Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2022/3027 E. 2023/899 K. 03.05.2023 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2022/3027 E.  ,  2023/899 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2022/3027
Karar No : 2023/899

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Odası
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Hukuk Müşaviri …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Onüçüncü Dairesinin 24/05/2022 tarih ve E:2021/791, K:2022/2161 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 07/01/2021 tarih ve 31357 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Enerji Kimlik Belgesi Uzmanlarının Eğitim ve Denetimlerine Dair Tebliğ’in 4. maddesinin 1. fıkrasının eksik düzenleme nedeniyle iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onüçüncü Dairesinin 24/05/2022 tarih ve E:2021/791, K:2022/2161 sayılı kararıyla;
5627 sayılı Enerji Verimliliği Kanunu’nun “Amaç” başlık 1. maddesi, “Uygulamalar” başlıklı 7. maddesinin 1. fıkrasının (ç) ve (d) bentleri, 05/12/2008 tarih ve 27075 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği’nin Enerji kimlik belgesi vermeye yetkili kuruluşlar” başlıklı 26/A maddesinin 5. fıkrası, 03/07/2017 tarih ve 30113 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği’nin “Tanımlar” başlıklı 4. maddesinin 1. fıkrasının (aa) bendi ile “Fenni mesuliyet” başlıklı 68. maddesine yer verilerek;
Kanun tarafından idarenin düzenleme yapma yetkisinin belli bir işlem ile kullanılması öngörüldüğünde, idarenin düzenleyici işlemi kanunla belirlenen işlem türü ile yapmasının gerekli olduğu, ancak idarenin, Kanun’un öngördüğü düzenleyici işlem türünü tesis etmesi sonrasında usûle uygun olarak yürürlüğe konulması ve üst hukuk kurallarına aykırı hükümler içermemesi şartıyla yeni bir düzenleyici işlem yapılmasına engel bulunmadığı,
5627 sayılı Kanun’un “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinde, enerji kimlik belgesinin, asgarî olarak binanın enerji ihtiyacı ve enerji tüketim sınıflandırması, yalıtım özellikleri ve ısıtma ve/veya soğutma sistemlerinin verimi ile ilgili bilgileri içeren belge olarak tanımlanmadığı, ancak belgede bulundurulması gereken diğer bilgiler ile belgenin yenilenmesine ve mevcut binalar da dâhil olmak üzere uygulamaya ilişkin usûl ve esasların Kanun’un 7. maddesinin (d) bendi uyarınca Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile müştereken hazırlanarak Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca yürürlüğe konulacak yönetmelikle belirleneceğinin kurala bağlandığı,
Bu kapsamda, Bakanlığın, Kanunla kendisine verilen bu yetkiyi 05/12/2008 tarih ve 27075 sayılı Resmî Gazete’de Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği’ni yayımlayarak kullandığı,
Yönetmeliğin, “Enerji kimlik belgesi vermeye yetkili kuruluşlar” başlıklı 26/A maddesinde, yeni binalar ya da mevcut binalar açısından enerji kimlik belgesi verme yetkisi verilmesi için enerji kimlik belgesi düzenleme eğitimini başarı ile tamamlayan personel bulundurma şartı getirilmiş ve bu madde kapsamındaki eğitimler ile ilgili usul ve esasların Bakanlık tarafından yürürlüğe konulacak tebliğ ile düzenleneceği kurala bağlandığı, bu durumda, enerji kimlik belgesi düzenleme eğitimine ilişkin usul ve esasların Yönetmeliğe uygun olarak Tebliğ ile düzenlenmesinde bu yönüyle normlar hiyerarşisine ve hukuka aykırılık bulunmadığı,
Diğer taraftan, davacının, iptali istenen Tebliğ hükümlerinin eksik düzenleme içerdiği yönünde iddiada bulunduğu, davalı idare tarafından ise eğitime katılabileceklerin, binanın ruhsat eki proje tasarımlarında da yetki ve görev alan meslekler olan elektrik mühendisi, elektrik elektronik mühendisi, inşaat mühendisi, makine mühendisi veya mimar olmaları gerektiğinden hareketle belirlendiğinin ifade edildiğinin görüldüğü,
5627 sayılı Kanun’da ve Yönetmelik’te enerji kimlik belgesi düzenleme eğitimini düzenleyebileceklere ya da bu eğitime katılabileceklere ilişkin olarak açık bir kurala yer verilmeyerek eğiticilerin ve uzmanların belirlenmesinde davalı idareye takdir yetkisi tanındığının anlaşıldığı,
Davalı idarece, enerji kimlik belgesi uzmanı ve eğiticilerinin belirlenmesinde bir binada enerji kullanımını ilgilendiren mimari tasarım, mekanik tesisat, aydınlatma, elektrik tesisatı projelerinin hazırlanması ve yürütülmesi hususunda mesleki formasyonu, mesleki yetkisi ve hukukî sorumluluğu bulunan meslekler dikkate alarak belirleme yapıldığı, enerji kimlik belgesi uzmanı ve eğiticilerinin binanın ruhsat eki proje tasarımlarında da yetki ve görev alan meslekler olan; elektrik mühendisi, elektrik-elektronik mühendisi, inşaat mühendisi, makine mühendisi ve mimar olarak belirlendiğinin görüldüğü,
Bu itibarla, elektronik mühendisi ile elektronik ve haberleşme mühendislerinin Tebliğ maddeleri kapsamında olmasını zorunlu kılacak, doğrudan uygulanabilir bir üst norm bulunmadığı gibi, mesleki formasyon, mesleki yetki ve hukukî sorumluluklar dikkate alınarak kapsama alınan meslekler ile alınmayanlar aynı hukukî statüde olmadıklarından eşitlik ilkesine aykırı bir belirleme yapıldığı da söylenemeyeceğinden, dava konusu Tebliğ maddesinde bu yönüyle de hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, elektronik mühendisleri ile elektronik-haberleşme mühendislerinin Elektrik Mühendisleri Odası Serbest Müşavir Mühendis Yönetmeliği uyarınca serbest müşavirlik ve mühendislik hizmetleri belgesine hak kazanabildiği, dava konusu düzenlemeden önce enerji kimlik belgelerinin gerekli eğitimlere katılan elektronik mühendisleri ile elektronik-haberleşme mühendisleri tarafından da verilebildiği, bu nedenle Tebliğ’in 4. maddesinin 1. fıkrasında, elektronik mühendisi ve elektronik-haberleşme mühendislerine de yer verilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Onüçüncü Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve hukuka uygun olan Daire kararının gerekçeli onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
05/12/2008 tarih ve 27075 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği kapsamında; enerji kimlik belgesi düzenleyen uzmanlara ve eğiticilere verilecek olan eğitimler ile bunların denetimine dair usul ve esasları belirlemek amacıyla Enerji Kimlik Belgesi Uzmanlarının Eğitim ve Denetimlerine Dair Tebliğ 07/01/2021 tarih ve 31357 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmış; davacı TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası tarafından Tebliğ’in 4. maddesinin 1. fıkrasının iptali istemiyle temyizen bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT :
5627 sayılı Enerji Verimliliği Kanunu’nun “Amaç” başlık 1. maddesinde, bu Kanun’un amacının, enerjinin etkin kullanılması, israfının önlenmesi, enerji maliyetlerinin ekonomi üzerindeki yükünün hafifletilmesi ve çevrenin korunması için enerji kaynaklarının ve enerjinin kullanımında verimliliğin artırılması olduğu belirtilmiş; “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasının (j) bendinde, “Enerji kimlik belgesi”, “Asgarî olarak binanın enerji ihtiyacı ve enerji tüketim sınıflandırması, yalıtım özellikleri ve ısıtma ve/veya soğutma sistemlerinin verimi ile ilgili bilgileri içeren belge” olarak tanımlanmış; “Uygulamalar” başlıklı 7. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinde, “Toplam inşaat alanı yönetmelikte belirlenen mesken amaçlı kullanılan binalarda, ticarî binalarda ve hizmet binalarında uygulanmak üzere mimarî tasarım, ısıtma, soğutma, ısı yalıtımı, sıcak su, elektrik tesisatı ve aydınlatma konularındaki normları, standartları, asgarî performans kriterlerini, bilgi toplama ve kontrol prosedürlerini kapsayan binalarda enerji performansına ilişkin usûl ve esaslar, Türk Standartları Enstitüsü ve Genel Müdürlük ile müştereken hazırlanarak Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından yürürlüğe konulacak bir yönetmelikle düzenlenir. Yönetmelik hükümlerine aykırı hareket edilmesi halinde ilgili idare tarafından yapı kullanma izni verilmez.”; (d) bendinde ise, “Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından yürürlüğe konulacak yönetmeliğe göre hazırlanan yapı projeleri kapsamında enerji kimlik belgesi düzenlenir. Enerji kimlik belgesinde binanın enerji ihtiyacı, yalıtım özellikleri, ısıtma ve/veya soğutma sistemlerinin verimi ve binanın enerji tüketim sınıflandırması ile ilgili bilgiler asgarî olarak bulundurulur. Belgede bulundurulması gereken diğer bilgiler ile belgenin yenilenmesine ve mevcut binalar da dâhil olmak üzere uygulamaya ilişkin usûl ve esaslar, Bakanlık ile müştereken hazırlanarak Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca yürürlüğe konulacak yönetmelikle belirlenir. Mücavir alan dışında kalan ve toplam inşaat alanı bin metrekareden az olan binalar için enerji kimlik belgesi düzenlenmesi zorunlu değildir.” kuralına yer verilmiştir.
5627 sayılı Kanun’un 7. maddesinin 1. fıkrasının (ç) ve (d) bentlerine dayanılarak hazırlanan Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği’nin (Yönetmelik) dava konusu Tebliğ’in yayımlandığı tarihte yürürlükte bulunan hâliyle “Kapsam” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde, bu Yönetmeliğin, mevcut ve yeni yapılacak binalarda; mimari tasarım, mekanik tesisat, aydınlatma, elektrik tesisatı gibi binanın enerji kullanımını ilgilendiren konularda bina projelerinin ve enerji kimlik belgesinin hazırlanmasına ve uygulanmasına ilişkin hesaplama metotlarına, standartlara, yöntemlere ve asgari performans kriterlerine; enerji kimlık belgesi düzenlenmesi, bina kontrolleri ve denetim faaliyetleri için yetkilendirmelere ilişkin iş ve işlemleri kapsadığı kurala bağlanmıştır.
Yönetmeliğin “Enerji kimlik belgesi vermeye yetkili kuruluşlar” başlıklı 26/A maddesinde, “(1) Yeni binalar için; Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğine bağlı ilgili meslek odası tarafından, adına düzenlenmiş serbest müşavirlik ve mühendislik hizmetleri belgesi ile enerji kimlik belgesi düzenleme eğitimini başarı ile tamamlayan personel bulunduran gerçek veya tüzel kişilere Bakanlıkça enerji kimlik belgesi verme yetkisi verilir.
(2) Mevcut binalar için; enerji kimlik belgesi düzenleme eğitimini başarıyla tamamlayan personel bulunduran 5627 sayılı Kanun kapsamında bina kategorisinde yetkilendirilmiş olan enerji verimliliği danışmanlık şirketlerine Bakanlıkça enerji kimlik belgesi verme yetkisi verilir.
(3) Ayrıca mevcut binalar için; aşağıda belirtilen şartları sağlayan gerçek veya tüzel hukuk kişileri de, bu şartların sağlandığının ilgili Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünce tespit edilmesi üzerine Bakanlıkça enerji kimlik belgesi vermeye yetkilendirilir:
a) Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğine bağlı ilgili meslek odası tarafından adına düzenlenmiş serbest müşavirlik ve mühendislik hizmetleri belgesine sahip olmak.
b) Enerji kimlik belgesi düzenleme eğitimini başarıyla tamamlayan personel bulundurmak.
c) Enerji Kaynaklarının ve Enerjinin Kullanımında Verimliliğin Artırılmasına Dair Yönetmelik uyarınca düzenlenmiş Etüt-Proje Sertifikasına sahip personel bulundurmak.
ç) Türk Akreditasyon Kurumu tarafından akredite edilmiş ulusal veya uluslararası laboratuvarlar tarafından kalibre edilmiş ve etiketlenmiş ısı ve sıcaklık görüntüleme cihazına sahip olmak.
(4) Kamu kurum ve kuruluşları; enerji kimlik belgesi düzenleme eğitiminde başarılı olan bünyelerindeki personeli ile binalarına enerji kimlik belgesi düzenleyebilir.
(5) Enerji kimlik belgesi vermeye yetkili kuruluşların bu belgelerin düzenlenmesi ile ilgili faaliyetlerinin denetimi Bakanlık tarafından yapılır veya yaptırılır. Enerji kimlik belgesi vermeye yetkili olanların yetkilerini kötüye kullandıklarının veya gerçeğe aykırı belge düzenledikleri tespit edilen enerji verimliliği danışmanlık şirketleri Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına; diğer gerçek veya tüzel kişiler ise ilgili meslek odasına bildirilir ve haklarında yapılacak inceleme ve soruşturma sonuçlanana kadar bunların enerji kimlik belgesi verme yetkileri askıya alınır. Bakanlık tarafından yapılan bildirimler neticesinde, serbest müşavirlik ve mühendislik hizmetleri belgesi veya 5627 sayılı Kanun kapsamında aldıkları yetki belgesi iptal edilenlerin veya bu belgeleri bir yıl içinde üç defa askıya alınanların enerji kimlik belgesi verme yetkileri, bir daha verilmemek üzere Bakanlık tarafından iptal edilir.
(6) Bu madde kapsamındaki eğitimler ile ilgili usul ve esaslar Bakanlık tarafından yürürlüğe konulacak tebliğ ile düzenlenir.” kuralı yer almaktadır.
Yönetmeliğin 26/A maddesinin 6. fıkrası uyarınca, 07/01/2021 tarih ve 31357 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Enerji Kimlik Belgesi (EKB) Uzmanlarının Eğitim ve Denetimlerine Dair Tebliğ’in (Tebliğ) 1. maddesinde, “Bu Tebliğin amacı; 5/12/2008 tarihli ve 27075 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği kapsamında; enerji kimlik belgesi düzenleyen uzmanlara ve eğiticilere verilecek olan eğitimler ile bunların denetimine dair usul ve esasları belirlemektir.” kuralı yer almıştır.
Anılan Tebliğ’in “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde, bu Tebliğ’de geçen, “Eğitici kuruluş”un, bünyesinde en az 2 adet enerji kimlik belgesi (EKB) uzmanı eğiticisi bulunduran, üniversitelerin mimarlık, inşaat mühendisliği, makina mühendisliği, elektrik mühendisliği, elektrik-elektronik mühendisliği bölümleri, Mimarlar Odası, İnşaat Mühendisleri Odası, Makina Mühendisleri Odası, Elektrik Mühendisleri Odası ile 18/04/2007 tarihli ve 5627 sayılı Enerji Verimliliği Kanunu kapsamında bina sektöründe yetkilendirilmiş enerji verimliliği danışmanlık şirketlerini ifade ettiği kurala bağlanmış; “EKB uzmanı eğiticileri ve EKB uzmanları” başlıklı 4. maddesinin 1. fıkrasında, “EKB uzmanı ve eğiticilerinin; elektrik mühendisi, elektrik-elektronik mühendisi, inşaat mühendisi, makina mühendisi veya mimar olmaları şarttır.”; “Eğitici kuruluşlar” başlıklı 5. maddesinin 1. fıkrasında, “Eğitici kuruluş yetkisi almak üzere, üniversitelerin elektrik mühendisliği, elektrik-elektronik mühendisliği, inşaat mühendisliği, makina mühendisliği ve mimarlık bölümleri, Elektrik Mühendisleri Odası, İnşaat Mühendisleri Odası, Makina Mühendisleri Odası, Mimarlar Odası ve 5627 sayılı Kanun kapsamında bina sektöründe yetkilendirilmiş enerji verimliliği danışmanlık şirketleri başvuruda bulunabilir.” kuralına yer verilmiştir.
Diğer taraftan, 03/07/2017 tarih ve 30113 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği’nin 4. maddesinin 1. fıkrasının (aa) bendinde, “Fenni mesul”, “Yapının tüm malzemeleri ve tesisatı ile birlikte plana, ruhsata, ruhsat eki etüt ve projelere, standartlara, teknik şartnamelere, uygun olarak inşa edilmesinin kamu adına denetimini üstlenen, ruhsat eki etüt ve projelerin gerektirdiği uzmanlığı haiz meslek mensupları” olarak tanımlanmış; “Fenni mesuliyet” başlıklı 68. maddesinde, “(1) Fenni mesuliyet hizmetlerinin yürütülmesi ile ilgililerin sicillerinin tutulmasına dair esaslar aşağıda belirlenmiştir. (2) Fenni mesuller, 57 nci maddede belirtilen esaslara göre düzenlenen ruhsat eki projelerin uygulanmasının denetimi için mal sahibi veya vekili tarafından belirlenir ve ilgili idareye karşı görevli ve sorumludurlar. (3) Proje ile ilgili sorumluluk; proje müellifine ait olmak üzere yapının fenni mesuliyeti, konusu, ilgisi ve yapım aşamasına göre mimar, inşaat, makina ve elektrik mühendisleri tarafından ayrı ayrı yürütülür…”; “Yapı Projeleri” başlıklı 57. maddesinin 7. fıkrasında, “mekanik tesisat projesi; mimari projeye uygun olarak, makina mühendisleri tarafından hazırlanan, ölçekleri yapının büyüklüğüne ve özelliğine göre belirlenen sıhhî tesisat, kalorifer, kat kaloriferi ve benzeri ısıtma, soğutma, havalandırma projeleri ve ısı yalıtım raporu ile elektrik mühendisi veya elektronik mühendisi ya da elektrik-elektronik mühendisi veyahut elektronik ve haberleşme mühendisi ile makine mühendisi veya mekatronik mühendisi tarafından, birlikte hazırlanan asansör uygulama projeleridir. İdare, yapının özelliğine göre bu projelerden gerekli olanları ister.”, anılan maddenin 8. fıkrasında ise, “elektrik tesisat projesi; mimari projeye uygun olarak; elektrik mühendisi veya elektronik mühendisi ya da elektrikelektronik mühendisi veyahut elektronik ve haberleşme mühendislerince hazırlanan, ölçekleri yapının büyüklüğüne ve özelliğine göre belirlenen kuvvetli ve zayıf akıma ilişkin elektrik iç tesisat projeleridir. İdare, yapının özelliğine göre bu projelerden gerekli olanları ister. Bina içi elektronik haberleşme tesisatı ile ilgili olarak Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunca hazırlanan mevzuata da ayrıca uyulur.
” kurallarına yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
5627 sayılı Kanun’un “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinde, enerji kimlik belgesi (EKB), asgarî olarak binanın enerji ihtiyacı ve enerji tüketim sınıflandırması, yalıtım özellikleri ve ısıtma ve/veya soğutma sistemlerinin verimi ile ilgili bilgileri içeren belge olarak tanımlanmış, söz konusu belgede bulundurulması gereken diğer bilgiler ile belgenin yenilenmesine ve mevcut binalar da dâhil olmak üzere uygulamaya ilişkin usûl ve esasların Kanun’un 7. Maddesinin 1. fıkrasının (d) bendi uyarınca Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile müştereken hazırlanarak Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca yürürlüğe konulacak yönetmelikle belirleneceği kurala bağlanmıştır.
Anılan Kanun’a dayanılarak hazırlanan Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği 05/12/2008 tarih ve 27075 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmış, anılan Yönetmeliğin “Enerji kimlik belgesi vermeye yetkili kuruluşlar” başlıklı 26/A maddesinde ise, yeni binalar ya da mevcut binalar açısından enerji kimlik belgesi verme yetkisi verilmesi için enerji kimlik belgesi düzenleme eğitimini başarı ile tamamlayan personel bulundurma şartı getirilmiş ve bu madde kapsamındaki eğitimler ile ilgili usul ve esasların Bakanlık tarafından yürürlüğe konulacak tebliğ ile düzenleneceği kurala bağlanmıştır.
Yönetmeliğin aktarılan maddesi uyarınca hazırlanan Tebliğ ile anılan Yönetmelik kapsamında; enerji kimlik belgesi düzenleyen uzmanlara ve eğiticilere verilecek olan eğitimler ile bunların denetimine dair usul ve esaslar düzenlenmiş; Tebliğ’in dava konusu 4. maddesinin 1. fıkrasında, “EKB uzmanı ve eğiticilerinin; elektrik mühendisi, elektrik-elektronik mühendisi, inşaat mühendisi, makina mühendisi veya mimar olmaları şarttır.” düzenlemesine yer verilmek suretiyle, enerji kimlik belgesi düzenleyen uzmanlara ve eğiticilere ilişkin branş sınırlaması getirilmiştir.
Aktarılan mevzuat hükümleri uyarınca, enerji kimlik belgesi eğitimine ilişkin usul ve esasların, Yönetmelik ile verilen yetki doğrultusunda ve Yönetmeliğe uygun olarak Tebliğ ile düzenlenmesinde, normlar hiyerarşisine aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
Bununla birlikte, davacı tarafından, iptali istenen Tebliğ hükmünde elektronik mühendisleri ile elektronik-haberleşme mühendislerinin kapsama alınmaması nedeniyle dava konusu düzenlemenin eksik düzenleme içerdiği yönünde iddiada bulunulmaktadır.
Davalı idarece, söz konusu meslek gruplarının kapsama alınmamasının gerekçesi olarak, Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği’ne göre, binanın ruhsat eki proje tasarımlarında elektrik mühendisi, elektrik-elektronik mühendisi, inşaat mühendisi, makina mühendisi veya mimarların yetkili ve görevli olduğu, yönetmelik kapsamında söz konusu meslek gruplarının hukuki sorumluluğunun bulunduğu, bu nedenle kapsama alınacak meslek gruplarının söz konusu yönetmelikle uyumlu olması gerekliliği gösterilmiştir.
Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği’nin 4. maddesinde, fenni mesul’ün, yapının tüm malzemeleri ve tesisatı ile birlikte plana, ruhsata, ruhsat eki etüt ve projelere, standartlara, teknik şartnamelere, uygun olarak inşa edilmesinin kamu adına denetimini üstlenen, ruhsat eki etüt ve projelerin gerektirdiği uzmanlığı haiz meslek mensupları olarak tanımlandığı; “Fenni mesuliyet” başlıklı 68. maddesinde ise, proje ile ilgili sorumluluk; proje müellifine ait olmak üzere yapının fenni mesuliyetinin, konusu, ilgisi ve yapım aşamasına göre mimar, inşaat, makina ve elektrik mühendisleri tarafından ayrı ayrı yürütüleceği kuralına yer verildiği göz önüne alındığında, Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği’nde fenni mesul olarak sorumluluğu bulunan meslek grupları arasında sayılmayan ve mesleki yetki ve hukukî sorumluluklar dikkate alınarak kapsama alınan meslekler ile aynı hukukî statüde bulunmayan elektronik mühendisleri ile elektronik-haberleşme mühendislerinin, EKB uzmanı ve eğiticisi olarak kapsama alınmamasında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
Öte yandan, davacı tarafından, Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği’nin 57. maddesinin 7. fıkrasında yer alan “elektrik mühendisi veya elektrik elektronik mühendisi ve makine mühendisince birlikte hazırlanan asansör uygulama projeleridir.” cümlesinin ve 57. maddesinin 8. fıkrasının 1. cümlesinin iptali istemiyle açılan davada, Danıştay Altıncı Dairesinin 03/02/2021 tarih ve E:2017/4839, K:2021/1122 sayılı kararı ile, Dairelerinin 05/04/2018-16/10/2018 tarih ve E:2017/4839 sayılı ara kararları ile Yükseköğretim Kurumu Başkanlığından, elektrik ve elektrik-elektronik mühendislerinin “elektronik” mühendislerinden hangi sebeplerden farklılaştığı sorularak buna ilişkin bilgi ve belgelerin istenilmesine karar verildiği, Yükseköğretim Kurumu Başkanlığı Üniversitelerarası Kurulun 04/03/2019 tarihli yanıtı ile gönderilen Fen-Teknik Bilimleri Eğitim Konseyi raporunun kabulüne ilişkin Üniversitelerarası Kurul Yönetim Kurulunun 20/02/2019 tarih ve 2019/02 toplantı sayılı kararında; “Elektronik Mühendisliği” programı ve “Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği” programı mezunlarının çalışma alanlarının, küçük akım ve alçak gerilim ile ilgili olduğu, çalışma alanı yüksek akım ve yüksek gerilim olan “Elektrik Mühendisliği” programı mezunlarından tamamıyla farklı olduğu, “Elektrik-Elektronik Mühendisliği” öğlencilerinin ise üçüncü ve dördüncü yıllarında ders planlarındaki opsiyonlara bağlı olarak elektrik mühendisliği veya elektronik mühendisliği ağırlıklı bir eğitim alma ihtimalleri bulunduğuna ilişkin Fen-Teknik Bilimleri Eğitim Konseyi raporunun kabulüne Üniversitelerarası Kurul Yönetim Kurulunun … tarihli … sayılı toplantısında karar verildiği, asansör hizmetlerinin yapılabilmesi için gerekli olan “Asansör SMM Belgesi”nin hiçbir önkoşul, ders şartı aranmadan tüm “Elektrik”, “Elektrik-Elektronik”, “Elektrik ve Elektronik”, “Elektronik”, “Elektronik ve Haberleşme” Mühendislerince alınabileceği, 1000 V altındaki gerilimlerdeki projeler için gerekli “Elektrik 1 kV altı tesisler için SMM Belgesi”nin de hiçbir önkoşul, ders şartı aranmadan tüm “Elektrik”, “Elektrik-Elektronik”, “Elektronik”, “Elektronik ve Haberleşme” mühendislerince alınabileceğinin belirtildiği, bu durumda, asansör hizmetlerinin yapılabilmesi için gerekli olan “Asansör SMM Belgesi”nin hiçbir önkoşul, ders şartı aranmadan tüm “Elektrik”, “Elektrik-Elektronik”, “Elektrik ve Elektronik”, “Elektronik”, “Elektronik ve Haberleşme” Mühendislerince alınabileceği, 1000 V altındaki gerilimlerdeki projeler için gerekli “Elektrik 1 kV altı tesisler için SMM Belgesi”nin de hiçbir önkoşul, ders şartı aranmadan tüm “Elektrik”, “Elektrik-Elektronik”, “Elektronik”, “Elektronik ve Haberleşme” mühendislerince alınabileceği anlaşıldığından, Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği’nin 57. maddesinin 7. fıkrası ile 8. fıkrasının birinci cümlesinde, asansör uygulama projeleri ile elektrik tesisat projelerinin hazırlanmasında “elektronik” mühendislerine yer verilmemesinde imar mevzuatına uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu düzenlemenin iptaline karar verilmiş; anılan karar, Kurulumuzun 13/06/2022 tarih ve E:2021/2819, K:2022/2141 sayılı kararı ile onanarak kesinleşmiştir.
Söz konusu yargı kararı üzerine, 31/12/2022 tarih ve 32060 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Planlı Alanlar İmar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile Aynı Yönetmeliğin 57. Maddesinin 7. fıkrası, “Mekanik tesisat projesi; mimari projeye uygun olarak, makina mühendisleri tarafından hazırlanan, ölçekleri yapının büyüklüğüne ve özelliğine göre belirlenen sıhhî tesisat, kalorifer, kat kaloriferi ve benzeri ısıtma, soğutma, havalandırma projeleri ve ısı yalıtım raporu ile elektrik mühendisi veya elektronik mühendisi ya da elektrik-elektronik mühendisi veyahut elektronik ve haberleşme mühendisi ile makine mühendisi veya mekatronik mühendisi tarafından, birlikte hazırlanan asansör uygulama projeleridir.”; 8. fıkrası ise, “Elektrik tesisat projesi; mimari projeye uygun olarak; elektrik mühendisi veya elektronik mühendisi ya da elektrik-elektronik mühendisi veyahut elektronik ve haberleşme mühendislerince hazırlanan, ölçekleri yapının büyüklüğüne ve özelliğine göre belirlenen kuvvetli ve zayıf akıma ilişkin elektrik iç tesisat projeleridir.” şeklinde yeniden düzenlenerek binalarda asansör ve elektrik tesisatı projelerinin elektronik mühendisleri ve elektronik-haberleşme mühendislerince hazırlanabilmesine olanak tanınmıştır.
Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği’nde yapılan bu değişiklik ile söz konusu meslek gruplarına, binalarda asansör ve elektrik tesisatı projelerini hazırlayabilmesi yönünde yetki verilmiş olmakla birlikte, Danıştay Altıncı Dairesinin yukarıda aktarılan kararında da belirtildiği üzere, Fen-Teknik Bilimleri Eğitim Konseyi raporunda, Elektronik Mühendisliği programı ve elektronik-haberleşme mühendisliği programı mezunlarının çalışma alanlarının, küçük akım ve alçak gerilim ile ilgili olduğu, çalışma alanı yüksek akım ve yüksek gerilim olan elektrik mühendisliği programı mezunlarından tamamıyla farklı olduğunun belirtildiği, bu nedenle, elektronik mühendisleri ile elektronik-haberleşme mühendislerinin 1 kV altındaki gerilimlerdeki projeler için SMM belgesi alabildiği, 1 kV üstü tesisler için ise yalnızca elektrik mühendisleri ile bazı şartları sağlamaları hâlinde elektrik-elektronik mühendislerinin SMM belgesi alabildiği, EKB’nin amacının asgarî olarak binanın enerji ihtiyacı ve enerji tüketim sınıflandırması, yalıtım özellikleri ve ısıtma ve/veya soğutma sistemlerinin verimi ile ilgili konulara ilişkin olduğu, söz konusu meslek gruplarının aynı Yönetmeliğin “Fenni mesuliyet” başlıklı 68. maddesinde de “Fenni Mesul” olarak sayılmadığı durumu karşısında, salt asansör ve elektrik tesisatı projesi hazırlanması yönünde elektrik ve elektrik-elektronik mühendisleri ile aynı yetkiye sahip olduğundan bahisle elektronik mühendisleri ile elektronik-haberleşme mühendislerinin, diğer meslek gruplarının sahip olduğu tüm görev ve yetkilerden yararlanabileceği sonucuna ulaşılamayacağı açıktır.
Bu durumda, 5627 sayılı Kanun’da ve Yönetmelik’te enerji kimlik belgesi düzenleme eğitimini verebileceklere ya da bu eğitime katılabileceklere ilişkin olarak açık bir kurala yer verilmeyerek eğiticilerin ve uzmanların belirlenmesinde davalı idareye tanınan takdir yetkisinin kullanılmasında hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, davanın reddi yolundaki Daire kararında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2.Davanın reddine ilişkin Danıştay Onüçüncü Dairesinin 24/05/2022 tarih ve E:2021/791, K:2022/2161 sayılı kararının, yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 03/05/2023 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY
X- 5627 sayılı Kanun ve Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği uyarınca enerji kimlik belgesi düzenleme eğitimini verebileceklere ya da bu eğitime katılabileceklere ilişkin olarak açık bir kurala yer verilmeyerek eğiticilerin ve uzmanların belirlenmesinde davalı idareye takdir yetkisi tanındığı ve tanınan bu takdir yetkisinin dava konusu Tebliğ ile kullanılmasının normalar hiyerarşisine aykırılık oluşturmadığı açıktır.
Bununla birlikte, davacının, iptali istenen Tebliğ hükümlerinin eksik düzenleme içerdiği yönünde iddiada bulunduğu, davalı idare tarafından ise eğitime katılabileceklerin, binanın ruhsat eki proje tasarımlarında da yetki ve görev alan meslekler olan elektrik mühendisi, elektrik elektronik mühendisi, inşaat mühendisi, makine mühendisi veya mimar olmaları gerektiğinden hareketle belirlendiğinin ifade edildiği görülmektedir.
Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği’nin 57. maddesinin 7. fıkrasında yer alan “elektrik mühendisi veya elektrik elektronik mühendisi ve makine mühendisince birlikte hazırlanan asansör uygulama projeleridir.” cümlesinin ve 57. maddesinin 8. fıkrasının 1. cümlesinin iptali istemiyle açılan davada, Danıştay Altıncı Dairesinin 03/02/2021 tarih ve E:2017/4839, K:2021/1122 sayılı kararı ile asansör uygulama projeleri ile elektrik tesisat projelerinin hazırlanmasında “elektronik” mühendislerine yer verilmemesinde imar mevzuatına uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu düzenlemenin iptaline karar verilmiş; anılan karar, Kurulumuzun 13/06/2022 tarih ve E:2021/2819, K:2022/2141 sayılı kararı ile onanarak kesinleşmiştir.
Danıştay Altıncı Dairesinin kararı incelendiğinde, “Asansör SMM Belgesi”nin hiçbir önkoşul, ders şartı aranmadan tüm “Elektrik”, “Elektrik-Elektronik”, “Elektrik ve Elektronik”, “Elektronik”, “Elektronik ve Haberleşme” Mühendislerince alınabileceği, 1000 V altındaki gerilimlerdeki projeler için gerekli “Elektrik 1 kV altı tesisler için SMM Belgesi”nin de hiçbir önkoşul, ders şartı aranmadan tüm “Elektrik”, “Elektrik-Elektronik”, “Elektronik”, “Elektronik ve Haberleşme” mühendislerince alınabileceği; bu nedenle, asansör uygulama projeleri ile elektrik tesisat projelerinin hazırlanmasında “elektronik” mühendislerine yer verilmemesinin hukuka aykırılık oluşturduğu sonucuna varıldığı anlaşılmaktadır.
Nitekim, söz konusu yargı kararı üzerine, 31/12/2022 tarih ve 32060 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Planlı Alanlar İmar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile Aynı Yönetmeliğin 57. maddesinin 7. fıkrasının, “Mekanik tesisat projesi; mimari projeye uygun olarak, makina mühendisleri tarafından hazırlanan, ölçekleri yapının büyüklüğüne ve özelliğine göre belirlenen sıhhî tesisat, kalorifer, kat kaloriferi ve benzeri ısıtma, soğutma, havalandırma projeleri ve ısı yalıtım raporu ile elektrik mühendisi veya elektronik mühendisi ya da elektrik-elektronik mühendisi veyahut elektronik ve haberleşme mühendisi ile makine mühendisi veya mekatronik mühendisi tarafından, birlikte hazırlanan asansör uygulama projeleridir.”; 8. fıkrasının ise, “Elektrik tesisat projesi; mimari projeye uygun olarak; elektrik mühendisi veya elektronik mühendisi ya da elektrik-elektronik mühendisi veyahut elektronik ve haberleşme mühendislerince hazırlanan, ölçekleri yapının büyüklüğüne ve özelliğine göre belirlenen kuvvetli ve zayıf akıma ilişkin elektrik iç tesisat projeleridir.” şeklinde yeniden düzenlenmesiyle elektronik mühendisleri ve elektronik-haberleşme mühendislerince binalarda asansör ve elektrik tesisatı projelerinin hazırlanabilmesine mevzuatta imkan tanındığı görülmektedir.
Davalı idarece, söz konusu meslek gruplarının enerji kimlik belgesi uzmanı ve eğiticilerinin belirlenmesinde kapsama alınmamasının nedeni olarak, bir binada enerji kullanımını ilgilendiren mimari tasarım, mekanik tesisat, aydınlatma, elektrik tesisatı projelerinin hazırlanması ve yürütülmesi hususunda mesleki formasyonu, mesleki yetkisi ve hukukî sorumluluğu bulunan meslekler dikkate alınarak belirleme yapıldığı belirtilmekte ise de, Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği’nde yapılan değişiklik ile elektronik mühendisleri ve elektronik-haberleşme mühendislerinin binalarda asansör ve elektrik tesisatı projelerini hazırlayabilmesine imkan tanındığı anlaşıldığından, söz konusu meslek gruplarının idarenin gerekçesinde belirttiği üzere bir binada enerji kullanımını ilgilendiren mimari tasarım, mekanik tesisat, aydınlatma, elektrik tesisatı projelerinin hazırlanması ve yürütülmesi hususunda mesleki formasyonu, mesleki yetkisi ve hukukî sorumluluğu bulunmadığından söz edilemeyecektir.
Bu itibarla, elektronik mühendisleri ve elektronik-haberleşme mühendislerinin enerji kimlik belgesi uzmanı ve eğiticisi olabilmesine engel niteliği taşıyan dava konusu düzenlemenin eksik düzenleme niteliği taşıdığı anlaşıldığından, Daire kararının bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.

KARŞI OY
XX- Dava konusu Tebliğ’in “Amaç ve Kapsam” başlıklı 1. maddesinde, bu Tebliğ’in, 05/12/2008 tarih ve 27075 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği kapsamında; enerji kimlik belgesi düzenleyen uzmanlara ve eğiticilere verilecek olan eğitimler ile bunların denetimine dair usul ve esasları belirlemek amacıyla hazırlandığı belirtilmiştir.
Dava konusu Tebliğ’in hukuka uygun olup olmadığının, öncelikle, idarenin düzenleme yetkisi çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir.
Uyuşmazlığın çözümü için, genel olarak, idarenin düzenleme yetkisinin kapsamı ve bu bağlamda idarenin özerk ve türev düzenleme yetkisi üzerinde durulmalıdır.
Anayasa’nın 124. maddesinde, kamu tüzel kişilerinin, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, Yönetmelikler çıkarabileceği düzenlenmiştir. Bu düzenleme, idarenin özerk ve türev düzenleme yetkisinin anayasal dayanağını oluşturmaktadır.
Anayasa’da düzenleyici işlem olarak sadece yönetmelikler belirtilmiş ise de idarenin düzenleme yetkisi bununla sınırlı olmayıp, idareler, değişik adlar altında da (genelge, tamim, sirküler vb.) düzenleyici işlemler yapmaktadırlar.
İdarenin düzenleme yetkisinin aslında ikincil, türev nitelikte olduğu hususunda duraksama bulunmamaktadır. Anayasa’ya göre, idarenin, düzenleme yetkisini kanunlar çerçevesinde ve kanunlara uygun olarak kullanması gereklidir. Kanunun öngördüğü düzenleme yetkisinin yine kanunda belirtildiği gibi kullanılması, kanun hükmü, bir konunun yönetmelikle düzenlenmesini öngörüyorsa, düzenlemenin yönetmelikle yapılması zorunludur.
Ayrıca, normlar hiyerarşisi olarak bilinen temel hukuk ilkesine göre, normlar arasında altlık ve üstlük ilişkisi söz konusu olmakta ve her norm geçerliliğini bir üst hukuk normundan almaktadır. Başka bir anlatımla normlar hiyerarşisi, her türlü normun hiyerarşik olarak bir sıra dahilinde sıralanması ve birbirine bağlı olması anlamına gelmekte olup; bunun doğal sonucu olarak, hiyerarşik sıralamada daha altta yer alan normun, kendisinden üstte bulunan norma aykırı hükümler içeremeyeceği, bir başka deyişle alt norm niteliğindeki düzenleyici işlemlerin, bir hakkın kullanımını üst normda öngörülmeyen bir şekilde daraltamayacağı veya kısıtlayamayacağı; dolayısıyla, düzenleyici bir işlemin kendinden önce gelen kanun ve yönetmelik hükümlerine aykırı düzenlemeler getiremeyeceği kabul edilmektedir.
Tebliğ, genelge ve yönerge gibi düzenleyici işlemler ise; bir yönetmeliğin veya Bakanlar Kurulu kararının (Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin) uygulanmasını göstermek amacıyla ve onlara aykırı hükümler içermemek şartıyla yönetmeliklerde veya Bakanlar Kurulu kararlarında (Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinde) gösterilen usul ve yöntemleri “açıklayıcı” hükümler taşıyan, yeni bir yöntem ve usul getirmeyen; dayanağı olan mevzuatta yer alan hükümler dışında yeni bir düzenleme içermeyen genel düzenleyici işlemlerdir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlığa bakıldığında, davalı idarenin dava konusu alandaki düzenleme yetkisinin ve bu yetkinin hukuka uygun olarak kullanılıp kullanılmadığının irdelenmesi gerekmektedir.
5627 sayılı Enerji Verimliliği Kanun’un “Amaç ve kapsam” başlıklı 1. maddesinde, “Bu Kanunun amacı; enerjinin etkin kullanılması, israfının önlenmesi, enerji maliyetlerinin ekonomi üzerindeki yükünün hafifletilmesi ve çevrenin korunması için enerji kaynaklarının ve enerjinin kullanımında verimliliğin artırılmasıdır.”; “Uygulamalar” başlıklı 7. Maddesinin 2. fıkrasının (d) bendinde ise, “Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından yürürlüğe konulacak yönetmeliğe göre hazırlanan yapı projeleri kapsamında enerji kimlik belgesi düzenlenir. Enerji kimlik belgesinde binanın enerji ihtiyacı, yalıtım özellikleri, ısıtma ve/veya soğutma sistemlerinin verimi ve binanın enerji tüketim sınıflandırması ile ilgili bilgiler asgarî olarak bulundurulur. Belgede bulundurulması gereken diğer bilgiler ile belgenin yenilenmesine ve mevcut binalar da dâhil olmak üzere uygulamaya ilişkin usûl ve esaslar, Bakanlık ile müştereken hazırlanarak Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca yürürlüğe konulacak yönetmelikle belirlenir…” hükümleri yer almaktadır.
Bu hükümlere dayalı olarak çıkarılan ve 05/12/2008 tarih ve 27075 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği’nin “Amaç” başlıklı 1. maddesinde, “Bu Yönetmeliğin amacı, binalarda enerjinin ve enerji kaynaklarının etkin ve verimli kullanılmasına, enerji israfının önlenmesine ve çevrenin korunmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. ” hükmü yer almış ve “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde ise, bu Yönetmeliğin, mimari tasarım, mekanik tesisat, aydınlatma, elektrik tesisatı gibi binanın enerji kullanımını ilgilendiren konularda bina projelerinin ve enerji kimlik belgesinin hazırlanmasına ve uygulanmasına ilişkin hesaplama metotlarına, standartlara, yöntemlere ve asgari performans kriterlerine; enerji kimlik belgesi düzenlenmesi, bina kontrolleri ve denetim faaliyetleri için yetkilendirmelere ilişkin usul ve esasları kapsadığı belirtilmiştir.
Yönetmeliğin 4. maddesinde “Enerji Kimlik Belgesi”, asgari olarak binanın enerji ihtiyacı ve enerji tüketim sınıflandırması, yalıtım özellikleri ve ısıtma ve/veya soğutma sistemlerinin verimi ile ilgili bilgileri içeren belgeyi; “Enerji kimlik belgesi vermeye yetkili kuruluşlar” ise, enerji kimlik belgesi düzenlemek üzere Bakanlık tarafından yetkilendirilmiş gerçek veya tüzel kişiler olarak tanımlanmışsa da; Yönetmeliğin devam eden maddelerinde, enerji kimlik belgesi düzenleyen uzmanlara ve eğiticilere verilecek eğitimler ve bunların denetimlerine yönelik, uygulamayı yönlendirecek, herhangi bir düzenlemeye yer verilmediği görülmektedir.
Uyuşmazlıkta, Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği’nde “enerji kimlik belgesi vermeye yetkili kuruluşlar”ın vereceği eğitimler ve bunların denetimine ilişkin herhangi bir düzenlemenin yer almadığı görülmüş olup; 5627 sayılı Kanun’un içeriğine yukarıda yer verilen 7. maddesinin 2. fıkrasının (d) bendi incelendiğinde, uygulamaya ilişkin usul ve esasların yönetmelikle düzenleneceği belirtilmesine rağmen, enerji kimlik belgesi düzenleyen uzmanlara ve eğiticilere verilecek olan eğitimler ile bunların denetimine dair usul ve esasların konusu Tebliğ ile düzenlendiği ve ayrıntılandırıldığı anlaşılmaktadır.
Buna göre, dava konusu Tebliğ’in konusunu teşkil eden, enerji kimlik belgesi düzenleyen uzmanlara ve eğiticilere verilecek olan eğitimler ile bunların denetimine dair usul ve esasların, 5627 sayılı Kanun’un anılan hükmü gereği yönetmelikle düzenlenmesi gerekirken Tebliğ ile düzenlenmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulü ve Daire kararının bozulması gerektiği oyuyla, çoğunluk kararına katılmıyoruz.