Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2022/3276 E. 2022/3932 K. 22.12.2022 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2022/3276 E.  ,  2022/3932 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2022/3276
Karar No : 2022/3932

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Beşinci Dairesinin 29/09/2021 tarih ve E:2017/6883, K:2021/2801 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacının askeri savcı yardımcısı iken, 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin, 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 4(8)b maddesi ile değişik, 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin, aynı KHK uyarınca oluşturulan Komisyonun … tarih ve … sayılı kararının iptali ve bu karar nedeniyle yoksun kaldığı özlük haklarının iadesine, parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Beşinci Dairesinin 29/09/2021 tarih ve E:2017/6883, K:2021/2801 sayılı kararıyla;
Davalı idarenin usule ilişkin iddialarının yerinde, davacının Anayasa’ya aykırılık iddiasının ise ciddi görülmediği,
“Maddi Olay ve Hukuki Süreç” ile “İlgili Mevzuat”a yer verilmiş; “Yargılamada İzlenen Usul ve Süreç”, “FETÖ’ye İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler”, “Demokratik Anayasal Düzene Sadakat Yükümlülüğü”, “Dava Konusu Edilen Kararın Hukuki Niteliği” başlıkları altında genel; “Kişiselleştirme ve Delillerin Değerlendirilmesi” başlığı altında hem genel hem de davacıya özel değerlendirmelerde bulunularak,
Davacı Yönünden Yapılan Değerlendirmede;
Davacının, ceza yargılaması sonucunda … Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile silahlı terör örgütüne üyelik suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun ise … Bölge Adliye Mahkemesi … Ceza Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile esastan reddedildiği, Dairelerinin karar verdiği tarih itibarıyla UYAP ortamında yapılan inceleme sonucu anılan mahkumiyet kararının kesinleşmediğinin görüldüğü,
Davacı hakkındaki tanık beyanları yönünden, kararda yer verilen tanık ifadelerinin değerlendirilmesi neticesinde, davacının FETÖ ile irtibat ve iltisak içerisinde olduğu sonucuna varıldığı,
Sıkıyönetim mahkemesi görevlendirmeleri yönünden, davacının 7. KOR. K.LIĞI Askeri Savcılığı ve Diyarbakır 1 Nolu Sıkıyönetim Askeri Savcılığında Yardımcı Askeri Savcı olarak görevlendirilmiş olmasının, örgüt ile olan iltisakı ve irtibatını ortaya koyduğu sonucuna varıldığı,
Ankesörlü/sabit hat telefon görüşmesi kaydı yönünden, ankesörlü/sabit hatlar üzerinden iletişim kurma yönteminin FETÖ/PDY terör örgütünün özellikle asker kişiler için önem verdiği özel bir iletişim şekli olması hususu ile iletişime dair kayıtların birlikte değerlendirilmesinden, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisaklı ve irtibatlı olduğu sonucuna varıldığı,
Öte yandan, davacıya ilişkin ankesör/büfe sorgu raporunda … nolu GSM hattının Yalova ilinde bulunan ankesörlü telefondan, 07/12/2015 tarihinde (1) kez arandığı tespitine de yer verildiği, ancak anılan rapor ve eklerinde söz konusu GSM hattının aranma tarihindeki hat sahibinin ve hattın gerçek kullanıcısının davacı olduğuna ilişkin bir bilgiye yer verilmediği görüldüğü, bu nedenle söz konusu GSM hattına ilişkin tespit dikkate alınmadığı,

Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile kararda yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının, FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu ve bu nedenle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, dava konusu kararla özel hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin AİHS ve Anayasa anlamında durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir niteliğinde olduğu anlaşıldığından dava konusu kararda hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle,
Dava konusu kararda hukuka aykırılık görülmediğinden davacının bu karar nedeniyle yoksun kaldığı özlük haklarının iadesine, parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi isteminin de reddi gerektiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, 357 sayılı Askeri Hakimler Kanunu’nda belirtilen usullere aykırı olarak, savunma hakkı tanınmadan ve hakkında kişisel tespit ve değerlendirmeler bulunmadan tesis edilen dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğu, meslekten çıkarma kararını tesis eden komisyonun Anayasa’ya ve hakimlik teminatına aykırı olduğu, dava konusu işlem tarihinde mevcut olmayan bulguların, temyize konu karara gerekçe yapılamayacağı, sıkıyönetim görevlendirmesi hakkında herhangi bir bilgisi bulunmadığından söz konusu listeden sorumlu tutulamayacağı, somut bilgi ve görgüye dayanmayan, etkin pişmanlıktan yararlanmak amacıyla verilen ve hukuken geçerliliği bulunmayan beyanın hükme esas alınamayacağı, ankesör/sabit hat aramalarına ilişkin kayıtların FETÖ ile iltisak ve irtibatına delil olarak kabul edilmesinin hukuken mümkün olmadığı, hakkında açılan ceza davasında lehine somut delil ve beyanların da uyuşmazlıkta dikkate alınması gerektiği, temyize konu kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Beşinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NİN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, davacı tarafından adli yardım talebinde bulunulmuş ise de yargılama giderlerinin ödendiği anlaşıldığından adli yardım talebi hakkında karar verilmesine gerek görülmeyerek gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Öte yandan, UYAP kayıtlarının incelenmesinden, davacının silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair … Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun, … Bölge Adliye Mahkemesi … Ceza Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla esastan reddedildiği ve dosyanın temyiz aşamasında Yargıtay … Ceza Dairesinin … tarih ve E:…, K:…, Tebliğname No:… sayılı kararıyla bu mahkumiyet kararının bozulduğu, dosyanın ilk derece mahkemesi olan … Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verildiği ve davacı hakkındaki ceza yargılamasının devam ettiği anlaşılmıştır.
668 sayılı KHK ile değişik 667 sayılı KHK’nın 311 maddesi uyarınca, askeri hâkimlerin ve savcıların terör örgütüne üyelik ve mensubiyeti bulunmasa da terör örgütü ile iltisaklı veya irtibatlı olmaları nedeniyle meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına yönelik işlem tesis edilebilmesi mümkündür. Nitekim dava konusu işlem de davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisak ve irtibatının bulunduğu gerekçesiyle tesis edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi, 14/11/2019 tarih ve E:2018/89, K:2019/84 sayılı kararında iltisaklı kavramını ”kavuşan, bitişen, birleşen”, irtibatlı kavramını ise ”bağlantılı” olarak tanımlamış, bu kavramların hukuki niteliği ve objektif anlamının yargı içtihatlarıyla belirlenebileceğini belirtmiştir. Bu kavramlar ile, kişilerin cezai sorumluluğunu gerektiren örgüte üyelik ve mensubiyet kavramlarına nazaran terör örgütleri ile daha az yoğun ve atipik bir bağlantının vurgulandığı açıktır. Bu kapsamda kişilerin terör örgütleri ile irtibat ve iltisaklarının ortaya konulabilmesi için, örgütün amaçlarının gerçekleştirilmesi ya da örgütten yarar sağlamak maksadıyla gerek örgütten gelen talimatlar doğrultusunda gerekse inisiyatif alarak bulundukları hâl ve hareketler neticesinde örgüte veya kendilerine yarar sağladıkları ya da örgüt ile amaç birliği veya sosyal birliktelik görünümü içinde oldukları yönünde kanaat oluşması yeterlidir.
Bu itibarla, ceza muhakemesinde terör örgütüne üye olma suçunun tespitinde delil olarak değerlendirilecek bir kısım fiil ve davranışlar, üstün bir kamu gücü olan yargı yetkisini kullanan hâkim ve savcılar hakkında tesis edilen idari tedbir niteliğindeki işlemlerde terör örgütüne irtibat veya iltisakın sübut bulup bulmadığı yönünden örgüt üyeliğine göre farklı değerlendirilebilecek nitelikte olduğundan, davacının terör örgütü ile iltisak veya irtibatının bulunup bulunmadığına yönelik yargısal denetime ilişkin bu davada, ”silahlı terör örgütüne üye olmak” isnadıyla açılan ceza davasında verilecek kararın beklenmesi gerekmemektedir.
Diğer yandan; davacı vekili tarafından sunulan temyiz dilekçesinde, savcı düşüncesi, ek beyan dilekçesi, ara kararı cevabı eklerini (2 adet CD) içeren tebligatın, o tarihteki güncel büro ve/veya elektronik tebligat (UETS) adresine değil eski büro adresine yapıldığı, bu sebeple esas hakkında karar verilmeden önce söz konusu tebligat içeriğindeki bilgi-belgelere karşı savunma yapamadıkları, temyize konu kararın bu sebeple bozulması gerektiğinin ileri sürülmesi üzerine,
Dosya içeriği ve UYAP kayıtlarının incelemesinden; daha önce savunma dilekçesinin usulüne uygun biçimde tebliğ edildiği büro adresinin değiştirildiğine dair davacı vekilince dosyaya herhangi bir bildirimde bulunulmadığı, söz konusu tebligatın da 07/07/2021 tarihinde davacı vekilinin bilinen büro adresine ve daimi çalışanı “…”ya yapıldığı, bununla birlikte davacı vekiline ait elektronik tebligat (UETS) adresinin ise 16/04/2021 tarihi itibarıyla UYAP sistemine eklendiği anlaşılmıştır.
Bu durumda, her ne kadar 16/04/2021 tarihinden sonra yapılacak tebligatların davacı vekilinin elektronik tebligat adresine yapılması gerekmekte ise de; temyiz dilekçesinde de belirtildiği üzere, davacı tarafın usule aykırı olduğu belirtilen tebligat içeriğine esas hakkında verilen karardan sonra vakıf olduğu, temyiz dilekçesinin de söz konusu tebligat içeriğinde yer alan bilgi ve belgeleri kapsayacak açıklama ve savunmaları ihtiva ettiği görüldüğünden, tebligata ilişkin bahse konu hususun, temyize konu kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın reddine ilişkin Danıştay Beşinci Dairesinin temyize konu 29/09/2021 tarih ve E:2017/6883, K:2021/2801 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 22/12/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.