Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2022/918 E. 2023/141 K. 02.02.2023 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2022/918 E.  ,  2023/141 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2022/918
Karar No : 2023/141

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Kurulu
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Beşinci Dairesinin 10/11/2021 tarih ve E:2017/6268, K:2021/3601 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararı ile bu karara karşı yaptığı yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin … tarih ve … sayılı kararının iptali, bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı maddi haklarının ve uğradığını ileri sürdüğü manevi zararlara karşılık 100.000,00 TL manevi tazminatın 24/08/2016 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Beşinci Dairesinin 10/11/2021 tarih ve E:2017/6268, K:2021/3601 sayılı kararıyla;
Davalı idarenin usule ilişkin itirazları yerinde görülmemiş,
“Maddi Olay ve Hukuki Süreç” ile “İlgili Mevzuat”a yer verilmiş; “Yargılamada İzlenen Usul ve Süreç”, “FETÖ’ye İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler”, “Demokratik Anayasal Düzene Sadakat Yükümlülüğü”, “Dava Konusu Edilen Kararların Hukuki Niteliği” başlıkları altında genel; “Kişiselleştirme ve Delillerin Değerlendirilmesi” başlığı altında hem genel hem de davacıya özel değerlendirmelerde bulunularak,
Davacı Yönünden Yapılan Değerlendirmede;
Davacının, ceza yargılaması sonucunda … Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile silahlı terör örgütüne üyelik suçundan, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 223/2-e maddesi uyarınca anılan suçu işlediğinin sabit olmadığı (delil yetersizliği) gerekçesiyle beraatine karar verildiği, anılan karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmadığından davacı hakkındaki beraat kararının 12/07/2019 tarihinde kesinleştiği,
Davacı hakkındaki tanık beyanı yönünden, S.Y. isimli tanığın kendisini suçtan kurtarmak amacıyla şahsına iftira attığı, adı geçen tanığın bahsettiği şekilde bir tavrının olmadığı, tanığın beyanın gerçek dışı ve soyut nitelikte olduğu ve dava konusu işleme dayanak alınmasına imkan bulunmadığı ileri sürülmüş ise de, davacının bu beyanına itibar edilmediği,
MASAK Raporu yönünden, eşinin, adına yatırılan bu paranın bir kısmı ile çocuklarının ihtiyaçlarını karşıladığı, bir kısmını ise tutuklu olması nedeniyle cezaevine yatırdığı, alınan bu yardımın başka bir amaçla kullanılmadığının beyan edildiği,
HTS kayıtları yönünden, davacının haklarında FETÖ kapsamında soruşturma yürütülen bir kısım kişilerle görüşme kayıtlarının bulunduğu,
Kararın, “a)Davacı Hakkındaki Tanık Beyanı” başlığı altında yer verilen, davacının örgüt içerisinde yer aldığına yönelik tanık beyanının, “b)MASAK Raporu” başlığı altında yer verilen davacı tarafından uluslararası bir sivil toplum kuruluşundan organize bir şekilde maddi yardım talebinde bulunulmasının ve “c)HTS kayıtları” başlığı altında yer alan davacının haklarında FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma suçu kapsamında işlem yapılan kişilerle yaptığı görüşmeleri içerir HTS kayıtlarının birlikte değerlendirilmesinden, davacının FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu sonucuna varıldığı,
Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile kararda yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının, FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu ve bu nedenle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, dava konusu kararlarla özel hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin AİHS ve Anayasa anlamında durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir niteliğinde olduğu anlaşıldığından dava konusu kararlarda hukuka aykırılık görülmediği,
Dava konusu kararlarda hukuka aykırılık görülmediğinden davacının bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı maddi haklarının 24/08/2016 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine ve anılan kararlar nedeniyle uğradığını ileri sürdüğü manevi zararlara karşılık 100.000,00 TL manevi tazminatın 24/08/2016 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesine yönelik isteminin de reddi gerektiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, Dairece eksik incelemeye dayalı ve gerekçesiz olarak karar verildiği, kendisiyle aynı durumdaki kişiler için yapılan ara kararının bu davada yapılmadığı, HTS kayıtlarının karara gerekçe yapılamayacağı, aynı sebeple ihraç edilen kişiye yönelik tanık beyanının kabul edilmemesine karşın tarafına yönelik olarak tanık beyanının kabul edilmesinin eşitlik ilkesine, hakkaniyete ve adil yargılanma ilkesine aykırılık oluşturduğu, özel hayata saygı hakkının, masumiyet karinesinin, savunma hakkının, suçta ve cezada kanunilik ilkesinin, suç ve cezaların şahsiliği ilkesinin, belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerinin, gerekçeli karar hakkının, hakimlik ve savcılık teminatının, çekişmeli yargılanma hakkının, silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiği, Devletine ve demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğüne aykırı hiçbir durumunun bulunmadığı, suç niteliği dahi bulunmayan, işlem tarihinden sonraki olay ve olguların işlem tarihinden önce varmış gibi gösterilerek, işleme hukukilik kazandırılmaya çalışılması ile hukuk adına, hukuksuz bir karar alındığı, Anayasa Mahkemesinin aynı iddia ve olaylarla ilgili olarak eşi hakkında vermiş olduğu hak ihlaline ilişkin … tarih ve Başvuru No: … sayılı kararında, tanığın beyanının doğrudan somut olgulara dayanmayan kişisel bir görüş olduğununun açıkça belirtilmesine rağmen, Danıştay Beşinci Dairesince verilen temyize konu kararda hangi gerekçe ile beyanlarına itibar edilmeksizin soyut, zaman ve mekan belirtilmeyen tanık beyanına itibar edildiğinin açıklanmadığı, Avrupa Yargıçlar Birliğinin yasal bir kuruluş olduğu ve FETÖ/PDY ile irtibat veya iltisakının bulunmadığı, o tarihte tutuklu olması, eşinin de iş başvurularının meslekten ihraç edilmesi nedeniyle reddedilmesi, işsiz olması, resmi ve özel kurumlara yaptığı yardım başvurularının reddedilmesi, tayin olduğu sırada tutuklanması sebebiyle evinin bulunmaması ve eşyalarının bir depoda bulunması, tüm malvarlıklarına tedbir konulması, yakın akrabalarının bile ihraç olması sebebiyle kendilerine yardım etmekten çekinmeleri ve ilkokula giden iki çocuğunun bulunması sebebiyle eşinin çok zor durumda kaldığı, eşinin görsel ve yazılı basından öğrendiği kadarıyla HSK’nın da üyesi bulunduğu Uluslararası Yargıçlar Birliğinin (EAJ) bölgesel gruplarından birisi olan Avrupa Yargıçlar Birliğine bizzat kendisinin Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası ve hesap numarası ile yardım için başvuruda bulunduğu, o dönemde haksız bir şekilde banka hesaplarına tedbir konulması ve tüm bankalarda, hesap açmasına izin verilmemesi nedeniyle gönderilen parayı Western Union vasıtası ve yasal yollarla T.C. kimlik kartını ibraz ederek aldığı, eşi hakkında beraat kararı veren … Ağır Ceza Mahkemesince de bu hususta aleyhe hiçbir değerlendirme yapılmadığı gibi bunun hiçbir şekilde dikkate dahi alınmadığı, gönderilen paranın bir kısmı ile eşinin, çocuklarının ihtiyaçlarını karşıladığı, bir kısmını da tutuklu olması sebebiyle kendisi için cezaevine yatırdığı, HTS kayıtları ile ilgili olarak davalı idarece herhangi bir savunma yapılmadığından ve işlemin gerekçesi olarak savunma dilekçelerinde belirtilmediğinden, bu iddiaya yönelik herhangi bir açıklama yapılmadığı, ceza mahkemesince yapılan yargılamada bu hususa ilişkin hiçbir hukuka aykırı durum tespit edilmediği gibi bu yönde hiçbir değerlendirme dahi yapılmadığı, HTS kayıtlarının içeriğinin ne olduğu yada hangi suç ya da benzeri fiilleri oluşturduğu hususunda hiçbir tespit ve incelemenin bulunmadığı, mesleki ve günlük yaşama ilişkin görüşmelerden ibaret olan bu HTS kayıtlarının aksine hiçbir delil, tespit, bilgi yada belge olmaksızın suç yada irtibat/iltisak olarak değerlendirilmesinin hukuken kabul edilemez bir durum olduğu, kaldı ki, görev yapmış olduğu yerlerdeki meslektaşları ile yapılan görüşmelerden ibaret olan HTS kayıtlarına konu görüşmelerin yapıldığı kişilerin büyük bir kısmının halen hakimlik ve savcılık görevlerini ifa ettikleri, ayrıca, dava konusu işlemle temel hak ve hürriyetlerin ağır bir şekilde ihlal edilmesi nedeniyle manevi yönden kişilik haklarının rencide edilmesi sebebiyle manevi tazminat talebinin de kabulüne karar verilmesi gerektiği, dava konusu işlem sebebiyle parasal ve özlük haklarının ödenmemesiyle mülkiyet hakkının da ihlal edildiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI:Davalı idare tarafından, Danıştay Beşinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’ÜN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 17. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacının duruşma istemi yerinde görülmeyerek ve dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Daire kararında da belirtildiği üzere, davacı hakkında … Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile silahlı terör örgütüne üyelik suçundan açılan ceza davasında, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 223/2-e maddesi uyarınca anılan suçu işlediğinin sabit olmadığı (delil yetersizliği) gerekçesiyle beraatine karar verildiği ve bu kararın istinaf edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmıştır.
667 sayılı KHK uyarınca, hâkimlerin ve savcıların terör örgütüne üyelik ve mensubiyeti bulunmasa da terör örgütü ile iltisaklı veya irtibatlı olmaları nedeniyle meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına yönelik işlem tesis edilebilmesi mümkündür. Nitekim dava konusu işlemler de davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisak ve irtibatının bulunduğu gerekçesiyle tesis edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi, 14/11/2019 tarih ve E:2018/89, K:2019/84 sayılı kararında iltisaklı kavramını ”kavuşan, bitişen, birleşen”, irtibatlı kavramını ise ”bağlantılı” olarak tanımlamış, bu kavramların hukuki niteliği ve objektif anlamının yargı içtihatlarıyla belirlenebileceğini belirtmiştir. Bu kavramlar ile, kişilerin cezai sorumluluğunu gerektiren örgüte üyelik ve mensubiyet kavramlarına nazaran terör örgütleri ile daha az yoğun ve atipik bir bağlantının vurgulandığı açıktır. Bu kapsamda kişilerin terör örgütleri ile irtibat ve iltisaklarının ortaya konulabilmesi için, örgütün amaçlarının gerçekleştirilmesi ya da örgütten yarar sağlamak maksadıyla gerek örgütten gelen talimatlar doğrultusunda gerekse inisiyatif alarak bulundukları hâl ve hareketler neticesinde örgüte veya kendilerine yarar sağladıkları ya da örgüt ile amaç birliği veya sosyal birliktelik görünümü içinde oldukları yönünde kanaat oluşması yeterlidir.
Bu itibarla, davacının silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan beraatine karar verilmiş ise de, ceza muhakemesinde terör örgütüne üye olma suçu yönünden delil olarak değerlendirilemeyecek bir kısım fiil ve davranışlar ile bunlara ilişkin bilgi ve belgeler, üstün bir kamu gücü olan yargı yetkisini kullanan hâkim ve savcılar hakkında tesis edilen idari tedbir niteliğindeki işlemlerde terör örgütüne irtibat veya iltisakın sübut bulup bulmadığı yönünden örgüt üyeliğine göre farklı değerlendirilebilecektir.
Bu çerçevede, davacının terör örgütü ile iltisak veya irtibatının bulunup bulunmadığına yönelik yargısal denetime ilişkin işbu dava dosyasında yer verilen tespitler birlikte değerlendirildiğinde, davacının FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu sonucuna varıldığından bahisle verilen Danıştay Beşinci Dairesi kararı usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Beşinci Dairesinin temyize konu 10/11/2021 tarih ve E:2017/6268, K:2021/3601 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Adli yardım kararından dolayı ertelenmiş olan temyiz aşamasına ilişkin yargılama giderinin, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin 1. fıkrası uyarınca davacıdan tahsili için Dairesince müzekkere yazılmasına,
4. Kesin olarak, 02/02/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.