Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2022/3867 E. 2023/222 K. 13.02.2023 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2022/3867 E.  ,  2023/222 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2022/3867
Karar No : 2023/222

TEMYİZ EDENLER : I- (DAVACI) : … Büyükşehir Belediye Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
II- (DAVALILAR):1- …
2- … Başkanlığı
VEKİLLERİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Altıncı Dairesinin 26/09/2022 tarih ve E:2022/5404, K:2022/8066 sayılı kararının, davacı tarafından esasının, davalılar tarafından vekalet ücretine hükmedilmemesine ilişkin kısmının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Eskişehir ili, Tepebaşı ilçesi, … Mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmaza ilişkin olarak Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından hazırlanan ve 09/07/2021 tarih ve 4262 sayılı Cumhurbaşkanı kararı ile onaylanan 1/25000 ve 1/5000 ölçekli nazım ile 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliklerinin ve anılan imar planlarına yapılan itirazın reddine dair 02/06/2022 tarih ve 5645 sayılı Cumhurbaşkanı kararının iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Altıncı Dairesinin 26/09/2022 tarih ve E:2022/5404, K:2022/8066 sayılı kararıyla;
Dava konusu 1/25000 ve 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliklerinin 04/08/2021-02/09/2021 tarihleri, 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliğinin ise 05/07/2021-03/09/2021 tarihleri arasında askıya çıkarıldığı, davacı tarafından askı süreleri içerisinde 26/08/2021 tarihinde itiraz edildiği görüldüğünden, 1/25000 ve 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliklerine yönelik askı tarihinin son günü olan 02/09/2021 tarihini, 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliğine yönelik olarak ise askı süresinin son günü olan 03/09/2021 tarihini izleyen 30 günlük süre içerisinde cevap verilmeyerek başvurunun zımnen reddi üzerine, zımni ret tarihinden itibaren yasal dava açma süresi içerisinde dava açılması gerekirken, 27/06/2022 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle incelenme olanağı bulunmadığı,
Davacının askı süresi içinde yapmış olduğu itirazın, 02/06/2022 tarih ve 5645 sayılı Cumhurbaşkanı kararı ile reddine karar verilmiş ise de; 2577 sayılı Kanunun 11. maddesi uyarınca, askı süresinin son gününü izleyen günden itibaren 30 günlük zımnen ret süresi geçtikten sonra verilen cevabın dava açma süresini yeniden canlandırmayacağı,
Öte yandan; Danıştay Altıncı Dairesi’nin 05/07/2022 tarih ve E:2022/5404 sayılı, ilk incelemeye esas ara kararı ile uyuşmazlığın çözümü için gerekli görüldüğünden, davacı …Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile dava dışı … Belediye Başkanlığı’ndan dava konusu imar planı değişikliklerine ilişkin askı ilan tutanaklarının istenilmesine karar verilmiş olmasına karşın, işbu ara karar ile birlikte dava dilekçesinin, sehven davalı idarelere de tebliğe çıkarıldığı ve her ne kadar davalı idareler tarafından süresinde savunma verilmiş ise de, yargı kararı bulunmadan savunmanın sehven alındığı hususu göz önünde bulundurularak, davalı idareler lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi sonucuna ulaşıldığı gerekçesiyle,
Davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :
Davacı tarafından, imar planı değişikliklerine askı süresinde itiraz edildiği, 02/06/2022 tarih ve 5645 sayılı Cumhurbaşkanı kararı ile imar planı değişikliklerinin nihai olarak onaylandığı hususu gözetildiğinde, davada süre aşımı bulunmadığı ileri sürülmektedir.
Davalılar tarafından, usulüne uygun olarak yasal süre içerisinde savunma dilekçesi verildiği halde, lehlerine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken hükmedilmediğinden kararın bu kısmının düzeltilerek onanması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI :
Davalı idareler tarafından, Danıştay Altıncı Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuş olup, davacı tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin reddi ile Daire kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesi uyarınca gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
İLGİLİ MEVZUAT :
28/06/2014 tarih ve 29044 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle, 2577 sayılı Kanun’a eklenen “İvedi yargılama usulü”nün düzenlendiği 20/A maddesinde;
“1.İvedi yargılama usulü aşağıda sayılan işlemlerden doğan uyuşmazlıklar hakkında uygulanır:

c) Özelleştirme Yüksek Kurulu kararları.

2. İvedi yargılama usulünde:

i) Danıştay evrak üzerinde yaptığı inceleme sonunda, maddi vakıalar hakkında edinilen bilgiyi yeterli görürse veya temyiz sadece hukuki noktalara ilişkin ise yahut temyiz olunan karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise işin esası hakkında karar verir. Aksi hâlde gerekli inceleme ve tahkikatı kendisi yaparak esas hakkında yeniden karar verir.
…” hükümlerine yer verilmiştir.
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Yine anılan Kanun’un 31. maddesinin yargılama giderleri konusunda yollamada bulunduğu 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun yerine yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 323. maddesinde; vekâlet ücretine yargılama giderleri arasında yer verilmiş ve 326. maddesinde; Kanun’da yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği belirtilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi yukarıda açıklanan Danıştay Altıncı Dairesi kararının, davanın süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin kısmı, aynı gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş olup davacı tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, kararın anılan kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Öte yandan; davalılardan Cumhurbaşkanlığınca, davanın süre aşımı nedeniyle reddine dair karara yönelik temyiz dilekçesinin tebliği üzerine, temyize konu kararın vekalet ücreti yönünden düzeltilmesi talep edilmiş ise de; savunma dilekçesi vererek hukuki yardımda bulunmadığı anlaşılan anılan davalı Cumhurbaşkanlığı lehine vekalet ücretine hükmedilmesine hukuken olanak bulunmamaktadır.
Davalı idarelerden Özelleştirme İdaresi Başkanlığının, Daire kararının vekalet ücretine ilişkin kısmına yönelik temyiz istemi yönünden;
Temyize konu Daire kararında, dava dilekçesinin sehven davalılara tebliğ edildiği belirtilerek, davalı idareler lehine vekalet ücretine hükmedilmemiş olup, davalı idarelerden Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından, kararın bu kısmının düzeltilerek onanması istenilmiştir.
Davanın süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin Daire kararı, Kurulumuzca hukuka uygun bulunduğundan ve yasal süre içinde davalılardan Özelleştirme İdaresi Başkanlığı vekili Av. … tarafından (yalnızca anılan idare adına) savunma dilekçesi verilerek hukuki yardımda bulunulduğu görüldüğünden, temyize konu kararın davalılardan Özelleştirme İdaresi Başkanlığı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesine ilişkin kısmının bozularak, bu kısım yönünden davalı idarelerden Özelleştirme İdaresi Başkanlığı lehine doğan vekalet ücretine Kurulumuzca hükmedilmesi gerektiği açıktır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Davacı ile davalılardan… temyiz istemlerinin reddine, davalı … Başkanlığının temyiz isteminin kabulüne,
2.Danıştay Altıncı Dairesinin temyize konu 26/09/2022 tarih ve E:2022/5404, K:2022/8066 sayılı kararının davanın süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin kısmı ile davalı … lehine vekalet ücretine hükmedilmemesine ilişkin kısmının ONANMASINA, davalı Özelleştirme İdaresi Başkanlığı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesine ilişkin kısmının BOZULMASINA,
3.Kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca takdir edilen …-TL avukatlık ücretinin, davacıdan alınarak davalı idarelerden Özelleştirme İdaresi Başkanlığına verilmesine,
4.Kesin olarak, 13/02/2023 tarihinde, esası ve vekalet ücreti yönünden oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY
X- 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 11. maddesi, dava açma süresi ile ilgili hükümler içermekle birlikte, söz konusu maddede, tüm idari işlemlere karşı dava açılmadan önce, ilgili idare nezdinde itiraz edilebileceğini öngören genel ve ihtiyari idari usul (idari itiraz usulü) kuralları düzenlenmiştir.
Diğer taraftan, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 8. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde, düzenleyici bir idari işlem niteliğinde olan imar planlarına karşı, ilan/askı süresi içerisinde özel ve ihtiyari bir idari itiraz usulü öngörülmüştür.
Bir uyuşmazlıkta, genel kanun ve özel kanun hükümlerinin olayı düzenleyen hükümleri arasında bir çelişki olması durumunda, o konuda genel kanunun değil özel kanunun uygulanacağı hususu hukukun temel ilkelerinden biridir.
Bu çerçevede, imar planlarına karşı açılan davalarda, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 8. maddesinde özel bir kural olarak öngörülen bir aylık askı/ilan süresi içerisindeki özel idari itiraz usulünün, dava açma sürelerine esas alınması gerekmektedir.
Diğer bir deyişle, imar planlarının kesinleşip, uygulanabilmesi için öngörülen “ilan-askı-itiraz” usulünün 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesi kapsamındaki bir usül olmayıp, özel Kanun niteliğindeki 3194 sayılı Kanun’da işlemin tekemmülü için öngörülen özel bir usül olduğu ve bu kapsamda yapılan itirazın 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceği açıktır.
Her ne kadar, 24/07/2008 tarih ve 5793 sayılı Kanun’un 15. maddesiyle değiştirilen 3194 sayılı Kanun’un Ek 3. maddesinde;
“Özelleştirme programındaki kuruluşlara ait veya kuruluş lehine irtifak ve/veya kullanım hakkı alınmış arsa ve araziler ile özel kanunları uyarınca özelleştirilmek üzere özelleştirme programına alınan arsa ve arazilerin, 3621 sayılı Kıyı Kanunu veya 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu kapsamında kalan yerler dahil olmak üzere genel ve özel kanun hükümleri kapsamında yer alan tüm alanlarda imar planlarını yapmaya ve onaylamaya yetkili olan kurum veya kuruluşlardan görüş alınarak çevre imar bütünlüğünü bozmayacak her tür ve ölçekte plan, imar planı ile değişiklik ve revizyonları müellifi şehir plancısı olmak üzere Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca yapılarak veya yaptırılarak Özelleştirme Yüksek Kurulunca onaylanmak ve Resmi Gazetede yayımlanmak suretiyle kesinleşir ve bu Kanunun 8 inci maddesinde yer alan ilan ve askıya dair hükümlerden muaf olarak yürürlüğe girer. İlgili kuruluşlar bu madde kapsamında yapılan planları devir tarihinden itibaren beş yıl süreyle değiştiremezler. Bu süre içerisinde imar planlarına ilişkin olarak, verilecek mahkeme kararlarının gereklerinin yerine getirilmesini teminen yapılacak imar planı değişikliğine ilişkin iş ve işlemler Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca bu maddede belirtilen usul ve esaslara göre gerçekleştirilir. İlgili kuruluşlar görüşlerini onbeş gün içinde bildirirler. Bu madde kapsamında yapılan her ölçekteki plan ve imar planlarında 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 17 nci maddesinin (a) bendinin ikinci ve sekizinci paragrafındaki hükümler uygulanmaz. Özelleştirme sürecinde ihtiyaç duyulması halinde, bu planlara göre yapılacak imar uygulamasına ilişkin parselasyon planları Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından yapılır veya yaptırılır. Bu parselasyon planları Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca onaylanır ve 19 uncu maddede belirtilen ilan ve askıya dair hükümlerden muaf olarak kesinleşir ve yürürlüğe girer. Bu planlara göre yapılacak yapılarda her türlü ruhsat ve diğer belgeler ile izinler, ilgili mevzuat çerçevesinde yetkili kurum ve kuruluşlarca verilir.” hükmüne yer verilerek, özelleştirme programındaki kuruluşlara ait ya da onlar lehine irtifak veya kullanım hakkı tesis edilmiş arsa ve araziler ile özel kanunlar uyarınca özelleştirilmek üzere özelleştirme programına alınan arsa ve arazilere ilişkin Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca yapılan ya da yaptırılan imar planları ile bunlara bağlı parselasyon planlarının Kanun’un 8. maddesinde belirtilen ilan ve askı yükümlülüklerinden muaf olarak Özelleştirme Yüksek Kurulunun onayı ve Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla birlikte yürürlüğe girmesi öngörülmüş ise de, maddenin yedinci cümlesinde yer alan “bu Kanunun 8 inci maddesinde yer alan ilan ve askıya dair hükümlerden muaf olarak yürürlüğe girer” ibaresinin iptali istemiyle yapılan başvuru üzerine Anayasa Mahkemesinin 09/06/2011 tarih ve E:2008/87, K:2011/95 sayılı kararıyla;
“…Anayasa’nın 2. maddesinde hukuk devleti, 36. maddesinde hak arama özgürlüğü, 125. maddesinde de idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtilmektedir.
3194 sayılı İmar Kanunu, yerleşme yerleri ile bu yerlerdeki yapılaşmaların plan, fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun teşekkülünü sağlamak amacıyla çıkarılmış olup, belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışında kalan yerlerde yapılacak planlar ile inşa edilecek resmi ve özel bütün yapıları kapsamaktadır. Kanun’un 8. maddesinde, imar planlarının belediye meclisince, belediye ve mücavir alan dışında kalan yerlerde yapılacak planların ise valilikçe onaylanacağı, her iki planın 1 ay süre ile ilan edileceği, bir aylık ilan süresi içinde yapılacak itirazların da 15 gün içinde kesin karara bağlanacağı öngörülmüştür. Maddenin gerekçesinde de imar planlarının, 5 yıllık kalkınma planı ilkeleri doğrultusunda gerçekleştirilmesi ve fiziki planların bütününde sosyo-ekonomik esasa dayalı düzenlemenin getirilmesi, bu suretle şehirlerin gelişmesinin Bölge Planları ile yönlendirilmesi ile imar planlamalarında sürenin asgariye indirilmesi ve aynı zamanda mahalli koşulların plana sağlıklı olarak yansıması için Valilik ve Belediyelere plan yapma yetkisini tanıyan hükmün getirildiği; ayrıca, halkın kendisi için yapılan imar planlarının aleniyetinin sağlanmasının amaçlandığı vurgulanmıştır.
Bu durumda İmar Kanunu’nda ilanlar için öngörülen askı süresinin imar planlarının ve değişikliklerinin aleni olmasına dayandığı ve ilgililerin idareye yapacakları itirazlar için getirildiği anlaşılmaktadır.
Dava konusu kuralla sözü edilen taşınmazlara ilişkin olarak İmar Kanunu’nun 8. maddesindeki imar planlarının onaylanmasının ardından kamuoyuna mahalli araçlarla duyuru yapılarak aleniyetin sağlanması ve bu süre içinden yapılan itirazlar sonucunda kesinleşmesi yönteminden vazgeçilmekte, imar planları ile bunlara bağlı parselasyon planlarının Özelleştirme Yüksek Kurulunca onaylanması ve Resmi Gazete’de yayımlanmalarının ardından idari açından kesin ve uygulanması gereken bir işlem halini alması öngörülmekte, sözü edilen planlardaki yanlışlık ve eksikliklerin giderilmesi amacıyla ilgililerce idareye başvurulması ve idarenin de itiraza konu işlemi kaldırarak ya da değiştirerek planlardaki hukuka aykırılıkları giderebilmesinin yolu kapatılmaktadır. Bu durumda, ilgililerin bu taşınmazlara ilişkin imar planları ile bunlara bağlı parselasyon planlarındaki hukuka aykırılıkların giderilmesi için yetkili ve görevli idari yargı mercilerine dava açmak dışında, bir başvuru imkanı kalmamaktadır. Kuralın imar plan ve değişikliklerini veya bunlara ilişkin onama işlemlerini askı sürelerine tabi kılmamakla, yargı yolunu ve hak arama özgürlüğünü kullanmasını zorlaştırdığı açıktır.”
gerekçesine yer verilerek, kural Anayasa’nın 2., 36. ve 125. maddelerine aykırı bulunarak iptal edilmiştir.
Bu bağlamda, Anayasa Mahkemesinin değinilen kararı karşısında, 3194 sayılı Kanun’un Ek 3. maddesindeki imar planlarının da, 3194 sayılı Kanun’un 8. maddesindeki usule tabi olacağında kuşku bulunmamaktadır. Nitekim, dava konusu imar planları da yürürlüğe konulurken, 3194 sayılı Kanun’un 8. maddesindeki usule uygun olarak ilan-askı ve itiraz süreci işletilmiştir.
Öte yandan, davacıların, kendilerine bir bildirim yapılmadığı sürece 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinde öngörülen ve özel bir yargılama niteliği taşıyan ivedi yargılama usulünü ve bu usule tâbi işlerde geçerli olan dava açma süresini bilmeleri mümkün olamayacağı gibi, anılan Kanun’un 11. maddesi uyarınca idari merciye başvurulup başvurulamayacağını, başvuruya verilen cevap ya da zımni ret işlemi üzerine kalan sürede dava açıp açılamayacağını bilmeleri de mümkün değildir
Başka bir ifadeyle, Anayasa’nın 40. maddesi hükmü uyarınca, ivedi yargılama usulüne tabi işlemin iptali istemiyle 30 gün olan özel dava açma süresi içinde dava açılabileceğinin ve anılan usulde 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesinin uygulanmayacağı hususunun idari işlemde açıklanması durumunda, idari işlemin tebliğ tarihinden itibaren, anılan özel dava açma süresi içerisinde dava açılması gerektiği kabul edilmelidir.
Dosyada bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinden, davalı … Başkanlığı tarafından davacı idareye gönderilen …tarih ve … sayılı yazıda, dava konusu 1/25000 ölçekli ve 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliği ile 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliklerinin, 3194 sayılı İmar Kanununun 8. maddesi gereğince tespit edilen ilan yerlerinde ilan edilmesi, ilan süresi içinde yapılan itirazların ilan tutanağı ile birlikte taraflarına iletilmesi, ayrıca ilan tutanağı içerisinde söz konusu imar planlarına yönelik açılabilecek davaların 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A maddesinde yer alan “İvedi yargılama usulünde dava açma süresi otuz gündür.” hükmüne tabi olduğunun belirtilmesi istenilmiştir.
Bu doğrultuda, anılan yazı ile davacı idarenin dava konusu planların özel dava açma süresine tabi olduğu yönünde bilgi sahibi olduğu, ancak 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesinin uygulanmayacağı yönünde bir bildirimde bulunulmadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, dava konusu plan değişikliklerine davacı tarafından askı-ilan sürecinde yapılan itirazın, 03/06/2022 tarih ve 31855 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 02/06/2022 tarih ve 5645 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile reddedilmesi üzerine işlemeye başlayan otuz günlük dava açma süresi içerisinde, 27/06/2022 tarihinde açılan davada, süre aşımı bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz istemine konu Daire kararının, uyuşmazlığın esası incelenmek suretiyle bir karar verilmesi için bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyorum.

KARŞI OY
XX- Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; Danıştay Altıncı Dairesinin 26/09/2022 tarih ve E:2022/5404, K:2022/8066 sayılı kararının usul ve hukuka uygun bulunduğu, dilekçelerde ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, tarafların temyiz istemlerinin reddi ile Daire kararının aynen onanması gerektiği oyuyla, karara katılmıyorum.