Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2023/37 E. 2023/439 K. 09.03.2023 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2023/37 E.  ,  2023/439 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2023/37
Karar No : 2023/439

TEMYİZ EDENLER :(DAVACI): … Sendikası
VEKİLİ: …
(DAVALI): … Bakanlığı
VEKİLİ: Av. …

İSTEMİN KONUSU :Danıştay Sekizinci ve İkinci Daireleri Müşterek Kurulunun 17/05/2022 tarih ve E:2021/7208, K:2022/3321 sayılı kararının aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması taraflara karşılıklı olarak istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 07/09/2013 tarih ve 28758 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nin, 01/07/2015 tarih ve 29403 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelik ile değişik 11. maddesinin 4. fıkrasında yer alan “en az 10” ve “Özel öğretim kurumları” ibarelerinin, 58. maddesinin 2. fıkrasının (ç) bendinde yer alan “Gerektiğinde cumartesi ve pazar günlerinde de yapılabilir.” cümlesinin, 64. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “okul öğrenci ödül ve disiplin kurulunun da görüşü alınarak” ve “10 puandan fazla davranış puanı indirilmiş ve iade edilmemiş olanlar ile” ibarelerinin, 94. maddesinin 3. fıkrasının, 164. maddesinin 2. fıkrasının (ç) ve (l) bentlerinin, 3. fıkrasının (k) bendinin, 2. fıkrasının (a) bendinde yer alan “veya sosyal medya üzerinden” ve 3. fıkrasının (r) bendinde yer alan “sosyal medya yoluyla” ibaresinin, 2. fıkrasının (ğ), 3. fıkrasının (m) ve 4. fıkrasının (l) bentlerinde yer alan “veya sosyal medya yoluyla” ibarelerinin iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Sekizinci ve İkinci Daireleri Müşterek Kurulunun 17/05/2022 tarih ve E:2021/7208, K:2022/3321 sayılı kararıyla;
Müşterek Kurulun 25/06/2019 tarih ve E:2015/9937, K:2019/6006 sayılı kararının, dava konusu Yönetmeliğin 94. maddesinin 3. fıkrası ile 164. maddesinin 2. fıkrasının (ç) ve (l) bentleri, 3. fıkrasının (k) bendi, 2. fıkrasının (a) bendinde yer alan “veya sosyal medya üzerinden” ve 3. fıkrasının (r) bendinde yer alan “sosyal medya yoluyla” ibaresi, 2. fıkrasının (ğ), 3. fıkrasının (m) ve 4. fıkrasının (l) bentlerinde yer alan “veya sosyal medya yoluyla” ibareleri yönünden davanın ehliyet yönünden reddine ve 64. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “okul öğrenci ödül ve disiplin kurulunun da görüşü alınarak” ve “10 puandan fazla davranış puanı indirilmiş ve iade edilmemiş olanlar ile” ibareleri hakkında karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kısımlarının bozulmasına, temyize konu diğer kısımlarının ise onanmasına dair Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 02/06/2021 tarih ve E:2019/3426, K:2021/1126 sayılı kararı üzerine bozma kararına uyularak bozulan kısımlar hakkında yapılan yargılama sonucunda;
Dava konusu Yönetmeliğin 64. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “okul öğrenci ödül ve disiplin kurulunun da görüşü alınarak” ve “10 puandan fazla davranış puanı indirilmiş ve iade edilmemiş olanlar ile” ibareleri yönünden;
1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 6. maddesi ile dava konusu Yönetmeliğin 164, 170 ve 171. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde; milli eğitim sisteminin amaçlarından birinin de, başarının tespitinde adil ve objektif bir değerlendirme yaparak öğrencilerin daha başarılı olma yolunda motivasyonunun artırılması olduğu;
Dava konusu Yönetmelik’te ise, başarı ile disiplin ve ahlak arasında sıkı bir ilişki olduğuna vurgu yapıldığı ve okul öğrenci ödül ve disiplin kurulunun da görüşü alınarak mezuniyet puanı en yüksek olan öğrencinin öğretmenler kurulunca okul birincisi olarak tespit edileceği, ancak davranış puanı indirilmiş ve iade edilmemiş öğrencilerin okul birincisi olamayacağı düzenlenmiş ise de, disiplin ve ahlaktan daha ziyade başarıya endeksli olan okul birinciliğinin, yükseköğretime girişte ek kontenjan ayrılarak ödüllendirilen başarı ile ilgili bir durum olduğu;
Öte yandan, davranış puanının iade edilmesine doğrudan, okul birincisinin belirlenmesine ise dolaylı etkisi bulunan okul öğrenci ödül ve disiplin kuruluna dava konusu düzenleme ile okul birincisinin belirlenmesi noktasında geniş bir yetki verildiğinin görüldüğü, bu durumun başarının ölçülmesinde objektif ölçme ve değerlendirme metotlarının önüne geçerek subjektif ve keyfi uygulamalara sebebiyet verebileceği;
Bununla birlikte, Yönetmeliğin 164. maddesi uyarınca okulu, çevresini ve eşyasını kirleten, yapması gereken görevleri yapmayan, kılık-kıyafete ilişkin mevzuat hükümlerine uymayan, özürsüz devamsızlık yapan ve kaba ve saygısız davrananların kınama cezası ile cezalandırılacağı dikkate alındığında, belirtilen fiilleri işlemesi nedeniyle davranış puanı düşürülen ve okul öğrenci disiplin kurulunca da puanı iade edilmeyen öğrencinin okul birincisi olamaması durumunun, başarının objektif ölçme ve değerlendirme metotlarıyla ölçülmesini hükme bağlayan yasal düzenlemeye açık bir aykırılık oluşturacağı, bu haliyle dava konusu düzenlemelerde hukuka uyarlık bulunmadığı;
Yönetmeliğin 94. maddesinin 3. fıkrası yönünden;
Anayasa’nın 42 ve 128. maddeleri belirtilerek;
07/09/2013 tarih ve 28758 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 94. maddesinin 3. fıkrasının Danıştay Sekizinci Dairesinin 27/11/2014 tarih ve E:2014/6589 sayılı kararıyla yürütmesinin durdurulduğu;
Davalı idarece 01/07/2015 tarih ve 29403 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 21. maddesiyle fıkrada değişiklik yapılarak; hizmet satın alma yoluyla çalıştırılacak personelin görevlerine ilişkin esas ve usullerin sözleşmeyle belirleneceği kuralına yer verilerek düzenlemede yer alan “ücretleri genel bütçe veya bütçe dışı kaynaklarca karşılanarak” ibaresinin metinden çıkarıldığı;
Dava konusu düzenleme uyarınca, okullarda; bakım, onarım ve uygulama sınıfları dâhil alanlarıyla ilgili hizmetleri yürütmek, eğitim ve öğretim etkinliklerinde öğretmenlere yardımcı olmak üzere teknisyen, kütüphaneyle ilgili işleri yürütmek üzere kütüphane memuru, aracı bulunan okullarda şoför, temizlik hizmetlerini yürütmek üzere hizmetli, bahçeyle ilgili görevleri yürütmek üzere bahçıvan, okulun ısınma işlerini yürütmek üzere kaloriferci, bina ve tesisler ile araç ve gerecin güvenliğini sağlamak üzere gece bekçisi, koruma memuru veya güvenlik görevlisi, ambar ve depoyla ilgili görevleri yürütmek üzere ambar memuru, sağlık hizmetleri ve okul revirinin iş ve işlemlerini yürütmek üzere hemşire, yemekhanesi bulunan okullarda yemek çıkarılmasına yönelik iş ve işlemleri yürütmek üzere aşçı, ihtiyaç duyulan diğer alanlarda çalıştırılacak personel ile sözleşme imzalanarak, çalıştırılacak personelin görev tanımı ve kapsamı ile personelin sahip olduğu sosyal güvence, parasal ve özlük hakları vb. konularının taraflar arasında imzalanacak sözleşme hükümleri ile belirlenmesinin; “belirlilik, öngörülebilirlilik ve hukuki güvenlik ilkelerinin” bir gereği olduğu, bu haliyle dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı;
Yönetmeliğin 164. maddesinin 2. fıkrasının (ç) bendi yönünden;
Yönetmelik’te yer alan diğer disiplin düzenlemelerinden de görüleceği üzere, okul dışında gerçekleştirilen fiil ve davranışların disiplin cezasına konu edilemeyeceğinin, ilgili düzenlemelere “okul binası, eklenti ve donanımları” veya “eğitim ve öğretim ortamı” gibi ifadeler ile güvence altına alındığı, ancak dava konusu kuralda, okul sınırları dışında izinsiz gösteri, etkinlik ve toplantı düzenlemenin ve bu tür gösteri, etkinlik ve toplantılara katılmanın disiplin yaptırımı ile karşılaşmayacağının düzenleme altına alınmadığının görüldüğü;
Hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerinin, hukuk devletinin önkoşullarından olduğu, kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlayan hukuki güvenlik ilkesinin, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde Devlete güven duyabilmesini, Devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kıldığı, belirlilik ilkesinin ise yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesini ifade ettiği;
Her ne kadar, davalı idarece, izinsiz gösteri, etkinlik ve toplantıya dair düzenlemenin okul sınırları içindeki davranışlara ilişkin olduğu belirtilmekte ise de, bu hususun düzenlemede açık bir şekilde belirtilmediğinden, maddenin uygulayıcısı konumunda bulunan idareler tarafından okul dışında gerçekleştirilen fiil ve davranışların da soruşturulmasına ve disiplin cezası uygulanmasına sebebiyet verebileceği anlaşıldığından dava konusu bendin hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerine aykırı olduğu;
Nitekim, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 08/06/2016 tarih ve YD İtiraz No: 2016/320 sayılı kararının da bu yönde olduğu;
Yönetmeliğin 164. maddesinin 2. fıkrasının (l) bendi yönünden;
Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesi ile hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerine ilişkin açıklamalara yer verildikten sonra;
Disiplin cezalarını düzenleyen dava konusu kuralda yer alan ve duyu organlarıyla alınan bilginin alınması, yorumlanması, seçilmesi ve düzenlenmesi anlamına gelen “algı”nın kişiden kişiye farklı bir anlam ifade etmesi nedeniyle “yanlış algı oluşturabilecek tutum ve davranış” kavramının muğlak ve objektiflikten uzak olduğu;
Bu nedenle, okuldan 1 ile 5 gün arasında kısa süreli uzaklaştırma cezasını gerektiren fiil ve davranışların tespiti noktasında idarelere sınırları belli olmayan geniş bir takdir yetkisi tanıyan davaya konu düzenlemenin, öğrenciler için öngörülebilir olmadığı gibi idarelerin keyfi yorum ve uygulamalarına karşı da yeterince koruma sağlayacak nitelikte olmadığından hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerine de aykırı olduğu, dava konusu bentte yer alan “…yanlış algı oluşturabilecek…” ibaresinde hukuka uyarlık bulunmadığı;
Yönetmeliğin 164. maddesinin 3. fıkrasının (k) bendi, 2. fıkrasının (a) bendinde yer alan “veya sosyal medya üzerinden” ve 3. fıkrasının (r) bendinde yer alan “sosyal medya yoluyla” ibaresi, 2. fıkrasının (ğ), 3. fıkrasının (m) ve 4. fıkrasının (l) bentlerinde yer alan “veya sosyal medya yoluyla” ibareleri yönünden;
Anayasa Mahkemesinin 24/11/2021 tarih ve 31669 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 14/09/2021 tarih ve 2018/20182 başvuru numaralı kararı belirtilerek;
Dava konusu düzenlemelerde yer alan ve disiplin suçu oluşturan fiillerin, “sosyal medya yoluyla” işlenmesi halinde; ilgililerin karşı karşıya kalacağı yaptırım ile yaptırımın hukukiliği ve sonuçlarını değerlendirirken; öncelikle; “sosyal medya yoluyla” işlenebilecek bir fiilin, ancak; dijital mecralarda işlenebileceği, dolayısıyla “okul içinde, okul binasında, ya da okul eklentileri içinde” gibi ifadelerle mekansal sınırların çizilmesinin mümkün olmadığı;
Dolayısıyla; dava konusu düzenlemelerde yer alan fiilerin niteliği itibarıyla; “sosyal medya yoluyla” yapılan paylaşımların eğitim öğretim faaliyetine, bu faaliyetin sağlıklı ve huzurlu bir eğitim ortamında sağlanmasına ve sürdürülmesine, eğitim öğretim personeline, okul arkadaşlarına, okulun düzenine, okul bina ve eklentilerine vb. etkileri ve bu etkilerin sonuçları bağlamında, yapılacak değerlendirmelerin, ancak; somut olayın niteliğine göre ortaya konulabileceği dikkate alındığında, dava konusu düzenlemelerde yer alan “sosyal medya yoluyla” ibarelerinde hukuka ve mevzuata aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle;
Dava konusu Yönetmeliğin;
-64. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “okul öğrenci ödül ve disiplin kurulunun da görüşü alınarak” ve “10 puandan fazla davranış puanı indirilmiş ve iade edilmemiş olanlar ile” ibareleri ile 164. maddesinin 2. fıkrasının (ç) bendi ile (l) bendinde yer alan “…yanlış algı oluşturabilecek…” ibaresinin iptaline,
-94. maddesinin 3. fıkrası ile 164. maddesinin diğer kısımları yönünden ise davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :
Davacı tarafından, 94. maddenin 3. fıkrasının eksik düzenleme içerdiği, bu maddede yer alan personele bütçeden yeterli ödenek ayrılmadığı takdirde bütçe dışı kaynaklar ile hizmetin satın alınmasına dolayısıyla bağış ve sair adlar altında para toplanmasına yol açacağı, Yönetmeliğin 164. maddesi yönünden verilen davanın reddine ilişkin kısımların hukuki belirlilik ve güvenlik ilkelerine aykırı olduğu, siyaset ve ideolojinin kötü/düşman/zararlı olduğu yönünde bir izlenime yol açtığı, disiplin cezalarını düzenleyen söz konusu kuralda yer alan ve kişiden kişiye farklı bir anlam ifade eden “milli ve manevi değerleri” ile “genel ahlak ve adap” kavramlarının muğlak ve objektiflikten uzak olduğu, diğer yandan öğrencileri sosyal medyayı kullanmaktan alıkoyacak nitelikte düzenlemeler yapıldığı, medya okuryazarlığı gibi derslerle öğrencilerde olumlu davranışlar geliştirmek yerine, yaptırım uygulanacak her davranışın yanına sosyal medya ifadesinin eklenerek sosyal medyayı kullanmalarının adeta yasaklanmasının, Milli Eğitimin amaçlarıyla bağdaşmadığı, temyize konu kararın davanın reddine ilişkin kısmında hukuki isabet bulunmadığı ve bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
Davalı idare tarafından, 01/09/2018 tarihli Yönetmelik değişikliği ile Yönetmeliğin 64. maddesinin dava konusu kısımlarının madde metninden çıkarıldığı, yine 164. maddenin 2. fıkrasının (ç) bendine “okul ve eklentilerinde” ibaresinin eklendiği, ayrıca aynı maddenin (l) bendinde yer alan “yanlış algı oluşturabilecek” ibaresinin de 05/09/2019 tarihli Yönetmelik değişikliği ile madde metninden çıkarıldığı, dolayısıyla Müşterek Kurul kararının iptale ilişkin kısmında hukuki isabet bulunmadığı, dava konusu bu kısımlar yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI :
Davacı tarafından, Danıştay Sekizinci ve İkinci Daireleri Müşterek Kurulunca verilen kararın iptale ilişkin kısmının usul ve hukuka uygun bulunduğu ve davalı idarenin temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bu kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Davalı idare tarafından, savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin reddi ile Müşterek Kurul kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İLGİLİ MEVZUAT:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Temyize konu Müşterek Kurul kararının, dava konusu Yönetmeliğin 64. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “okul öğrenci ödül ve disiplin kurulunun da görüşü alınarak” ve “10 puandan fazla davranış puanı indirilmiş ve iade edilmemiş olanlar ile” ibarelerinin iptaline ilişkin kısmı yönünden;
Anılan maddenin 1. fıkrasında yer alan “…okul öğrenci ödül ve disiplin kurulunun da görüşü alınarak…” ibaresi incelendiğinde;
07/09/2013 tarih ve 28758 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nin “Okul birincilerinin tespiti” başlıklı 64. maddesinin 1. fıkrasının ilk halinde; “Ders kesiminde, okul öğrenci ödül ve disiplin kurulunun da görüşü alınarak mezuniyet puanı en yüksek olan öğrenci öğretmenler kurulunca okul birincisi olarak tespit edilir. Bütün derslerden başarılı olmasına rağmen stajını tamamlamayan öğrencilerle davranış puanı indirilmiş ve iade edilmemiş öğrenciler okul birincisi olamaz.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Söz konusu maddede yer alan “…okul öğrenci ödül ve disiplin kurulunun da görüşü alınarak…” ibaresinin iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle davacı Sendika tarafından açılan ve Danıştay Sekizinci Dairesinin 2014/6589 esasına kayıtlı bulunan davada verilen 27/11/2014 tarihli kararla, davranış puanının iade edilmesine doğrudan, okul birincisinin belirlenmesine ise dolaylı etkisi bulunan okul öğrenci ödül ve disiplin kuruluna dava konusu düzenleme ile okul birincisinin belirlenmesi noktasında geniş bir yetki verildiği, başarının ölçülmesinde objektif ölçme ve değerlendirme metotlarının önüne geçerek subjektif ve keyfi uygulamalara sebebiyet verebilecek olan bu durumun Milli eğitim sisteminin amacına, ilkelerine ve hukuka aykırı bulunduğu gerekçesiyle bahse konu ibarenin yürütmesi durdurulmuş, bu karara yapılan itiraz da Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 01/07/2015 tarih ve YD İtiraz No:2015/351 sayılı kararı ile reddedilmiştir.
01/07/2015 tarih ve 29403 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 16. maddesiyle 64. maddenin 1. fıkrasında değişiklik yapılarak, “Ders kesiminde, okul öğrenci ödül ve disiplin kurulunun da görüşü alınarak mezuniyet puanı en yüksek olan öğrenci öğretmenler kurulunca okul birincisi olarak tespit edilir. Ancak, bütün derslerden başarılı olmasına rağmen stajını tamamlamayanlar, 10 puandan fazla davranış puanı indirilmiş ve iade edilmemiş olanlar ile mezun olduğu ders yılının tamamını bulunduğu okulda okumayan öğrenciler okul birincisi olamaz.” düzenlemesi getirilmiştir.
Bilindiği üzere, Anayasa’nın 2. maddesine göre, Turkiye Cumhuriyeti, sosyal bir hukuk Devletidir. Bu noktada hukuk devleti, insan hak ve özgürlüklerini ön planda tutan, bu hakları koruyucu, adaletli bir hukuk düzeni kuran ve bunu sürdürmekle kendini yükümlü sayan, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yönetenlerin her türlü işlem ve eylemleri yargı denetimine tabi olan bir devlettir.
Anayasa’nın 138. maddesinin son fıkrasında ise, “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiç bir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.” yolunda açık, kesin ve buyurucu bir kurala yer verilmektedir.
Aynı şekilde, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28. maddesinin 1. fıkrası da, Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idarenin gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecbur olduğu, bu sürenin hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak 30 (otuz) günü geçemeyeceği şeklindeki kuralıyla Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan “hukuk devleti” ilkesine uygun bir düzenleme getirmektedir. Söz konusu ilke karşısında, idarenin maddi ve hukuki koşullara göre uygulanabilir nitelikte olan bir yargı kararını “aynen” ve “gecikmeksizin” uygulamaktan başka bir seçeneği bulunmamaktadır.
Bu duruma göre, idari yargı yerlerince verilen yürütmenin durdurulması ve iptal kararlarının idare tarafından derhal uygulanması hukuk devleti ilkesinin ve yukarıda sözü edilen Anayasa’nın 138. ve 2577 sayılı Kanun’un 28. maddesi hükümlerinin gereğidir. Öyle ise yargı kararları uygulanmadığı ve uygulanmakta ihmal gösterildiği takdirde hukuka, Anayasa düzenine aykırı hareket edilmiş ve hukuk devleti ilkesi zedelenmiş olur.
Yukarıda aktarılan mevzuat ile idare hukuku ilkesi gereği idareler iptal kararının amaç ve kapsamına göre yeni bir işlem yapmak ve iptal edilen işlemden doğan sonuçları ortadan kaldırmak ve önceki hukuki durumun geçerliliğini sağlamakla görevlidir. Bu nedenle, idarelerin yargı kararlarının amaç ve kapsamı dışında başkaca bir tercih ve takdir hakkı yoktur. Yani idarelerin yargı kararlarının doğruluğunu tartışma ve buna göre uygulama yapma yetkisi bulunmamaktadır.
Yargı kararı üzerine tesis edilen bir işlemin yargısal denetiminde yargı organlarının hareket noktasını da, kararların tam ve gereğince uygulanıp uygulanmadığının denetlenmesi oluşturur. Buradaki denetimin amacı yine hukukun üstünlüğünün sağlanmasıdır.
Bu bağlamda, dava konusu değişiklik incelendiğinde, daha önce hakkında milli eğitim sisteminin amacına, ilkelerine ve hukuka aykırı bulunduğu gerekçesiyle verilen yürütmeyi durdurma kararına rağmen aynı ibareye madde metninde yeniden yer verilmesinin, yargı kararlarının gereklerine aykırı olduğu ve kararı etkisiz hale getirmeye yönelik olduğu sonucuna varılmıştır.
Aynı maddenin 1. fıkrasında yer alan “…10 puandan fazla davranış puanı indirilmiş ve iade edilmemiş olanlar ile…” ibaresi incelendiğinde ise;
07/09/2013 tarih ve 28758 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nin yukarıda belirtilen 64. maddesinin 1. fıkrasının ilk halinde; “Ders kesiminde, okul öğrenci ödül ve disiplin kurulunun da görüşü alınarak mezuniyet puanı en yüksek olan öğrenci öğretmenler kurulunca okul birincisi olarak tespit edilir. Bütün derslerden başarılı olmasına rağmen stajını tamamlamayan öğrencilerle davranış puanı indirilmiş ve iade edilmemiş öğrenciler okul birincisi olamaz.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Söz konusu maddede yer alan “…öğrencilerle davranış puanı indirilmiş ve iade edilmemiş…” ibaresinin iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle davacı Sendika tarafından açılan ve Danıştay Sekizinci Dairesinin 2014/6589 esasına kayıtlı bulunan davada, 27/11/2014 tarihli kararla, davaya konu Yönetmelik hükmünde, başarı ile disiplin ve ahlak arasında sıkı bir ilişki olduğuna vurgu yapılarak, davranış puanı indirilmiş ve iade edilmemiş öğrencilerin okul birincisi olamayacağı düzenlenmiş ise de, disiplin ve ahlaktan daha ziyade başarıya endeksli olan okul birinciliğinin, yükseköğretime girişte ek kontenjan ayrılarak ödüllendirilen başarı ile ilgili bir durum olduğu, bununla birlikte, Yönetmeliğin 164. maddesi uyarınca okulu, çevresini ve eşyasını kirleten, yapması gereken görevleri yapmayan, kılık-kıyafete ilişkin mevzuat hükümlerine uymayan, özürsüz devamsızlık yapan ve kaba ve saygısız davrananların kınama cezası ile cezalandırılacağı dikkate alındığında, belirtilen fiilleri işlemesi nedeniyle davranış puanı düşürülen ve okul öğrenci disiplin kurulunca da puanı iade edilmeyen öğrencinin okul birincisi olamaması durumunun, başarının objektif ölçme ve değerlendirme metotlarıyla ölçülmesini hükme bağlayan yasal düzenlemeye açık bir aykırılık oluşturduğundan, Milli eğitim sisteminin amacına, ilkelerine ve hukuka aykırı bulunduğu gerekçesiyle bahse konu ibarenin yürütmesi durdurulmuş, bu karara yapılan itiraz da Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 01/07/2015 tarih ve YD İtiraz No:2015/351 sayılı kararı ile reddedilmiştir.
01/07/2015 tarih ve 29403 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 16. maddesiyle 64. maddenin 1. fıkrasında değişiklik yapılarak, “Ders kesiminde, okul öğrenci ödül ve disiplin kurulunun da görüşü alınarak mezuniyet puanı en yüksek olan öğrenci öğretmenler kurulunca okul birincisi olarak tespit edilir. Ancak, bütün derslerden başarılı olmasına rağmen stajını tamamlamayanlar, 10 puandan fazla davranış puanı indirilmiş ve iade edilmemiş olanlar ile mezun olduğu ders yılının tamamını bulunduğu okulda okumayan öğrenciler okul birincisi olamaz.” düzenlemesi getirilmiştir.
Yargı kararı üzerine tesis edilen bir işlemin yargısal denetiminde yargı organlarının hareket noktasını da, kararların tam ve gereğince uygulanıp uygulanmadığının denetlenmesi oluşturur. Buradaki denetimin amacı yine hukukun üstünlüğünün sağlanmasıdır. Kararın uygulanması konusunda farklı seçeneklerin varlığı halinde idarenin kullanacağı takdir hakkı ile tercih edilen bu seçeneğin de yargı kararının gereğinden hareketle hukuksal denetimi yapılacaktır. Bir başka anlatımla, idarenin iptal kararının uygulanması bakımından bağlı yetki içinde bulunmasına karşın, zorunlu tek seçeneği olmaması halinde sahip olacağı takdir yetkisinin denetlenmesi de hukuksal bir denetimdir.
Davalı idarece, davaya konu değişikiliğin yargı kararının gereğinin yerine getirilmesi amacıyla yapıldığı belirtildiğinden, düzenlemenin bu amaca hizmet edip etmediğinin tespiti için, bahse konu kararın ve yasal dayanağının irdelenmesi gerekmektedir.
1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 6. maddesinde; fertlerin, eğitimleri süresince, ilgi, istidat ve kabiliyetleri ölçüsünde ve doğrultusunda çeşitli programlara veya okullara yöneltilerek yetiştirilecekleri, milli eğitim sisteminin, her bakımdan, bu yöneltmeyi gerçekleştirecek biçimde düzenleneceği, yöneltmede ve başarının ölçülmesinde rehberlik hizmetlerinden ve objektif ölçme ve değerlendirme metotlarından yararlanılacağı hükme bağlanmıştır.
Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 164. maddesinde, disiplin cezasını gerektiren davranış ve fiiller sayılmış olup, 170. maddesinde de, her ders yılı başında öğrencilerin davranış puanının 100 olacağı, ceza alan öğrencilerin davranış puanlarından, kınama cezası için 10, okuldan kısa süreli uzaklaştırma cezası için 20, okul değiştirme cezası için 40, örgün eğitim dışına çıkarma cezası için 80 puanın indirileceği hükmüne yer verilmiş; 171. maddesinde ise, ceza alan ve davranış puanı indirilmiş olan ancak davranışları olumlu yönde değişen, iyi hâlleri görülen ve olumsuz davranışları tekrarlamayan öğrencilerin durumlarının, okul öğrenci ödül ve disiplin kurulunca daha sonraki dönemde/dönemlerde değerlendirileceği, cezalarının kaldırılması ve davranış puanlarının iadesi öngörülen öğrencilerin öğretmenler kuruluna sunulacağı, öğretmenler kurulunca cezası kaldırılan ve davranış puanı iade edilen öğrencilerin yeni durumlarının e-Okul sistemine işleneceği düzenlenmiştir.
Yukarıda aktarılan yasal düzenlemeden de anlaşılacağı üzere, milli eğitim sisteminin amaçlarından biri de, başarının tespitinde adil ve objektif bir değerlendirme yaparak öğrencilerin daha başarılı olma yolunda motivasyonunun artırılmasıdır.
Dava konusu Yönetmelik’te ise, başarı ile disiplin ve ahlak arasında sıkı bir ilişki olduğuna vurgu yapılmış ve okul öğrenci ödül ve disiplin kurulunun da görüşü alınarak mezuniyet puanı en yüksek olan öğrencinin öğretmenler kurulunca okul birincisi olarak tespit edileceği, ancak 10 puandan fazla davranış puanı indirilmiş ve iade edilmemiş öğrencilerin okul birincisi olamayacağı düzenlenmişse de, disiplin ve ahlaktan daha ziyade başarıya endeksli olan okul birinciliği, yükseköğretime girişte ek kontenjan ayrılarak ödüllendirilen başarı ile ilgili bir durumdur.
Öte yandan, kanun koyucu ve idareler, düzenlemeler yaparken hukuk devleti ilkesinin bir gereği olan ölçülülük ilkesiyle bağlıdır. Bu ilke ise “elverişlilik”, “gereklilik” ve “orantılılık” olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. “Elverişlilik”, başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını, “gereklilik” başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olmasını “orantılılık” ise başvurulan önlem ve ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken ölçüyü ifade etmektedir. Bir kurala uyulmaması nedeniyle kanun koyucu veya idareler tarafından öngörülen yaptırım ile ulaşılmak istenen amaç arasında da “ölçülülük ilkesi” gereğince makul bir dengenin bulunması zorunludur.
Başka bir anlatımla, hukuk devletinin unsurlarından olan “ölçülülük ilkesi” nedeniyle Devlet, kural ihlali nedeniyle öngörülen yaptırım ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir denge kurmak zorundadır.
Bu anlamda, Danıştay Sekizinci Dairesinin 27/11/2014 tarih ve E:2014/6589 sayılı kararında; Yönetmeliğin 164. maddesi uyarınca okulu, okul eşyasını ve çevresini kirleten, yapması gereken görevleri yapmayan, kılık-kıyafete ilişkin mevzuat hükümlerine uymayan, özürsüz devamsızlık yapan ve kaba ve saygısız davrananların kınama cezası ile cezalandırılacağı dikkate alındığında, belirtilen fiilleri işlemesi nedeniyle davranış puanı düşürülen ve okul öğrenci disiplin kurulunca da puanı iade edilmeyen öğrencinin okul birincisi olamaması durumunun, başarının objektif ölçme ve değerlendirme metotlarıyla ölçülmesini hükme bağlayan yasal düzenlemeye açık bir aykırılık oluşturacağı belirtilmiş, bu kararda belirtilen fiiller, dava konusu Yönetmelik uyarınca hangi eylemleri gerçekleştiren öğrencilerin okul birincisi olamayacağını örneklendirme amacıyla sayılmış olup, yine okuldan kısa süreli uzaklaştırma cezasını gerektiren fiil ve davranışlar arasında sayılan, pansiyonun düzenini bozmak, pansiyonu terk etmek, gece izinsiz dışarıda kalmak, kavga etmek, başkalarına fiili şiddet uygulamak, millî ve manevi değerlere, genel ahlak ve adaba uygun olmayan, yanlış algı oluşturabilecek tutum ve davranışlarda bulunmak fiilleri; okul değiştirme cezasını gerektiren fiil ve davranışlar arasında sayılan, okula ait taşınır veya taşınmaz mallara zarar vermek, izin almadan okulla ilgili bilgi vermek, basın toplantısı yapmak, bildiri yayınlamak ve dağıtmak, faaliyet tertip etmek veya bu kapsamdaki faaliyetlerde etkin rol almak fiilleri de, öğrencilerin okul birinciliğine engel teşkil edebilecek nitelik ve ağırlıkta davranışlardan değildir.
Bu açıklamalar karşısında, davalı idarece, disiplin ve ahlaktan daha ziyade başarıya endeksli olan okul birinciliğine engel teşkil edecek hallerin, davranış puanı veya disiplin cezası olarak değil, fiil bazında belirlenmesi ve öğrencilerin okul birinciliğinin önüne geçebilecek, onun başarısını gölgede bırakabilecek nitelik ve ağırlıkta bulunan fiillerin tek tek sayılması belirlilik ilkesi ile sistemin getiriliş amacına uygun düşecektir.
Bu itibarla, ortaöğretim kurumlarında sadece akademik yönden değil ahlaki açıdan da başarıya ulaşabilmesi için davaya konu düzenleme yapılmış ise de, bu düzenlemede okul birinciliğine engel teşkil edebilecek nitelik ve ağırlıkta bulunmayan eylemleri gerçekleştiren öğrencilerin okul birincisi olamayacağı yönünde getirilen yaptırımın, ulaşılmak istenen amaç karşısında orantılı bir tedbir olduğu söylenemez.
Bu nedenlerle, dava konusu ibarede milli eğitim sisteminin amacına, ilkelerine ve hukuk devletinin bir gereği olan ölçülülük ilkesine uyarlık bulunmamaktadır.
Bu durumda, dava konusu Yönetmeliğin 64. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “okul öğrenci ödül ve disiplin kurulunun da görüşü alınarak” ve “10 puandan fazla davranış puanı indirilmiş ve iade edilmemiş olanlar ile” ibarelerinde hukuka uyarlık bulunmadığından, bu ibarelerin iptaline ilişkin Müşterek Kurul kararında da sonucu itibarıyla hukuki isabetsizlik görülmemiş olup, kararın bu gerekçeyle onanması gerekmektedir.
Müşterek Kurul kararının dava konusu Yönetmeliğin diğer maddelerine ilişkin kısımları yönünden;
Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi yukarıda açıklanan Danıştay Sekizinci ve İkinci Daireleri Müşterek Kurulu kararının, dava konusu Yönetmelik hakkındaki davanın reddine ve iptale ilişkin diğer kısımları, aynı gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş olup temyiz dilekçelerinde ileri sürülen iddialar, kararın anılan kısımlarının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Tarafların temyiz istemlerinin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle kısmen reddi, kısmen dava konusu düzenlemelerin iptali yolundaki Danıştay Sekizinci ve İkinci Daireleri Müşterek Kurulunun temyize konu 17/05/2022 tarih ve E:2021/7208, K:2022/3321 sayılı kararının, dava konusu Yönetmeliğin 64. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “okul öğrenci ödül ve disiplin kurulunun da görüşü alınarak” ve “10 puandan fazla davranış puanı indirilmiş ve iade edilmemiş olanlar ile” ibareleri yönünden yukarıda belirtilen gerekçe ile ONANMASINA,
3. Anılan Müşterek Kurul kararının temyize konu diğer kısımlarının ise ONANMASINA,
4. Kesin olarak, 09/03/2023 tarihinde, dava konusu Yönetmeliğin 164. maddesinin 2. fıkrasının (ç) ve (l) bentleri yönünden oyçokluğu, diğer kısımlar yönünden oybirliği ile karar verildi.

KARŞI OY
X- Anayasa’nın, dava konusu Yönetmeliğin yayımlandığı tarih itibarıyla yürürlükte bulunan 124. maddesinde; Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzelkişilerinin, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilecekleri kuralı yer almıştır. Anayasa’nın aktarılan hükmü ve normlar hiyerarşisi bağlamında, bir yasa hükmüne dayalı olarak hazırlanan yönetmelikler ile yasa hükümlerine açıklık getirilmesi ve yasa hükümlerinin uygulamaya geçirilmesi amaçlanır.
Kanun koyucu tarafından idareye tanınan düzenleme yetkisinin başta kamu yararı olmak üzere hizmet gereklerine, hukuk devleti, hukuk güvenliği ve kazanılmış haklara riayet ilkelerine uygun olarak kullanılması gerekmektedir.
Kamu yararı kavramı, tüm devlet organlarının işlem ve eylemlerinin genel nitelikteki amacını ve aynı zamanda nedenini oluşturmakta, çeşitli hak ve özgürlükler açısından bir sınırlama nedeni niteliği de taşımakta olup, bu kavram genel bir ifadeyle bireysel, özel çıkarlardan ayrı ve bunlara üstün olan toplumsal yararı ifade etmektedir.
Anayasa Mahkemesinin 24/11/2021 tarih ve 31669 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 14/09/2021 tarih ve 2018/20182 Numaralı Ahmet Batur Başvurusu kararında, öğrenci disiplin hükümlerine ilişkin olarak; “Eğitim çok özel bir kamu hizmeti olarak sadece doğrudan faydaları olan bir hizmet değil geniş sosyal fonksiyonları da olan bir hizmettir. Demokratik bir toplumda insan haklarının sağlamlaşması ve devamı için eğitim hakkı vazgeçilmezdir.(Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, § 66) Taşıdığı öneme karşın eğitim hakkı belirli bir zamanda mevcut bulunan eğitim kurumlarına erişimi koruma altına almaktadır. Bu sebeple bireylere belirli tipte veya seviyede eğitimin kurulmasını yahut desteklenmesini talep etme hakkı bahşetmez. Bununla birlikte mevcut veya hâlihazırda desteklenen eğitim kurumlarına etkili bir şekilde erişimi sağlama eğitim hakkının koruması altındadır. Eğitim kurumunun azami verimlilikle çalışabilmesi için kurumun insicamının bozulmaması veya bozulma tehlikesinin doğmaması elzemdir. Bu amaçla eğitim ve öğretimin sunulduğu kurumlar olan okullarda düzenin sağlanması ve eğitimin en verimli şekilde aktarılması için eğitimin alıcısı durumunda olan öğrencilere yönelik öngörülen disiplin kurallarıyla öğrencilerin eğitim hakkı da dâhil olmak üzere birtakım temel hak ve özgürlüklerine karşı sınırlamalar getirilebilir. Bununla beraber öğrencilerin temel hak ve özgürlüklerine yönelik bu sınırlamaların demokratik toplum düzeni için gerekli nitelikte ve ölçülü olması beklenmektedir. Anayasa Mahkemesi demokratik toplum düzeninin gerekleri ifadesinden ne anlaşılması gerektiğini daha önce pek çok kez açıklamıştır (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, § 51; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51). Buna göre temel hak ve özgürlükleri sınırlayan tedbir, toplumsal bir ihtiyacı karşılamalı ve başvurulabilecek en son çare niteliğinde olmalıdır. Bu koşulları taşımayan bir tedbir, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir tedbir olarak değerlendirilemez.” değerlendirmelerine yer verildiği görülmektedir.
Yukarıda da ifade edildiği üzere; eğitim kurumunun azami verimlilikle çalışabilmesi, kurumun insicamının bozulmaması veya bozulma tehlikesinin doğmaması, öğrencilerin ve eğitim kurumunda görev yapan personelin can ve mal güvenliğinin sağlanması, devletin görev ve yetki alanında bulunan ve temel kamu hizmetleri arasında sayılan eğitim hakkının sunumu, sağlanması ve korunması, eğitim ve öğretimin sunulduğu kurumlar olan okullarda düzenin sağlanması ve eğitimin en verimli şekilde aktarılması için öğrencilere yönelik disiplin kuralları öngörülmesi hukuk devleti ilkesinin bir yansıması niteliğindedir.
Zira, hukuk devleti ve belirlilik ilkelerinin bir gereği de; ilgilisine, önceden, sınırları, kapsamı ve içeriği belirlenmiş kuralların bildirilmesi, kuralların ihlali neticesinde uygulanacak yaptırımların neler olduğu ve kural ihlali neticesinde nasıl hukuki sonuçlar oluşabileceğine ilişkin olarak açık, anlaşılır ve şeffaf bilgilendirmenin paylaşılmasıdır.
Dolayısıyla; idareye tanınan düzenleme yetkisi ile başta kamu yararı olmak üzere hizmet gerekleri hukuk devleti, hukuk güvenliği, ölçülülük ve orantılılık ilkeleri dikkate alınarak, bireysel yarar ile kamu yararı arasında dengenin gözetilmesi amaçlanmalıdır.
Bu bağlamda; dava konusu Yönetmeliğin 164. maddesinin 2. fıkrasının (ç) bendinde yer alan ‘izinsiz gösteri veya toplantı düzenlemek, bu tür gösteri veya toplantılara katılmak ve bu amaçla yapılan etkinliklerde bulunmak’ fiilinin yaptırıma bağlanması ile eğitim öğretim faaliyetleri çerçevesinde öğrenci güvenliğinin sağlanması ve sağlıklı bir çevrede eğitim öğretim faaliyetlerinin sunulması, eğitim öğretim hizmetinden etkili ve verimli bir şekilde yararlanmanın sağlanmasının amaçlandığı anlaşılmakta olup; düzenlemede kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırılık bulunmamaktadır.
Bu nedenle, Danıştay Sekizinci ve İkinci Daireleri Müşterek Kurulunca, dava konusu Yönetmeliğin 164. maddesinin 2. fıkrasının (ç) bendi yönünden verilen iptal kararının usul ve hukuka uygun bulunmadığı anlaşıldığından, davalı idarenin temyiz isteminin bu kısım yönünden kabulü ile temyize konu kararın bu kısmının bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.

KARŞI OY
XX- Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 164. maddesinde, disiplin cezasını gerektiren davranış ve fiiller belirtilmiş olup, 01/07/2015 tarih ve 29403 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 28. maddesiyle bahse konu maddenin ikinci fıkrasında sayılan ve “okuldan 1-5 gün arasında kısa süreli uzaklaştırma” cezasını gerektiren fiil ve davranışlar arasına “Millî ve manevi değerlere, genel ahlâk ve adaba uygun olmayan, yanlış algı oluşturabilecek tutum ve davranışlarda bulunmak” şeklindeki (l) bendi eklenmiştir.
“Hukuki güvenlik” ile “belirlilik” ilkeleri, Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devletinin ön koşullarındandır. Kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlayan “hukuki güvenlik ilkesi”, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. “Belirlilik ilkesi” ise, düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesini ifade etmektedir. Bu bakımdan, düzenlemenin metni, bireylerin, gerektiğinde hukuki yardım almak suretiyle, hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını belli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine imkân verecek düzeyde olmalıdır. Dolayısıyla, uygulanması öncesinde düzenlemenin, muhtemel etki ve sonuçlarının yeterli derecede öngörülebilir olması gereklidir.
Disiplin cezalarını düzenleyen söz konusu kuralda yer alan ve kişiden kişiye farklı bir anlam ifade eden “millî ve manevi değerler” ile “genel ahlâk ve adap” kavramlarının muğlak ve objektiflikten uzak olduğu açıktır. Bu nedenle, okuldan 1 ile 5 gün arasında kısa süreli uzaklaştırma cezasını gerektiren fiil ve davranışların tespiti noktasında idarelere sınırları belli olmayan geniş bir takdir yetkisi tanıyan davaya konu kural, öğrenciler için öngörülebilir olmadığı gibi idarelerin keyfi yorum ve uygulamalarına karşı da yeterince koruma sağlayacak nitelikte olmadığından hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerine de aykırı bulunmaktadır.
Bu durumda, Yönetmeliğin 164. maddesinin ikinci fıkrasının (l) bendinde yer alan ve hukuk devleti ile hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerine aykırı bulunan “Millî ve manevi değerlere, genel ahlâk ve adaba uygun olmayan…” ibaresi ile diğer kısımlarının iptal edilecek olması nedeniyle bir anlamı kalmayan “…tutum ve davranışlarda bulunmak” ibaresinin de iptaline karar verilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu Yönetmeliğin 164. maddesinin 2. fıkrasının (l) bendi yönünden davacının temyiz isteminin kabulü ile Müşterek Kurul kararının bu kısmının bozulması gerektiği oyuyla, aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyoruz.