Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2023/211 E. 2023/856 K. 26.04.2023 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2023/211 E.  ,  2023/856 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2023/211
Karar No : 2023/856

TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1-… Cemiyeti
VEKİLİ : Av. …
2- … Sendikası
VEKİLİ : Av. …
3- … Derneği
VEKİLİ : Av. …
4- … Cemiyeti
VEKİLİ : Av. …
5- … Sendikası
VEKİLİ : Av. …
6- …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : …
VEKİLİ : …

İSTEMİN KONUSU: Danıştay Onuncu Dairesinin 20/06/2022 tarih ve E:2022/1291, K:2022/3324 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 29/01/2022 tarih ve 31734 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Basın ve Yayım Faaliyetleri” konulu, 28/01/2022 tarih ve 2022/1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Genelgesi’nin iptaline karar verilmesi istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onuncu Dairesinin 20/06/2022 tarih ve E:2022/1291, K:2022/3324 sayılı kararıyla;
Anayasa’nın 104. maddesi, 10/07/2018 tarih ve 30474 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin “Cumhurbaşkanı” başlıklı 1. maddesi, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin 1. maddesinin (a) bendi, aynı Kanun’un 14. maddesinin 3. fıkrasının (d) bendi ve 15. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi hükümlerine yer verilerek,
Anayasa’nın 104. maddesinde, Cumhurbaşkanı’nın, kanunların uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabileceğinin düzenlendiği ve bu düzenlemenin, Cumhurbaşkanı’nın özerk ve türev düzenleme yetkisinin anayasal dayanağını oluşturduğu,
Ayrıca Cumhurbaşkanının, görev alanına ilişkin olarak yönetmelik dışında, isimlerinin Anayasa’da zikredilmemesi nedeniyle İdare Hukuku doktrininde “adsız düzenleyici işlem” olarak nitelendirilen yönerge, tebliğ, genelge, genel yazı gibi çeşitli adlar altında da düzenleme yapabildiği,
İdare Hukukunda düzenleyici işlemin; idarenin, aynı durumda olanlar için bağlayıcı, soyut ve genel nitelikte kurallar koyan, normatif ve tek yanlı tasarrufları olarak tanımlandığı; bu özellikleri taşımayan, daha önce yürürlüğe konulan üst hukuk normunu tekrarlayan veya nasıl anlaşılması gerektiği konusunda alt idari birimlere ya da ilgililere açıklamalar getiren idari tasarrufların, hukuk düzeninde herhangi bir değişiklik oluşturmayacaklarından, düzenleyici işlem sayılmayacağı,
Esas itibarıyla idarenin, teşkilatına, mevzuatın uygulanma şeklini bildiren, onlara hareket tarzlarını gösteren, mevzuat hükümlerinin tekrarı niteliğinde olup kural getirmeyen, hukuk aleminde herhangi bir değişiklik yaratmayan, üçüncü şahısların hak ve menfaatlerini ihlal etmeyen, kısaca birer düzenleyici tasarruf mahiyetinde olmayan, sadece bir iç yazışma olarak kabul edilen işlemleri idari davaya da konu olamayacağı ancak idarenin teşkilatına gönderdiği işlemin, mevzuat hükümlerinin yorumunu içermesi veya mevzuatta yer almayan yeni bir kural öngörmesi ya da sübjektif bir hakkı ilgilendirip ihlal etmesi halinde düzenleyici tasarruf niteliğini kazanacağı ve iptal davasına konu edilebilir hale geleceği,
Dava konusu Genelge incelendiğinde; Genelge’de, Anayasa’nın “Ailenin korunması ve çocuk hakları” başlıklı 41. maddesinin, aileyi Türk toplumunun temeli olarak tanımladığı, “Gençliğin korunması” başlıklı 58. maddesinin ise, gençleri kötü alışkanlıklardan, cehaletten korumak için gerekli tedbirlerin alınacağını düzenlediği hatırlatıldıktan ve milli kültürü yabancılaşmaya ve yozlaşmaya karşı muhafaza etmek, geleceğin teminatı olan çocuklar ile gençlerin, sosyal medya ortamları da dahil bazı mecralardaki tüm yazılı, sözlü ve görsel basın ile yayımların zararlı içeriklerine maruz kalmaları sonucu bedensel ve zihinsel gelişimlerinin olumsuz etkilenmesini önlemek adına gereken adımların kararlılıkla atılmasının gerekliliği vurgulandıktan sonra; bu çerçevede, toplumumuzun temel değerlerine aykırı unsurlar taşıdığı gözlenen ve son günlerde özellikle yabancı içeriklerin uyarlaması şeklinde ekranlara gelen televizyon programlarının toplum üzerindeki yıkıcı etkilerini bertaraf edecek adımların ivedilikle atılacağı; birtakım semboller kullanılmak suretiyle verilmeye çalışılan mesajlarla çocuk ve gençlerin zihin dünyalarını hedef alan yapımlardan onları koruyacak, aile ve çocuk dostu yapımların teşvik edileceği; medya aracılığıyla milli ve manevi değerleri yıpratmaya, aile ve toplum yapısını temelinden sarsmaya yönelik açık veya örtülü faaliyetlere karşı Anayasa, kanun ve ilgili diğer mevzuatla düzenlenen müeyyidelerin gereğinin yerine getirileceği; toplumun geneline hitap eden bu tür medya içeriklerinin özellikle aile, çocuk ve gençler üzerinde oluşturacağı olumsuz etkilerin önlenmesi amacıyla ulusal ve yerel medya organlarının tehdit ve tehlike oluşturan bu tür yapımlarına karşı ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından gerekli tüm tedbirlerin gecikmeksizin alınacağının belirtildiği; sonuç itibarıyla, milli ve manevi değerlere uymayan yazılı, sözlü ve görsel basın ve yayım faaliyetleri aracılığıyla aile kurumunu, çocukları ve gençliği hedef alan tehdit ve tehlikelerin yayılımının önlenmesi hususunda tüm kurum ve kuruluşlar tarafından gerekli hassasiyetin gösterilmesinin, yöneticiler tarafından sürecin titizlikle takibinin ve gereğinin yapılmasının rica edildiği,
Bu bağlamda, dava konusu Genelge’nin, ailenin, çocukların ve gençlerin korunmasına ilişkin mevzuatın hatırlatılması, çocuk ile gençlerin, sosyal medya ortamları da dahil bazı mecralardaki tüm yazılı, sözlü ve görsel basın ile yayımların zararlı içeriklerine maruz kalmasının engellenmesi için gerekenin yapılmasının istenilmesi, milli ve manevi değerlere uymayan yazılı, sözlü ve görsel basın ve yayım faaliyetleri aracılığıyla aile kurumunu, çocukları ve gençliği hedef alan tehdit ve tehlikelerin yayılımının önlenmesi hususunda tüm kurum ve kuruluşlar tarafından gerekli hassasiyetin gösterilmesi, yöneticiler tarafından sürecin titizlikle takibinin ve gereğinin yapılması gibi soyut ve genel nitelikte kurallar getirmeyen ifadeler içermesi karşısında; mevzuatın uygulanma şeklini bildiren, mevzuatla halihazırda görevlendirilmiş kurum ve kuruluşlara görevlerini hatırlatıp hareket tarzlarını gösteren, mevzuat hükümlerinin tekrarı niteliğinde olup kural getirmeyen, hukuk aleminde herhangi bir değişiklik yaratmayan, üçüncü şahısların hak ve menfaatlerini ihlal etmeyen, kısaca düzenleyici tasarruf mahiyetinde ve icrai nitelikte olmayan bir işlem olduğunu anlaşıldığı,
Bu nedenle, 29/01/2022 tarih ve 31734 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Basın ve Yayım Faaliyetleri” konulu, 28/01/2022 tarih ve 2022/1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Genelgesi’nin idari davaya konu edilebilir nitelikte olmadığı sonucuna varıldığı gerekçesiyle,
davanın usul yönünden reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacılar tarafından, dava konusu Genelge’nin, salt bir mevzuat hatırlatması olmadığı, mevzuatı uygulama yetkisine sahip olan idari otoritelere yönelik bir emir ve hedef alınan tv programlarına karşı bir sansür ve ceza olduğu; Genelge’nin yayımlanmasından sonra sosyal medya ve bazı yayın organlarında bazı programların hedefe alınması ve yayından kaldırılması için RTÜK’ün de harekete geçtiğinin belirtilmesinin etkili olduğu; dava konusu Genelge’nin, mevzuat hatırlatıcı bir idari tasarruf olmanın çok ötesinde, cezai işlem uygulanmasını talep eden idarenin en üst organı tarafından verilmiş icrai nitelikte bir emir olduğu, RTÜK mevzuatının da önüne geçilerek yayınlara sansür denetimi getirdiği, idari süreç içinde tek başına dava edilmesi olanaklı olmayan bazı işlemlerin, bu süreç içinde hukuki sonuçlar doğurma ihtimali bulunması halinde kendinden sonraki icrai işlemden bağımsız olarak dava edilebilmesini savunan “ayrılabilir işlem teorisi” gereğince dava konusu işlemin dava edilmesine hukuksal bir engel bulunmadığı; Genelge’nin, milli ve manevi değerlerimize uymayan yazılı, sözlü ve görsel basın ve yayım faaliyetleri aracılığıyla aile kurumunu, çocukları ve gençliği hedef alan tehdit ve tehlikelerin yayılımının önlenmesi hususunda talimatlar içerdiği ve bunun, doğrudan basın ifade özgürlüğüne ve düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğüne yönelik sınırlama niteliğinde olduğu; bağımsız idari kurum olan RTÜK’ün yetki ve görev alanına giren düzenlemenin, denetleme ve yaptırım uygulama konusunda nasıl davranılacağı konusunda talimat, telkin ve tavsiyeler içerdiği; düzenleyici kurumun Cumhurbaşkanlığı olduğu gözetildiğinde, Genelge’nin kurum ve kuruluşlar üzerinde etkili olacağında kuşku bulunmadığı; işlemin kamu yararı amacı taşımadığı, basına sansür amacıyla düzenlendiği; Genelge’nin çocukların ve gençlerin korunması amacıyla, kullanılan yöntem arasında orantılılık olmadığı, getirilen müdahalenin belirsizliği karşısında basın ve ifade özgürlüğünün özüne dokunulduğu; bu nedenle basın ve ifade özgürlüğünü ortadan kaldıran, kamu yararı dışında bir amaçla yapılmış, yetki saptırması niteliğindeki dava konusu idari işlemin hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Onuncu Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz istemlerinin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 17. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacıların duruşma istemi yerinde görülmeyerek ve dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemleri hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde, idarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları idari dava türleri arasında sayılmıştır.
Aynı Kanun’un “Dilekçeler üzerine ilk inceleme” başlıklı 14. maddesinde; “…. 3. (Değişik: 5/4/1990-3622/5 md.) Dilekçeler, Danıştayda daire başkanının görevlendireceği bir tetkik hakimi, idare ve vergi mahkemelerinde ise mahkeme başkanı veya görevlendireceği bir üye tarafından:
a) Görev ve yetki,
b) İdari merci tecavüzü,
c) Ehliyet,
d) İdari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı,
e) Süre aşımı,
f) Husumet,
g) 3 ve 5 inci maddelere uygun olup olmadıkları,
Yönlerinden sırasıyla incelenir…”;
Anılan Kanun’un 15. maddesinde ise, “İlk inceleme üzerine verilecek karar:
Madde 15 – 1. (Değişik: 5/4/1990-3622/6 md.) Danıştay veya idare ve vergi mahkemelerince yukarıdaki maddenin 3 üncü fıkrasında yazılı hususlarda kanuna aykırılık görülürse, 14 üncü maddenin;
a) 3/a bendine göre adli (…)(1) yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine; idari yargının görevli olduğu konularda ise görevli veya yetkili olmayan mahkemeye açılan davanın görev veya yetki yönünden reddedilerek dava dosyasının görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesine,
b) 3/c, 3/d ve 3/e bentlerinde yazılı hallerde davanın reddine….karar verilir.” hükümlerine yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay yerleşik içtihatlarında, kesin ve yürütülmesi zorunlu, idari davaya konu edilebilecek işlemlerin, idarelerin kamu gücüne dayanarak, tek yanlı irade beyanıyla tesis ettikleri, hukuk düzeninde değişiklik yapan, başka bir deyişle ilgililerin hukukunu etkileyen işlemler olduğu kabul edilmektedir.
Temyize konu dosyanın incelenmesinden; dava konusu Genelge ile “milli ve manevi değerlerimize uymayan yazılı, sözlü ve görsel basın ve yayım faaliyetleri aracılığıyla aile kurumunu, çocukları ve gençliği hedef alan tehdit ve tehlikelerin yayılımının önlenmesi hususunda tüm kurum ve kuruluşlar tarafından gerekli hassasiyetin gösterilmesi, yöneticiler tarafından sürecin titizlikle takibinin ve gereğinin yapılması”nın istenildiği; ilave bir tedbir getirilmediği, yalnızca kurum ve kuruluşlardan yetkilerini kullanırken hassasiyet gösterilmesinin beklendiği ve Genelge ile ilave bir tedbir yahut kısıtlama sebebi getirilmediği anlaşılmaktadır.
Bu durumda; ilgili kamu kurum ve kuruluşlara, basım yayım faaliyetleri ile ilgili muhtelif kanunlarda ayrıntılı olarak düzenlenmiş olan görevlerini yerine getirirken gereken hassasiyetin gösterilmesini ve titiz davranılması hususunu hatırlatan dava konusu işlemin, mevzuat hükümlerinin tekrarı niteliğinde olduğu, yeni bir kural öngörmediği ve hukuk aleminde herhangi bir değişiklik yaratan, üçüncü şahısların hak ve menfaatlerini ihlal eden, idari davaya konu olabilecek kesin ve icrai bir niteliği bulunmadığı açık olduğundan davanın incelenmeksizin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmaktadır.
Bu durumda, davanın usulden reddi yolundaki Daire kararında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacıların temyiz istemlerinin reddine,
2.Davanın usulden reddine ilişkin Danıştay Onuncu Dairesinin temyize konu 20/06/2022 tarih ve E:2022/1291, K:2022/3324 sayılı kararının, yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA,
3.Kullanılmayan …- TL yürütmeyi durdurma harcının istemi hâlinde davacıya iadesine,
4.Kesin olarak, 26/04/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.