Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2022/3340 E. 2022/3939 K. 22.12.2022 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2022/3340 E.  ,  2022/3939 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2022/3340
Karar No : 2022/3939

TEMYİZ EDENLER : I- (DAVACI): …
VEKİLİ: Av. …
II- (DAVALILAR):
1-… Başkanlığı
VEKİLİ: Av. …
2- … Birliği
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Onuncu Dairesinin 14/02/2022 tarih ve E:2021/4750, K:2022/635 sayılı kararının davacı tarafından esas yönünden, davalı idareler tarafından vekalet ücreti yönünden temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 01/10/2020 tarihinde yürürlüğe giren Sosyal Güvenlik Kurumu Kapsamındaki Kişilerin Türk Eczacıları Birliği Üyesi Eczanelerden İlaç Teminine İlişkin Protokolün 5.1. maddesi ile bu maddeye dayanılarak davacı ile Sosyal Güvenlik Kurumu arasında imzalanan sözleşmenin feshedilmesi işleminin iptaline karar verilmesi istenilmektedir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onuncu Dairesinin 14/02/2022 tarih ve E:2021/4750, K:2022/635 sayılı kararıyla;
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinin birinci ve dördüncü fıkralarına, 14. maddesinin üçüncü fıkrasının (e) bendine ve 15. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine yer verilerek,
Dava konusu edilen Sosyal Güvenlik Kurumu Kapsamındaki Kişilerin Türk Eczacıları Birliği Üyesi Eczanelerden İlaç Teminine İlişkin Protokol’ün 25/09/2020 tarihinde imzalandığı ve 01/04/2016 tarihinden itibaren geçerli olduğu,
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinde sözü edilen “uygulama işlemi” kavramının, kural koyucu nitelikteki düzenleyici işlemlere dayanılarak ilgililer hakkında tesis edilen ve onların menfaatlerinin ihlal edilmesi sonucunu doğuran, başka bir ifadeyle hukuksal durumlarında değişiklik yaratan kesin ve icrai bireysel nitelikteki işlemleri ifade ettiği; belirtilen niteliği taşımayan işlemlere dayanılarak ya da düzenleyici işlemin ilanıyla başlayan dava açma süresi geçtikten sonra açılan davaların süresinde açıldığından söz edilemeyeceği,
Ayrıca, idarenin tesis etmiş bulunduğu bir işlemin resen icrasını sağlamak adına bir dizi uygulama işlemi gerçekleştirebildiği; bu uygulama işlemlerinin, hukuk aleminde sonuç doğurmuş olan asıl işlemin maddi aleme aktarılması için zorunlu olarak yerine getirilmesi gereken idari tasarruflar olup, hukuk düzeninde yeni bir değişiklik yaratmamakla birlikte asıl işlemin etki kazanmasını sağladığı ve bu bakımdan kural olarak iptal davasına konu edilemediği ancak, bunun yanı sıra eğer uygulama işlemi asıl idari işlemden ayrı olarak, başka bir ifadeyle işlemi aşar şekilde kendine özgü bir hukuka aykırılık taşımakta ise, bu uygulama işlemine karşı dava açılabilmesinin de mümkün olduğu,
Uyuşmazlık bu çerçevede değerlendirildiğinde, davalı idare tarafından, davacıyla imzalanan sözleşmenin feshedileceğine ilişkin tesis edilen … tarih ve … sayılı asıl işlemin iptali istemiyle adli yargı yerinde açılan davada ilk derece mahkemesince fesih işleminin iptal edilmesini takiben yargı kararı gereğinin uygulanması amacıyla davacının MEDULA eczane erişiminin sağlandığı, kararın Bölge İdare Mahkemesince kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi üzerine, yine yargı kararı gereğinin yerine getirilmesini teminen bu kez MEDULA eczane erişiminin engellendiği, davacı tarafından ise bahse konu sisteme erişim engelinin yeni bir fesih işlemi olarak değerlendirilmesi suretiyle bakılan davanın açıldığının anlaşıldığı; bu haliyle … tarih ve … sayılı asıl işlemin uygulanması niteliğinde olan ve asıl işlemden ayrı olarak tek başına hukuka aykırı olduğu yönünde bir iddia yöneltilmemiş bulunan davacının MEDULA eczane sistemine erişiminin engellenmesine yönelik işlemin, adli yargı yerince verilen kararın uygulanması niteliğinde olduğu, davalı idarece davacı hakkında yeni bir fesih işlemi tesis edilmediği, dolayısıyla söz konusu işlemin, davacının hukukunda değişiklik yaratan yeni bir uygulama işlemi olarak kabul edilemeyeceği sonucuna varıldığı,
Bu durumda, Sosyal Güvenlik Kurumu ile Türk Eczacıları Birliği arasında 25/09/2020 tarihinde imzalanan ve 01/10/2020 tarihinde yürürlüğe giren Sosyal Güvenlik Kurumu Kapsamındaki Kişilerin Türk Eczacıları Birliği Üyesi Eczanelerden İlaç Teminine İlişkin Protokolün 5.1. maddesinin iptali istemiyle 2577 sayılı Kanun’un 7. maddesinde öngörülen süre içinde dava açılmaması ve 21/05/2021 tarihinde MEDULA eczane erişiminin engellenmesiyle gerçekleştirildiği ileri sürülen fesih işleminin de yeni bir uygulama işlemi niteliği taşımadığından dava açma süresini yeniden başlatma olanağından yoksun olması karşısında, davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenmesine hukuken olanak bulunmadığı gerekçesiyle,
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 14. maddesinin üçüncü fıkrasının (e) bendi ve 15. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, 28/12/2017 tarihinde, eczanesine gelen bir hastanın ilaçlarının MEDULA sistemine girişlerini yapacağı esnada “Kullanıcı adı veya şifresi hatalı” şeklinde bir geri bildirim aldığı, aradan yaklaşık 7-8 gün geçtikten sonra Ankara Sosyal Güvenlik il Müdürlüğü Kavaklıdere Sağlık Sosyal Güvelik Merkezince gönderilen yazıda 01/0472016 tarihinde imzalandığı iddia edilen sözleşmenin kurum tarafından feshedildiği belirtilerek tebligat yapıldığı, … Asliye Hukuk Mahkemesinin … E. sayılı dosyası ile yapılan yargılama sonucunda davalı Sosyal Güvenlik Kurumunun MEDULA sisteminin kapatılmasına dair işleminin iptaline karar verildiği ve bunun üzerine davalı Sosyal Güvenlik Kurumu ile arasında yeniden, 01/10/2020 tarihinde yürürlüğe giren ve Türk Eczacıları Birliği ile Sosyal Güvenlik Kurumu arasında imzalanan Protokole istinaden, tip sözleşme imzalandığı ve bu sözleşmenin imzalanması ile yeniden SGK’ ya ilaç temin ettiği; istinaf incelemesinin … Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesinin 2020/376 E. sayılı dosyası üzerinden yürütüldüğü ve istinaf mahkemesince … Asliye Hukuk Mahkemesinin davanın kabulüne dair kararının kaldırıldığı, gerekçeli kararın 26/05/2021 tarihinde tarafına tebliğ edildiği fakat 21/05/2021 tarihinde MEDULA sisteminin tekrar kapatıldığı; MEDULA sisteminin kapatılmasından sonra davalı SGK Başkanlığınca kendisine herhangi bir yazılı veya sözlü bildirimde bulunulmadığından dava konusu ettiği işlemin sayı veya numarasını bildiremediği; … Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi kararına istinaden eczanesinin sözleşmesi sonlandırıldığından söz konusu sonladırma işlemini bir uygulama işlemi olarak kabul ederek bakılan davayı açtığı; düzenleyici işlemlere karşı dava açma süresi düzenleyici işlemin ilanını izleyen günden itibaren başlamakta ise de, olayda 01/10/2020 tarihinde yürürlüğe giren ve davalı idareler arasında ilaç temini konusunda imzalanan Protokolün 5.1 maddesine göre hakkında 21/05/2021 tarihinde uygulama işlemi tesis edildiğinden 60 günlük dava açma süresinin uygulama işlemine dayanak teşkil eden … Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesinin istinaf kaldırma kararının tebliğ edilmiş sayıldığı 26/05/2021 tarihinde başlayacağı; diğer bir söyleyişle düzenleyici işlem olan Protokol hükümlerinden, uygulama işlemi olan eczanenin MEDULA sisteminin kapatılması ile menfaatinin ihlal edildiği, eczanesinin MEDULA sisteminin kapatılması başlı başına bir idari işlem olmasa bile düzenleyici işlem şeklindeki Protokolün 5.1 maddesine dayandırılmak suretiyle alındığından bir uygulama işlemi olup düzenleyici işlemle birlikte uygulama işlemine karşı açılacak davalarda idari yargı yolunun görevli olduğu; özel hukuk alanında kişilerin hukuki durumlarının etkilenmesinin de düzenleyici işlemin uygulaması olduğu, uygulama idari davaya konu edilmese de, uygulamaya dayanak alınan düzenleyici işlemin uygulamadan itibaren süresi içinde idari davaya konu edilmesinin mümkün olduğu ileri sürülmektedir.
Davalı idareler tarafından, Daire kararının lehlerine vekalet ücretine hükmedilmemesine ilişkin kısmının bozulması gerektiği, uyuşmazlık konusu olayda; vekilleri aracılığıyla savunma dilekçesinin sunulduğu, kararın vekalet ücreti yönünden bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI : Davacı tarafından, savunma verilmemiştir.
Davalı idareler tarafından, Danıştay Onuncu Dairesince verilen kararın esas yönünden usul ve hukuka uygun bulunduğu ve davacının temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin reddi ile usul ve hukuka uygun olan Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
… Eczanesinin sahibi ve mesul müdürü olan davacı ile Sosyal Güvenlik Kurumu arasında 01/04/2016 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu Kapsamındaki Kişilerin Türk Eczacıları Birliği Üyesi Eczanelerden İlaç Teminine İlişkin Protokol’ün eki tip sözleşme imzalanmış, güvenlik birimlerince “davacının terör örgütü ile iltisaklı olduğu, birinci derecede akrabalarından çalıştığı kurum/kuruluştan ihraç edilenler olduğu” yönünde bilgiler iletilmesi üzerine 28/12/2017 tarihinde eczanenin MEDULA eczane erişimi engellenmiş ve Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Ankara Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün … tarih ve … sayılı işlemi ile anılan Protokolün 5.1. maddesinde yer alan “Taraflar bir ay önceden yazılı bildirimde bulunmak şartıyla sözleşmeyi her zaman feshedebilir.” hükmü doğrultusunda Kurum ile olan sözleşmesinin, yazının tebliğinden itibaren 1 (bir) aylık süre sonunda feshedileceği 09/01/2018 tarihinde davacıya tebliğ edilmiş ve sözleşme 09/02/2018 tarihi itibarıyla feshedilmiştir.
Davacı tarafından, sözleşmenin feshine ilişkin işlemin iptali istemiyle adli yargıda dava açılmış, … Asliye Hukuk Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla, davanın kabulüne karar verilerek fesih işleminin haksız olduğu tespit edilmiş ve davalı Kurumun işleminin iptaline karar verilmiştir.
Bunun üzerine, davacı tarafından 14/01/2020 tarihinde davalı idareye başvuru yapılmış ve söz konusu yargı kararı uyarınca MEDULA ekranı tekrar açılmış ve yeniden sözleşme imzalanmıştır.
Anılan süreçte, davalı idare tarafından … . Asliye Hukuk Mahkemesinin kabul kararına karşı istinaf başvurusu yapılmış ve başvuru neticesinde, … Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesinin .. tarih ve E:… , K:… sayılı kararı ile davalı idarenin istinaf isteminin kabulüne, ilk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.
Bu kez de, davalı idare tarafından istinaf kararının davacı vekiline tebliğ edildiği 21/05/2021 tarihinde anılan karar gereğince yeniden MEDULA eczane erişimi engellenmiştir.
Bunun üzerine, davacı tarafından, MEDULA eczane erişiminin yeniden engellenmesiyle gerçekleştirildiği ileri sürülen fesih işlemi ile dayanağı Protokolün 5.1. maddesinin iptali istemiyle temyizen incelenen dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT :
2577 sayılı İdari Yargılama Usülü Kanunu’nun “Dilekçeler üzerinde ilk inceleme” başlıklı 14. maddesinin 3. fıkrasında, dilekçelerin,
a) Görev ve yetki
b) İdari merci tecavüzü
c) Ehliyet
d) İdari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı,
e) Süre aşımı,
f) Husumet,
g) 3 ve 5 inci maddelere uygun olup olmadıkları yönlerinden sırasıyla inceleneceği düzenlenmiştir.
Anılan Kanun’un 15/1-a maddesinde; 14. maddesinin 3/a bendine göre adli ve askeri yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine karar verileceği hükme bağlanmıştır.
Kanun’un 49. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde; temyiz incelemesi sonunda Danıştayın, kararda yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlıklar varsa kararı düzelterek onayacağı hükmüne yer verilmiştir.
Öte yandan, 2577 sayılı Kanun’un 31. maddesinin yargılama giderleri konusunda yollama yaptığı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 323. maddesinde, vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti yargılama giderleri arasında sayılmış; 326. maddesinde ise, yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği hüküm altına alınmıştır.
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun “Avukatlık Ücreti” başlıklı 164. maddesinde, avukatlık ücretinin, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade ettiği; 168. maddesinin son fıkrasında ise, avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarifenin esas alınacağı kurala bağlanmıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Davacının dava konusu Protokolün 5.1. maddesine yönelik temyiz istemi yönünden; Protokolün 5.1. maddesi yönünden temyiz istemine ilişkin olarak;
Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi yukarıda açıklanan Danıştay Onuncu Dairesi kararının Protokolün 5.1. maddesi yönünden davanın süre aşımından reddine ilişkin kısmı, aynı gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, kararın anılan kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Davacının dava konusu bireysel işleme yönelik temyiz istemi yönünden;
İdare hukukunun uygulanmasından doğan uyuşmazlıklar idari yargının görevi alanını oluşturmaktadır. İdare hukuku kuralları içinde, kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla, kamu gücü kullanılarak tesis edilen idari işlemler ile aynı amaçla gerçekleştirilen idari eylemler ve idari sözleşmelerden doğan uyuşmazlıkların görüm ve çözümü, idari yargının görev alanına girmektedir.
İdari makamların, idari faaliyetin görülmesi sırasında kullandıkları kamu gücü ise, söz konusu makamlara, bireyler ile girdikleri ilişkilerde, onların iradesinden bağımsız bir şekilde, hatta karşıt iradelerine rağmen, tek yanlı olarak hukuki sonuçlar ve etkiler yaratabilecek işlemler yapabilme yetki ve yeteneği tanıdığından, kamu gücünün kullanılmasından doğan uyuşmazlıkların idari yargı yerinde görülmesi gerektiği açıktır.
Bir sözleşmenin idari sözleşme sayılabilmesi için sürekli bir kamu hizmetinin görülmesi amacını taşıması, taraflardan birinin idare olması ve kamu hukukuna özgü, kamu hukukundan doğan şart ve hükümlerin sözleşmede yer alması zorunludur. Kamu tüzel kişiliğini haiz ve genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin ilaç ve diğer sağlık hizmetlerini karşılamakla yükümlü olan Sosyal Güvenlik Kurumu ile kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olan Türk Eczacıları Birliğinin, ilaç teminine ilişkin usul ve esasları belirledikleri protokolün düzenleyici işlem olduğu ve bu işleme karşı açılan davanın Danıştayın ilk derece mahkemesi olarak bakacağı davaları belirleyen 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 24/1 (c) bendi kapsamına girdiği hususunda bir duraksama bulunmamaktadır.
Bu kapsamda davacı ile davalı idare arasında imzalanan ilaç alım sözleşmesi idari bir sözleşme olup, gerek doktrin gerekse yerleşik Danıştay içtihatlarına göre de, idari sözleşmelerin imzalanması aşamasına kadarki süreçte oluşan uyuşmazlıkların idari yargıda, sözleşmenin imzalanmasından sonra sözleşme hükümlerinin uygulanmasından kaynaklanan uyuşmazlıkların adli yargıda görülmesi ve çözülmesi kabul görmektedir.
Olayda, davacı tarafından, Protokolün 5.1. maddesinin uygulanması sonucunda MEDULA eczane erişiminin yeniden engellenmesiyle gerçekleştirildiği ileri sürülen fesih işleminin iptali istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır.
Bu durumda, davacı ile Sosyal Güvenlik Kurumu arasında imzalanan ve bir idari sözleşme niteliğinde olan ilaç teminine ilişkin protokol metninin imzalanmasından sonraki bir aşamada anılan sözleşmenin fesh edilmesi yolunda tesis edilen işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın görüm ve çözümünde adli yargı mercilerinin görevli bulunduğu sonucuna varılmıştır.
Nitekim, davacının eczanesini muvazaalı işlettiğinden bahisle, dava konusu Protokolün 6.3.21. maddesi uyarınca Kurumla olan sözleşmesinin feshine ilişkin tesis edilen 09/07/2009 tarihli işlemin iptali istemiyle açılan dava sonucunda; davalı idarelerden Sosyal Güvenlik Kurumu vekili tarafından yapılan görev itirazının Danıştay Onuncu Dairesinin 13/05/2011 tarih ve E:2010/3652 sayılı kararıyla reddedilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca çıkarılan olumlu görev uyuşmazlığı neticesinde … Mahkemesinin … tarih ve E:.., K:… sayılı kararıyla uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevli olduğuna karar verilmiştir.
Bu itibarla, 21/05/2021 tarihinde MEDULA eczane erişiminin engellenmesiyle gerçekleştirildiği ileri sürülen fesih işlemi yönünden davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken davanın süre aşımından reddine yönelik verilen Daire kararında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Davalı idarelerin vekalet ücreti yönünden temyiz istemine gelince;
Davalı idarelerin yargılama sürecinde avukatları aracılığıyla temsil edildiği ve yasal süresi içinde idareler adına savunma dilekçeleri verildiği, yapılan yargılama sonucunda “davanın süre aşımından reddine” karar verildiği, dolayısıyla, davalı idarelerin vekalet ücretine hak kazandığı, buna rağmen kararda idare lehine vekalet ücretine hükmedilmediği görülmektedir.
Temyize konu dosyanın incelenmesinden; davalı idare vekilleri tarafından hukuki yardımda bulunulduğu görüldüğünden ve yukarıda aktarılan mevzuat hükümlerine göre davalı Kurumların karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca vekalet ücretine hak kazandığı anlaşıldığından davalı idareler lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesinde hukuki isabet bulunmamaktadır.
Bu itibarla, davalı idare lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesine yönelik söz konusu eksikliğin yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği anlaşıldığından, 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca; temyize konu kararın hüküm fıkrasına, “kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 4.500,00-TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı idarelere verilmesine,” ibaresi eklenmek suretiyle kararın düzeltilerek onanması gerekmektedir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Davacının ve davalı idarelerin temyiz istemlerinin reddine,
2.Davanın süre aşımı nedeniyle reddine yönelik konusu Danıştay Onuncu Dairesinin temyize konu 14/02/2022 tarih ve E:2021/4750, K:2022/635 sayılı kararının dava konusu Protokole ilişkin kısmının ONANMASINA,
3.Anılan kararın dava konusu bireysel işleme yönelik kısmının yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA,
4.Anılan kararın hüküm fıkrasının “kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 4.500,00-TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı idarelere verilmesine,” ibaresi eklenmek suretiyle düzeltilerek ONANMASINA,
5. Kesin olarak, 22/12/2022 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY
X-Dava, 01/10/2020 tarihinde yürürlüğe giren Sosyal Güvenlik Kurumu Kapsamındaki Kişilerin Türk Eczacıları Birliği Üyesi Eczanelerden İlaç Teminine İlişkin Protokolün 5.1. maddesi ile bu maddeye dayanılarak davacı ile Sosyal Güvenlik Kurumu arasında imzalanan sözleşmenin feshedilmesi işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Dava Açma Süresi” başlıklı 7. maddesinin 1. fıkrasında, dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu hüküm altına alınmış; 4. fıkrasında, “İlanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresi, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlar. Ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililer, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilirler… ” hükmüne yer verilmiştir.
2577 sayılı Kanun’un 7. maddesinde açıkça ifade edildiği üzere, bir düzenleyici işlemin uygulanması üzerine ilgililerin, düzenleyici işlemi veya uygulama işlemini ya da her ikisini birlikte iptal davasına konu yapabileceği açıktır.
Davacı tarafından, sözleşmenin feshine ilişkin işlemin iptali istemiyle adli yargıda açıldığı ve yargılama süreci sonunda, … Asliye Hukuk Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla davanın kabulü ile davalı Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından davacıya uygulanan fesih işleminin haksız olduğunun tespitine ve davalı Kurumun işleminin iptaline karar verildiği görülmüştür. Bunun üzerine, davacı tarafından 14/01/2020 tarihinde davalı SGK’ya yapılan başvuru neticesinde tekrar sözleşme imzalandığı ve MEDULA ekranının açıldığı anlaşılmaktadır.
Dava konusu bireysel işlem davacı tarafın yargı kararı üzerine idareye yaptığı başvuru üzerine yeniden açılan MEDULA sisteminin kapatılması ve imzalanan tip sözleşmenin yine yargı kararı sebebiyle feshedilmesine ilişkin olduğundan bu işlemlerin artık davacı hakkında tesis edilen yeni işlemler olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle, anılan bireysel işlemin ve dayanağı olarak gösterilen dava konusu Protokülün 5.1 maddesinin de dava konusu edilebileceği, yargı organlarınca denetiminin yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin uygulama işlemi niteliğinde olduğu, bu işlem ile birlikte dayanağı olan Protokol hükmünün de iptali istemiyle dava açılabileceği sonucuna varıldığından, davacının temyiz isteminin kabulü ile işin esası incelenmesi için Daire kararının bozulması gerektiği oyuyla çoğunluk kararına katılmıyoruz.

KARŞI OY
XX- Dava, davacının, MEDULA eczane erişiminin yeniden engellenmesiyle gerçekleştirildiği ileri sürülen fesih işlemi ile dayanağı olduğu öne sürülen Protokolün 5.1. maddesinin iptali istemiyle dava açılmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Dava açma süresi” başlıklı 7. maddesinde, dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde 60 gün olduğu belirtilmiş, aynı maddenin 4. fıkrasında; “İlanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresi, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlar. Ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililer, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilirler. Düzenleyici işlemin iptal edilmemiş olması bu düzenlemeye dayalı işlemin iptaline engel olmaz.” hükmü düzenlenmiştir.
Dosyadaki belge ve bilgilerin incelenmesinden; davacının, MEDULA eczane sistemine erişiminin engellenmesi işleminin; davalı idarenin, davacı hakkında tesis ettiği “sözleşmenin feshedileceğine ilişkin … tarih ve … sayılı işlemin” iptali istemiyle açılan davada ilk derece mahkemesince verilen iptal yönündeki kararın, Bölge Adliye Mahkemesince kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi üzerine, yargı kararı gereğinin yerine getirilmesi amacıyla tesis edildiği anlaşılmıştır. Dolayısıyla, MEDULA eczane sistemine erişiminin engellenmesine yönelik işlemin dayanağını, dava konusu edilen protokol maddesinin oluşturmadığı; … tarih ve … sayılı asıl işleme ilişkin açılan dava sonucunda verilen yargı kararının oluşturduğu sonucuna varılmıştır. İstinaf mahkemesi kararı sonucunda, davacı hakkında uygulanan ilk fesih işleminin hukuka uygun bulunduğu saptandığından anılan işlemin uygulanması amacıyla idare tarafından, davacının, MEDULA sistemi erişimi engellenmiştir.
Bu itibarla, dava konusu bireysel işlemin dayanağını dava konusu edilen 01/10/2020 tarihinde yürürlüğe giren Sosyal Güvenlik Kurumu Kapsamındaki Kişilerin Türk Eczacıları Birliği Üyesi Eczanelerden İlaç Teminine İlişkin Protokolün 5.1. maddesi oluşturmadığından, anılan düzenleyici işlemin esasının incelenmesinin mümkün olmadığı ve dava konusu edilen protokol maddesi yönünden davanın incelenmeksizin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Öte yandan, 2575 sayılı Danıştay Kanununun 24. maddesinde, ilk derece mahkemesi olarak Danıştayda görülecek davalar belirlenmiş olup, Bakanlıkların düzenleyici işlemleri ile kamu kuruluşları veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca çıkarılan ve ülke çapında uygulanacak düzenleyici işlemlere karşı açılan davalar bunların arasında sayılmıştır.
2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanunun 5. maddesinde ise, idare mahkemelerinin, “İdare mahkemeleri, vergi mahkemelerinin görevine giren davalarla ilk derecede Danıştayda çözümlenecek olanlar dışındaki:
a) İptal davalarını,
b) Tam yargı davalarını,
c)Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklardan hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan idarî sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davaları,
d) Diğer kanunlarla verilen işleri,” çözümleyeceği hüküm altına alınmıştır.
Ayrıca, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Dilekçeler üzerinde ilk inceleme” başlıklı 14. maddesinin 3. fıkrasında, dilekçelerin,
a) Görev ve yetki
b) İdari merci tecavüzü
c) Ehliyet
d) İdari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı,
e) Süre aşımı,
f) Husumet,
g) 3 ve 5 inci maddelere uygun olup olmadıkları
yönlerinden sırasıyla inceleneceği düzenlenmiştir.
Yine 2577 sayılı Kanun’un 15/1-a maddesinde; 14. maddesinin 3/a bendine göre; idari yargının görevli olduğu konularda ise görevli veya yetkili olmayan mahkemeye açılan davanın görev veya yetki yönünden reddedilerek dava dosyasının görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesine karar verileceği hükmü yer almaktadır.
Temyize konu dosyanın incelenmesinden; Sosyal Güvenlik Kurumu Kapsamındaki Kişilerin Türk Eczacıları Birliği Üyesi Eczanelerden İlaç Teminine İlişkin Protokol tüm ülke çapında uygulanacak genel düzenleyici işlem niteliğinde olması nedeniyle anılan protokolle ilgili açılacak davaların, 2575 sayılı Kanunun 24/1-c maddesi uyarınca Danıştay’da çözümlenmesi gerektiği husunda bir tartışma bulunmamakta ise de; dava konusu bireysel işlemin dayanağını, 01/10/2020 tarihinde yürürlüğe giren Sosyal Güvenlik Kurumu Kapsamındaki Kişilerin Türk Eczacıları Birliği Üyesi Eczanelerden İlaç Teminine İlişkin Protokolün 5.1. maddesi oluşturmadığından, yukarıda aktarılan mevzuat hükümleri çerçevesinde bireysel işleme ilişkin uyuşmazlığın, 2575 sayılı Kanun’un 24. maddesinin kapsamı dışında kaldığı ve çözüm yerinin 2576 sayılı Yasa’nın 5. maddesi gereğince idare mahkemesine ait olduğu sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, Danıştay Onuncu Dairesinin temyize konu kararının; protokole ilişkin kısmının yukarıda belirtilen gerekçe doğrultusunda onanması; bireysel işleme ilişkin kısmının ise, görev yönünden reddedilerek görevli idare mahkemesine gönderilmek üzere bozulması gerektiği görüşüyle, karara katılmıyorum.

KARŞI OY
XXX- İdari işlemler, idarî makamların, kamu gücü kullanarak, idare işlevine ilişkin olarak tesis ettikleri, muhatapları yönünden çeşitli hak ve/veya yükümlülükler doğuran, muhataplarının hukukî durumlarında değişiklik yapan tek yanlı irade açıklamalarıdır. Buna göre, idari işlemlerin “idari makamlarca tesis edilmiş olma”, “tek yanlı olma” ve “icrailik niteliğini taşıma” unsurlarını bünyesinde barındırması gerekmektedir. Bir işlemin iptal davasına konu edilebilir nitelikte kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığının, işlemin ismine veya idarenin isimlendirmesine bakılarak değil, işlemin içeriğine bakılarak belirlenmesi gerekmektedir.
Bir idari işlemin kesin ve yürütülmesi gereken işlem sayılabilmesi; hukuk düzeninde varlık kazanabilmesi için gerekli idarî usulün son aşamasını da geçirmiş bulunmasına, bir başka idari makamın onayına ihtiyaç göstermeksizin hukuk düzeninde değişiklikler meydana getirebilmesine bağlı bulunmaktadır. İlgililerin hukuki durumları üzerinde etki yaparak, ilgililer için yeni hukuki durumlar doğuran, ilgililerin mevcut hukuki durumlarını değiştiren veya ortadan kaldıran işlemler, icrai nitelik taşıyan işlemlerdir.Ayrıca, idare tesis etmiş bulunduğu bir işlemin resen icrasını sağlamak adına bir dizi uygulama işlemi gerçekleştirebilmektedir. Bu uygulama işlemleri, hukuk aleminde sonuç doğurmuş olan asıl işlemin maddi aleme aktarılması için zorunlu olarak yerine getirilmesi gereken idari tasarruflar olup, hukuk düzeninde yeni bir değişiklik yaratmamakla birlikte asıl işlemin etki kazanmasını sağlamakta ve bu bakımdan kural olarak iptal davasına konu edilememektedir. Ancak, bunun yanı sıra eğer uygulama işlemi asıl idari işlemden ayrı olarak, başka bir ifadeyle işlemi aşar şekilde kendine özgü bir hukuka aykırılık taşımakta ise, bu uygulama işlemine karşı dava açılabilmesi de mümkündür.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinde sözü edilen “uygulama işlemi” kavramı, kural koyucu nitelikteki düzenleyici işlemlere dayanılarak ilgililer hakkında tesis edilen ve onların menfaatlerinin ihlal edilmesi sonucunu doğuran, başka bir ifadeyle hukuksal durumlarında değişiklik yaratan kesin ve icrai bireysel nitelikteki işlemleri ifade etmektedir. Belirtilen niteliği taşımayan işlemlere dayanılarak ya da düzenleyici işlemin ilanıyla başlayan dava açma süresi geçtikten sonra açılan davaların süresinde açıldığından söz edilemeyecektir.
Uyuşmazlık bu çerçevede değerlendirildiğinde, davalı idare tarafından, davacıyla imzalanan sözleşmenin feshedileceğine ilişkin tesis edilen … tarih ve … sayılı asıl işlemin iptali istemiyle adli yargı yerinde açılan davada ilk derece mahkemesince fesih işleminin iptal edilmesini takiben yargı kararı gereğinin uygulanması amacıyla davacının MEDULA eczane erişiminin sağlandığı, kararın Bölge Adliye Mahkemesince kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi üzerine, yine yargı kararı gereğinin yerine getirilmesini teminen bu kez MEDULA eczane erişiminin engellendiği, davacı tarafından ise bahse konu sisteme erişim engelinin yeni bir fesih işlemi olarak değerlendirilmesi suretiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Bu itibarla, MEDULA eczane sistemine erişiminin engellenmesine yönelik işlem aslında istinaf mahkemesinin kararının uygulanması olup, … tarih ve … sayılı asıl işlemin uygulanması niteliğinde olan bir işlemdir yani davalı idarece davacı hakkında yeni bir fesih işlemi tesis edilmemiştir. Davalı idare tarafından, istinaf mahkemesi kararı sonucunda, davacı hakkında uygulanan ilk fesih işlemi hukuka uygun bulunduğundan anılan işlemin uygulanması amacıyla MEDULA sistemi erişime kapatılmıştır. Dolayısıyla, dava konusu bireysel işlem, davacının hukukunda değişiklik yaratan yeni bir uygulama işlemi olmadığından idari davaya konu edilebilecek bir işlem olmayıp, bu kısım yönünden davanın incelenmeksizin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Danıştay Onuncu Dairesinin temyize konu kararının; protokole ilişkin kısmının süre aşımı nedeniyle reddine yönelik kısmına katılmakla birlikte, dava konusu bireysel işleme yönelik kısmının yukarıda belirtilen gerekçeyle onanması gerektiği görüşüyle, kararın bireysel işleme ilişkin kısmına katılmıyoruz.

KARŞI OY
XXXX-Danıştay Onuncu Dairesinin temyize konu kararı ile dava konusu işlemler hakkında davanın süre aşımından reddine karar verilmiş, davalı idareler lehine ise vekalet ücretine hükmedilmemiştir.
Davalı idarelerin lehlerine vekalet ücretine hükmedilmemesine ilişkin temyiz istemi incelendiğinde;
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesinin yargılama giderleri konusunda yollamada bulunduğu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 323. maddesinde, avukatlık ücretinin yargılama giderlerine dahil olduğu, 326. maddesinde ise, avukatlık ücretinin de aralarında bulunduğu yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği hükümleri yer almıştır.
Ayrıca,1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun “Avukatlık Ücreti” başlıklı 164. maddesinde, avukatlık ücretinin, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade ettiği; 168. maddesinin son fıkrasında ise, avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarifenin esas alınacağı kurala bağlanmıştır.
Bu Kanun hükümleri uyarınca; vekil aracılığıyla temsil edilen taraf lehine, esastan sonuçlanan davadaki haklılık durumuna göre, vekalet ücretine hükmedilmesi yasal bir zorunluluktur.
Uyuşmazlıkta, yargılama sürecinde davalı idareler vekil aracılığıyla temsil edilmesine, yargılama sonunda davanın süre aşımından reddine karar verilmesine ve davalı idarelerin avukatları tarafından yasal süresi içinde savunma sunulmasına rağmen Daire kararında davalı idare vekilleri vekalet ücreti yönünden hüküm kurulmadığından, bu haliyle temyize konu kararda bu yönüyle hukuki isabet bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
Bunun yanısıra, yargılama giderlerinden olan vekalet ücreti hakkında esas hükümle birlikte karar verilmesi, bu haliyle vekalet ücretine de esas hakkında kararı veren Dairece hükmedilmesi gerekmektedir.
Her ne kadar 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde temyiz incelemesinde Danıştayın, kararda yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlıklar varsa kararı düzelterek onayacağı hükmüne yer verilmiş ise de, vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken bu konuda hüküm kurulmamış olmasının maddi hata kapsamında değerlendirilebilecek bir husus olmadığı, Daire kararının davalı idareler lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi yönünden bozulması gerektiği düşüncesiyle aksi yönde oluşan çoğunluk kararına katılmıyoruz.