Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2022/3736 E. 2023/111 K. 01.02.2023 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2022/3736 E.  ,  2023/111 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2022/3736
Karar No : 2023/111

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Barosu

VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF : I-(DAVALILAR)
1- …
2- … Kurumu
II-(DAVALILAR YANINDA MÜDAHİL)
… Birliği
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Sekizinci Dairesinin 25/02/2022 tarih ve E:2020/6156, K:2022/1211 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 14/05/2015 tarih ve 29355 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ve 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına İlişkin Tebliğ’in “A.1. Amaç” başlıklı maddesinin 1. fıkrasının, 2. fıkrasının ikinci cümlesinin, “A.5. Kapsama Giren Teminat Türleri” başlıklı maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinin “Değer kaybının tespiti bu genel şart ekinde yer alan esaslara göre yapılır.” şeklindeki son cümlesinin, (b) bendinin son cümlesinin, (c) bendinin birinci cümlesinde yer alan “bu genel şart ekinde yer alan esaslara göre belirlenecek teminattır” ibaresinin, (c) bendinin ikinci cümlesinin ve son cümlesinin tamamının, (ç) bendinin ilk cümlesinde yer alan “bu genel şart ekinde yer alan esaslara göre belirlenecek tazminattır” ibaresinin, “A.6. Teminat Dışında Kalan Haller” başlıklı maddesinin (a), (b), (c), (d), (i), (j), (k), (l), (n) ve (o) bentlerinin, “B.2. Tazminat ve Giderlerin Ödenmesi” başlıklı maddesinin 2.1. fıkrasının birinci bendinin “Sigortacının kendisine iletilen belgelere haklı olarak itiraz etmesi veya kendisinin hak sahibinden yada başka bir kurumdan haklı olarak yeni bir belge talep etmesi halinde söz konusu süre yeni talep edilen sigortacının merkez veya şubelerinden birine iletilmesinden sonra başlar” şeklindeki ikinci cümlesinin, 2.4. fıkrasının birinci bendinin “Sigortalı, sigortacının göstereceği avukata gereken vekaletnameyi vermek zorundadır” şeklindeki ikinci cümlesinin, “B.4. Zarar Görenlerin Haklarının Saklı Tutulması ve Sigortacının Sigortalıya Rücu Hakkı” başlıklı maddesinin 3. fıkrasının (b) bendinde yer alan “veya trafik kurallarının ihlali” ibaresi ile (c) bendinde yer alan “belirtilen kişilerce alkollü içki alınmak suretiyle kullanılması sırasında meydana gelen zararlar” ibaresinin, “EK1. Değer Kaybı Hesaplaması” başlıklı bölümünün; 1. Formül adı altında getirilen düzenlemenin (araçta yapılan işlemler, kaynaklı ana parçalarda değişim, kaynaklı ana parçalarda düzeltme, yukarıdaki listelerde yer almayan diğer parçalar, A-B-C boya uygulanan aksam), “2. Teminat Dışı Kalan Haller” başlıklı kısmının 2., 4. ve 6. maddelerinin, “EK:2 Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Hesaplaması” başlıklı bölümünün 1., 3., 4., 5., 6., 7., 9. ve 10. maddelerinin, “Ek:3 Sürekli Sakatlık Tazminatı Hesaplaması” başlıklı bölümünün 1., 3., 4., 5., 6., 7. ve 8. maddelerinin iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Sekizinci Dairesinin 25/02/2022 tarih ve E:2020/6156, K:2022/1211 sayılı kararıyla, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 16/03/2020 tarih ve E:2018/2764, K:2020/730 sayılı kısmen bozma kararına uyularak;
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85., 90., 91., 92. ve 93. maddeleri, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 11. maddesi ve Motorlu Taşıtlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi’nin 1., 2., 5., 6., 9. ve 10. maddelerine yer verildikten sonra,
Dava konusu Tebliğ’in “A.5. Kapsama Giren Teminat Türleri” başlıklı maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinin son cümlesi yönünden;
Tebliğ’in A.5. maddesinin (b) bendinde, “Sağlık Giderleri Teminatı: Üçüncü kişinin trafik kazası dolayısıyla bedenen eski haline dönmesini teminen protez organ bedelleri de dahil olmak üzere yapılan tüm tedavi giderlerini içeren teminattır. Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve Güvence Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98. maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.” düzenlemesine yer verildiği,
2918 sayılı Kanun’un “Tedavi giderlerinin ödenmesi” başlıklı 98. maddesinin 2011 yılında yapılan değişiklikten önceki halinde, “Motorlu araçların sebep oldukları kazalarda yaralanan kimselerin ilk yardım, muayene ve kontrol veya bu yaralanmadan ötürü ayakta, klinikte hastanede ve diğer yerlerdeki tedavi giderleri ile tedavinin gerektirdiği diğer giderleri aracın zorunlu mali sorumluluk sigortasını yapan sigortacı başvurma tarihinden itibaren sekiz iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları kapsamında öder.” hükmünün yer aldığı,
6111 sayılı Kanun’un 59. maddesi ile 2918 sayılı Kanun’un 98. maddesinin, “Sağlık Hizmetleri Bedellerinin Ödenmesi” başlığı altında yeniden düzenlendiği ve “Trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanır.(Ek cümle: 4/4/2015-6645/60 md.) Ancak, Sosyal Güvenlik Kurumu, bu kapsama girenler yönünden genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmetlerine ilave sağlık hizmetlerini belirler, protez ve ortezler için farklı birim fiyatı tespit eder. Bu sağlık hizmetleri sağlık uygulama tebliğindeki istisnai sağlık hizmetleri kapsamına dâhil edilmez.
Trafik kazalarına sağlık teminatı sağlayan zorunlu sigortalarda; sigorta şirketlerince yazılan primlerin ve Güvence Hesabınca tahsil edilen katkı paylarının % 15’ini aşmamak üzere, münhasıran bu teminatın karşılığı olarak Hazine Müsteşarlığınca sigortacılık ilkeleri çerçevesinde maktu veya nispi olarak belirlenen tutarın tamamı sigorta şirketleri ve 3/6/2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 14 üncü maddesinde düzenlenen durumlar için Güvence Hesabı tarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna aktarılır. Söz konusu tutar, ilgili sigorta şirketleri için sigortacılık ilkelerine göre ayrı ayrı belirlenebilir. Aktarım ile sigorta şirketlerinin ve Güvence Hesabının bu teminat kapsamındaki yükümlülükleri sona erer. Hazine Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu söz konusu tutarı % 50’sine kadar artırmaya veya azaltmaya yetkilidir. Bu madde çerçevesinde sigorta şirketleri ve Güvence Hesabı tarafından ödenecek meblağın süresinde ödenmemesi halinde 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Kanunun 89 uncu maddesinin ikinci fıkrası uygulanır. Sigorta şirketleri ve Güvence Hesabından Sosyal Güvenlik Kurumuna aktarılacak meblağın belirlenmesi ve ödenmesi ile sağlık hizmetleri için teminat sağlanan sigortaların tespiti ve bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esaslar Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumunun görüşü alınarak Hazine Müsteşarlığınca belirlenir. Trafik kazası sebebiyle Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurumlarınca gerçekleştirilen tedavi giderleri bakımından, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından Sağlık Bakanlığına yapılacak ödemeye ilişkin usul ve esaslar Sosyal Güvenlik Kurumu ve Sağlık Bakanlığı tarafından ayrıca belirlenir.” şeklinde değiştirildiği,
6111 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesinde ise, “Bu Kanun’un yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, söz konusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanun’un 59’uncu maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabı’nın yükümlülüklerinin sona erer…” hükmüne yer verildiği,
Anılan değişiklikle trafik kazalarına sağlık teminatı sağlayan zorunlu sigortalarda, sigorta şirketlerinin ve Güvence Hesabının sorumluluğu sona erdirilerek, sağlık hizmet bedellerinin ödenmesinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmasının öngörüldüğü,
Bu durumda, Tebliğ’in A.5. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinin son cümlesinde yer alan dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı,
Dava konusu Tebliğ’in “A.6. Teminat Dışında Kalan Haller” başlıklı maddesinin (a), (b), (c), (d), (i), (j), (k), (l), (n) ve (o) bentleri yönünden;
2918 sayılı Kanun’un 92. maddesinin ilk hali ile bu maddenin 6704 ve 7327 sayılı Kanun’larla değişik hallerine yer verildikten sonra,
Tebliğ’in A.6. maddesinin (a) bendinde, işletilme halinde olmayan araçların sebep olacağı zararların zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışında kaldığının belirtildiği,
2918 sayılı Kanun’un 85. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın işleteni bu zarardan sorumlu olur.” hükmü ile 91. maddesinde yer alan “İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” hükmünün birlikte değerlendirilmesinden; zorunlu malî sorumluluk sigortasında sigortacının sorumluluğunun motorlu aracın işletilmesi ile meydana gelen zararlar ile sınırlı tutulduğunun anlaşıldığı,
Bu durumda, dava konusu Tebliğ ile işletilme halinde olmayan araçların sebep olacağı zararların teminat dışında bırakılmasında hukuka aykırılık bulunmadığı,
Tebliğ’in A.6. maddesinin (b) bendinde, hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat taleplerinin zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışında kaldığının belirtildiği,
Zorunlu mali sorumluluk sigortasının amacının; motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin uğradıkları destekten yoksun kalma zararının, bedensel zararın ve eşya zararının tazmininin teminat altına alınması olduğu, hak sahibinin kendi kusurlu davranışı sebebiyle uğradığı zarara kendisinin katlanması gerektiği,
Bu durumda, hak sahibinin kendi kusuru sebebiyle uğradığı zararın sigorta kapsamı dışında tutulmasında hukuka aykırılık bulunmadığı,
Tebliğ’in A.6. maddesinin (c) bendinde, ilgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat taleplerinin zorunlu mali sorumluluk sigortasının kapsamı dışında kaldığının belirtildiği,
Zorunlu mali sorumluluk sigortasının amacının, sigortalının 2918 sayılı Kanun’dan doğan hukuki sorumluluğunun teminat altına alınması olduğu dikkate alındığında, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat taleplerinin zorunlu mali sorumluluk sigortasının kapsamı dışında tutulmasında hukuka aykırılık bulunmadığı,
Tebliğ’in A.6. maddesinin (d) bendinde, destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı taleplerinin sigorta teminatı kapsamı dışında kaldığının belirtildiği,
2918 sayılı Kanun’un 91. maddesi uyarınca, zorunlu mali sorumluluk sigortasında sigortacının sorumluluğu ile işletenin sorumluluğunun aynı içeriğe sahip olduğu, bu nedenle işletenin sorumluluğuna dahil olmayan bir zarar için zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminat sunmasının beklenemeyeceği, yine, hak sahibinin kendi kusurlu davranışı sebebiyle uğradığı zarara kendisinin katlanması gerektiği,
Kaldı ki, 2918 sayılı Kanun’un 92. maddesine 7327 sayılı Kanun ile aynı nitelikte bir bent eklendiği,
Bu durumda, Tebliğ’in A.6. maddesinin (d) bendinde hukuka aykırılık bulunmadığı,
Tebliğ’in A.6. maddesinin (i) bendinde, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nda belirtilen terör eylemlerinde ve bu eylemlerden doğan sabotajda kullanılan araçların neden olduğu ve 2918 sayılı Kanun’a göre sigortalının sorumlu olmadığı zararlar ile aracın terör eylemlerinde kullanıldığını veya kullanılacağını bilerek binen kişilerin zarara uğramaları nedeniyle ileri sürecekleri taleplerin ve aracı terör ve buna bağlı sabotaj eylemlerinde kullanan kişilerin taleplerinin zorunlu mali sorumluluk sigortasının kapsamı dışında kaldığının belirtildiği,
2918 sayılı Kanun’a göre sigortacının motorlu bir aracın işletilmesinden doğan zarardan sorumlu tutulabilmesi için öncelikle o zarardan işleten sigortalının sorumlu olması gerektiği, işleten sigortalının sorumlu olmadığı bir zarardan sigortacıyı sorumlu tutma imkanının bulunmadığı, dava konusu ifadelerde zararın aracın işletilmesi nedeniyle değil, terör saldırısı nedeniyle meydana gelmesi halinin düzenlendiğinin görüldüğü,
Kaldı ki, 2918 sayılı Kanun’un 92. maddesine 7327 sayılı Kanun ile aynı nitelikte bir bent eklendiği ve madde gerekçesinde, “3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki terör eylemlerinde ve bu eylemlerden doğan sabotajda kullanılan araçların neden olduğu zararlar, 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında karşılanmakta olduğundan söz konusu zararlardan sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayanların; ayrıca, terör eyleminde ve bu eylemlerden doğan sabotajda kullanılan araçların sebep olduğu, terör ve sabotaj eyleminde yer alan kişilerin veya bu eylemlerde kullanılan araçların uğradığı zararlar, sigorta sözleşmesinde teminat altına alınan ‘risk’ ile bağdaşmadığından, söz konusu kişiler ve araçların uğradıkları zararların zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışında bırakılmasının amaçlandığı” ifadelerine yer verildiği,
Bu durumda, Tebliğ’in A.6. maddesinin (i) bendinde hukuka aykırılık bulunmadığı,
Tebliğ’in A.6. maddesinin (j) bendinde, motorlu araç kazalarından dolayı toprak, yeraltı suları, iç sular, deniz ve havanın kirlenmesi ya da kirlenme tehlikesi nedeniyle temizleme, toplanan atıkların taşınması ve bertarafı masrafları ile biyolojik çeşitlilik, canlı kaynaklar ve doğal yaşama verilen zararlar nedeniyle bozulan çevrenin yeniden oluşturulması ile ilgili çevresel zararlardan ileri gelen taleplerin zorunlu mali sorumluluk sigortasının kapsamı dışında kaldığının belirtildiği,
2918 sayılı Kanun’un 91. maddesinde, zorunlu mali sorumluluk sigortası teminatının kapsamının, “İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere…” ifadesi ile düzenlendiği, bu maddeye göre sigortacının sorumluluğunun kapsamının, motorlu aracın işletilmesi ile üçüncü kişilere verilen zarar ile sınırlı olduğu, bu nedenle işletenin sorumluluğuna dahil olmayan bir zarar için zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminat sunmasının beklenemeyeceği,
Bu durumda, Tebliğ’in A.6. maddesinin (j) bendinde hukuka aykırılık bulunmadığı,
Tebliğ’in A.6. maddesinin (k) bendinde, gelir kaybı, kâr kaybı, iş durması ve kira mahrumiyeti gibi zarar verici olguya bağlı olarak oluşan yansıma veya dolaylı zararlar nedeniyle yöneltilecek tazminat taleplerinin sigorta teminatı kapsamı dışında kaldığının belirtildiği,
2918 sayılı Kanun’un karayolunda motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle meydana gelebilecek zarardan dolayı hukuki sorumluluğu düzenleyen 85. maddesiyle motorlu taşıt işleten ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibinin, motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle meydana gelen destekten yoksun kalma zararını, bedensel zararı ve eşya zararını tazmin ile yükümlü kılındığı; aynı Kanun’un 90. maddesinde ise, işletenlerin 85. maddenin 1. fıkrasındaki sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmalarının zorunlu olduğunun belirtildiği,
Mali sorumluluk sigortasının sigortalının Kanun’dan doğan hukuki sorumluluğunu teminat altına almak amacıyla zorunlu kılındığı dikkate alındığında, sigortalının hukuki sorumluluğu kapsamında olmayan tazminat taleplerinden dolayı sigorta şirketinin de sorumlu tutulamamasının işin niteliği gereği olduğu,
Nitekim, 7327 sayılı Kanun’la 2918 sayılı Kanun’un 92. maddesinde yapılan değişiklik ile gelir kaybı, kâr kaybı, iş durması ve kira mahrumiyeti gibi dolaylı zararların zorunlu mali sorumluluk sigortasının kapsamı dışında olduğunun vurgulandığı,
Bu durumda, dava konusu düzenleme ile trafik kazasının doğrudan sonucu olmayan mal varlığı eksilmelerinin zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışında tutulmasında hukuka aykırılık bulunmadığı,
Tebliğ’in A.6. maddesinin (l) bendinde, ilgili mevzuatla genel hükümlere tâbi kılınan taleplerin zorunlu mali sorumluluk sigortasının kapsamı dışında kaldığının belirtildiği,
Karayolları motorlu araçlar zorunlu mali sorumluluk sigortası ile belirli tazminat taleplerinin teminat kapsamına alındığı, bunlar dışında kalan zararlardan, işletenin genel hükümlere göre sorumlu olduğu,
Nitekim, 2918 sayılı Kanun’un 87. maddesinde, “(1)Yaralanan veya ölen kişi, hatır için karşılıksız taşınmakta ise veya motorlu araç, yaralanan veya ölen kişiye hatır için karşılıksız verilmiş bulunuyorsa, işletenin veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin sorumluluğu ve motorlu aracın maliki ile işleteni arasındaki ilişkide araca gelen zararlardan dolayı sorumluluk, genel hükümlere tabidir. Zarar görenin beraberinde bulunan bagaj ve benzeri eşya dışında araçta taşınan eşyanın uğradığı zararlardan dolayı işletenin veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin sorumluluğu da genel hükümlere tabidir.” hükmüne yer verildiği,
Bu durumda, genel hükümlerin uygulanacağı hallerin sigorta teminatının dışında bırakılmasında hukuka aykırılık bulunmadığı,
Tebliğ’in A.6. maddesinin (n) bendinde, cezai kovuşturmadan doğan tüm giderler ile idari ve adli para cezalarının zorunlu mali sorumluluk sigortasının kapsamı dışında kaldığının belirtildiği,
Zorunlu mali sorumluluk sigortasının, motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin uğradıkları destekten yoksun kalma zararının, bedensel zararın ve eşya zararının tazmininin teminat altına alınması amacıyla zorunlu kılındığı dikkate alındığında, araç işleten veya aracın maliki olan kişinin sorumlu olduğu adli ve idari para cezaları ile ceza kovuşturmasından kaynaklanan giderlerin zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışında bırakılmasında hukuka aykırılık bulunmadığı,
Tebliğ’in A.6. maddesinin (o) bendinde, bu Genel Şart ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan taleplerin zorunlu mali sorumluluk sigortasının kapsamı dışında kaldığının belirtildiği,
5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 11. maddesinin 4. fıkrasında, “Sigorta sözleşmelerinde kapsam dahiline alınmış olan riskler haricinde, kapsam dışı bırakılmış riskler açıkça belirtilir. Belirtilmemiş olan riskler teminat kapsamında sayılır.” hükmü ile sigorta teminatı kapsamı dışında olan teminatların genel şartlarda düzenleneceğinin kurala bağlandığı,
Tebliğ’in “A.3. Sigortanın Kapsamı” başlıklı maddesinde ise, “Sigortacı, poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında, üçüncü şahısların ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre sigortalıya düşen hukuki sorumluluk çerçevesinde bu Genel Şartlarda içeriği belirlenmiş tazminatlara ilişkin talepleri, kaza tarihi itibariyle geçerli zorunlu sigorta limitleri dahilinde karşılamakla yükümlüdür. Sigortanın kapsamı üçüncü şahısların, sigortalının Karayolları Trafik Kanunu çerçevesindeki sorumluluk riski kapsamında, sigortalıdan talep edebilecekleri tazminat talepleri ile sınırlıdır.” düzenlemesine yer verildiği,
Bu durumda, Tebliğ’in A.6. maddesinin (o) bendinde hukuka aykırılık bulunmadığı,
Dava konusu Tebliğ’in “B.2 Tazminat ve Giderlerin Ödenmesi” başlıklı maddesinin 2.1. fıkrasının birinci bendinin “Sigortacının kendisine iletilen belgelere haklı olarak itiraz etmesi veya kendisinin hak sahibinden yada başka bir kurumdan haklı olarak yeni bir belge talep etmesi halinde söz konusu süre yeni talep edilen sigortacının merkez veya şubelerinden birine iletilmesinden sonra başlar” şeklindeki ikinci cümlesi yönünden;
2918 sayılı Kanun’un 99. maddesinde, sigortacının, hak sahibinin zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorunda olduğu hükmüne yer verildiği,
Bu maddede belirtildiği üzere, sigortacının hak sahibine ödeme yapması gereken sekiz iş günlük sürenin başlamasının, genel şart ekinde yer alan gerekli belgelerin sigortacıya iletilmiş olması ön koşuluna bağlandığı,
Bu halde eksik, yanlış belge ile başvuru yapılması veya ödeme yapılabilmesi için genel şart ekinde yer alan başka bir belgeye ihtiyaç duyulması halinde sekiz iş günlük sürenin bu belgelerin tamamlanmasından sonra başlayacağına ilişkin dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık görülmediği,
Dava konusu Tebliğ’in “B.4. Zarar Görenlerin Haklarının Saklı Tutulması ve Sigortacının Sigortalıya Rücu Hakkı” başlıklı maddesinin 3. fıkrasının (c) bendinde yer alan “belirtilen kişilerce alkollü içki alınmak suretiyle kullanılması sırasında meydana gelen zararlar” ibaresi yönünden;
2918 sayılı Kanun’un “Alkol, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin etkisi altında araç sürme yasağı” başlıklı 48. maddesinde, uyuşturucu veya keyif verici maddeleri almış olanlar ile alkollü olan sürücülerin kara yolunda araç sürmelerinin yasak olduğu, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin kullanılıp kullanılmadığı ya da alkolün kandaki miktarını tespit amacıyla kollukça teknik cihazlar kullanılacağı, yapılan tespit sonucunda, 0.50 promilin üzerinde alkollü olarak araç kullandığı tespit edilen sürücüler hakkında, fiili bir suç oluştursa bile sürücü belgesinin altı ay süreyle geri alınacağı, bu kişilerin son ihlalin gerçekleştiği tarihten itibaren geriye doğru beş yıl içinde ikinci defa alkollü iken araç kullanmaları halinde ise sürücü belgelerinin iki yıl süreyle, üç veya üçten fazlasında ise beşer yıl süreyle geri alınacağı, hususi otomobil dışındaki araçları alkollü olarak kullanan sürücüler bakımından promil alt sınırının 0.21 olarak uygulanacağı hükümlerine yer verildiği,
Tebliğ’in dava konusu B.4. maddesinin 3. fıkrasının (c) bendinde, 2918 sayılı Kanun’un 48. maddesinde belirtilen seviyenin (hususi otomobil sürücüleri için 0.50 promil, diğer araç sürücüleri için 0.21 promil) üzerinde alkollü olarak araç kullanılması nedeniyle kaza yapılması halinde sigortalıya rücu edileceğinin düzenlendiği,
Bu durumda, Tebliğ’in B.4. maddesinin 3. fıkrasının (c) bendinde yer alan “belirtilen kişilerce alkollü içki alınmak suretiyle kullanılması sırasında meydana gelen zararlar” ibaresinde hukuka aykırılık bulunmadığı,
Dava konusu Tebliğ’in “A.5. Kapsama Giren Teminat Türleri” başlıklı maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinin “Değer kaybının tespiti bu genel şart ekinde yer alan esaslara göre yapılır.” şeklindeki son cümlesi, (c) bendinin birinci cümlesinde yer alan “bu genel şart ekinde yer alan esaslara göre belirlenecek teminattır” ibaresi, (c) bendinin ikinci ve son cümlelerinin tamamı, (ç) bendinin ilk cümlesinde yer alan “bu genel şart ekinde yer alan esaslara göre belirlenecek tazminattır” ibaresi, “EK1. Değer Kaybı Hesaplaması” başlıklı bölümünün 1. Formül adı altında getirilen düzenleme (araçta yapılan işlemler, kaynaklı ana parçalarda değişim, kaynaklı ana parçalarda düzeltme, yukarıdaki listelerde yer almayan diğer parçalar, A-B-C boya uygulanan aksam), “EK:2 Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Hesaplaması” başlıklı bölümünün 1., 3., 4., 5., 6., 7., 9. ve 10. maddeleri, “Ek:3 Sürekli Sakatlık Tazminatı Hesaplaması” başlıklı bölümünün 1., 3., 4., 5., 6., 7. ve 8. maddeleri yönünden;
Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih ve E:2019/40, K:2020/40 sayılı iptal kararı üzerine yeniden düzenlenen 2918 sayılı Kanun’un 09/06/2021 tarih ve 7327 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle değişik 90. maddesinde; değer kaybı tazminatının, destekten yoksun kalma tazminatının ve sürekli sakatlık tazminatının hesaplanmasına ilişkin düzenlemelere yer verildiği ve bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasların Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından belirleneceğinin öngörüldüğü,
Bu çerçevede, Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından 04/12/2021 tarih ve 31679 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında Değişiklik Yapılmasına Dair Genel Şartlar ile dava konusu Tebliğ’in “EK:1 Değer Kaybı Hesaplaması”, “EK:2 Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Hesaplaması” ve “Ek:3 Sürekli Sakatlık Tazminatı Hesaplaması” başlıklı kısımlarının değiştirilmesi ve buna bağlı olarak “A.5. Kapsama Giren Teminat Türleri” başlıklı maddesinin yeniden düzenlenmesi, yeni düzenlemenin de dava konusu düzenlemeler ile bağlantısının kalmaması nedeniyle karar tarihinde hukuken var olmayan düzenlemeler hakkında karar verilmesine olanak bulunmadığı gerekçeleriyle,
Dava konusu Tebliğ’in “A.6. Teminat Dışında Kalan Haller” başlıklı maddesinin (a), (b), (c), (d), (i), (j), (k), (l), (n) ve (o) bentleri, “B.2. Tazminat ve Giderlerin Ödenmesi” başlıklı maddesinin 2.1. fıkrasının birinci bendinin “Sigortacının kendisine iletilen belgelere haklı olarak itiraz etmesi veya kendisinin hak sahibinden yada başka bir kurumdan haklı olarak yeni bir belge talep etmesi halinde söz konusu süre yeni talep edilen sigortacının merkez veya şubelerinden birine iletilmesinden sonra başlar” şeklindeki ikinci cümlesi, “EK:1 Değer Kaybı Hesaplaması” başlıklı bölümünün 1. Formül adı altında getirilen düzenleme (araçta yapılan işlemler, kaynaklı ana parçalarda değişim, kaynaklı ana parçalarda düzeltme, yukarıdaki listelerde yer almayan diğer parçalar, A-B-C boya uygulanan aksam), “EK:2 Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Hesaplaması” başlıklı bölümünün 1, 3, 4, 5, 6, 7, 9. ve 10. maddeleri, “Ek:3 Sürekli Sakatlık Tazminatı Hesaplaması” başlıklı bölümünün 1, 3, 4, 5, 6, 7. ve 8. maddeleri ile “B.4. Zarar Görenlerin Haklarının Saklı Tutulması ve Sigortacının Sigortalıya Rücu Hakkı” başlıklı maddesinin 3. fıkrasının (c) bendinde yer alan “belirtilen kişilerce alkollü içki alınmak suretiyle kullanılması sırasında meydana gelen zararlar” ibaresi yönünden davanın reddine,
Tebliğ’in “A.5. Kapsama Giren Teminat Türleri” başlıklı maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinin “Değer kaybının tespiti bu genel şart ekinde yer alan esaslara göre yapılır.” şeklindeki son cümlesi, (c) bendinin birinci cümlesinde yer alan “bu genel şart ekinde yer alan esaslara göre belirlenecek teminattır” ibaresi, (c) bendinin ikinci ve son cümlelerinin tamamı, (ç) bendinin ilk cümlesinde yer alan “bu genel şart ekinde yer alan esaslara göre belirlenecek tazminattır” ibaresi, “EK1. Değer Kaybı Hesaplaması” başlıklı bölümünün 1. Formül adı altında getirilen düzenleme (araçta yapılan işlemler, kaynaklı ana parçalarda değişim, kaynaklı ana parçalarda düzeltme, yukarıdaki listelerde yer almayan diğer parçalar, A-B-C boya uygulanan aksam), “EK:2 Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Hesaplaması” başlıklı bölümünün 1., 3., 4., 5., 6., 7., 9. ve 10. maddeleri, “Ek:3 Sürekli Sakatlık Tazminatı Hesaplaması” başlıklı bölümünün 1., 3., 4., 5., 6., 7. ve 8. maddeleri yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, davalı idarenin, sigorta teminatı kapsamına giren tazminatların hesaplama yöntemlerine müdahale ettiği, adeta kendisini, yasa koyucu, mahkeme ve bilirkişi yerine koyduğu, söz konusu tazminatların hesaplanma yöntemlerini belirleme konusunda idarenin yetkisinin bulunmadığı, sigorta teminatı dışında kalan hallerin, 2918 sayılı Kanun’un 92., 102., 103., 104., 105. ve 107. maddelerinde on bir adetle sınırlı olarak sayıldığı, dava konusu Tebliğ’de ise, Kanun’a açıkça aykırı olarak, fazladan on adet yeni teminat dışı hal icat edildiği, Tebliğ’in, “B.2 Tazminat ve Giderlerin Ödenmesi” başlıklı maddesinin 2.1. fıkrasının birinci bendinin ikinci cümlesinin, sigorta şirketlerinin rahatlıkla kötüye kullanabileceği bir düzenleme olduğu, Tebliğ’de, mevzuatta belirtilen yasal sınırın üzerinde alkol almanın rücu için yeterli görüldüğü, sınırın üzerinde alkol alınmış olsa bile, alkolün kazanın oluşumuna etkisinin olmadığı durumların söz konusu olduğu, bu nedenle, güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş olma şartının da aranması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI : Davalı idareler tarafından, Danıştay Sekizinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuş, davalılar yanında müdahil tarafından savunma ise verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NIN DÜŞÜNCESİ : Temyize konu Daire kararının kısmen onanması, kısmen bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi yukarıda açıklanan Danıştay Sekizinci Dairesi kararının; dava konusu Tebliğ’in “A.6. Teminat Dışında Kalan Haller” başlıklı maddesinin (a), (b), (c), (d), (i), (j), (k), (l), (n) ve (o) bentleri, “B.2. Tazminat ve Giderlerin Ödenmesi” başlıklı maddesinin 2.1. fıkrasının birinci bendinin “Sigortacının kendisine iletilen belgelere haklı olarak itiraz etmesi veya kendisinin hak sahibinden yada başka bir kurumdan haklı olarak yeni bir belge talep etmesi halinde söz konusu süre yeni talep edilen sigortacının merkez veya şubelerinden birine iletilmesinden sonra başlar” şeklindeki ikinci cümlesi ve “B.4. Zarar Görenlerin Haklarının Saklı Tutulması ve Sigortacının Sigortalıya Rücu Hakkı” başlıklı maddesinin 3. fıkrasının (c) bendinde yer alan “belirtilen kişilerce alkollü içki alınmak suretiyle kullanılması sırasında meydana gelen zararlar” ibaresi yönünden davanın reddine ilişkin kısmı ile Tebliğ’in “A.5. Kapsama Giren Teminat Türleri” başlıklı maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinin “Değer kaybının tespiti bu genel şart ekinde yer alan esaslara göre yapılır.” şeklindeki son cümlesi, (c) bendinin birinci cümlesinde yer alan “bu genel şart ekinde yer alan esaslara göre belirlenecek teminattır” ibaresi, (c) bendinin ikinci ve son cümlelerinin tamamı, (ç) bendinin ilk cümlesinde yer alan “bu genel şart ekinde yer alan esaslara göre belirlenecek tazminattır” ibaresi, “EK1. Değer Kaybı Hesaplaması” başlıklı bölümünün 1. Formül adı altında getirilen düzenleme (araçta yapılan işlemler, kaynaklı ana parçalarda değişim, kaynaklı ana parçalarda düzeltme, yukarıdaki listelerde yer almayan diğer parçalar, A-B-C boya uygulanan aksam), “EK:2 Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Hesaplaması” başlıklı bölümünün 1., 3., 4., 5., 6., 7., 9. ve 10. maddeleri, “Ek:3 Sürekli Sakatlık Tazminatı Hesaplaması” başlıklı bölümünün 1., 3., 4., 5., 6., 7. ve 8. maddeleri yönünden karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kısmı, aynı gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, kararın anılan kısımlarının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Daire kararının Tebliğ’in “EK1. Değer Kaybı Hesaplaması” başlıklı bölümünün 1. Formül adı altında getirilen düzenleme (araçta yapılan işlemler, kaynaklı ana parçalarda değişim, kaynaklı ana parçalarda düzeltme, yukarıdaki listelerde yer almayan diğer parçalar, A-B-C boya uygulanan aksam), “EK:2 Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Hesaplaması” başlıklı bölümünün 1., 3., 4., 5., 6., 7., 9. ve 10. maddeleri, “Ek:3 Sürekli Sakatlık Tazminatı Hesaplaması” başlıklı bölümünün 1., 3., 4., 5., 6., 7. ve 8. maddeleri yönünden davanın reddine ilişkin kısmı ile “A.5. Kapsama Giren Teminat Türleri” başlıklı maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinin son cümlesine ilişkin kısmına gelince;
Temyize konu Daire kararının hukuki değerlendirme kısmında, dava konusu Tebliğ’in “EK1. Değer Kaybı Hesaplaması”, “EK:2 Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Hesaplaması” ve “Ek:3 Sürekli Sakatlık Tazminatı Hesaplaması” başlıklı kısımlarında yer alan dava konusu düzenlemeler yönünden karar verilmesine yer olmadığı sonucuna varılmakla birlikte, hüküm fıkrasında davanın reddine karar verildiği görülmektedir.
Diğer taraftan, yine kararın içeriğinden, dava konusu Tebliğ’in “A.5. Kapsama Giren Teminat Türleri” başlıklı maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinin son cümlesinde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığı, ancak hüküm fıkrasında bu düzenleme yönünden hüküm kurulmadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı temyize konu Daire kararının hüküm fıkrasında anılan kısımlar yönünden hukuki isabet görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kısmen kabulüne, kısmen reddine,
2. Yukarıda özetlenen gerekçeyle davanın kısmen reddine, kısmen karar verilmesine yer olmadığına ilişkin Danıştay Sekizinci Dairesinin temyize konu 25/02/2022 tarih ve E:2020/6156, K:2022/1211 sayılı kararının, dava konusu Tebliğ’in “A.6. Teminat Dışında Kalan Haller” başlıklı maddesinin (a), (b), (c), (d), (i), (j), (k), (l), (n) ve (o) bentleri, “B.2. Tazminat ve Giderlerin Ödenmesi” başlıklı maddesinin 2.1. fıkrasının birinci bendinin “Sigortacının kendisine iletilen belgelere haklı olarak itiraz etmesi veya kendisinin hak sahibinden yada başka bir kurumdan haklı olarak yeni bir belge talep etmesi halinde söz konusu süre yeni talep edilen sigortacının merkez veya şubelerinden birine iletilmesinden sonra başlar” şeklindeki ikinci cümlesi ve “B.4. Zarar Görenlerin Haklarının Saklı Tutulması ve Sigortacının Sigortalıya Rücu Hakkı” başlıklı maddesinin 3. fıkrasının (c) bendinde yer alan “belirtilen kişilerce alkollü içki alınmak suretiyle kullanılması sırasında meydana gelen zararlar” ibaresi yönünden davanın reddine ilişkin kısmı ile Tebliğ’in “A.5. Kapsama Giren Teminat Türleri” başlıklı maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinin “Değer kaybının tespiti bu genel şart ekinde yer alan esaslara göre yapılır.” şeklindeki son cümlesi, (c) bendinin birinci cümlesinde yer alan “bu genel şart ekinde yer alan esaslara göre belirlenecek teminattır” ibaresi, (c) bendinin ikinci ve son cümlelerinin tamamı, (ç) bendinin ilk cümlesinde yer alan “bu genel şart ekinde yer alan esaslara göre belirlenecek tazminattır” ibaresi, “EK1. Değer Kaybı Hesaplaması” başlıklı bölümünün 1. Formül adı altında getirilen düzenleme (araçta yapılan işlemler, kaynaklı ana parçalarda değişim, kaynaklı ana parçalarda düzeltme, yukarıdaki listelerde yer almayan diğer parçalar, A-B-C boya uygulanan aksam), “EK:2 Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Hesaplaması” başlıklı bölümünün 1., 3., 4., 5., 6., 7., 9. ve 10. maddeleri, “Ek:3 Sürekli Sakatlık Tazminatı Hesaplaması” başlıklı bölümünün 1., 3., 4., 5., 6., 7. ve 8. maddeleri yönünden karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kısmının ONANMASINA,
3. Anılan Daire kararının hüküm fıkrasının, Tebliğ’in “EK1. Değer Kaybı Hesaplaması” başlıklı bölümünün 1. Formül adı altında getirilen düzenleme (araçta yapılan işlemler, kaynaklı ana parçalarda değişim, kaynaklı ana parçalarda düzeltme, yukarıdaki listelerde yer almayan diğer parçalar, A-B-C boya uygulanan aksam), “EK:2 Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Hesaplaması” başlıklı bölümünün 1., 3., 4., 5., 6., 7., 9. ve 10. maddeleri, “Ek:3 Sürekli Sakatlık Tazminatı Hesaplaması” başlıklı bölümünün 1., 3., 4., 5., 6., 7. ve 8. maddeleri yönünden davanın reddine ilişkin kısmı ile hakkında hüküm kurulmaması nedeniyle “A.5. Kapsama Giren Teminat Türleri” başlıklı maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinin son cümlesi yönünden BOZULMASINA,
4. Bozulan kısım yönünden yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Daireye gönderilmesine,
5. Kesin olarak, 01/02/2023 tarihinde, dava konusu Tebliğ’in “A.5. Kapsama Giren Teminat Türleri” başlıklı maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinin ikinci cümlesi ile son cümlesi yönünden oyçokluğu, dava konusu diğer kısımlar yönünden oybirliği ile karar verildi.

KARŞI OY
X- 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin 1/a. fıkrasında; iptal davaları, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar olarak tanımlanmıştır.
İptal davasının gerek anılan maddede, gerekse içtihat ve doktrinde belirlenen hukuki nitelikleri göz önüne alındığında; idare hukuku alanında tek taraflı irade açıklamasıyla kesin ve yürütülmesi zorunlu nitelikte tesis edilen idari işlemlerin, ancak bu idari işlemle meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ilgisi kurabilenler tarafından iptal davasına konu edileceğinin kabulü zorunlu bulunmaktadır.
İptal davasının amacı, hukuka aykırı idari işlemin uygulamadan kaldırılması, geçersiz kılınması ve işlemin hukuksal gerçerliliğine son verilmesidir. Burada sağlanmak istenen, hukuk düzeninde hukuka aykırı işlemlerin bulunmamasını sağlayarak, hukuk devletinin korunmasıdır. İdare hukuku ilkelerine göre, iptal kararları, iptali istenilen işlemi, tesis edildiği tarih itibarıyla ortadan kaldırarak, işlemin tesisinden önceki hukuki durumun geri gelmesini sağlar.
Bir idari işlemin hukuki irdelemesi yapıldığında, tespit edilen duruma göre dava konusu işlemin iptali ya da davanın reddi yolunda hüküm kurulması gerekmektedir. Hukuka uygunluk denetimi yapılan işlem yönünden “karar verilmesine yer olmadığına” hükmedilmesi, usulde yeri olmayan bir uygulama olup, işin esasının incelenmesinin sonucu olarak esas hakkında bir hüküm kurulması zorunlu bulunmaktadır.
Bir tebliğ kuralına dava açıldıktan sonra, idarenin bu tebliği değiştirme veya yeni tebliğ çıkarma konusunda yetkisi bulunduğu açık olmakla birlikte, bu durum, idari yargı yerinin yargısal incelemesinde bulunan tebliğ kuralı hakkında, hukuka uygun olup olmadığı yönünden bir değerlendirme yapılıp sonuca varılmasına hukuken engel değildir. Aksi halde, idare bu şekilde yeni tebliğ yürürlüğe koyarak, mevcut tebliğin yargı denetimine tabi tutulmasından muaf kılınmasına neden olacaktır. Ayrıca, davacılar şeklen değiştirilen her düzenlemeye karşı dava açmak zorunda bırakılarak, hak arama özgürlüğünün kullanılması da zorlaştırılacaktır.
Bu durumda, dava açıldıktan sonra 20/03/2020 tarih ve 31074 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan değişiklik ile dava konusu Tebliğ’in “A.5. Kapsama Giren Teminat Türleri” başlıklı maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinin değiştirildiği görülmekte ise de, söz konusu bendin ikinci cümlesi ile son cümlesinin yeni düzenlemede de yer aldığı için varlığını sürdürerek, sonuç doğurmaya devam ettiği anlaşıldığından, davacı tarafından hukuka aykırı olduğu ileri sürülen bu cümlelerin hukuki irdelemesi yapılarak Dairece işin esası hakkında, “ret” ya da “iptal” hükmü kurulması gerekirken, karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmesinde hukuki isabet bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, temyize konu Daire kararının dava konusu Tebliğ’in “A.5. Kapsama Giren Teminat Türleri” başlıklı maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinin ikinci cümlesi ile son cümlesi yönünden karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kısmının da bozulması gerektiği oyuyla, kararın bu kısmına katılmıyorum.