Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2022/734 E. 2022/4070 K. 29.12.2022 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2022/734 E.  ,  2022/4070 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2022/734
Karar No : 2022/4070

TEMYİZ EDENLER : I- (DAVACILAR) 1- …
2- …
VEKİLLERİ : Av. …
II- (DAVALILAR) 1- … Büyükşehir Belediye Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
2- … Belediye Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının, taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Kayseri ili, Melikgazi ilçesi, … Mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmazın imar planında “yol ve park alanı” olarak belirlenmesine rağmen, uzun yıllardır kamulaştırılmaması nedeniyle, uğranıldığı ileri sürülen 112.527,76-TL (ıslah edilmiş haliyle) bedelin, görevsiz mahkemedeki dava tarihi olan 30/05/2012 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Danıştay Altıncı Dairesinin 30/10/2018 tarih ve E:2017/1145, K:2018/8563 sayılı bozma kararına uyularak verilen … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla;
Anayasa’nın 13. ve 35. maddeleri ile Kamulaştırma Kanunu’nun Ek 1. maddesine yer verildikten sonra,
Dosyanın ve mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi neticesinde düzenlenen raporun birlikte değerlendirilmesinden, davanın kabulü ile 112.527,76-TL maddi tazminatın, idarî yargıda davanın açıldığı 08/01/2020 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Altıncı Dairesinin 15/09/2021 tarih ve E:2021/123, K:2021/9689 sayılı kararıyla;
2577 sayılı Kanun’un 16. maddesinin dördüncü fıkrası ile geçici 7. maddesine, İmar Kanunu’nun 10. ve 13. maddeleri ile Kamulaştırma Kanunu’nun Ek 1. maddesine yer verilerek,
Taşınmazın güncel imar durumu ile mülkiyete ilişkin güncel durumu tespit edildikten sonra, davanın ilk olarak açıldığı 30/05/2012 tarihindeki taşınmaz bedeli tespit edilerek uyuşmazlığın esası hakkında yeniden karar verilmesi ve hükmedilecek faizin; dava açma tarihi itibarıyla talep edilen miktar için, dava tarihinden geçerli olmak üzere, ıslah edilen kısım için ıslah tarihi itibarıyla hesaplanması gerektiği,
Öte yandan, bozmaya uyulması halinde, yeniden yapılacak yargılamada, alınacak bilirkişi heyeti raporunda ortaya çıkan bedel ve 22/01/2016 tarihli ilk ıslah dilekçesinde talep edilen bedel dikkate alınarak hüküm kurulması gerektiği sonucuna varılarak, … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi ısrar kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; davanın kabulü yolundaki ilk kararda ısrar edilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :
Davacıların tarafından, bedelin düşük belirlendiği ileri sürülmektedir.
… Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile … Belediye Başkanlığı tarafından, bozma kararına uyulmadan verilen kararda isabet bulunmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Taraflarca, savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Davadan feragat nedeniyle, temyiz istemlerinin kabulü ile, feragat konusunda ek karar verilmek üzere dosyanın İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
İmar planları ile üzerindeki tasarruf hakkı kısıtlanan taşınmazın, ilgili mevzuat uyarınca kamulaştırılmaması nedeniyle, uğranıldığı ileri sürülen zararın tazmini istemiyle temyizen incelenen dava açılmış ise de, davacılar tarafından 03/08/2022 tarihinde UYAP kaydına giren dilekçe ile davadan feragat edilmiştir.

İLGİLİ MEVZUAT :
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesi ile yollamada bulunulan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Davadan feragat” başlıklı 307. maddesinde; feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi olarak tanımlanmış, “Feragat ve kabulün şekli” başlıklı 309. maddesinin 1. fıkrasında; feragat ve kabulün, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Anılan Kanun’un “Feragat ve kabulün zamanı” başlıklı 310. maddesinde ise;
“(1) Feragat ve kabul, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir.
(2) (Ek:22/7/2020-7251/29 md.) Feragat veya kabul, hükmün verilmesinden sonra yapılmışsa, taraflarca kanun yoluna başvurulmuş olsa dahi, dosya kanun yolu incelemesine gönderilmez ve ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesince feragat veya kabul doğrultusunda ek karar verilir.
(3) (Ek:22/7/2020-7251/29 md.) Feragat veya kabul, dosyanın temyiz incelemesine gönderilmesinden sonra yapılmışsa, Yargıtay temyiz incelemesi yapmaksızın dosyayı feragat veya kabul hususunda ek karar verilmek üzere hükmü veren mahkemeye gönderir.” kuralına yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
2577 sayılı Kanun’un 31. maddesi uyarınca, idari yargıda feragat konusunda 6100 sayılı Kanun hükümleri uygulama alanı bulmaktadır. Bu kapsamda Danıştayın yerleşik uygulaması, temyiz veya karar düzeltme aşamasında davadan feragat edilmesi durumunda, temyize veya kararın düzeltilmesi istemine konu kararın feragat sebebiyle bozularak, feragat dikkate alınmak suretiyle yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesi yönündedir.
Bununla birlikte, kanun koyucu tarafından 7251 sayılı “Hukuk Muhakemeleri Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile 6100 sayılı Kanun’da bir kısım değişiklik yapılmış, bu kapsamda Kanun’un; Beşinci Kısmının İkinci Bölümünün başlığı “Hükmün Tashihi, Tavzihi ve Tamamlanması” şeklinde değiştirilmiş, “Hükmün tamamlanması” başlıklı 305/A maddesi ihdas edilmiş ve hükmün tamamlanması müessesesine paralel olarak “Feragat ve kabulün zamanı” başlıklı 310. maddeye yukarıda metinlerine yer verilen 2. ve 3. fıkralar eklenmiştir.
Anılan değişikliklere göre, dava dosyasının temyiz incelemesine gönderilmesinden sonra davadan feragat edilmesi halinde, Yargıtay temyiz incelemesi yapmaksızın dosyayı feragat hususunda ek karar verilmek üzere hükmü veren mahkemeye gönderecektir.
İdari rejimin ve idari yargının varlık sebebi, kamu gücüne ve idarenin tek yanlı iradesine dayanan işlem ve eylemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların bünyelerindeki özellik, bunlara uygulanacak kuralların aynı zamanda hem hukuki ve hem de teknik bir mahiyet arz etmesidir. İdari uyuşmazlıkların bu niteliği, İdari Yargılama Usulünde uygulanacak temel ilkeleri, Hukuk Yargılaması Usulünden farklılaştırmaktadır.
İdari yargılamanın bu kendine özgü niteliği yanında, kamu gücüne ve idarenin tek yanlı iradesine dayanan işlem ve eylemlerin hukuki denetiminin yapılması, hukuk devleti ilkesinin tesisi bakımından da özel bir önem arz ettiğinden, bu farklılaşma kuvvetlenmektedir.
Bu durumun en belirgin sonucu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümleri asıl olarak taraflarca hazırlama ilkesine göre düzenlenmiş olmasına karşın, idari yargıda resen araştırma ilkesinin uygulanmasının kabul görmesidir. Bu temel farklılıkların tezahürü ise en çok 2577 sayılı Kanun’un 31. maddesi ile 6100 sayılı Kanun’a atıf yapılan konularda gündeme gelmekte, yerleşik Danıştay içtihatları ile “davanın ihbarı ve davaya katılma”, “ehliyet” “feragat ve kabul” gibi konularda idari yargılamanın kendine özgü niteliği dikkate alınarak karar verilmektedir.
2577 sayılı Kanun’un 31. maddesinde belirli konularda Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmış ise de, idari davaların nitelikleri de dikkate alındığında, ek karar müessesesinin görülmekte olan uyuşmazlık kapsamında uygulama imkânı bulunmamaktadır.
Bu bağlamda, bakılan uyuşmazlıkta, davacının davadan feragat etmesi üzerine ne şekilde hareket edileceği, yukarıda yer verilen ilke ve tespitler çerçevesinde değerlendirilmelidir.
6100 sayılı Kanun’da yapılan değişikliklerin idari yargılamada uygulanabilirliğini tespit ve tayin bakımından yeni düzenlemelerde yer alan “ek karar müessesesi” üzerinde durulması önem arz etmektedir. Zira anılan hükümlere göre, feragatin temyiz aşamasında gündeme gelmesinden sonra temyiz mercii gönderme kararı vererek dosyayı mahkemesine gönderecek ve mahkeme tarafından feragat hakkında bir ek karar verilecektir. Oysa idari yargılama usulünde ek karar müessesesi düzenlenmemiştir. Bunun doğal sonucu olarak, feragat hakkında verilecek ek kararın hangi usul ile alınacağı, kanun yollarına tabi olup olmayacağı, tabi olacaksa bunun süresi gibi pek çok konuda, ek karar müessesesi ile 2577 sayılı Kanun’un çelişmesi sonucu çeşitli sorunlar gündeme gelebilecektir.
Medeni Usul Hukuku açısından da geçerli olan bu sorunlar adli yargıda 6100 sayılı Kanun düzenlemeleri çerçevesinde hükmün tamamlanması kurumu için öngörülen usul uygulanarak çözülebilecektir. Ancak gerek 2577 sayılı Kanun’un 31. maddesinde gerekse feragate ilişkin düzenlemelerde hükmün tamamlanması müessesesine atıf yapılmadığından idari yargı mercilerinin 6100 sayılı Kanun’un 305/A maddesinde yer alan hükmün tamamlanması müessesesini ve bu düzenlemenin uygulanma usulünü gösteren 306. maddesini uygulama imkanı bulunmamaktadır. Zira, idari yargılamada hakimin adli esaslardan ilham alabileceği genel olarak kabul edilebilir ise de, Danıştayın 05/02/1954 tarih ve E:1952/154 K:1954/33 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında, HUMK’un idari yargıda uygulanabilecek olan hükümlerinin “hasren tayin ve tahdit edilmiş” bulunduğu görüşünden hareketle HUMK’un yollama yapılmayan hükümlerinin idari yargıda uygulanamayacağı yolunda içtihada varılmış ve bu anlayış 2577 sayılı Kanun döneminde de Danıştay içtihatları üzerindeki etkisini sürdürmüştür. Nitekim benzer bir yaklaşımla, Anayasa Mahkemesinin 12/06/2008 tarih ve E:2004/103, K:2008/121 sayılı kararında da, 2577 sayılı Kanun’un 31. maddesinde sayılan hususların sınırlı olarak belirlendiği vurgulanmıştır.
Yine, 6100 sayılı Kanun’un 310. maddesine eklenen 3. fıkraya ilişkin gerekçede; “Düzenlemeyle, mevcut hükümden kaynaklanan ve feragat veya kabulün hükmün verilmesinden sonra gerçekleşmesi halinde yapılan farklı uygulamaların önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.” denilerek, hükmün getiriliş amacının Özel Hukuk yargılamasında mevcut olan farklı uygulamalara ilişkin sorunları çözmek olduğu açıkça ifade edilmiştir. İdari Yargılama Hukuku bakımından ise böyle bir sorun söz konusu değildir.
Bu itibarla, İdari Yargılama Hukukunda ek karar müessesesinin yer almaması ve bu kurumun adli yargıda mevcut olan bir kısım sorunu ortadan kaldırmak amacıyla düzenlenmiş olduğu dikkate alındığında, 6100 sayılı Kanun’un 310. maddesinin 3. fıkrasının, İdari Yargılama Hukukunda uygulanma imkanının bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Bu durumda, davacı tarafından, temyiz aşamasında verilen dilekçe ile davadan feragat edildiği anlaşıldığından, taraflar arasında uyuşmazlığı sona erdiren bu beyan dikkate alınarak, feragat nedeniyle İdare Mahkemesince yeniden bir karar verilmesini teminen kararın bozulması gerekmektedir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Tarafların temyiz istemlerinin kabulüne;
2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle kabulüne ilişkin … İdare Mahkemesinin temyize konu … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının BOZULMASINA,
3.Kullanılmayan …-TL yürütmeyi durdurma harcının istemi hâlinde … Belediye Başkanlığına iadesine,
4.Feragat nedeniyle yeniden karar verilmek üzere dosyanın … İdare Mahkemesine gönderilmesine,
5.Bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29/12/2022 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY
X- Uyuşmazlık, dosyanın temyiz incelemesine gönderilmesinden sonra yapılan feragatin 6100 sayılı Kanun’un “Feragat ve kabulün zamanı” başlıklı 310. maddesine eklenen 2. ve 3. fıkralar uyarınca ne şekilde değerlendirilmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.
2577 sayılı Kanun’un 31. maddesinde belirtilen hususlarda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin (dolayısıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun yerine yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun) uygulanacağı emredici olarak düzenleme altına alınmıştır. Kanun’un bu açık hükmü karşısında yorum yolu ile hüküm daraltılarak belirtilen atfın uygulanmaması mümkün bulunmamaktadır.
Ayrıca kanun koyucunun bu açık iradesi karşısında idari yargılamada ek karar müessesesinin bulunmadığı söylenemez. Zira söz konusu değişiklikler ile ek karar müessesesi idari yargılama hukukuna girmiş bulunmaktadır.
Öte yandan, 6100 sayılı Kanun’un 310. maddesinde yapılan değişikliklerin yasama gerekçesi incelendiğinde; “Maddeye eklenen ikinci fıkrada feragat veya kabulün, ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesince hükmün verilmesinden, bir başka ifadeyle anılan mahkemelerin dosyadan el çekmelerinden sonra yapılması hali düzenlenmektedir. Bu durumda hüküm aleyhine taraflarca kanun yoluna başvurulmuş olsa dahi, hükmü veren ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesince feragat veya kabul doğrultusunda ek bir karar verileceği ve dosyanın kanun yolu incelemesi için ilgili merciye gönderilmeyeceği hüküm altına alınmaktadır.
Maddeye eklenen üçüncü fıkrada ise feragat veya kabulün dosyanın temyiz incelemesine gönderilmesinden sonra yapılması halinde Yargıtay’ın temyiz incelemesi yapmaksızın dosyayı feragat veya kabul hususunda karar verilmek üzere hükmü veren mahkemeye göndermesi gerektiği hüküm altına alınmaktadır. Düzenlemeyle, mevcut hükümden kaynaklanan ve feragat veya kabulün hükmün verilmesinden sonra gerçekleşmesi halinde yapılan farklı uygulamaların önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. Ayrıca Yargıtay’ın, davaya son veren taraf işlemleri olan feragat ve kabulün kanun yolu süresi içinde yapılması halinde, hükmü veren mahkemenin davadan el çekmiş olması sebebiyle dava hakkında bir karar veremeyeceği, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay’a gönderilmesi gerektiği şeklindeki içtihadı ile feragat veya kabulün dosya Yargıtay’da iken yapılması halinde kararın bozularak gerekli kararın verilmesi için dosyanın hükmü veren mahkemeye gönderilmesi yönündeki içtihadından kaynaklanan usul ekonomisine aykırılığın da önüne geçilmesi hedeflenmektedir.” denilerek değişikliğin temel gerekçesinin usul ekonomisi ilkesi olduğu belirtilmiştir.
Gerçekten de, uygulamada mahkemece karar verilmesinden sonra davadan feragat edilmesi halinde mahkemece dosyadan el çekilmiş olduğundan, dosya kanun yolu incelemesini yapacak merciie gönderilmekte, ilgili mercii tarafından feragat nedeniyle bozma kararı verilmekte ve dosya yeniden mahkemeye gönderilerek feragat beyanı dikkate alınarak yeniden karara bağlanmaktadır. Bu durum ciddi ölçüde zaman kaybına ve yargılamanın gereksiz şekilde uzamasına, ayrıca yargılama giderlerinin artmasına sebebiyet vermekte ve usul ekonomisi ilkesine açıkça aykırılık teşkil etmektedir.
Söz konusu değişiklikler kapsamında özellikle 6100 sayılı Kanun’un 310. maddesine ikinci fıkra olarak eklenen hüküm ile yargılama merciine dosyadan el çekmiş olmasına rağmen bir ek karar ile feragat konusunu karara bağlama imkanı tanınması yukarıda belirtilen usul ekonomisine aykırılığı bertaraf edecek bir çözüm yoludur.
Bu itibarla, gerek 2577 sayılı Kanun’un yargılama yapan makamları bağlayan açık hükmü, gerekse hükmün getiriliş amacı dikkate alındığında temyiz istemi incelenen dosyanın feragat konusunda ek karar verilmek üzere İdare Mahkemesine gönderilmesi gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.