DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU 2022/3514 E. , 2022/3658 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2022/3514
Karar No : 2022/3658
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : Danıştay Sekizinci Dairesinin 24/05/2022 tarih ve E:2022/1827, K:2022/3374 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 01/03/2022 tarih ve 31765 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Maden Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’in 1. maddesinin iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Sekizinci Dairesinin 24/05/2022 tarih ve E:2022/1827, K:2022/3374 sayılı kararıyla;
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde yer alan ve iptal davasının subjektif ehliyet koşulu olan “menfaat ihlali”nin, içtihatlarda dava konusu işlemle davacı arasında kurulan kişisel, meşru, güncel bir menfaat ilişkisi olarak tanımlandığı, menfaatin kişisel olmasının, idari işlemin mutlaka davacı hakkında tesis edilmiş olması sonucunu doğurmadığı, sözü edilen menfaat ilişkisinin varlığı ve sınırlarının davacının gerçek kişi, tüzel kişi, belde sakini olması gibi hususlar dikkate alınmak suretiyle ve her olayda yargı yerince uyuşmazlığın niteliği de göz önünde tutularak belirlendiği,
Dava konusu uyuşmazlıkta, davacının kamu kurumu niteliğindeki bir meslek kuruluşu olduğu,
Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının genel nitelikteki düzenleyici işlemlere karşı, kural olarak, kuruluş yasalarında gösterilen amaçları doğrultusunda dava açma ehliyeti bulunduğu, nitekim, konuyla ilgili yasal düzenlemelerde de, bu kuruluşların amaçları dışında faaliyette bulunamayacakları hususunun açık bir biçimde yer aldığı,
İptal davalarının, idarenin hukuka uygun davranmasını sağlayan en önemli denetim araçlarından olduğu, bununla birlikte, her idari işleme karşı herkes tarafından iptal davası açılmasının idari işlemlerde istikrarsızlığa neden olmaması ve idarenin işleyişinin bu yüzden olumsuz etkilenmemesi için, dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçüler içinde menfaat ilişkisi bulunmasını öngören yasa koyucunun, iptal davaları için menfaat ihlalini, subjektif ehliyet koşulu olarak aradığı,
İptal davalarındaki subjektif ehliyet koşulunun, doğrudan doğruya hukuk devletinin yapılandırılması ve sürdürülmesine ilişkin bir sorun olması dolayısıyla, idari işlemlerin hukuka uygunluğunun iptal davası yoluyla denetlenmesini engellemeyecek bir biçimde anlaşılması gerektiği,
İptal davasının içtihat ve doktrinde belirlenen hukuki nitelikleri göz önüne alındığında, idari işlemlerin, ancak bu idari işlemle meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ilgisi kurulabilenler tarafından iptal davasına konu edilebileceğinin kabul edildiği,
Taraf ilişkisinin kurulması için gerekli olan kişisel, meşru ve güncel bir menfaat ilgisinin varlığının, davanın niteliğine ve özelliğine göre idari yargı yerlerince belirlendiği, davacının idari işlemle ciddi ve makul, maddi ve manevi bir ilişkisinin, hukuken korunması gereken bir menfaat bağının bulunmasının dava açma ehliyeti için gerekli sayıldığı,
Bu bağlamda; 1136 sayılı Kanun’un 76. ve 95. maddelerinde barolara verilen “hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak, korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak” görevinin ise barolara avukatlık mesleği ile ilgili meşru, güncel ve kişisel olmayan konularda tek başına dava açma imkanı vermediği dikkate alındığında, davacı Baronun işbu davada dava açma ehliyetinin bulunmadığı,
Nitekim, Danıştay İdarî Dava Daireleri Kurulunun 11/03/2020 tarih ve E:2019/3457, K:2020/686 sayılı kararı ile 27/12/2019 tarih ve E:2019/2952, K:2019/7042 sayılı kararının da bu yönde olduğu,
Bu itibarla, 01/03/2022 tarih ve 31765 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Maden Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’in 1. maddesinin iptali istemiyle açılan bu davada davacı Baronun dava açma ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle,
davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 76. maddesinde, baroların hukukun üstünlüğü, insan haklarını savunmak ve korumak amacıyla çalışmalar yürüten kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları olarak tanımlandığı; benzer şekilde aynı Kanun’un 95. maddesi ile, hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak, korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak görevinin baro yönetim kurullarına tanındığı; 1136 sayılı Kanun’da yer alan bu hükümlerin avukatlıkla ilgisi olsun ya da olmasın barolara insan haklarını koruma ve hukukun üstünlüğünü sağlama konularında her türlü girişimde bulunma yetkisini verdiği; Danıştayın muhtelif içtihatlarında da baroların dava açma ehliyetinin geniş yorumlandığı belirtilerek Daire kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Sekizinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NIN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Daire kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
İLGİLİ MEVZUAT:
2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun “Dava dairelerinin görevleri” başlıklı 27. maddesinde, “Dava dairelerinden Üçüncü, Dördüncü, Yedinci ve Dokuzuncu daireler vergi dava dairesi; diğer dava daireleri ise idari dava dairesi olarak görev yapar.
İdari dava daireleri ile vergi dava daireleri kendi aralarında işbölümü esasına göre çalışır. Özel kanunlarda başkaca hüküm bulunmadığı takdirde dava daireleri arasındaki iş bölümü aşağıdaki esaslar uyarınca Başkanlık Kurulu tarafından belirlenir.
1. İptal davaları ve idari sözleşmelerden doğan davalar yönünden, daireler arasındaki işbölümünün belirlenmesinde uyuşmazlığın kaynaklandığı mevzuat esas alınır.
2. Tam yargı davaları yönünden işbölümü;
a) Zarara neden olan idari işlemden doğan uyuşmazlığı çözmekle görevli daireye göre,
b) Zarar idari eylemden kaynaklanmışsa hizmetin niteliğine göre,
belirlenir.
3. Vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlere ilişkin davalarda vergi dava daireleri arasındaki işbölümünün belirlenmesinde uyuşmazlığın kaynaklandığı mevzuat esas alınır.
4. Temyiz incelemesi yapmakla görevli daire, aynı konuda ilk derece mahkemesi olarak Danıştayda görülecek davalara bakmak ve olağanüstü kanun yolları incelemelerini de yapmakla görevlidir.
5. İdare mahkemeleri arasında görev ve yetkiye ilişkin uyuşmazlıklarda ve bağlantılı davalarda merci tayini, uyuşmazlığın esasını çözümlemekle görevli idari dava dairesince yapılır.
6. Vergi mahkemeleri arasında görev ve yetkiye ilişkin uyuşmazlıklarda ve bağlantılı davalarda merci tayini, uyuşmazlığın esasını çözümlemekle görevli vergi dava dairesince yapılır.
7. İşbölümünde idari ve vergi dava dairelerinden herhangi birinin görevinde olduğu belirlenmemiş davalara bakmak üzere birer idari ve vergi dava dairesi görevlendirilir.
8. İşbölümünde aynı mevzuattan kaynaklanan uyuşmazlıkların birden fazla dairede çözümlenmesi konusunda farklı esaslar belirlenebilir.
Dairelerden birinin yıl içinde gelen işleri normal çalışma ile karşılanamayacak oranda artmış ve daireler arasında iş bakımından bir dengesizlik meydana gelmiş ise takvim yılı başında ikinci fıkrada belirlenen usule göre bir kısım işler başka daireye verilebilir.
Bu madde uyarınca alınan kararlar Resmî Gazetede yayımlanır ve yayımı izleyen ay başından itibaren uygulanır.” hükmü yer almaktadır.
2575 sayılı Kanun’un Ek 1. maddesinde ise, “İki dava dairesinin görevine ilişkin davalar, ilgili dava dairesinin isteği üzerine o dava dairelerinin birlikte yapacakları toplantıda karara bağlanır. Bu toplantıya daire başkanlarından kıdemlisi başkanlık eder. Toplanma ve görüşme yeter sayısı dokuzdur. Kararlar oy çokluğuyla verilir.
Bu davalar, davanın açıldığı dairenin esas ve karar numaralarını alır.” hükümlerine yer verilmiştir.
19/12/2020 tarih ve 31339 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 18/12/2020 tarih ve 2020/62 sayılı Danıştay Başkanlık Kurulu Kararı ile, maden, taşocakları ve orman mevzuatından (jeotermal kaynaklar ve doğal mineralli sularla ilgili işler dahil) kaynaklanan davaları ve temyiz başvurularını çözümleme görevi Danıştay Sekizinci Dairesine; vergi davalarına bakan dava daireleri hariç, diğer dava dairelerinin görevi dışında kalan uyuşmazlıklardan doğan davaları ve temyiz başvurularını çözümleme görevi ise Danıştay Onuncu Dairesine verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dava konusu Yönetmelik değişikliği ile Maden Yönetmeliği’nin 115. maddesine 4. fıkranın eklendiği, Maden Yönetmeliği’nin dayanağının ise 3213 sayılı Maden Kanunu olduğu görülmektedir.
Dava konusu Yönetmelik hükmünde, ülkenin elektrik ihtiyacını karşılamak üzere yürütülen madencilik faaliyetlerinin tapuda zeytinlik olarak kayıtlı olan alanlara denk gelmesi ve faaliyetlerin başka alanlarda yürütülmesinin mümkün olmaması durumunda, madencilik faaliyeti yürütecek kişinin faaliyetlerin bitiminde sahayı rehabilite ederek eski hale getireceğini taahhüt etmesi şartıyla zeytin sahasının madencilik faaliyeti yürütülecek kısmının taşınmasına, sahada madencilik faaliyetleri yürütülmesine ve bu faaliyetlere ilişkin geçici tesisler inşa edilmesine kamu yararı dikkate alınarak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca izin verilebileceği belirtilmiştir. Zeytin sahasının taşınmasının mümkün olmadığı durumlarda ise, sahada madencilik faaliyetleri yürütülmesine ve bu faaliyetlere ilişkin geçici tesisler inşa edilmesine izin verilebilmesi için madencilik faaliyeti yürütecek kişinin madencilik faaliyetleri bitiminde sahayı rehabilite ederek eski hale getireceğini ve Tarım ve Orman Bakanlığınca uygun görülecek alanda dikim normlarına uygun, faaliyet yürütülecek saha ile eşdeğer büyüklükte zeytin bahçesi tesis edeceğini taahhüt etmesinin zorunlu olduğu öngörülmüştür.
Görüldüğü üzere, dava konusu düzenleme ile, tapuda zeytinlik olarak kayıtlı olan alanlarda madencilik faaliyetleri yürütülmesine ve bu faaliyetlere ilişkin geçici tesisler inşa edilmesine imkan tanınmış ve bunun şartları düzenlenmiştir.
Davacı tarafından ise, söz konusu düzenlemenin 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun’a aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
Bu haliyle, dava konusu edilen Yönetmelik hükmünün maden mevzuatıyla birlikte, zeytincilik mevzuatıyla da ilgili olduğu açıktır.
Zeytincilik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıkları çözümleme görevinin ise, diğer dava dairelerinin görevi dışında kalması nedeniyle yukarıda belirtilen Danıştay Başkanlık Kurulu Kararı uyarınca Danıştay Onuncu Dairesine ait olduğu sonucuna varılmıştır.
Bu durumda, yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri uyarınca uyuşmazlığın, Danıştay Sekizinci ve Onuncu Dairelerince oluşturulacak Müşterek Kurulca karara bağlanması gerekmektedir.
Bu itibarla, temyize konu Daire kararının, uyuşmazlığın Danıştay Sekizinci ve Onuncu Dairelerince oluşturulacak Müşterek Kurulca değerlendirilerek yeniden bir karar verilmek üzere bozulması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle ehliyet yönünden reddine ilişkin Danıştay Sekizinci Dairesinin temyize konu 24/05/2022 tarih ve E:2022/1827, K:2022/3374 sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Daireye gönderilmesine,
4. Kesin olarak, 15/12/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.