Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2022/713 E. 2022/3947 K. 22.12.2022 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2022/713 E.  ,  2022/3947 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2022/713
Karar No : 2022/3947

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Kurulu
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Beşinci Dairesinin 17/06/2021 tarih ve E:2017/4151, K:2021/2065 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararının iptaline karar verilmesi istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Beşinci Dairesinin 17/06/2021 tarih ve E:2017/4151, K:2021/2065 sayılı kararıyla;
Davalı idarenin usule ilişkin itirazları yerinde görülmemiş,
“Maddi Olay ve Hukuki Süreç” ile “İlgili Mevzuat”a yer verilmiş; “Yargılamada İzlenen Usul ve Süreç”, “FETÖ’ye İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler”, “Demokratik Anayasal Düzene Sadakat Yükümlülüğü”, “Dava Konusu Edilen Kararın Hukuki Niteliği” başlıkları altında genel; “Kişiselleştirme ve Delillerin Değerlendirilmesi” başlığı altında hem genel hem de davacıya özel değerlendirmelerde bulunularak,
Davacı Yönünden Yapılan Değerlendirmede;
Davacının, ceza yargılaması sonucunda … Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile silahlı terör örgütüne üyelik suçundan 8 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, Dairelerinin karar verdiği tarih itibarıyla UYAP ortamında yapılan inceleme sonucu anılan mahkûmiyet kararının kesinleşmediğinin görüldüğü,
ByLock delili yönünden, davacı hakkında düzenlenen “ByLock Tespit Tutanağı”nın incelenmesinden; davacı tarafından … GSM numarasından, … IMEI numaralı cihaza ByLock uygulamasının yüklendiğinin anlaşıldığı,
Davacı hakkındaki tanık beyanları yönünden, davacının örgütün içinde yer aldığına, örgüt toplantılarına katıldığına, örgüte himmet verdiğine, üniversitede ve staj döneminde örgüt evlerinde kaldığına, sınavlara örgütün hakim-savcı sınav çalışma evlerinde hazırlandığına ve diğer hususlara yönelik ifadeler ile davacının bu ifadelere karşı beyanlarının değerlendirilmesi sonucunda, davacının beyanlarına itibar edilmeyerek FETÖ ile süregelen bir ilişki içerisinde olduğu sonucuna varıldığı,
Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile yukarıda yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının, FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu ve bu nedenle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, dava konusu kararla özel hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin AİHS ve Anayasa anlamında durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir niteliğinde olduğu anlaşıldığından dava konusu kararda hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, dava dilekçesinin ilk derece mahkemesine verilme tarihi olan 2017 yılından kararın tarafına tebliğ edildiği 2022 yılına kadar idari dava ile ilgili tarafına tebligat ya da cevap dilekçesi gönderilmediği; davalı idarenin savunmalarını ancak kararın tarafına tebliği ile öğrendiği; kararda isimleri kısaltılarak yazılan iki tanığın kim olduğu, ne şekilde dosyasına tanık olarak dahil olduklarını dahi bilmediği; davalı idarenin cevap dilekçesi tebliğ edilmediğinden savunma hakkının kısıtlandığı, zaten davanın konusu olan ihraç kararının da savunması alınmaksızın verildiği, temyize konu kararın usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Beşinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Dosyanın usulüne uygun tekemmül ettirilmediği anlaşıldığından davacının temyiz isteminin kabılü ile Daire kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararının iptali istemiyle 27/01/2017 tarihinde kayda giren dava dilekçesi ile vekil aracılığıyla açılan davada; davacı tarafından 20/02/2017 tarihli dilekçe ile davasını takip eden Av. … ile aralarındaki vekalet ilişkisinin sona erdiği belirtilerek, bundan sonraki tebligatların tarafına yapılması istenilmiştir.
Yargılama süreci devam ederken, davacı vekili tarafından dosyaya sunulan 25/09/2020 tarihli dilekçe ile de, “davacı tarafından dosyaya sunulan dilekçeyle müvekkil- vekil ilişkisinin sona erdiğinin dosyaya bildirildiği ve davacı tarafından tüm tebligatların tarafına yapılmasının talep edildiği; bu sebeple, davacının vekilliğinden çekilindiği bildirilmiş, UYAP sisteminden de vekil kaydının silinmesi, bundan sonra yapılacak tüm tebligatların asil …’ın mevcut adresine tebliği talep edilmiştir.

İLGİLİ MEVZUAT :
Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinde, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu hüküm altına alınmıştır.
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun “İşi sonuna kadar takip etme zorunluluğu ve başkasını tevkil” başlıklı 171. maddesinde, “Avukat, üzerine aldığı işi
kanun hükümlerine göre ve yazılı sözleşme olmasa bile sonuna kadar takip eder.” düzenlemesi mevcuttur.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “Vekile ve kanuni mümesile tebligat” başlıklı 11. maddesinde; vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılacağı, vekil birden çok ise bunlardan birine tebligat yapılmasının yeterli olduğu hükme bağlanmıştır.
Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Vekilin azli ve istifasının şekli” başlıklı 81. maddesinde;
“(1)Vekilin azli veya istifasının, mahkeme ve karşı taraf bakımından hüküm ifade edebilmesi için, bu konudaki beyanın dilekçeyle bildirilmesi veya tutanağa geçirilmesi ve gerektiğinde ilgilisine yapılacak tebligat giderinin de peşin olarak ödenmesi zorunludur.” hükmü,
“Vekilin istifası” başlıklı 82. maddesinin 3. fıkrasında ise;
“(3) Yukarıdaki fıkralarda yer alan hususlar, istifa eden vekilin istifa dilekçesi ile birlikte vekâlet verene ihtaren bildirilir.” hükmü yer almaktadır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesi ile Anayasal güvenceye bağlanan hak arama hürriyeti, temel hak kategorisinde yer almasının yanında, diğer temel hak ve hürriyetlerin korunması ve kullanılmasında üstlendiği görev nedeniyle de hukukun temel ilkelerinden birini teşkil etmektedir. Bu yönüyle, hak arama hürriyeti, niteliği itibarıyla bünyesinde birden fazla ilkeyi barındıran bir hukuki müessese görünümü arz etmektedir. Bu ilkelerden biri de adil yargılanma hakkının da en önemli unsurlarından birini teşkil eden mahkemeye erişim hakkıdır. Hak arama hürriyetinin tam olarak hayata geçirilebilmesi için mahkemeye erişim hakkının tanınması yeterli olmamakta, ayrıca tarafların bu hakkın etkin kullanımını sağlayan vasıtalarla donatılması zorunluluk arz etmekte, bu vasıtaların başında ise bilgilendirilme hakkı gelmektedir. Davanın tarafları, ancak yargılamanın aşamalarından bilgi sahibi olmaları halinde etkin bir şekilde mahkemeye erişme ve haklarını savunma olanağına sahip olabilecektir.
Bahse konu anayasal ilke, çoğu usul yasasında olduğu gibi, 2577 sayılı Kanun’da da gözetilmiş ve idari yargılamada tarafların davanın aşamalarından bilgilendirilmesini öngören hükümler ihdas edilmiştir. Tarafların, dosyaya sunulan dilekçeler ve savcı düşüncesi hakkında bilgilendirilmelerini öngören ve yukarıda aktarılan düzenlemeler bu türden hükümlerdir. Dolayısıyla, davaya taraf olanların davanın aşamalarıyla ilgili olarak bilgilendirilmesini ve bu suretle iddia ve savunma haklarını etkin bir şekilde kullanabilmesini temin eden bahse konu düzenlemelerin ihlali, yargılamanın usule uygun olarak gerçekleşmemesine neden olmakta ve yargılama neticesinde tesis edilen kararın bozulmasını gerektirmektedir.
Öte yandan, yukarıda yer verilen Avukatlık Kanunu ve Tebligat Kanunu hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılacağı; vekil-müvekkil ilişkisinin ortadan kalkabilmesi için vekilin azledildiğinin veya vekilin istifa ettiğinin bir dilekçeyle bildirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Yargıtay içtihatlarına göre de, avukatın noterden gönderilen azilname olmadan da davacı tarafından mahkemeye sunulan belgede, belirtilen tarihten itibaren dosyanın kendisi veya başka bir vekil tarafından takip edileceği, avukatın tüm görev ve sorumluluklarından ibra edildiği belirtildiği takdirde, avukatın dava ve takiplerinin sonlandırılması ve azledilebilmesi mümkündür.
Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden; davacı tarafından dosyaya sunulan 20/02/2017 tarihli dilekçede, davasını takip eden Av. … ile aralarındaki vekalet ilişkisinin sona erdiği belirtilerek, bundan sonraki tebligatların tarafına yapılması istenilmiş ise de, tebligatların usule aykırı olarak avukata yapılmaya devam edildiği ve davacının söz konusu istemi hakkında herhangi bir işlem yapılmadığı görülmüştür.
Bu durumda, davalı Hakimler ve Savcılar Kurulu tarafından dosyaya sunulan ve davacı hakkında ilave bilgi ve belgeler içeren savunma dilekçelerinin ve eklerinin, Danıştay savcı düşüncesi ile davalı idarenin Danıştay savcı düşüncesine cevap dilekçesinin, adil yargılanma hakkının temini bakımından söz konusu bilgi ve belgelere ilişkin beyanlarını sunabilmesi için davacıya tebliğ edilmesi gerekirken edilmediği görüldüğünden dosyanın usulüne uygun olarak tekemmül ettirilmediği anlaşılmıştır.
Bu itibarla, Anayasa’nın 36. maddesi ile teminata bağlanan mahkemeye erişim hakkı etkin bir şekilde sağlanmadan yapılan yargılama neticesinde usulüne uygun tekemmül etmeyen dosyada verilen Daire kararının bozulması gerektiği sonucuna varılmıştır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Beşinci Dairesinin temyize konu 17/06/2021 tarih ve E:2017/4151, K:2021/2065 sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Daireye gönderilmesine,
4. Kesin olarak, 22/12/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.