Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2022/3195 E. 2023/221 K. 13.02.2023 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2022/3195 E.  ,  2023/221 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2022/3195
Karar No : 2023/221

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Odası (… Şubesi)
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALILAR) : 1- …
2- … Başkanlığı
VEKİLLERİ: …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Altıncı Dairesinin 09/05/2022 tarih ve E:2020/3568, K:2022/5384 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Ankara ili, Şereflikoçhisar ilçesi, … Mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmaza ilişkin Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından hazırlanan ve … tarih ve … sayılı Cumhurbaşkanı kararı ile onaylanan 1/5000 ölçekli nazım imar planı ile 1/1.000 ölçekli uygulama imar planı değişikliğinin iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Altıncı Dairesinin 09/05/2022 tarih ve E:2020/3568, K:2022/5384 sayılı kararıyla;
Dosyanın ve mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi neticesinde düzenlenen bilirkişi raporunun birlikte değerlendirilmesinden; her ne kadar bilirkişi heyetince, dava konusu imar planları, 1/100.000 ölçekli 2038 Ankara Çevre Düzeni Planına uygunluk yönünden incelenmiş ise de, anılan çevre düzeni planının … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, … sayılı kararı ile iptaline karar verildiği ve bu kararın temyiz edilmeden kesinleştiği görüldüğünden, dava konusu parsele yönelik değerlendirmelere bu yönden itibar edilmediği,
Bilirkişi raporunda, kullanım ve yapılaşma kararları açısından dava konusu işlemin çevre ve imar düzenine aykırılık taşımadığı, ulaşım ve erişim açısından davaya konu plan değişikliği ile mevcut ulaşım sistemine olumsuz bir etki getirilmediği, parselin kısmen park alanı belirlenmesinin doğru bir yaklaşım olduğu ve doğal yapının gözardı edilmediği,
Uyuşmazlık konusu parselin, sosyal ve teknik altyapı alanı olarak değil, resmi kurum alanı (… Bölge Şefliği) olarak kullanılması ve Kurumun özelleştirilmesi nedeniyle eş değer yer ayrılmasına gerek bulunmadığı,
Taşınmaza ilişkin olarak, Özelleştirme İdaresi Başkanlığının imar planı yapma yetkisinin olduğu, davaya konu edilen imar planı yapılırken ilgili kurum ve kuruluşların görüşlerinin alındığı ve bu alanın önceki kullanımlarının değerlendirildiği, özelleştirme programına alınan alanda 3194 sayılı Kanunun 9. maddesinin ikinci fıkrasında verilmiş olan yetkiye istinaden Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca yalnızca dava konusu parsel ile sınırlı bir alanda imar planı değişikliği yapıldığı ve planlama alanının çevresine ilişkin fotoğraflardan da anlaşıldığı üzere, bölgedeki yapılaşma koşulları göz önünde bulundurulduğunda, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, dosya kapsamında yer alan teknik rapora itibar edilmediği ve temyize konu kararın gerekçesinin bir kaç hususa indirgendiği, bu yaklaşımın, özelleştirme kapsamındaki taşınmazlara ilişkin imar planlarının hukuki denetime kapatılması gibi bir sonuç doğurduğu, dava konusu işlemin imar mevzuatına aykırılığı ortaya konulmuş olmasına karşın, davanın reddine yönelik verilen kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idareler tarafından, Danıştay Altıncı Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ :
Dava dosyasının incelenmesinden, Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği ile Planlı Alanlar İmar Yönetmeliğine uygun olarak tesis edilmediği anlaşılan işlemde, hukuka ve mevzuata uyarlık görülmemiştir.
Bu itibarla, temyiz isteminin kabulü ile Daire kararının bozulmasına ve dava konusu işlemin iptaline karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesi uyarınca, gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Uyuşmazlığa konu taşınmaz, 14/12/1984 tarihinde onaylanan 1/1.000 ölçekli uygulama imar planında “resmi kurum alanı” olarak belirlenmiş, … tarih ve … sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK) kararı ile özelleştirme kapsamına, … tarih ve … sayılı ÖYK kararı ile de özelleştirme programına alınmış olup, dava konusu işlemin tesisinden önce taşınmazı kapsayan alanda 1/5.000 ölçekli nazım imar planı onaylanmamış durumda iken, uyuşmazlığa konu karar ile 1/5.000 ölçekli nazım imar planı onaylanarak taşınmaz ‘kısmen orta yoğunlukta gelişme konut alanı, kısmen de park’ olarak belirlenmiş, yapılan 1/1.000 ölçekli uygulama imar planı değişikliği ile de ‘kısmen gelişme konut alanı, kısmen park, kısmen de yol’ kullanımlarına ayrılmıştır.
Gelişme konut alanı kullanımı yönünden yapılaşma koşulları, ayrık nizam 3 kat, TAKS:0.30, KAKS:0.90 olarak belirlenmiştir.
Bunun üzerine temyizen incelenen dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT :
3194 sayılı İmar Kanunu’nun 5. maddesinde, nazım imar planı; varsa bölge planlarının mekâna ilişkin genel ilkelerine ve varsa çevre düzeni planlarına uygun olarak halihazır haritalar üzerine, yine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklüklerini, nüfus yoğunlukları ve eşiklerini, ulaşım sistemlerini göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen, plan hükümleri ve raporuyla beraber bütün olan plan olarak, uygulama imar planı ise; tasdikli halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren plan olarak tanımlanmıştır.
Aynı Kanun’un 9. maddesinin ikinci fıkrasında, “Belediye hudutları ve mücavir alanlar içerisinde bulunan ve özelleştirme programına alınmış kuruluşlara ait arsa ve arazilerin, ilgili kuruluşlardan gerekli görüş, (Belediye) alınarak çevre imar bütünlüğünü bozmayacak imar tadilatları ve mevzi imar planlarının ve buna uygun imar durumlarının Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca hazırlanarak Özelleştirme Yüksek Kurulunca onaylanmak suretiyle yürürlüğe girer ve ilgili Belediyeler bu arsa ve arazilerin imar fonksiyonlarını 5 yıl değiştiremezler.”; Ek 3. maddesinde de, “Özelleştirme programındaki kuruluşlara ait veya kuruluş lehine irtifak ve/veya kullanım hakkı alınmış arsa ve araziler ile özel kanunları uyarınca özelleştirilmek üzere özelleştirme programına alınan arsa ve arazilerin, 3621 sayılı Kıyı Kanunu veya 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu kapsamında kalan yerler dahil olmak üzere genel ve özel kanun hükümleri kapsamında yer alan tüm alanlarda imar planlarını yapmaya ve onaylamaya yetkili olan kurum veya kuruluşlardan görüş alınarak çevre imar bütünlüğünü bozmayacak her tür ve ölçekte plan, imar planı ile değişiklik ve revizyonları müellifi şehir plancısı olmak üzere Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca yapılarak veya yaptırılarak Özelleştirme Yüksek Kurulunca onaylanmak ve Resmi Gazetede yayımlanmak suretiyle kesinleşir (…) yürürlüğe girer. İlgili kuruluşlar bu madde kapsamında yapılan planları devir tarihinden itibaren beş yıl süreyle değiştiremezler. Bu süre içerisinde imar planlarına ilişkin olarak, verilecek mahkeme kararlarının gereklerinin yerine getirilmesini teminen yapılacak imar planı değişikliğine ilişkin iş ve işlemler Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca bu maddede belirtilen usul ve esaslara göre gerçekleştirilir. İlgili kuruluşlar görüşlerini onbeş gün içinde bildirirler. Bu madde kapsamında yapılan her ölçekteki plan ve imar planlarında 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 17 nci maddesinin (a) bendinin ikinci ve sekizinci paragrafındaki hükümler uygulanmaz. Özelleştirme sürecinde ihtiyaç duyulması halinde, bu planlara göre yapılacak imar uygulamasına ilişkin parselasyon planları Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından yapılır veya yaptırılır. Bu parselasyon planları Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca onaylanır (…) Bu planlara göre yapılacak yapılarda her türlü ruhsat ve diğer belgeler ile izinler, ilgili mevzuat çerçevesinde yetkili kurum ve kuruluşlarca verilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunun 1. maddesinde; “Bu Kanunun amacı;
A) Bu maddede belirtilen ve Kanunun uygulanmasında “kuruluş” adı ile anılacak olan;
a) İktisadi devlet teşekküllerinin, bunların müessese, bağlı ortaklık, işletme, işletme birimleri ile varlıklarının ve iştiraklerindeki kamu paylarının,
b) Kamu iktisadi teşebbüsleri statüsü dışında kalmakla beraber sermayesinin tamamı veya yarısından fazlası devlete ve/veya diğer kamu tüzelkişilerine ait olan ticari amaçlı kuruluşlardaki kamu payları ile bu kuruluşlara ait müessese, bağlı ortaklık, işletme, işletme birimleri ve varlıklarının, iştiraklerindeki kamu paylarının,
c) Devletin diğer iştiraklerindeki kamu payları ile Hazineye ait payların,
d) Genel ve katma bütçeli idareler ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşların ve kamu iktisadi teşebbüslerinden kamu iktisadi kuruluşlarının gördükleri kamu hizmetleri ile doğrudan doğruya ilgili olmayan varlıklarının ve iştiraklerindeki paylarının,
e) Belediye ve il özel idarelerine ait ticari amaçlı kuruluşlar ile pay oranlarına bakılmaksızın her türlü iştiraklerindeki paylarının,
f) Genel ve katma bütçeli idarelerle bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşların, mal ve hizmet üretim birimleri ve varlıkları (baraj, gölet, otoyol, yataklı tedavi kurumları, limanlar ve benzeri diğer mal ve hizmet üretim birimleri) ile bu Kanunun 35 inci maddesinin (B) fıkrasında belirtilen kamu iktisadi kuruluşlarının temel kuruluş amaçlarına uygun mal ve hizmet üretim birimlerinin işletilmesi haklarının, ekonomide verimlilik artışı, kamu giderlerinde azalma sağlamak, Hazineye ait taşınmazları değerlendirmek suretiyle kamuya gelir elde etmek gerekçelerinden birisi ile özelleştirilmelerine ilişkin esasları düzenlemektir.” hükmü; 19. maddesinin (D) fıkrasında ise, “Özelleştirme programındaki kuruluşlardan anonim şirket statüsünde olanların sermayelerindeki kamu payı %50’nin altına düşünceye, diğerlerinde özelleştirme uygulamaları sonucu devir tarihine kadar bu kuruluşlara ait taşınmazların ifraz ve tevhidine ilişkin düzenlemeler ve bu düzenlemelerin gerektirdiği işlemler İdarece yapılır. İdare tarafından, bu bentte belirtilen taşınmazların ifraz ve tevhidine ilişkin işlem sonuçlarının bildirimi üzerine, başkaca bir işleme gerek olmaksızın tescil ve terkin işlemleri ilgili tapu dairesince yerine getirilir. Tescil işlemlerinin sonuçları tapu sicil müdürlüğünce ilgili belediye ve valiliğe bildirilir. Bu bent kapsamındaki taşınmazların ifraz ve tevhidine ilişkin işlemlerde 3194 sayılı İmar Kanununun 15 ve 16 ncı maddeleri uygulanmaz.” hükmü yer almıştır.
14/06/2014 tarih ve 29030 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği’nin 26. maddesinde; plan ana kararlarını, sürekliliğini, bütünlüğünü, sosyal ve teknik altyapı dengesini bozmayacak nitelikte, kamu yararı amaçlı, teknik ve nesnel gerekçelere dayanılarak imar planlarında değişiklik yapılabileceği, imar planlarında sosyal ve teknik altyapı hizmetlerinin iyileştirilmesinin esas olduğu, yürürlükteki imar planlarında öngörülen sosyal ve teknik altyapı standartlarını düşüren plan değişikliği yapılamayacağı, imar planlarında bulunan sosyal ve teknik altyapı alanlarının kaldırılması, küçültülmesi veya yerinin değiştirilmesine dair plan değişikliklerinin zorunluluk olmadıkça yapılamayacağı, imar planında verilmiş olan inşaat emsalinin, kat adedinin, ifraz şartlarının değiştirilmesi sonucu nüfus yoğunluğunun artırılmasına dair imar planı değişikliklerinde artan nüfusun ihtiyacı olan sosyal ve teknik altyapı alanlarının standartlara uygun olarak plan değişikliğine konu alana hizmet vermek üzere ayrılacağı kurala bağlanmış; Yönetmeliğin eki Ek-2 tabloda da farklı nüfus gruplarında asgari sosyal ve teknik altyapı alanlarına ilişkin standartlar belirlenmiştir.
Planlı Alanlar İmar Yönetmeliğinin “Parsel kullanım fonksiyonlarına göre yapılaşma koşulları” başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde “Park alanları: Bu alanlarda encümen kararıyla;
1) (Danıştay Altıncı Dairesinin 3/2/2021 tarihli ve E.:2017/4783; K.:2021/1096 sayılı kararı ile iptal bent: Açık havuz/süs havuzu, açık spor ve oyun alanı, genel tuvalet, pergola, kameriye,)
2) 1000 m2 ve üzeri parklarda ahşap veya hafif yapı malzemelerinden yapılmak, kat adedi 1’i, yüksekliği 4.50 metreyi ve açık alanları dâhil taban alanları toplamda %3’ü, her birinin alanı 15 m2’yi geçmemek kaydıyla çay bahçesi, büfe, muhtarlık, güvenlik kulübesi (Danıştay Altıncı Dairesinin 3/2/2021 tarihli ve E.:2017/4842; K.:2021/1091 sayılı kararı ile iptal ibare: Danıştay İDDK’nın 13/6/2022 tarihli E.:2021/2816, K.:2022/2140 sayılı Onama kararı ile mezkûr karar kesinleşmiştir.) (Değişik ibare:RG-25/7/2019-30842) parkın ihtiyacı için gerekli olan asgari ölçülerdeki trafo, (Ek ibare:RG-18/8/2022-31927) parkın işlevini bozmayacak şekilde beton veya betonarme temel içermeyen spor aletleri,
3) (Değişik:RG-25/7/2019-30842) Tabii veya tesviye edilmiş toprak zemin altında kalmak üzere, ağaçlandırma için TSE standartlarında öngörülen yeterli derinlikte toprak örtüsünün sağlanması, giriş çıkışının parkın giriş çıkışından ayrı olması ve parkın ihtiyacı için Otopark Yönetmeliği ekindeki en az otopark miktarları tablosundaki benzer kullanımlar dikkate alınarak belirlenecek miktarı aşmamak kaydıyla kapalı otopark” hükmüne yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
3194 sayılı Kanunun 9. ve Ek 3. maddelerinde yer alan düzenleme uyarınca, özelleştirme programındaki kuruluşlara ait veya özelleştirilmek üzere özelleştirme programına alınan arsa ve arazilerde, ilgili kuruluşlardan gerekli görüş alınmak suretiyle çevre ve imar bütünlüğünü bozmayacak her ölçekteki imar planı değişikliklerini yapmak, Özelleştirme İdaresi Başkanlığının yetkisinde olup, bu yetkinin kullanımında planlama usul ve esasları yönünden Özelleştirme İdaresi Başkanlığına ayrıksı bir yetki tanınmamıştır. Başka bir deyişle adı geçen idare yönünden de imar mevzuatı ile belirlenen planlama usul ve esaslarına uyma zorunluluğu bulunmaktadır.
Öte yandan, 4046 sayılı Kanunun 1. maddesinde belirtilen amaç doğrultusunda özelleştirme kapsam ve programına alındıktan sonra planlamaya tabi tutulan taşınmazlara bakıldığında, bunların temel özelliğinin birbirinden farklı bölgelerde yer alan ve sınırlı sayıdaki parselleri içeren taşınmazlar olduğu, bu taşınmazların bazen özelleştirme uygulamaları gereği tek başına satışa ya da devre konu edildikleri ve bu durumun bir sonucu olarak planlamanın da zorunlu olarak bu sınırlı sayıdaki taşınmaza yönelik olarak bazen parsel bazında gerçekleştirildiği görülmektedir. Hal böyle olunca parsel bazında gerçekleştirilen plan değişikliklerinin yargısal denetimi yapılırken, 3194 sayılı Kanunun ilgili maddelerinin yanı sıra, 4046 sayılı Kanunda gösterilen amaç ve planlamaya konu taşınmazların bu şekilde özelleştirilmesi ya da değerlendirilmesi yolundaki özelleştirme uygulamasına ilişkin gereklilik ve zorunluluğun da göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
Somut uyuşmazlıkta da, dava konusu parsel ile sınırlı bir alana ilişkin imar planı değişikliğine gidildiğinden, yapılan plan değişikliğinin yargısal denetiminde yukarıda belirtilen hususlar dikkate alınmalıdır.
Uyuşmazlıkta, Daire tarafından mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu hazırlanan 07/09/2021 tarihli raporda; kullanım ve yapılaşma kararları açısından davaya konu plan işlemlerinin çevre ve imar düzenine aykırılık taşımadığı, ulaşım ve erişim açısından davaya konu plan ile mevcut ulaşım sistemine olumsuz bir etki getirilmediği, park alanı kullanımının doğru bir yaklaşım olduğu, planlanan alandaki mevcut durumun ve doğal yapının gözardı edilmeyerek, plana bir girdi oluşturması ve plan kararını yönlendirmesinin doğru bir şehircilik ve planlama yaklaşımı olduğu yönünde yapılan değerlendirmelerin yanı sıra;
1-1/100.000 ölçekli çevre düzeni planında, bu bölgeye ilişkin yapı sınırlaması getirilerek korunacak alan ve suya dair orta mesafeli koruma kararlarının dava konusu işlemde dikkate alınmadığı, bu nedenle 1/100.000 ölçekli 2038 Ankara Çevre Düzeni Planı ile uyum ve planların kademeli birlikteliği ilkesi açısından eksiklik olduğu,
2-Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği uyarınca imar planı değişikliklerinin, plan ana kararlarını, sürekliliğini, bütünlüğünü, sosyal ve teknik altyapı dengesini bozmayacak nitelikte olması gerektiği, yine Yönetmelik gereği plan değişikliği kapsamında, imar planlarında sosyal ve teknik altyapı hizmetlerinin iyileştirilmesinin esas olduğu ve yürürlükteki imar planlarında öngörülen sosyal ve teknik altyapı standartlarını düşüren plan değişikliği yapılamayacağı, bu Yönetmelik dikkate alındığında, sosyal donatı ve teknik altyapı dengelerinin nasıl etkilendiğine ilişkin bir değerlendirmenin plan değişikliği kapsamında muhakkak yapılması gerekirken, parsele getirilen konut kullanımının yaratacağı ek nüfusun ihtiyacına yönelik sosyal donatı gereksinimi ve teknik altyapıya etkisi için bir değerlendirme ve gerekli hesaplamaların yapılmadığı,
3- Parselde 4.647,60 x 0.90 = 4.182,84 m² inşaat alanı olacağı, ortalama daire büyüklüğü 150 m² kabul edildiğinde, 4.647,60/150= 27 dairelik 3 katlı bir bina yapılabileceği, Şereflikoçhisar ilçesinin ortalama aile büyüklüğünün (TUİK) 2,82 olduğu dikkate alındığında, davaya konu plan kararı ile yaklaşık 76 kişilik bir ek nüfus getirileceği; parsel üzerinde yoğun ağaçlık olan 1.350,49 m²’lik kısmın park, 44,91 m² büyüklüğünde ise yol alanı planlandığının davalılar tarafından belirtildiği, ancak 76 kişilik bu ek nüfusun, düşük bir nüfus büyüklüğü olarak değerlendirilmemesi gerektiği, bölge içinde her bir parselde böyle bir ilave nüfus ekleyerek plan değişikliği yapılması halinde, bunun toplu etkisinin bir mahalle veya kentte yaşam kalitesini nasıl etkileyeceğinin tahmin edilebilir olduğu, bu nedenle her plan değişikliği işleminde, taşınmazın bulunduğu bölgedeki sosyal donatı alanlarının mevcut/öneri nüfus ile ilişkili değerlendirilmesi, Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinde yer alan standartlar tablosundaki değerlerin (standartların) altına düşüp düşülmediğinin kontrol edilmesi gerektiği, örneğin, bu yerleşimde veya yerleşimin bu bölgesinde zaten sosyal donatı standartları (eğitim ve sağlık tesisi, kişi başına düşen yeşil ve açık alan vb.) düşük ise, plan değişikliği ile getirilen 76 kişinin bu durumu daha da arttıracağı ve yaşam kalitesini olumsuz etkileyen bir plan değişikliği olacağı,
4- Yine davalılar tarafından da ifade edildiği gibi, parselde bir yapı yapılması durumunda bu yapının her katında 27/3 = 9 daire olacağı sonucunun çıktığı, binanın taban alanının ise 4.647,60 x 0.30 = 1394,1 m² olacağı, dava konusu parselde, yakın çevresindeki gibi 3 katlı ayrık nizam yapılaşma olabileceği görülse de, bölgedeki mevcut konut yapılarında bir katta 9 daire içerecek bir büyüklük gözlenmediği, dolayısıyla buradaki yapılaşmanın ya parsel içinde birden fazla yapı ile gerçekleşeceği ya da ifraz işlemiyle yapı adasında birden fazla parsel oluşturulacağının tahmin edildiği, bu durumun açıkça belirtilmemiş olmasının da başka bir eksiklik olduğu,
5- Davaya konu taşınmaz üzerindeki ağaçlık alanın “park alanı” olarak planlanmasının, bu doğal değerin korunması ve sürdürülmesi açısından son derece olumlu bir plan kararı olmakla birlikte, dava konusu 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliğinin plan notlarında yer verilen “park alanı” kullanımında bazı sakıncalar bulunduğu; bu alanda pergola, açık havuz/süs havuzu, açık spor ve oyun alanı, genel tuvalet, 1.000 m²’nin üzerindeki parklarda ahşap ve hafif malzemelerin kullanıldığı çay bahçesi, muhtarlık alanı gibi kullanımların yer alabileceği öngörüldüğünden, bu hususun alandaki doğal değerin, yani yoğun ağaç dokusunun korunması ve sürdürülmesi açısından doğru bir yaklaşım olmadığı, aynı şekilde, söz konusu doğal değerin korunması açısından bu yeşil alanda, yer altında otopark yapılmasına yönelik plan notunun da sakıncalı olduğu, yönünde tespit ve değerlendirmelere de yer verilmiştir.
Bilirkişi raporunda yer verilen ve yukarıda … nolu tespit olarak belirtilen 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planına yönelik olarak Daire tarafından yapılan değerlendirme ve kararın bu kısmına ilişkin gerekçe, Kurulumuzca da hukuka uygun bulunmuştur.
Bilirkişi raporunda yer verilen dava konusu planların eksik ve sakıncalı yönlerine ilişkin olarak yukarıda özeti aktarılan … , … , …… ve … nolu tespit ve değerlendirmelere bakıldığında bunların; dava konusu alana ilave gelen kalıcı nüfusun ihtiyacı olan sosyal ve teknik altyapı alanı ayrılmaması, parselde belirlenen “konut” kullanımı ve “park” kullanımına yönelik olduğu görülmekte olup, planların hukuki denetimi yapılırken bu tespitlerin ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir.
A- Bilirkişi raporunda yer alan, dava konusu alana ilave gelen kalıcı nüfusun ihtiyacı olan sosyal ve teknik altyapı alanı ayrılmadığı hususu (… ve … nolu tespitler) yönünden yapılan değerlendirme;
Davaya konu taşınmaz, 14/12/1984 tarihinde onaylanan 1/1.000 ölçekli uygulama imar planında “resmi kurum alanı” olarak belirlenmişken sırasıyla … tarihli, … sayılı ve … tarihli, … sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu kararları ile özelleştirme kapsam ve programına alınmasından sonra, uyuşmazlığa konu 1/5.000 ölçekli nazım imar planında “kısmen orta yoğunlukta gelişme konut alanı, kısmen park”; 1/1.000 ölçekli uygulama imar planı değişikliği ile de “kısmen gelişme konut alanı, kısmen park, kısmen de yol” kullanımlarına ayrılmıştır. Bu plan değişikleri ile parselin 1.350,49 m²’lik kısmı park, 44,91 m² büyüklüğündeki kısmı ise yol olarak planlanmıştır.
Dava dosyasına sunulan imar planı değişikliği araştırma raporunda, dava konusu parselin etrafında yer alan sosyal ve teknik alt yapı alanlarının, hava fotoğrafı üzerinde işaretlenerek alandaki okullar ve park alanları ile ulaşım ağının gösterildiği, mevcutta taşınmaz üzerinde yer alan binaların boş olduğu hususlarına yer verildiği görülmekte olup, her ne kadar bilirkişi raporunda parsele getirilen konut kullanımının yaratacağı ek nüfus ihtiyacına yönelik sosyal donatı gereksinimine ve teknik alt yapıya etkisi yönünden bir değerlendirme ve hesaplama yapılmamış olduğu eleştirisi getirilmiş ise de, plan değişikliği sonucu parselde ayrılan 1.350,49 m²’lik park ve 44,91 m²’lik yol alanı ile bölgenin sosyal ve teknik alt yapı alanına önemli bir katkı sağlandığı ve parselin sosyal/teknik alt yapı ihtiyacının plan bütünlüğü içerisinde bölgeden karşılandığı plan değişikliği araştırma raporunda yer alan bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.
Yine bilirkişi raporunda, dava konusu plan kararları ile alana getirilen 76 kişilik ek nüfusun, bölge içinde her bir parselde böyle bir ilave nüfus eklenerek plan yapılması halinde, bunun toplu etkisi dikkate alınarak yaşama kalitesinin olumsuz etkileneceği değerlendirmesinde bulunulmuş ise de, raporda, herşeyden önce bu konuda bir varsayıma dayalı olarak, dava konusu parseldeki plan değişikliğinin tüm parsellerde yapılmış gibi değerlendirildiği, özelleştirme kapsam ve programında bulunan uyuşmazlık konusu taşınmazda 4046 sayılı Kanun’un amacı çerçevesinde davalı idareye tanınan özel yetkiye dayanılarak değişiklik yapılmış olması nedeniyle, planlamaya ilişkin mevzuatta parsel ölçeğinde değişiklik yapılabilmesi için öngörülen gereklilik/zorunluluk halinin gerçekleştiği dikkate alındığında, yalnızca dava konusu plan değişikliği ile öngörülen 76 kişilik nüfusun ihtiyacı olan sosyal ve teknik alt yapı ihtiyacı yönünden değerlendirme yapılması gerektiği, bu kapsamda konu değerlendirildiğinde, mevcut imar düzenine uygun olarak yapılan uyuşmazlık konusu parsel yönünden ayrıcalıklı bir durum yaratılmadığı; plan değişikliği ile yol ve mevzuatta öngörülen asgari standartların üzerinde ayrılan park kullanımı ile bölgenin sosyal ve teknik alt yapısına önemli bir katkı sağlandığı ve düşük bir nüfus büyüklüğü olan 76 kişilik nüfusun sosyal ve teknik alt yapı ihtiyacının, planlama bölgesinden plan bütünlüğü içinde karşılanabilecek nitelikte olduğu değerlendirilmiştir.
B- Bilirkişi raporunda yer alan, taşınmazda belirlenen “konut” kullanımı yönünden, parselde birden fazla yapı yapılacağına/ifraz yapılacağına ilişkin plan notu bulunmamasının eksiklik olduğu (4 nolu tespit) yönünden yapılan değerlendirme;
Bilirkişi raporunda, bölgede mevcut konut yapılarında bir katta 9 daire içerecek bir büyüklük gözlendiği, dolayısıyla buradaki yapılaşmanın ya parsel içerisinde birden fazla yapı ile ya da ifraz işlemiyle birden fazla parsel oluşturulmasının tahmin edildiği ve bu durumun açıkça belirtilmemiş olmasının bir eksiklik olduğu değerlendirmesinde bulunulmuş ise de, söz konusu hususun uygulama ile ilgili bir durum olduğu ve 4046 sayılı Kanun’un 19. maddesinin (D) fıkrası uyarınca, davalı Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 3194 sayılı Kanun’un 15 ve 16. maddeleriyle bağlı olmaksızın uyuşmazlığa konu parselde ifraz işlemi yapma yetkisinin bulunduğu, bu itibarla uygulamaya yönelik olarak raporda eleştirilen bu hususun, planı kusurlandırıcı nitelikte olmadığı anlaşılmıştır.
C-Bilirkişi raporunda yer alan, parselde belirlenen “park” kullanımı (… nolu tespit) yönünden yapılan değerlendirme:
Bilirkişi raporunda, imar planı değişikliğine ilişkin plan notlarında yer verilen “park alanı” kullanımında bazı sakıncalar bulunduğu belirtilerek, üzerinde inşa edilebilecek yapılar dikkate alındığında, park alanı kullanım kararının parselde yer alan yoğun ağaç dokusunun korunması ve sürdürülmesi açısından doğru bir yaklaşım olmadığı belirtilmiş ise de, anılan plan notlarında yer alan park alanı kullanımının Planlı Alanlar İmar Yönetmeliğinde öngörülen kullanım kararlarıyla uyumlu olduğu, ağaçlık alanın park alanı olarak belirlenmesinin bu doğal değerin korunması ve sürdürülmesi açısından son derece olumlu olduğunun bilirkişilerce de belirtildiği, planın uygulanması sırasında peyzaj aşamasında yoğun ağaç dokusunun korunması gerektiğinde kuşku bulunmamakla birlikte, park alanında mevzuata göre yapılacak yapıların plan notunda yer alacağı, kaldı ki park alanı olarak belirlenen yerlerde Yönetmelikte belirtilen yapıların tümünün mutlak suretle yapılması gibi bir zorunluluk bulunmadığı; ancak, Planlı Alanlar İmar Yönetmeliğinin 19. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin iptali istemiyle açılan davada, Danıştay Altıncı Dairesinin 12/07/2018 tarih ve E:2017/4783 sayılı kararı ile, ” …ile oyun alanlarına en az 10 metre mesafede olmak ve etrafı çit ve benzeri ile kapatılmak koşuluyla trafo” ibaresi ile “Tabii veya tesviye edilmiş toprak zemin altında kalmak üzere, ağaçlandırma için TSE standartlarında öngörülen yeterli derinlikte toprak örtüsünün sağlanması kaydıyla kapalı otopark yapılabilir.” şeklindeki 3 numaralı alt bendin yürütmesinin durdurulmasına karar verildiği, bu karara karşı yapılan itirazın, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 16/05/2019 tarih ve YD İtiraz No:2019/342 sayılı kararı ile reddedildiği, bu itibarla dava konusu plan notlarının anılan ibareler yönünden dayanaksız kaldığı ve yargı kararının uygulanması amacıyla anılan maddede, 25/07/2019 tarihinde değişiklik yapıldığı anlaşılmaktadır.
Dosyadaki tüm bilgi ve belgenin birlikte değerlendirilmesinden, dava konusu plan değişikliğinin, plan ana kararları yönünden ayrıcalıklı bir durum yaratmadığı, park ve yol kullanımı kararları ile ilave nüfusun park ve yol ihtiyacının uyuşmazlık konusu parselden karşılandığı ve planlama bölgesinin sosyal ve teknik alt yapı dengesini bozucu nitelikte olmadığı, bu itibarla çevre/imar düzenine, şehircilik ilkelerine ve planlama usul ve esaslarına aykırılık oluşturmadığı anlaşılmaktadır.
Sonuç olarak, dava konusu işlemlerde, plan notlarında yer alan “…ile oyun alanlarına en az 10 metre mesafede olmak ve etrafı çit ve benzeri ile kapatılmak koşuluyla trafo” hükmü ile “Tabii veya tesviye edilmiş toprak zemin altında kalmak üzere, ağaçlandırma için TSE standartlarında öngörülen yeterli derinlikte toprak örtüsünün sağlanması kaydıyla kapalı otopark yapılabilir.” hükmü yönünden hukuka uyarlık; diğer kısımlarda ise hukuka aykırılık görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Davacının temyiz isteminin kısmen kabulüne, kısmen reddine,
2.Danıştay Altıncı Dairesinin temyize konu 09/05/2022 tarih ve E:2020/3568, K:2022/5384 sayılı kararının, park alanı kullanımına ilişkin 1/5000 ölçekli nazım ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planının plan notlarında belirlenen “…ile oyun alanlarına en az 10 metre mesafede olmak ve etrafı çit ve benzeri ile kapatılmak koşuluyla trafo” hükmü ile “Tabii veya tesviye edilmiş toprak zemin altında kalmak üzere, ağaçlandırma için TSE standartlarında öngörülen yeterli derinlikte toprak örtüsünün sağlanması kaydıyla kapalı otopark yapılabilir.” hükmüne ilişkin olarak BOZULMASINA, anılan plan notlarının İPTALİNE,
3.Daire kararının, diğer hususlara ilişkin kısmının yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA,
4.Kurulumuzca yeniden bir karar verildiğinden ve nihai olarak dava, kısmen iptal kısmen ret ile sonuçlandığından, aşağıda dökümü yapılan dava ve temyiz aşamasına ilişkin (keşif ve bilirkişi gideri hariç) …-TL yargılama giderinin yarısı olan …TL ile karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca takdir edilen …-TL avukatlık ücretinin davalı idarelerden alınarak davacıya verilmesine,
5.Yargılama giderinin yarısı olan …-TL’nin davacı üzerinde bırakılmasına, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca takdir edilen …-TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı idarelere verilmesine,
6.Maliye Bakanlığı tarafından keşif ve bilirkişi giderleri için harcanan …-TL’nin yarısı olan …-TL’nin davacıdan, …-TL’nin ise davalı idarelerden alınıp Hazine adına yatırılması için kararın bir örneğinin Hazine ve Maliye Bakanlığına tebliğine,
7.Posta gideri avansından artan tutarın davacıya iadesine,
8.Kesin olarak, 13/02/2023 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY
X- Anayasa’nın “Devletleştirme ve Özelleştirme” başlıklı 47. maddesinin ikinci fıkrasında, “Devletin, kamu iktisadi teşebbüslerinin ve diğer kamu tüzelkişilerinin mülkiyetinde bulunan işletme ve varlıkların özelleştirilmesine ilişkin esas ve usuller kanunla gösterilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
18/05/2018 tarih ve 30425 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7142 sayılı Kanun’un verdiği yetkiye dayanılarak Bakanlar Kurulunca 02/07/2018 tarihinde kararlaştırılan 703 sayılı KHK’nın 85. maddesi ile 4046 sayılı Kanun’un “Özelleştirme Yüksek Kurulu ve Görevleri” başlıklı 3. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Başbakanın başkanlığında, Başbakanın belirleyeceği dört bakandan oluşan Özelleştirme Yüksek Kurulu (Kurul) kurulmuştur. Kurul, üyelerin tamamının katılımı ile toplanır ve kararları oybirliği ile alır. Kurulun sekretarya hizmetleri Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca yürütülür.” düzenlemesi yürürlükten kaldırılmakla birlikte, 4046 sayılı Kanun’un, Özelleştirme Yüksek Kurulunun görevlerinin sayıldığı 3. maddesinin ikinci fıkrasındaki düzenleme yürürlükte bulunmaktadır.
Her ne kadar, 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin “Kurulların Görevleri” başlıklı geçici 8. maddesinde; bu Kanun Hükmünde Kararname ile yürürlükten kaldırılan kanun ve kanun hükmünde kararnamelerle bakanlıklar ve kamu kurum ve kuruluşları bünyesinde yapısı ve görevleri düzenlenmiş olan Kurul ve benzeri birimlerin bu maddenin yürürlüğe girdiği 09/07/2018 tarihinde yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesine aktarılmayanlara ait ve politika belirlemeye ilişkin görev ve yetkiler haricindeki diğer görev ve yetkilerin Cumhurbaşkanlığına veya yetkilendirilecek kurum ya da makama devredilmiş sayılacağı belirtilmiş ise de, Özelleştirme Yüksek Kuruluna 4046 sayılı Kanun’la verilmiş görev ve yetkilerin bizzat kimin tarafından kullanılacağı konusunda açık bir kurala yer verilmemiştir.
Nitekim, 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin geçici 8. maddesine dayanılarak hazırlanan 01/08/2018 tarih ve 2018/3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Genelgesi’yle 703 sayılı KHK ile yürürlükten kaldırılan 4046 sayılı Kanun’un 3. maddesinin birinci fıkrasında yapısı düzenlenen Özelleştirme Yüksek Kuruluna 4046 sayılı Kanun’la verilmiş görev ve yetkileri kullanacak makamın bizzat “Cumhurbaşkanı” olduğu belirtilmiştir. Görüleceği üzere, 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname veya yasal bir düzenleme ile yetkili makam tespit edilmediğinden, Genelge’ye ekli 1 sayılı Cetvelin üçüncü sırasında Özelleştirme Yüksek Kuruluna ait görev ve yetkileri kullanacak Makamı gösteren ayrık bir düzenlemeye daha gerek duyulmuştur.
Öte yandan, 4046 sayılı Kanun’un 3. maddesinin birinci fıkrasında yapısı düzenlenen Özelleştirme Yüksek Kurulunun görev ve yetkisinin tevdi edildiği makamın Cumhurbaşkanı olduğu 01/08/2018 tarih ve 2018/3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Genelgesi’ne ekli 1 sayılı Listenin üçüncü sırasında tespit edilmiş ise de, Özelleştirme Yüksek Kuruluna ait görev ve yetkiler arasındaki özelleştirme kapsam ve programına alınan taşınmazlara ilişkin her tür ve ölçekte plan, imar planı ile değişiklik ve revizyonlarının onaylanması hususunda karar verecek makamın, Genelge hükümleri ile tespit edilmesi, normlar hiyerarşisine açıkca aykırıdır.
Yetki kuralları, idari kararların, Anayasa ve kanunların yetkili kıldığı organ, makam ve kamu görevlileri tarafından alınmasını ifade etmektedir. “Görev ve yetki” kamu düzeninden olup, varlıkların özelleştirme kapsam ve programına alınması hususunda karar verecek makamın da alt düzenleyici işlem niteliğindeki Genelge ile değil, ancak üst hukuk normu niteliğindeki ve Anayasa’nın 47. maddesinin ikinci fıkrasının açık hükmü gereğince, kanun ile düzenlenmesi gerekmektedir.
Bu nedenle, Özelleştirme Yüksek Kuruluna ait görev ve yetkiler konusunda bizzat karar alacak makamın, üst hukuk normlarında belirlenmediği, 01/08/2018 tarih ve 2018/3 sayılı Genelge’ye ekli 1 sayılı Listenin üçüncü numarasında Genelge ile tespit edilmiş yetkiye dayalı şekilde işlem tesis edildiği dikkate alınarak dava konusu işlemin, yetki kuralları yönüyle hukuka aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.
Öte yandan, 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 85. maddesinin (f) bendi ile 4046 sayılı Kanun’a eklenen geçici 29. madde, 09/07/2018 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Dolayısıyla 703 sayılı KHK’nın yürürlüğe girdiği 09/07/2018 tarihinde “görülmekte olan işler”in, bu tarih itibarıyla devam eden özelleştirmeye ilişkin işlemler olduğu ve bu işlemlere yönelik yetkinin de “geçici” nitelikteki yasa hükmü ile eklendiği göz önüne alındığında, 703 sayılı KHK yürürlüğe girdikten sonra tesis edilen 02/01/2020 tarihli işlemin, 09/07/2018 tarihi itibarıyla devam eden işler kapsamında olduğundan söz edilemez.
Bu itibarla, 02/01/2020 tarih ve 1984 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı, 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’un geçici 29. maddesi kapsamındaki görülmekte olan işler niteliğinde bulunmadığından, bu maddeye dayanılarak işlem tesis edilmesi hukuken mümkün değildir.
Kaldı ki, geçici 29. maddeyle, sadece bu Kanun hükmünde Kararname’nin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Özelleştirme Yüksek Kurulunca “görülmekte olan işlerin” Cumhurbaşkanı veya yetkilendireceği makam tarafından sonuçlandırılacağına ilişkin düzenlemeye gerek duyulmuş olması da, Özelleştirme Yüksek Kurulunun geçici 8. madde kapsamında olmadığını göstermektedir.
Bu durumda, davanın reddi yolunda verilen temyize konu Daire kararının, belirtilen gerekçe ile bozulması ve dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.