirilmeden önceki 7.maddesinin 2.fıkrasında, “kazançları götürü usulde tesbit edilen mükelleflerin sınıf ve derecelerinin tesbitine ilişkin işlemlere karşı açılan davalar ile her türlü vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezaları toplamı yetmişbeşbinlirayı geçmeyen tarhlara karşı açılan davalar Vergi Mahkemesi Hakimlerinden biri tarafından çözümlenir” hükmü 2 Mart 1988 günlü Resmi Gazetede yayımlanan 3410 sayılı Kanunun 3.maddesi hükmüyle değiştirilerek “kazançları götürü usulde tesbit edilen mükelleflerin sınıf ve derecelerinin tesbiti işlemlerine karşı açılan davalar ile her türlü vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezaları toplamı iki milyon lirayı geçmeyen tarhlara ve bu miktarla sınırlı olmak üzere 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulanmasına ilişkin davalar Vergi Mahkemesi hakimlerinden biri tarafından çözümlenir” şeklinde değiştirilmiştir.
Söz konusu değişiklikle tek hakimin bakacağı davalarda dava konusu vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezaları toplamı yetmişbeşbin liradan iki milyon liraya çıkarılmıştır.
Bu değişiklik göreve ilişkin olup, kamu düzenini ilgilendirdiğinden, bu hükmün kanunun yürürlüğe girmesinden önce açılmış davalara uygulanması hukukun genel ilkesi ise de, yasa koyucu tarafından 3410 sayılı Kanuna konan geçici madde ile bu ilkeye istisna getirilmiş ve Kanunun yürürlüğü tarihinden önce açılmış davalar için İdari Yargı Mercilerinin görevsizlik kararı veremiyecekleri ve ellerindeki işlere bakmaya devam edecekleri belirtilmiştir.
Bu husus, değişiklik tasarısının Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonunda görüşülmesi sırasında geçici madde hükmünün konuluş gerekçesi olarak açıkça vurgulanmıştır.
Söz konusu geçici maddenin, bu kanunun 6.1.1982 tarih ve 2576 sayılı kanunun 7.maddesinde değişiklik yapan hükmü sebebiyle İdari yargı Mercilerince görevsizlik kararı verilemez” hükmü karşısında 3410 sayılı kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış ve Toplu Mahkeme tarafından çözümlenmesi gereken yetmişbeşbin liradan yukarı tarhlara ilişkin davaların tek hakimle karara bağlanmasına yasal imkan bulunmamaktadır.
Bu nedenlerle uyuşmazlığın Vergi Mahkemesi kurulunca çözümlenmesi gerekeceğinden tek hakimle verilmiş bulunan kararın bu yönden bozulması gerektiği görüşü ile karara karşıyız.

KARŞI OY: 2.3.1988 tarihinde yürürlüğe giren 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmelerine Dair 3410 sayılı Kanunun 3.maddesi ile, İdare ve Vergi Mahkemelerinde tek hakimle çözümlenecek uyuşmazlıklardaki 75.000 liralık sınır 2 milyona yükseltilmiştir.
Kanunun gerekçesinde de açıklandığı üzere, bu değişikliğin amacı davaları bir an önce kesin sonuca bağlamak, ayrıca tek hakim sistemine işlerlik kazandırmaktır.
Aynı Kanunun geçici maddesinde ise “Bu Kanunun 2576 sayılı Kanunun 7. maddesinde değişiklik yapan hükmü sebebiyle idari yargı mercilerince görevsizlik kararı verilemez” hükmü yer almış olup, hükümet tasarısına Adalet Komisyonunca eklenen söz konusu maddenin komisyon raporundaki gerekçeden, maddenin idari yargı mercilerince görev konusunda tereddüte düşülmemesi ve ellerindeki işlere devam etmeleri maksadıyla düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Anlaşmazlık konusu davanın söz konusu değişiklikten önceki bir tarihte mahkeme kurulunca karara bağlandığı, ancak Danıştay Üçüncü Dairesince verilen bozma kararından sonraki dönemde yeni düzenleme ile getirilen parasal ölçütler gözönünde bulundurulmak suretiyle tek hakim tarafından incelenen dava hakkında ısrar kararı tesis edildiği görülmektedir.
Yeni düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten önceki parasal ölçütlere göre mahkeme kurulunca ele alınan dava hakkında verilen karar Danıştay Üçüncü Dairesince bozulmuş bulunmasına ve yeni düzenlemeden sonra da mahkeme kurulunun mevcudiyeti devam etmekte olmasına göre, bu aşamada davanın kurulun elindeki işler meyanında nitelendirilmesi gerekir.
Bu düşünce tarzı Üst Mahkeme (Temyiz Mercii) tarafından tesis edilen bozma kararları üzerine dosyanın kararı bozulan mahkemelerde incelenmesini gerekli kılan kurala da uygun düşmektedir.
Açıklanan nedenlerle tek hakim tarafından verilmiş bulunan ısrar kararının bu noktadan bozulması gerektiği düşüncesi ile çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.

KARŞI OY: 24 Şubat 1983 günü yürürlüğe giren 2801 sayılı Kanunun 5.maddesinin 1.fıkrasıyla 2.fıkrada belirlenen yıllara ait beyanlarını asgari bu maddede belirlenen miktar ve nisbetlerde artıran yükümlülere, artırmada bulundukları yıllar için vergi incelemesi yapılmayacağı öngörülmüş; 4.maddede ise, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar tamamlanamamış olan vergi incelemeleri ile takdir, tarh ve tahakkuk işlemlerine devam edileceği belirtilmiştir.
Vergi Usul Kanununun 20.maddesinde, verginin tarhı vergi alacağının kanunlarında gösterilen matrah ve nisbetler üzerinden vergi dairesi tarafından hesaplanarak bu alacağı miktar itibariyle tesbit eden idari muameledir, diye tanımlandığından ve Gelir Vergisi Kanununun 111.maddesi
uyarınca ortalama kar haddine göre gayrısafi kazanç düşüklüğünü izaha davet edilen yükümlünün ancak, süresinde izahat vermeyişi veya izahatının yeterli görülmeyişinden sonra tarh işlemine yani matrahı belirleyerek ihbarname düzenlenmesine geçilebileceğinden, salt izaha davet yazısının yükümlüye gönderilmesini tarh işlemine başlama olarak kabul etmek mümkün değildir.
Yıllık beyannamelerde yer alan ortalama kar hadleri Föyünün, vergi dairesi ilgili servislerinde incelenmesinin Vergi Usul Kanununun 134-141.maddelerinde yer alan vergi incelemeleriyle de bir ilgisi yoktur. Bu durumda, 2801 sayılı Kanunun 4.maddesi uyarınca başlanmış “tarh” veya “vergi incelemeleri” ne devam edilmesi söz konusu olmamak gerekir.
Öte yandan, 2801 sayılı Kanunun genel gerekçesinde ve 5.maddeyle ilgili gerekçesinde yer alan; “birikmiş dosyaları tasfiye etmek, Vergi idaresinin sağlıklı ve etkin çalışması için önceki dönemlerle ilgili vergi işlemleri ve incelemeleri ile uğraşmasını önlemek” şeklindeki ifadeler gözönüne alınırsa, 5.maddedeki “vergi incelemesi yapılmaz” deyimini “herhangi bir tarhiyat veya vergi işlemi yapılmaz” şeklinde yorumlamanın, Kanun koyucunun gerçek amacına uygun olacağı görüöündeyiz.
Bu nedenle, Kurulumuzun kararına katılmıyoruz.

KARŞI OY(GEREKÇEDE): 2801 sayılı Bazı Kamu Alacaklarının Özel Uzlaşma Yolu ile Tahsili Hakkında Kanunun 5.maddesinde, beyan ettikleri matrahları maddede öngörülen şart ve usule göre artıran gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri hakkında vergi incelemesi yapılamayacağı belirtilmiştir. Maddede sözü edilen “vergi incelemesi” ibaresi ile Vergi Usul
Kanununun 134 ve takip eden maddelerinde düzenlenen vergi incelemelerinin ifade edildiğine ve özel pişmanlık hükümlerinden yararlananlar hakkında bu hükümlere göre yapılacak incelemenin yasaklanmak istendiğinde kuşku yoktur.
Uyuşmazlık konusu tarhiyat Gelir Vergisi Kanununun 111.maddesi uyarınca ortalama kar hadleri esasına göre yapılmış olup, vergi incelemesine dayalı bir tarhiyat olarak nitelendirilemez. 111.madde uyarınca yükümlüden izahat istenmesi de incelemeye başlama olarak kabul edilemez. Yükümlünün, özel pişmanlık talebinde bulunması ve şartların yerine getirilmiş olması, hakkında ortalama kar haddi esasına göre vergi salınmasına engel değildir. Zira 2801 sayılı kanunun 5.maddesinde bu konuda bir yasak hükmü yer almamıştır.
Öte yandan, 2801 sayılı Kanunun 5.maddesinin 6.fıkrasında, artırılan matrahlar üzerinden ayrıca gelir vergisi ve mali denge vergisi alınmayacağı açıklanmıştır. Bu nedenle artırımda bulunan yükümlüler hakkında ortalama kar haddi esasına göre tesbit edilen matrahtan özel pişmanlık
hükümlerine göre artırılan miktar düşüldükten sonra kalan miktar üzerinden vergi alınması gerekir. Bu yapılmadan tarhiyat yoluna gidilmesi aynı matrah üzerinden bir defadan fazla vergi istenmesi anlamına geleceğinden Vergi Usul Kanununun 117.maddesinin 3 numaralı bendi karşısında vergi hatası teşkil eder. Mahkemece bu hususun dikkate alınması icap etmektedir.
Vergi Mahkemesi kararının bu nedenlerle bozulması gerekeceği görüşüyle karara gerekçe yönünden karşıyım.